![]() |
Türk Edebiyatında Akımlar |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Edebiyatında AkımlarTurkeyArena ATİLLA ÖZKIRIMLI Türk yazınındaki bellibaşlı akımları, bu akımların yazın ürünlerine yansıyışlarını incelemeden önce bir bakış açısı ve buna dayalı bir yöntem saptamak gerekli ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Somut örnekler üzerinde durarak şöyle açıklayabiliriz bunu: Yazın akımlarının gelişimine bakıldığında, bu akımların salt yazına özgü olmadığı genel, bir sanat akımı olarak başlayıp geliştikleri görülür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Türk yazın akımının gelişimindeki özgün eğilimler Ama burada, yine akım sözcüğüyle nitelenen ve daha çok bir ulusun sanatçılarının değişik arayışlarının yol açtığı kümelenmeler biçiminde ortaya çıkan eğilimleri, sayılan akımlarla eşdeğer tutmamak gerekmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu nedenle konuya, salt evrensel yazın akımları açısından değil, Türk yazınının gelişim sürecinde bir kendine özgülük taşıyan eğilimler açısından yaklaşmayı deneyeceğim ![]() I ![]() Divan yazınında, günümüzdeki anlamıyla, akımların varlığından söz edilemez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Divan edebiyatındaki durum Bu eğilimlerden özellikle ikisi üzerinde durmak gerekmektedir: Sebk-i Hindi ve yerlileşme eğilimi ![]() Sebk-i Hindi, Hint tarzı, Hint biçemi demektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yerlileşme eğilimini ise biçim ve öz açısından iki ayrı düzeyde ele almak gerekmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Yargılanmak umusun komayalım gel Nazmi Ki çalap kullarını suç ile yindek karamaz" benzeri, yabancı sözcükler kullanmadan, salt Türkçe şiirler yazılabileceğini de kanıtlamayı amaçlayan bu eğilim yaygınlık kazanamaz ![]() ![]() XVIII ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Başka bir söyleyişle Nedim, dış dünyadan aldıklarını duyduğu gibi verir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Sen böyle soğuk yerde niçin yatar uyursun Billahi döğer dur hele dayen seni görsün Dahı küçüceksin yalınız yatma üşürsün Serd oldu heva çıkma koyundan kuzucağım" benzeri yüzlerce dize buna örnek gösterilebilir ![]() ![]() Ama Nedim’in açtığı bu çığır da yaygınlık kazanamaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() II ![]() Halk yazın akımı - Yunus Emre Divan yazını, halk yazını biçiminde iki kümede incelediğimiz eski Türk yazınında tasavvufla (gizemcilikle) beslenen bir yazın akımına özel yer ayırmak gerekmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Türk yazın tarihine ilişkin çalışmalarda bu konu gereğince değerlendirilmemiş, türsel nitelikleri açısından yazın ürünlerini sınıflamakla yetinilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Beyliklere bölünmüş, Moğol yayılması sonucu kargaşa içindeki Anadolu’da dervişlerin başarıya ulaşmaları, gezemcilik düşüncesini yaymaları ve halkı tarikatlar çevresinde toplamaları onun dilini, onun yazınını kullanmakla olsaydı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yunus Emre’ye bağlanan gizemci halk yazınının, ayrıca tarikatlar çevresinde, başlıca iki kolda geliştiği görülür: Melami-Hamzavi halk yazını, Alevi-Bektaşi halk yazını ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Edebiyatında Akımlar |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Edebiyatında AkımlarAlevi-Bektaşı yazını Alevi-Bektaşi halk yazını ise daha değişik bir nitelik taşır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Pir Sultanım aydur dünya fanidir Kırkların sohbeti aşk mekanıdır Kusura kalmayan kerem kanıdır Gönlünde karası olan gelmesin" derken bir Alevi-Bektaşi ozanıdır; ama, "Dağdan kütür kütür hezen indirir İndirir de ateşlere yandırır Her evin devliğin öküz döndürür İrençberler hoşça tutun öküzü" diyerek toprağa, doğaya bağlı bir halk ozanı oluverir ![]() ![]() III ![]() Tanzimat: Doğunun yerine batı Bilindiğince, XIX ![]() ![]() ![]() ![]() Batılılaşma ve buna bağlı olarak yeni bir kültüre açılınması başlangıçta Türk yazınını da batı yazınının güdümüne sokmuştur ![]() ![]() Bileşimin gerçekleştirilemediği Tanzimat döneminde iyice belirgindir bu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gerçi Tanzimat romanı belli toplumsal koşulların sonucudur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte bu nedenle, kendilerini kurtarıcı olarak gördükleri için coşumculuğun düşçü yanı Tanzimatçıları etkilemişti denilebilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca, coşumculuğun sıradan yapıtlarda cıvıklaşan duyguculuğu sanatçılarımızı yeninin ta kendisi olarak çekecek, bu duygusallık Tanzimatçılarda bir ağlama duvarı oluverecektir ![]() ![]() Coşumculuğun bellibaşlı niteliklerini basitleştirmekte ve her romanda kullanılabilecek reçeteler biçimine getirmekte ustadır ![]() ![]() ![]() ![]() Sözgelimi köle kız ya da köle erkek bütün Tanzimat romanında boy gösterir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() IV ![]() Oysa Tanzimatçıların ürün verdikleri yıllarda, batıda coşumculuk çoktan aşılmış, gerçekçi anlatım yöntemleri alabildiğine geliştirilmişti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Çünkü gerçekçilik, temelde bir anlatım yöntemidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Edebiyatında Akımlar |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Edebiyatında AkımlarGerçekçilik Buradan yola çıkarak varacağımız sonuçlar şunlardır: Türk yazınında bir anlatım yöntemi olarak gerçekçilik XIX ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Divan yazınında, özellikle mesnevilerde, şehrengizlerde rastlanan gerçekçi betimlemeler de bu açıdan ele alınmalıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gerçekçilik açısından Türk yazınını değerlendirirken unutulmaması gereken en önemli nokta ise, gerçekçiliğin temelde roman türüne özgü bir anlatım yöntemi olduğudur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ama Tanzimatçılar bu inceliğin ayrımına varamazlardı ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca Tanzimat sanatçıları gerçekçilikle doğalcılığı (naturalisme) bir tutmuşlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Edebiyat-ı Cedide: Gerçekçilik-doğalcılık ayrımı İki akım arasındaki ayrımı ancak Edebiyat-ı Cedideciler yapar ![]() ![]() ![]() ![]() Nitekim Uşaklıgil, en önemli romanları Mai ve Siyah ile Aşk-ı Memnu yayımlanmadan önce yazdığı Hikaye (1891) adlı incelemesinde çağdaş romanın ülkemizde tanınmadığından yakınır ve batılılarca yazın değeri verilmeyen ürünlerin Türkçe’ye çevrildiğini söyler ![]() ![]() Uşaklıgil’in anlamı iki romanı da kuruluşları bakımından bir yetkinliği simgelerler ![]() ![]() ![]() ![]() Edebiyat-ı Cedidecilerden Hüseyin Cahit Yalçın’la Mehmet Rauf da greçekçiliği benimserler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gerçekçiliği benimsemelerine karşın, sanat anlayışları nedeniyle bütünüyle yaşama açılamayan, kişilerini aydınlar, soylular, varlıklar, genel bir deyimle seçkinler arasından seçen Edebiyat-ı Cedidecilerin yanı sıra, toplumun her sınıfından insanları, gözleme dayalı konularıyla Hüseyin Rahmi Gürpınar’a gerçekçi akım içinde özel bir yer ayırmak gerekmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() V ![]() Tanzimat ve Edebiyat-ı Cedide dönemlerinde şiir de benzeri aşamalardan geçer ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nitekim batıda "coşumculuğa tepki olarak doğan, gerçekçiliğin şiire uygulanışı diye nitelenen parnassizm 19 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir kez, aynı sanat anlayışını paylaşanlar Servet’i-Fünun dergisi çevresinde toplanarak (1896) ortak özelliklere, ilkelere dayanan bir şiiri geliştirmişlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fecr-i Ati: Arkadaş topluluğu Burada zaman sırasını bozarak Meşrutiyet yıllarında ortaya çıkan bir topluluktan, Fecr-i Aticilerden söz etmek gerekiyor ![]() ![]() 24 Şubat 1909’da sanat anlayışlarını, amaç ve ilkelerini bir bildiriyle açıklayan topluluk şu adlardan oluşmuştur: Ahmet Samim, Ahmet Haşim, Emin Bülent Serdaroğlu, Emin Lami, Tahsin Nahit, Celal Sahir, Cemil Süleyman, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Refik Halit Karay, Şahabettin Süleyman, Abdülhak Hayri, İzzet Melih Devrim, Ali Canip Yöntem, Ali Süha Delilbaşı, Faik Ali Ozansoy, Fazıl Ahmet Aykaç, Mehmet Behçet Yazar, Mehmet Rüştü, Fuat Köprülü, Müfit Ratip, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, İbrahim Alaettin Gövsa ![]() ![]() ![]() Babıali’deki Hilal basımevinin bir odasında ilk toplantısını yapan ve Faik Ali’nin bulduğu Fecr-i Ati adını benimseyen topluluğun sanat anlayışı, yayımladıkları bildiride yer alan şu düşüncede odaklaşır: "Sanat şahsi ve muhteremdir ![]() ![]() Ama Fecr-i Aticiler, kurumlaşmak isterken gözettikleri, yazının ve topumsal bilimlerin ilerlemesine çalışmak, sanatçılar arasında birlik ve dayanışmayı sağlamak gibi amaçları yaşama geçiremediler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu durum, Fecr-i Ati’nin bir yazın akımı değil, birbirlerine arkadaşlık duygularıyla bağlı genç sanatçıların oluşturduğu bir topluluk olduğunu gösterir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Edebiyatında Akımlar |
![]() |
![]() |
#4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Edebiyatında AkımlarVI ![]() Genç Kalemler ve Türkçülük XIX ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şimdi kısaca XX ![]() ![]() Mehmet Emin Yurdakul’un çıkışı, ancak Meşrutiyet’te bilinçli bir çizgiye oturtulur ve bir akım niteliği kazanır ![]() ![]() Nisan 1911’de yayımlanan Genç Kalemler, daha önce çıkarılan Hüsn ve Şiir adlı derginin süreğidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Genç Kalemler’in ilk sayısında yer alan "Yeni Lisan" başlıklı imzasız yazı Ömer Seyfettin’ce yazılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() Başlangıçta Ömer Seyfettin ve Ali Canip Yöntem’in çabalarıyla çıkarılan derginin etkinliği Ziya Gökalp’ın da katılmasından sonra artar ![]() ![]() ![]() ![]() Milli Edebiyat yolundaki ilk örnekler, kuşkusuz akımı başlatanlarca verilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Benzeri bilinç, konu olarak Türk tarihinin seçilmesinde de görülür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Milli Edebiyat Akımı Milli Edebiyat akımının gelişmesinde bir nokta ilginçtir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu benzeşmede en önemli etken adı geçen sanatçıların gerçekçilik anlayışında birleşmiş olmalarıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Öyle bir bütünleşmedir ki bu, anılan akım içinde İslamcı, Osmanlıcı ve gelenekçi eğilimlerden bireysel eğilimlere dek çeşitli görüşlerde sanatçılara rastlamak olasıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslamcı Mehmet Akif Ersoy, anlaşılır bir dille yazmayı benimsemesine, aruzla yazdığı şiirlerinde günlük konuşma dilini başarıyla kullanmasına ve gerçekçi bir tutumla yaşama açılmasına karşın, hem batıcılara, hem de Türkçülere bütünüyle karşıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yahya Kemal ise bir başka bileşimin ardındadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Üçüncü belirgin çizgi Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın girişimlerine bağlanabilir ![]() ![]() ![]() ![]() Bu çeşitli arayışların, öz ve biçimde ayrı eğilimler taşımakla birlikte, daha önce sözünü etiğim ana ilkeler çevresinde birleşip Milli Edebiyat kavramı altında toplanmaları 1917’yi izleyen yıllarda gerçekleşmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hecenin Beş Şairi Bu dönemde, egemen ideolojilerin dışında kalarak izlenimci, simgeci bir anlayışla "saf şiir"i geliştirmeye çalışan Ahmet Haşim, Milli Edebiyat kaps!!!!! alınamayacak tek ozandır denilebilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şiirde Mehmet Emin Yurdakul’a bağlanan Milli Edebiyat akımının en tipik sürdürücüleri, Hececiler ya da Hecenin Beş Şairi adlarıyla anılan Faruk Nafiz Çamlıbel, Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon, Halit Fahri Ozansoy ve Enis Behiç Koryürek’tir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ziya Gökalp’ın "Sanat" (Yeni Hayat, 1917) şiirinde özetlediği şu ilkeler, "Aruz sizin olsun, hece bizimdir, Halkın söylediği Türkçe bizimdir: Leyl sizin, şeb sizin gece bizimdir, Değildir bir mana üç ada muhtaç ![]() Hececilerin sanat anlayışını belirler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Edebiyatında Akımlar |
![]() |
![]() |
#5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Edebiyatında AkımlarVII ![]() Memleketçi edebiyat Anadolucu yazın da diyebileceğimiz bu "memleketçi edebiyat" Cumhuriyet’in ilk yıllarında da sürmüştür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1930’lara gelirken yeni bir yazın çığırı açmak girişimiyle karşılaşılır ![]() ![]() Yazın tarihimize Yedi Meşaleciler adıyla geçen topluluk şu adlardan oluşmaktadır: Sabri Esat Siyavuşgil, Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Muammer Lütfi, Vasfi Mahir Kocatürk, Cevdet Kudret, Kenan Hulusi Koray ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ama tıpkı, Edebiyat-ı Cedide’ye karşı çıkıp Edebiyat-ı Cedide’nin kanatları altına sığınan Fecr-i Aticiler gibi, Yedi Meşaleciler de Yusuf Ziya Ortaç’ın Meşale dergisine sığınırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nâzım Hikmet: Toplumcu-gerçekçi çizgi Cumhuriyet sonrası Türk şiirinde asıl yenilik Nazım Hikmet’le gelir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Biçim açısından bakıldığında, serbest nazım, serbest şiir, özgür koşuk adlarıyla nitelenen ve şiirden ölçü, uyak gibi bağları atan bir akımın başlatıcısıdır Nazım Hikmet ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Doğaldır bu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu konuda şunları söyler Nazım Hikmet: "Şiir kafiyeli de kafiyesiz de, vezinli de vezinsiz de, bol resimli, hiç resimsiz de, bağırarak da fısıldayarak da yazılabilir, yeter ki yazılacak şey olsun ve bu yazılacak şey en uygun şeklini - bazan belirli bir tarihi merhaleye göre en uygun şeklini - en ustaca bulmuş olsun ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nitekim şiirsel eyleminde biçimle ilgili tartışmalara girmez Nazım Hikmet ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nazım Hikmet’in toplumcu yazının gelişmesi yolundaki eylemi, asıl 1929’da, Resimli Ay’da çalıştığı yıllarda yoğunlaşacak, egemen sanat anlayışlarına karşı gerçek kavga, yalnız şiirde değil, bütün yazın dallarında bu dönemde başlatılacaktır ![]() "1928’de Takrir-i Sükun Kanunu yürürlükten kalkınca, baskı da hafiflemeye başlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1940 kuşağı ozanları "Şüphesiz, bu hizmetin aslan payı N ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nazım Hikmet şiiri 1930’lu yıllarda birçok genç ozanı etkisine alır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca bir seferberlik olarak, şiirleri Nazım Hikmet’le hemen aynı yıllarda yayımlanan Ercüment Behzat Lav’ın serbest şiire katkısı üzerinde de durulmalıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1940’lara gelindiğinde, biçim açısından serbest şiirin utkusu tamdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Edebiyatında Akımlar |
![]() |
![]() |
#6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Edebiyatında AkımlarEskiye tepki: Garip şiir akımı Yalnız eski şiire değil, Nazım Hikmet şiirine de tepki olan Garip akımı üç ozanın adına bağlanır: Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Garipçilerin dayandıkları ilkeler kısaca şöyle özetlenebilir: "Konuşma dilinin doğallığı içinde şiirsel deyişleri bulmak, gündelik yaşamın sorunlarına ve küçük adamlara eğilmek, söylev havasından kurtulmak, süslerle söz oyunlarından yardım beklememek, ölçü-uyak-biçim tutsaklığında nazım kolaylığına düşmemek, dünya görüşlerine bağlı kalarak yaşamak ve özgürce yazmak ![]() ![]() Ama Orhan Veli’nin kendisi de kitabının ikinci basımında sanat anlayışını gözden geçirmek gereğini duyacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Garip devinimi, gerek ilk yıllarında, gerekse sonraları, değişik sanat anlayışlarına bağlı olanlarca değişik biçimlerde değerlendirilmiştir ![]() ![]() ![]() Bugün de bu tutumların pek değiştiği söylenemez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() VIII ![]() Yaratımsız dönem ve İkinci Yeni 1950’lerde toplumsal yapıda kimi değişimlerin belirginleştiği görülür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dönemin şiir ortamını ise Mehmet Doğan şöyle betimler: "1954-55 yılları sanat dergileri araştırıcı bir gözle tarandığında şiirin belirli bir şekilde zayıfladığı görülecektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte Muzaffer Erdost’un "İkinci Yeni" akımı adını taktığı şiir akımı bu ortamda, Garip’e tepki olarak belirir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kısaca özetlemek gerekirse, İkinci Yeni, Garip’in tam tersi bir noktadan yola çıkar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İkinci Yeni’nin çıkışında gerçeküstücülüğün etkin olduğu biliniyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Usu boşlayan, daha doğrusu usun mantıksal işleyişine sırt çeviren bu anlayış İkinci Yeni’nin belirgin özelliklerindendir ![]() ![]() ![]() ![]() İkinci Yeni bir kaçış şiiri midir? Siyasal ortam düşünüldüğünde, evet ![]() ![]() Nitekim 1960’tan sonra İkinci Yeni akımı da, kendi içinde biçimsel aşırılıklardan arınarak, yeni imgelere, dize işçiliğine dayanan ve şiirsel bir yapı kurmayı amaçlayan arayışlarla gelişimini sürdürdü ![]() ![]() ![]() 1965’lere gelinirken, Yön dergisinde Nazım Hikmet’in şiirlerinin çıkması, 1936’dan beri basılmaları yasaklanmış kitaplarının birbiri ardına yayımlanmaya başlaması ![]() ![]() ![]() ![]() IX ![]() Edebiyatımızın zenginleşme süreci Öykü ve romanın gelişiminde ise, yazın akımları açısından benzeri karmaşıklık görülmez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Önce de belirttiğim gibi, gerek Ömer Seyfettin gibi doğrudan Milli Edebiyat akımına bağlayabileceğimiz sanatçılar, gerekse sonradan bu akım içinde yer alan, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar, Refik Halit Karay gibi adlar gerçekçiliği benimsemişlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() Zamansal sıralanmayı göz önünde tutarak bu gelişimi kısaca özetleyelim: Nabizade Nazım’la başlayan ve Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın kimi yapıtlarında görülen doğalcılık, Bekir Fahri, Selahattin Enis gibi romancılarla sürer ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir bakıma, romanın, İstanbul dışına çıkması, Anadolu’ya açılması da bu etkiye bağlanabilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Milli Edebiyat akımının öykü ve romana yansıyan bu olumsuz görünümünün altında siyasal oluşumların belirleyiciliğini aramak gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Özetlenirse, Sanatçının devlet tarafından korunması geleneğinin hala sürdüğü bu devirle, Cumhuriyet devrinin ilk döneminde sanatçılar, hükümetin hoşuna gitmeyecek gerçeklere değinmekten kaçınmışlar, bir çeşit tatlı su gerçekçiliği ile yetinmişlerdir ![]() ![]() Cumhuriyet döneminin başlarında bu gerçekçilik bir noktada aşılır ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Edebiyatında Akımlar |
![]() |
![]() |
#7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Edebiyatında AkımlarKöye yöneliş dönemi Şiirde olduğu gibi öykü ve romanda da asıl dönüm noktası 1930’lardadır ![]() ![]() Ama bu dönemde, ne Vakit gazetesinde Sadri Ertem’in çevresinde toplanan Bekir Sıtkı Kunt, Reşat Enis Aygen gibi gençlerin, ne de Sabahattin Ali’nin toplumcu gerçekçiliği başarıyla uyguladıkları söylenebilir ![]() ![]() ![]() Gözlemci tutumu, yalın anlatımıyla Memduh Şevket Esendal her iki çizgiye de bağlanmaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() II ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Temelde bir akım sayamayacağımız, ama toplumcu gerçekçi çizgide bir çığır görünümünü alan bu yöneliş, Köy Enstitülü sanatçılarla, köy kökenli ya da köyü yakından tanıyan yazarların birbiri ardına ürün vermeleriyle yaygınlaşmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() Yanlış bir deyimlemeyle köy romanı olarak anılan bu dönem yapıtlarında, en çok kalıplaşmış bir tiplemeye gidilmesi eleştirilmiş, kimi öykü ve romanlarda bölgesel konuşma özelliklerine, ağıza yer verilmesi anlatım dili olarak yanlış bulunmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gerçekçilik: Soyut bir başkaldırı Burada sözü bağlamadan, 1950-1960 arası yazmaya başlamış bir kuşağın verdiği ürünlerden de söz etmek gerekmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Betimlemeler, görüntüler ve çeşitli anlatım olanaklarıyla kişinin önce kendi kendisiyle, sonra da etrafındaki eşyayla, insanlarla ve toplumla olan ilintileri, yalnız davranışları açısından değil, bilinçaltının etkilediği psikolojik yönüyle de giderek bilinçaltıyla bilinçüstünün karmaşıklığı içinde belirlenmeliydi ![]() ![]() Ama, şiirdeki İkinci Yeni akımına koşut olarak gelişen bu girişim, "kişiyi yeniden ele alıp yeni baştan yaratmak" çabası, özel’in sınırları aşılamadığı, kişinin sorunlarına hep bir ben’in çevresinde yaklaşıldığı için başarıya ulaşamaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yine de her yeni arayışı değerlendirirken söylediğim gibi, bu da bir aşamadır ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|