Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dillerin, oluşumu

Dillerin Oluşumu

Eski 09-01-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dillerin Oluşumu








Dillerin Oluşumu

Pek çok çalışmamızda bir gerçeği ifade etmeye çalışıyoruzBütün diller aslında tek bir kökenden gelmektedir diyoruzÇünkü bunun mantığa en uygun olan görüş olduğunu biliyoruzZira insan denilen varlık çağdaş bilimin de kabul ettiği gibi tek bir atadan gelmişse, insanla birlikte gelişen dil de tek bir kökenden gelmiş olmalıdırBu dilin bir numunesini bebeklerin bebekçe konuşmalarında daha bilimsel bir ifadeyle “babıldama” döneminde çıkardıkları seslerde görebiliyoruzBilhassa b, m, v, g, d, a, ı, h, e sesleri gibi sesler bebeklerin de çıkarmakta zorlanmadığı, bizce ilk insanların da rahatlıkla kullandıkları seslerdendir

Muhtemelen ilk insan ve onun yanındakiler bu bebeksi harflerden müteşekkil bir dili konuşuyorlardıBu dil basit bir dil gibi görünse de bütün dünya dillerini de içinde barındıran çekirdek bir dildiFakat şunu da söyleyelim yanlış anlaşılmamak içinBiz hiçbir çalışmamızda şöyle bir görüş öne sürmüyoruz: “Bütün dünya dilleri Türkçe’den türemiştir” demiyoruzYani vaktiyle dilimizdeki Arapça, Farsça ve diğer yabancı kelimeleri içimize kolayca sindirebilmemiz için geliştirilmiş olan Güneş Dil Teorisinin “bütün dünya dilleri köken olarak Türkçe’den gelir” şeklinde ifade edilebilecek teoriyi savunmuyorumAncak onun da bir gerçeği ifade ettiğini, bu gerçeğin de “bütün dünya dillerinin ortak bir kökenden geldiği” gerçeği olduğunu sıklıkla ifade ediyorum

İlk dünya dilinin Türkçe ya da başka bir dil olduğunun kesin bir şekilde bilinebileceği görüşüne katılmıyorum çünkü Türk diye anılan ulusun bir milletleşme serüveni vardır her millette olduğu gibiBir topluluğun milletleşmesi de hemen olmamaktadırİlk insanın yaratıldığını düşünelimMuhtemelen bu insanın milliyeti sadece insanlık idiİblisle adem’in ilk mücadelesi de bunun bir göstergesidirHerhalde ilk ulusun ya da boyun oluşması için en az bin yıl geçmesi, bu ilk insanların topluluklar halinde yeni coğrafyalarda yaşamaya başlamaları hatta değişik inançları benimsemeleri gerekecektirZira bir topluluğa ulus diyebilmemiz için onun alternatifi olan toplulukların da olması gerekir

Vaktiyle Japonlar dünyayı sadece kendi adalarından ibaret biliyorlardıBu durumda Japonlar ulus değillerdiFakat onlar dünya insanlarının da varlığını hissettiler o zaman bir “ulus” olduklarını anladılarBu örneği daha belirginleştirelimİlk insan topluluğu aynı coğrafyada yaşıyor, aynı dili konuşuyorduElbette lehçeleşme yer yer oluşmaya başlamıştı ama bu insanlar tek bir dil konuşuyorlardıİnançları, gelenekleri de birdiAlternatifleri olan bir başka topluluk yer yüzünde yoktuBu nedenle bu topluluğa biz “ulus” diyemeyizBu topluluk olsa olsa “saf bir insan topluluğu” idiİlk “insan topluluğu” ulus bile değilken onun konuştuğu dili “ herhangi bir ulusun dili” olarak adlandırmamız ne kadar doğru ve tutarlı olabilir?

Bugünkü anladığımız manada milliyeti olmayan bir insan topluluğu vardı o dönemdeFakat zamanla göçler başladıBu göçler de elbette öyle gelişi güzel olmuyorduKuşları ve bazı hayvanları göçe sürükleyen iç güdüsel kamçılar benzeri içsel etkiler, ilk insanı ailesinden, yurdundan, coğrafyasından koparttıİlk insan, bu göçleri yapmaya zorunluyduÇünkü büyük bir plan vardı ve bu plana göre mesela Türkiye devletinin şu Anadolu topraklarında bugün var olacağı, Afrika’da bugünkü devletsel ve toplumsal yapılanmanın oluşacağı, İbranilerin nerede yerleşmesi gerektiği, Türk milletinin nerden varlık sahnesine çıkacağı, Amerika’nın ne zaman keşfedileceği; bütün bunlar ve daha fazlası öngörülmüştüİşte dillerin oluşması ve başkalaşması da bu planın küçük bir parçasıydıAma etkileri çok büyük olan küçük bir parçası

Bugün yer yüzünde kullanılan yazı sistemlerinin bile Fenike gibi ortak yazı sistemlerinden türediği bilinen bir gerçektirHatta ilk başta harflerin şekillerinin insanların ilişki içinde bulunduğu varlıklara benzetildiği de bilinen bir gerçektirGöktürk yazısında “ka” harfi “ok” şeklindedirÇünkü “ok” kelimesi “ka” sesini ifade ederYine “be” harfi “ev” şeklindedirBildiğimiz gibi “ev” kelimesinin aslı “eb” kelimesidirGöktürk alfabesinde “eb” şimdiki “be” harfine karşılık gelirBu da gösterir ki eski Türkçe’de harflerin okunuşları bugünkü Anglo-Sakson kökenli dillerde olduğu gibidirÖrneğin, bizim bugün “ne” şeklinde telaffuz ettiğimiz harfi İngilizler “en” şeklinde, “re” şeklinde telaffuz ettiğimiz harfi “er” şeklinde telaffuz ederlerİşte Göktürkçe’de de harfler başlarına bir ünlü getirilerek telaffuz ediliyorduDillerin arızi vecheleri diyebileceğimiz bu yönlerinde bile bu denli benzerlikler ve ortaklıklar görülmesi de gerçekten ilginçtirBu ve benzeri arızi ortaklıklar ise cevherdeki, özdeki o müthiş kökendaşlığın yansımasından ibarettir

Şu mağara resimlerini bir hatırlayalımNereye gidilirse gidilsin; ilk insanın çizdiği şekiller bile birbirleriyle benzerlik göstermektedirBu şekilleri ilk (ilkel) yazı olarak kabul edersek, ilk insanın yazı sisteminde, kullandığı harflerin bile aynı olduğunu açıkça görürüzDemek ki bu insanların ortak bir atadan geldikleri ve beraberlerinde tüm ortak unsurlarını da gittikleri yerlere götürdükleri görülmektedirHatta bu ortaklığı ilk insanların farklı coğrafyalarda olmalarına rağmen kullandıkları aletlerde, anlattıkları efsanelerde, danslarında, müziklerinde ve daha pek çok özelliklerinde de görmekteyizİşte dil de bu insanların beraberlerinde götürdükleri ortak unsurlardan birisidirDillerin bu denli başkalaştığı ve birbirinden farklılaştığı hatta binlerce farklı dilin var olduğu günümüzde, bütün dünya dillerinin az iddialı çalışmalarda on iki dil ailesine kadar indirgenmesi (Merrit Ruhlen) daha cüretkar çalışmalarda ise bu dil ailelerinin daha az sayılarla ifade edilmeleri gösterir ki, dünya dilleri aslında ortak bir kökenden gelmektedir

Dillerin nasıl farklılaştığını ve tek bir kökenden nasıl başkalaştığını açıklamak için bazı deneyler de uyguladım kendi çapımdaHepinizin bildiği “kulaktan kulağa” diye adlandırılan o oyunu öğrencilerime oynattımYani onlar bir yerde bu dil olayını anlamam için birer denek olmayı gönüllü olarak kabul ettiler bu oyunu oynayarakÖncelikle ön sırada oturan bir öğrencinin kulağına bir kelime fısıldadımBu kelime kulaktan kulağa dolaştı ve farklı bir kelime olarak karşıma çıktıÖrneğin “kelebek” kelimesi “kelle paça” kelimesine dönüşmüştü bir keresindeElbette bu bilinen ve de yaygın bir oyunduDildeki başkalaşmaların anlatımı için de örnek gösterilen bir oyunduHer denememde ilk söylenen kelimenin ya düzensiz ya da düzenli bir biçimde değişime uğradığını gördümYaptığım incelemeler ve araştırmalar neticesinde bu başkalaşmaların bir; öğrencinin kişisel yetenekleriyle ilgili (duyma, algılama, düşünme, hayal gücü vb… ikinci olarak da dış etkilerle (gürültü, öğretmenin varlığı, akılda kalan bir şarkı sözü, yabancı bir dilin etkisi, savaşlar, bir ulusun hakimiyeti altında kalmak, gece izlenmiş ve etkisinde kalınmış bir film vb ile) yakından ya da uzaktan alakalı olduğunu gördümBu otuz kişilik sınıf ölçeğinde uyguladığım bu deney, bin kişilik bir topluluk ölçeğinde uygulandığında kelime düzeyinde daha büyük değişimlerin yaşanacağını tahmin etmek güç olmasa gerekBir de bu kişiler kendi aralarında kelimelerin başkalaşmalarına sebep oldukları gibi, onların soylarından gelen nesiller de kendi aralarında bu kelimelerin başkalaşmasına öncülük edebileceklerdirAradan bin yıl geçtiğinde ise diller bambaşka şekillere bürünebileceklerdirBu şekilde pek çok farklı dil, lehçe oluşabilecektirAncak bütün bu farklılaşmaların ve de değişmelerin varlığı da bize en baştaki o sade ve tek dilli dönemi hatırlatacaktırforumsinsinet

Hatta günümüzde globalleşme çalışmaları, tek bir ortak dile, tek bir ortak devlete doğru gidiş meyli, aslında bir “başlangıça dönüş” hamlesidirHatta globalleşmeye karşı çıkan çevrelerin de aynı mahiyette ama “kapitalizmsiz tek bir vatan, tek bir millet, tek bir dil olmalı” tarzındaki düşünceleri de bu asla, ortak kökene dönüş arayışının bir göstergesidirBir alabalık nasıl ki derenin akış yönünün tersine yüzmek pahasına, doğduğu anavatanına, kökenine iç güdüsel olarak dönmek zorunda olduğunu hisseder ve o köken mevkiine döner Bunun gibi de insanlık, aslında her şeyin ortak olduğu o ilk insanlık günlerinin, kendi şuuraltına genetiksel olarak kayıtlı hülyasına doğru koşmaktadırHatta dinler de getirdikleri “inanç” kavramıyla bu “tek” millet bilincini farkında olunmasa da binlerce yıldır canlı tutan tetikleyicilerdir

Bahsettiğimiz bu köken dilinin mahiyetini ise şu anda tam manasıyla bilememekteyizBilim adamlarına düşen; bu karanlık noktaları aydınlatmaya çalışmak olmalıdırİşte biz de çalışmalarımızda; dilbilimcilerimizin, dünya bilim adamlarının ilgilerini, bu karanlık noktalara çekmeye talibizZira doğruları sadece biz bulalım diye bir endişemiz yokturAncak gençlerimizi, insanımızı, bilim adamlarımızı bu alanda düşünmeye, araştırmalar yapmaya zorlama gibi zor bir görevi omuzlanmış bulunuyoruzŞimdi bu sorumluk duygumuzun bir gereği olarak ilk insanlık dili ile ilgili keşfettiğimiz bazı bulguları ya da geliştirdiğimiz bazı düşünceleri sizlerle paylaşacağız

“Adem ve Havva Dili Teorisi” diye adlandırdığımız bir görüşümüzden bahsedeceğizAz önce bahsettiğim gibi bilim adamlarının çoğunluğu son zamanlarda gen bilimindeki ilerlemelerin de etkisiyle insanlığın “ortak bir dişi ve erkek” atadan geldiğini kabul etmektedirlerBu gerçeği ise binlerce, on bilerce yıl öncesinden dinler ortaya koymuşturŞaşırtıcı bir şekilde pek çok gerçeği binlerce yıl öncesinden bildiren kutsal kitaplar, pek çok alanda olduğu gibi ilk insanın oluşumu konusunda da bize yol gösterici olmaktadırlarBiz kutsal kitapların İlahiliğini ya da gökselliğini bu yazımızda tartışma konusu yapmayacağızOnları bilimsel bir referans olarak kabul edeceğizBu kutsal kitapların en eskilerinden olan Tevrat’ta ve daha sonraları da İncil, Kur’an gibi kutsal kitaplarda adı geçen Adem ve Havva isimlerinden yola çıkacağızİlk insan hakkında bu denli iddialı konuşan en eski ve ilk insana en yakın yazılı metinlerden biri olarak gördüğümüz Tevrat’taki bu birkaç kelimeyi inceleyeceğizBu iki ismin ilk insan tarafından kullanılmış sesleri içerebileceğini kabul edeceğiz öncelikle

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.