Prof. Dr. Sinsi
|
Allahın Celal Ve Cemal Sıfatları
Allahın Celal Ve Cemal Sıfatları
Celal Ve Cemal Üzerine
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİYM
Rahman zikrine herkes güç getiremez, herkesin fizik bünyesi ve manevi olgunluğu bu zikrin yükleyeceği nuru ve açılan manaları taşıyamaz Rahman ismi şerifi, Cenabı Allah’ın Celal sıfatına uzanmaktadır Bir takım âlimlerimiz Cenabı Allah’ın Celal sıfatının bizdeki karşılığının Heybet olduğunu, Cemal sıfatının bizdeki karşılığının Ünsiyet olduğunu söylemektedirler Ama Muhiddin İbni Arabî Efendimiz, ‘’Celal ve Cemal’’ kitabında şöyle buyurmaktadır:
‘’Celal ve Cemal Allah’ın sıfatları, ünsiyet ve heybet ise insanın sıfatlarıdır Allah’ın Celal sıfatının bir anlamı var ki; bu yüce Allah’a dönüktür ve Allah’ı bilmemizi engelleyen de bu anlamdır Cemal ise bizden ona dönen bir anlam ifade etmektedir ’’
Burada kast edilen mana yine İbni Arabî Efendimize göre Cemal sıfatının Cemali ve Celali’dir Bu Cemal sıfatının Cemali’nin ve Celali’nin bizdeki karşılığı ünsiyet ve heybettir
Cemal’in Celal’inde bizde bir ünsiyet oluşur ki; tecelli eden bu hale, bu ünsiyet sayesinde güç getirebilelim Eğer Cemal’in Celal’i karşısında bizde ünsiyet değil de heybet oluşsaydı, Celal ve Heybetin karşısında hiçbir şey duramaz, biz de Helak olurduk Cemal’in Cemal’inde ise tam tersi olarak bizde heybet hali oluşur Cemal’in Cemal’i, Hakk’ın bize açılması- yayılmasıdır Bizim ise bu hale, heybet hırkasına bürünerek EDEPLE karşılık vermemiz gerekmektedir İlahi huzurda edepsizlik, rahmetten uzaklaştırılmanın sebebidir
Nasıl ki; “askerlik hayatında komutan sana, samimi davranıp şakalaşsa bile sen ciddiyetini ve mesafeni koruyacaksın” derler, işte onun gibi bir şey Aslında askerliğin temel felsefesi, ilahi kökenlidir Belki de bu yüzden KUTSALLAŞTIRILAN tek kurumdur
Allah (c c ) insanı ‘’iki elimle yarattım’’ buyurmaktadır Bu iki elden kast edilen mana Füsus’ül Hikem’de; “Âdem kelimesindeki ilahi hikmet” açıklamasında, Cemal ve Celal sıfatları olarak anlatılmaktadır Muhiddin İbni Arabî Efendimiz yine ‘’Celal ve Cemal’’ kitabında misal yollu anlatılan bu iki elin, yine Cemal sıfatının Cemali ve Celal’i olduğunu söyler İnsan bedenlerinin yaratılışındaki hikmet, sonsuz Allah isimlerinin zahiri manalarını seyri içindir Bilinçlerin yaratılmasındaki hikmet yine Allah isimlerinin batıni mânâlarını seyir içindir Zahiri bedenimizin iki ucuna yerleştirilen (-) negatif ve (+) pozitif kutuplar, bir ucuyla Celal ismine diğer ucuyla Cemal ismine uzanmaktadır Bunu batında olan karşılığı ise Nefs ve Ruh’tur Bu iki ucun arasındaki 7 temel enerji merkezinin karşılığı ise ‘’Nefsin 7 mertebesi olarak’’ isimlendirilmiştir
Belkemiğimiz, beden mabedimizin 33 şerefeli minaresidir Bu beden mabedinin minaresinden okunan ezan, 7 enerji merkezinin karşılığı olan nefsin 7 mertebesinin her birinde farklı ‘’FREKANSLARDA‘’ okunmaktadır Her frekansın karşılığı, dalga boyu ve titreşimi, insan bilincinin farklı boyutları algılamasına sebeptir
Ben, ‘’Bir Varmış Bir Yokmuş’’ isimli hikâyemin 20 bölümünde ‘’Rahman ve Rahiym sıfatı üzere olan bu Veliler, ister kadın olsun isterse erkek olsun, başka bir bedene bürünebilirler ve o bedende tasarruf edebilirler’’ diye yazdığım zaman; Varlığındaki Cemal (+) ve Celal (-) sıfatları ile Cenabı Allah’ın Cemal sıfatına uzanan bir Velinin, kesintisiz müşahede halinde iken ‘’OL’’ sözünün meydana getirdiği oluşların, bu sözün manasında olduğunu gördüğünü anlatmak istedim Bu noktada yani bu müşahede halinde, bu sözü söylediklerini ama Kudretin ne Veli’de ne de söylenen sözde olduğunu, aksine bu sözün manasında olup, oluşların yani Kudretin Cenabı Allah’a ait olduğunun idraki içinde olduklarını bilesin Bu idrak hali Cennetliklerin idrak halidir Bu yüzden Rahman ve Rahiym sıfatı üzeredirler, diye bir ifade kullandım Bir de oluşları ‘’SÖZ’’de görenler vardır ki; bu kesim Muhiddin İbni Arabî Efendimizin sözüyle ‘’HAKİKATE’’ eremeyenlerdir
Yine hikâyenin ayni bölümünde ‘’Özündeki, her iki yarısı da açığa çıkmış olan Besmelenin sırrıyla, normal zamanda hikmetler çerçevesinde 280 günde oluşan ve büyümesi yıllar alan bir insanı, bir anda, Cenabı Allah’ın izni ile vücuda getirirler Bunları bir takım işlerde iskân edip, bir takım görevler gördürürler Bunlar 6 hayat mertebesi üzere olup, berzah bedenleri yoktur, yani insani ruhu olmayan bir çeşit biyolojik robot sayılırlar’’ diye yazdım Aslında burada anlatılan haller ve oluşlar, Cennet ortamına ait oluşlar ve hallerdir Ancak ‘’Hakikat‘’ mertebesinde olan bir Veli’de, bu haller görülebilmektedir ve görülmektedir
Bu oluşların kendisinde açığa çıkan Veli’de, nefsten- ruha doğru yani Celal’den (-) Cemal’e (+) doğru sıralanmış bulunan ve nefsin 7 mertebesi diye isimlendirilen, 7 enerji merkezinin en üstünde yer alan 7 enerji merkezinin frekansında- boyutunda okunan ezanın, madde ve manaya hitap etmesi sebebi iledir
Bu mertebedeki bir Veli’de kendi varlığı düşmüş, geriye sadece Hakk’ın varlığı kalmıştır Varlık Hakk’ın varlığı olunca, hitap (emir) Hak’tan gelmektedir Ateş-hava-su ve toprak gibi elementlerin bir araya gelerek bir surete bürünmeleri, bu emre boyun eğmeleri sebebi iledir
Burada kısaca anlatmaya çalıştığım olayı “Bir Varmış Bir Yokmuş” isimli hikâyemin yine 20 bölümünde şöyle ifade etmiştim:
‘’ Allah’ın fetih sahibi bir takım kulları, özündeki kudret sıfatının tasarrufu ile yani Allah’ın izni ile Rahmani işlerde kullanmak üzere, biyolojik robot sayılan ama ahiret bedeni olmayan, işi ve görevi bittiğinde, tekrar geldiği yere yani, Hava-Su-Ateş ve Toprak haline geri dönen kişiler İCAD ediyorlar Ana karnında gelişen süreç ve dış ortamdaki büyüme süreci, Cenabı Allah’ın Veli Kullarının özündeki Kudret sıfatından seslenen ALLAH’IN, “KÜN” demesidir bu olay Ayni “KÜN” emri, erkek ile kadının birleşme sürecinde de verilmektedir
Madde yönü, toprakta bir takım madenler, nebatat ve hayvanat halinde bulunan, mana yönü âlemi Emirde olan insanın, soyut ve somut her iki yarısının, Cenabı Allah’ın “KÜN” emri ile ana rahminde CEM olmasıdır, insanın yaratılması İnsanı burada varlık sahnesine çağıran ve hikmetler perdesi arkasından seslenen, Cenabı Allah’tır Veli Kulundan da, Kudret sıfatı ile seslenen ve tasarruf eden, yine Cenabı Allah’tır
Allah’ın Veli kulu da İCAD etmiş, ama Cenabı Allah (c c ) yaratmış oluyor Birinde Hikmet perdesi ile diğerinde Kudret sıfatı ile olay vuku buluyor Zaten; Hikmet, Kudret sıfatının üzerindeki örtüdür Biri Rahman’dır, diğeri Rahiym’dir Yani besmelede, hem Kudret vardır, hem de hikmet vardır Özünde her iki sıfatı birden bulunduran Allah’ın veli kulları, bazen örtülü olarak, yani hikmetler çerçevesinde iş görür, bazen de besmelenin Rahman tarafı ile örtüsüz iş görür Bunlar hep besmelenin SIR’larındandır Onun için besmele sesli değil, İÇİMİZDEN sessiz okunur Bunu ileriki günlerde, daha etraflıca anlatırız inşallah
Ama burada bilinmesi gereken şey şudur Yaratılıştaki üstünlük; bir kadın ile bir erkeğin nikâh dairesi içinde, hikmetler çerçevesinde bir araya gelerek, çocuk sahibi olmasıdır Veli’nin İCAD ettiği, insana benzeyen mahlûk, sadece biyolojik bir robottur Ne için İCAD edildiyse, o görevin bitimine müteakip, tekrar aslına döner Yani; hava-su-toprak ve ateş haline geri döner ’’
Burada bahsettiğimiz olay RUH’ un sırlarındandır Ruh, titreşim olarak çok yüksek bir frekansa sahiptir İnsan ruhunda KUDRET sıfatının tezahürü mevcuttur Ruh’tan çıkan nurun yıkıcı ve yakıcı bir etkisi vardır Daha iyi anlaşılması için örnek verecek olursak Güneş’in gücünden hiçbir şey kaybetmeden, bir kiraz meyvesinin boyutlarına küçüldüğünü düşünün
Böylesine muazzam bir gücün elbette bir şekilde muhafaza altına alınması gerekmektedir İşte bu yüzden, ruhumuz manyetik bir kılıf içindedir Bu kılıf bir nevi, zat’ımız ile ruhumuz arasında bir perde, bir kalkan görevi görmektedir Değerli yazar Şakir YILDIZ , ‘’FITRAT’’ isimli yazısında bu durumu atomun yapısına benzetmiştir ve isabet etmiştir:
‘’Atomun yapısı içinde merkezde, yani çekirdekte, pozitif yüklü “Proton” ve “0” noktası oluşu itibarı ile nötr özellikteki “Nötron” bulunmakta, dış sınırında ise sürekli dönen elektronlar bulunmaktadır Atom çekirdeğindeki Ruh’dan çıkan ışık demetlerinin âleme Kudret ile yıkıcı bir etki ile yayılması, dışta bulunan ve çok yüksek bir hızla merkez çekirdek etrafında dönen elektronlar sayesinde engellenmekte ve böylece de sistem tarafından bir atomik terkip oluşturulmaktadır Madde planda insan, hakikati itibarı ile mana olarak bu yapının işleyişinin nerede ise aynı ile yaşamını sürdürür Burada atom çekirdeği ile elektronların arasındaki alanın ismi “Fıtrat” dır Bu alan “Arş”(Beden)ın koruması ve de “Ruh”un idaresi altındadır ’’
Eğer herhangi bir şekilde manyetik kılıfın kalkması gerçekleşirse, Ruh’un nurunun önce o kişinin fizik bedenine ve daha sonra çevreye zarar verebilme ihtimali bulunmaktadır Hangi inanç sistemine mensup olursa olsun, bir takım insanlar rehbersiz ya da ehliyet sahibi olmayan rehberler eşliğinde çilehaneye kapanmışlar ve akabinde kapatıldıkları çilehanede ortadan kaybolmuşlardır Riyazet ve sürekli zikir sonucu çilehanede geçirilen süreç, 7 enerji merkezinin en üstte yer alan yedinci enerji seviyesine çıkılmasına sebebiyet vermektedir
Bu noktada ortaya çıkan frekans, ruhun manyetik kılıfının kalkmasına, yanmasına sebep olduğundan serbest kalan ruhun nuru, içten içe fizik bedeni yakıp kül eder Tabii ki burada içten içe dediysek, ruhu bir mekân olarak bedenin içinde olduğunu kast etmedik Fizik bedenimizi oluşturan atomlarımız zaten hayatiyetlerini, Ruh’ta mevcut olan ‘’HAYY’’ sıfatının uzantısından almaktadırlar Yanma dediğimiz olay, atom boyutunda meydana gelmektedir Fizik beden yanıp kül olur, serbest kalan atomlar aslına döner de, geride hiçbir iz ve emare göremezsin
Bilim adamları anlatmaya çalıştığım bu olayın benzerlerinin manyetik alanlarda da görüldüğünü söylemektedirler Manyetik alan, ruhun manyetik kılıfını yok ettiğinden bu tür olaylar meydana gelebilmektedir Değerli Hocam Ahmet AKGÜL, ‘’Ruhlar-Sırlar ve Uzaylılar’’ isimli kitabında ünlü Phildelphia deneyin sonuçlarını anlatırken, başarısızlıkla sonuçlanan deneyin ardından 4 personelin kendiliğinden alev alıp yandığını ve kül olduğunu aktarır Bu kendiliğinden yanma olayları sadece bunlarla da sınırlı değildir İnternet üzerinden yaptığım kısa bir araştırma neticesinde elde ettiğim bilgilerden kısa bir bölüm aktarmak istiyorum:
‘’Dünyadaki en büyük esrarlardan bir tanesi de hiçbir sebep yokken yanıp kül olan insanlardır Evet, bu size çok tuhaf gelebilir ancak yüzyıllardan beri hiçbir sebep yokken durduğu yerde yanıp ölen insan vakaları oluşmakta ve bunun nedeni de bugüne kadar çözülemeyen bir esrardır İşin en anlaşılmaz tarafı da insanın yanıp kemiklerinin bile kül haline geldiği bir ortamda, etrafta bulunan eşyaların hatta bazı vakalarda yananın üzerindeki elbiselerin bile hiçbir hasar görmediğidir
1731 Yılında, akşam yatağına yatan ve uykuya dalan bir kadın ertesi günü sabah, odasına kendisini uyandırmaya gelen hizmetçisi tarafından feci bir şekilde yanarak bir kül yığını haline gelmiş olarak bulunmuştur Odanın her yeri is ve kurum içindeydi ve küller her tarafa uçuşmaktaydı Fakat yatağından 1,5 metre ötede yanan kadın kül yığını haline geldiği halde ne yatağı ve çarşafları ne de odanın mobilyaları hasar görmemişti Yukarıdaki olayların benzerine daha yüzlerce misal verebiliriz
Bülent Gökçen
|