Prof. Dr. Sinsi
|
Stres Ve Tevbe
Stres ve Tevbe
Sıkıntı, üzüntü
Üzüntüyü bunalım
Günlük hayatımızda sık kullandığımız bir kelime var: Stres Kelime yabancı ama muhtevası tanıdık “Gergin olmak, sıkıntı ve bunalıma girmek” anlamında kullanılıyor Yaşadığımız asır, bazıları tarafından stres asrı olarak tanımlanıyor Böylesine yaygın hale gelen bu sorunun bize çok yakın, şaşırtıcı bir çözüm yolu var
Kim diyebilir, benim hiç gergin anım, bunaldığım zamanlar olmaz diye; hepimiz bunalıyoruz Karşılaştığımız kimi olaylar, insanlar, hatta en yakınımız, eşimiz, anamız-babamız bile bizi anlayamıyor, sıkıntı kaynağı olabiliyor Elbette biz de bazen onları anlayamıyoruz Sonunda, şöyle ya da böyle o meşhur strese giriyoruz, bunalıyoruz
Üzüntüyü bunalıma dönüştürmemek
Buraya kadar söylediklerimiz hayatın tabii bir parçası Normal yani Fakat her şeyin bir kararı var Sıkıntı ve bunalma hali sürekli ve hayatı etkileyecek kadar yoğun hale gelince, hem kendisi ciddi bir rahatsızlığa dönüşüyor, hem de başka hastalıkların zeminini oluşturuyor
Yaşını başını almış, çoluk çocuğa karışmış bir tanıdığım vardı Zaman darlığından yakınır durudu İşlerine yetişemediğini, yapması gereken pek çok şeyi yapamadığını anlatırdı Sonraları evini ihmal ettiğini, çocuklarıyla gerektiği kadar ilgilenemediğini söyleyerek dertlenmeye başladı Bir süre sonra da iyi bir müslüman olamadığından, ibadetlerini gereği gibi yapamadığından şikayet eder oldu Rahat yaşayan bir insanken, her şeyden tedirgin olan biri haline gelmişti Bunalımı o noktaya ulaştı ki, artık uyku düzeni bozulmuş, iştahtan kesilmişti Bu arada ilginç rüyalar gördüğünü, bazı emirler aldığını söyleyerek, bu hallerin manevi ve hikmetli yönünün bulunduğunu da iddia etmeye başladı Bir yandan da durgunlaştı, içine kapandı, farz ibadetlerini bile aksatır oldu Sonunda bizim hali vakti yerinde, işinde gücünde yaşayıp giden tanıdık, ruhen ve bedenen hasta bir insan haline geldi
Anlattığımız bu hadise kırk yılda bir rastlanan cinsten değil İhtimal, sizin de karşılaştığınız benzeri olaylar vardır
Gerilimden hayat enerjisine
Kuşkusuz yapmak istediğini yapamamak herkesi üzer Elde etmek istediklerine ulaşamamak herkes için az-çok huzur bozucudur Diğer taraftan yapması gerektiğine inandığı şeyleri yapamamak, ideallerine zıt düşmek, yani inandığı gibi yaşayamamak da büyük iç çatışmalara sebep olur Fakat işi bunalım noktasına getirmeden, yani hasta olmadan bir çıkış yolu bulmak lazımdır Hatta bu iç gerilimi hayat enerjisine dönüştürmek mümkündür
Sıkıntı, üzüntü böyle iyi neticelere nasıl kaynaklık edebilir? İlâhi mesaja gönülden kulak verdiğimizde bunun hiç de zor olmadığını öğreniyoruz Bizim her halimizi, her yönümüzü çok iyi bilen Yüce Mevlâmız , yetişemediğimiz, başarısız olduğumuz, bazı imkanları kaçırdığımız noktada, önümüze çıkan iki yoldan birini bırakıp diğerine girmemizi istiyor
Yollardan birinde, elde edemediklerimize üzüntü üstüne üzüntü, gerginlik ve sonunda bunalım var Nihayet ruhen ve bedenen rahatsız bir insan haline gelme ihtimali var
Diğerinde ise, elde edemediklerimize yine üzüntü, fakat hemen arkasından tevbe ve gücünün yettiğince yapamadıklarını yapmaya gayret etmek var İşte bu yolun sonunda huzur, tatmin ve mutluluk Allah'ın bir lutfu olarak ihsan ediliyor
Yüce Rabbimiz her şeyi ve herkesi bütün yönleriyle bildiğini ( Hadid , 22) hatırlattıktan sonra, bunun bir sonucu olarak iman sahibi olanlara şöyle hitap ediyor:
“ Tâ ki elinizden gidene üzülüp bunalmayasınız ve size gelenle şımarmayasınız! Çünkü Allah büyüklük taslayanların ve övünenlerin hiçbirini sevmez ” ( Hadid , 23)
Mutluluk, huzur ve başarı yolu ise şöyle gösteriliyor:
“(Ey inananlar!) Yarışın !
Rabbinizden (size akan) mağfirete (bağışlanmaya) doğru yarışın!
Ve genişliği gökle yerin genişliği gibi olan cennete doğru yarışın! O, Allah'a ve O'nun peygamberlerine iman edenler için hazırlanmıştır
Bunlar, Allah'ın fazlıdır (fazladan, karşılıksız kendi ikramıdır), dilediklerine onları verir Allah büyük ihsan sahibidir ” ( Hadid , 21)
Evet, Rabbimiz üzüntülerimizi bunalıma dönüştürmemizi istemiyor Çünkü bunalım, insana hiçbir şey kazandırmıyor Hatta kazanılanları tahrip edebiliyor Buna karşılık, üzüntümüzü dünyamız ve ahiretimiz için kazanca dönüştürmemizi emrediyor
Ayette geçen “Rabbinizden (size akan) mağfirete (bağışlanmaya) doğru yarışın! Ve genişliği gökle yerin genişliği gibi olan cennete doğru yarışın!” ifadesi ne kadar etkileyicidir! Rabbimiz'in bağışı âdeta çağıldayarak akan bir nehir Oraya doğru koşmamızı, yarışarak koşmamızı bize emir buyuruyor Bağışlanma beratı ahirette verilecek; oraya kadar yarışmamızı istiyor
İnsanın bağışlanmaya koşması ne demek olabilir? Tahmin edileceği gibi bu tevbedir Huzur'a varıncaya kadar sürekli tevbe etmek, tevbeyi hayat tarzı haline getirmek  Yürürken, otururken, konuşurken, alırken, satarken, gülerken, ağlarken tevbe Arındıran, onaran, iyileştiren, dirilten o ırmakta yıkanış 
Benlik duygusu ve pişmanlık
Yukarıda geçtiği üzere, Cenab-ı Mevlâ, Hadid Suresi 23 ayetin sonunda, “Allah büyüklük taslayanların ve övünenlerin hiçbirini sevmez ” buyuruyor Elden gidene üzülüp bunalmak da, gelen nimetlerle şımarmak da benlik duygusunun sonucudur Çünkü elden gidene üzülüp bunalıma giren kişi gizli bir gurur sahibidir; büyüklük taslamaktadır Ele geçiremediği maddi veya manevi nimete layık olduğunu düşünmektedir Onu elde edememiş olmayı içine sindirememektedir, kendine yakıştıramamaktadır İncinen kendi benliğidir
Nimete övünmek ise, Allah'ın verdikleriyle başkalarını küçümseyip, kendisini üstün görme hastalığıdır Her iki halin içinde de hırs vardır Hırs ise benlik duygusundan kaynaklanır İşte bu duygu, insanı ele geçiremediklerine üzüle üzüle strese, oradan da bunalım girdabına düşürür
Tevbe ile hallenen insan ise aciz yaratıldığının ve zayıf olduğunun farkındadır; kudret ve kuvvetin yegane sahibine, Allah'a sığınmaktadır Hatasını itiraf edip boynunu Rabbi'ne bükmüş, bağışlanmayı dilemektedir Samimi olduğu için Allah'ın tevbesini kabul edeceğine itimadı tamdır Bir de eğer Allah yaşatırsa, bundan sonraki hayatında önceden yapamadıklarını, elde edemediklerini ihsan etmesi için Allah'tan yardım istemektedir Kötülükleri bir daha yapmayacağı konusunda kendisine değil, Rabbi'ne güvenmektedir Bunun için “İnşallah bir daha yapmayacağım” demektedir “İnşallah” sözüyle kendi gücüne değil, Allah'ın korumasına dayanmaktadır
Tevbeyi hayat tarzı haline getiren insan asla bunalım yaşamaz Huzuru bulmuştur Artık bundan sonra “genişliği gökle yerin genişliği gibi olan cennete” yüzünü çevirmiş ve oraya layık olabilecek bir hayatı yaşamanın gayreti içerisine girmiştir
Huzura giden yol başka ne olabilir?
Mehmet IŞIK semerkand dergisi
|