Piyade |
08-27-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
PiyadeAlm Infanterie (f), Fr Infantery (f), İng Infantry Kara Kuvvetlerinin muharip bir sınıfı olup, piyâde tümeninin çekirdeğini teşkil eder ve muhârebe için aynı tarzda silahlanmış ve teçhiz edilmiş bir sınıftır Mekanize piyâde, zırhlı piyâde, tanksavar, dağ ve hava indirme birlikleri bu sınıf içerisinde mütâlaa edilir Deniz kuvvetlerinde amfibi harekatta kullanılan “deniz piyâde” ve Hava Kuvvetlerinde de “hava piyade” sınıfları mevcuttur Piyâde, muhârebede düşmana en yakın olan birliktir Her türlü arâzi ve hava şartlarında muhârebe kâbiliyetine sâhiptir Piyâde, taarruzda düşmana yaklaşır, onu imhâ veya esir eder Savunmada düşmanı uzaktan îtibâren giderek artan ateş gücü ile karşılar “Zafer süngünün ucundadır!” tâbiri piyâde için söylenmiştir Eskiden bir çift kürekle çekilen sandala da piyâde denirdi Halk arasında yaya kaldırımı “piyâde kaldırımı” tabiriyle anılır Piyâde tüfeği: Avcının esas silahıdır Menzil kullanma kolaylığı ve hafif olmasından ötürü, muhârebenin her çeşidinde kullanılır Piyâde tugayı: Çeşitli muharip ve hizmet sınıflarından teşkil edilmiş, hem taktik hem idârî faaliyetleri bünyesinde toplayan genel olarak müstakil vazîfe görecek şekilde teşkilâtlandırılmış bir birliktir Ana ast birlikleri Tabur’dur Piyâde tümeni: Çeşitli muharip ve hizmet sınıflarından teşkil edilmiş kara kuvvetlerinin temel birliğidir Hem taktik hem de idârî faâliyetlere sâhiptir Ana ast birlikleri Alay’dır Piyâdenin târihi, harbin târihi kadar eskidir Hemen hemen her ordunun, yere ve zamâna göre atlara, fillere savaş arabalarına vs olduğu kadar kesin netîceyi alacak, kazanılan yeri muhâfaza edecek yaya elemana da ihtiyacı olmuştur Zamânında dünyânın her bakımdan olduğu kadar ordu teşkilâtı bakımından da en gelişmiş devleti olan Osmanlı Devleti; piyâdesini yerinde ve zamânında çok güzel kullanırdı Osmanlı piyâdesi disiplinli, elâstik ve süratliydi Pertrandon de la Bracquiere; “Bizim 10 askerimizin yaptığı gürültüyü 1000 Osmanlı askeri bir araya geldiği zaman duymadım!” diye yazmaktadır Rodos’u teslim almak üzere kaleye giren 30000 Osmanlı askerinden bir tek gürültü, bir tek kelime, adım seslerinden başka hiçbir şey duyulmadığını, hâdiseyi gözleriyle gören Hıristiyan müşâhitler yazmışlardır Paul Jove, Türk askerinin Hıristiyan askerinden üç üstünlüğü olduğunu kaydeder: “Kumandanlarına mutlak itâat, muhârebe meydanında canını sakınmamak, yiyip içmeden çok uzun yol yürüyebilmek” Thevenot diyor ki: “Bir şeyleri eksik olduğu zaman sâdece sabrederler Giyimleri ve teçhizatları hafif, yorgunluğa dayanıklıdırlar Süratleri hayret vericidir” Postel ise; “Hıristiyan askerinin üç gün üç gecede aldığı yolu, Osmanlı askeri bir gecede alır” diye yazmaktadır İstiklâl Harbinde piyâde sınıfının destanlaşan kahramanlıkları, târih sahîfelerinin unutulmaz hatıralarıdır Birinci Dünyâ Harbinde hâkim olan mevzi harbi doktrini, İkinci Dünyâ Harbi sırasında yerini “yıldırım harbi” doktrinine terketmiş olduğundan, piyâdenin motorize ve mekanize hâle getirilmesi ehemmiyet kazandı Artık muhârebe meydanlarında piyâde harp edeceği mevziye kadar yorulmadan ve çok süratli getirilmeye, arâzinin durumuna göre îcâbında helikopterle indirilmeye, paraşütle atılmaya ve en yaygın olarak da kariyer adı verilen zırhlı personel taşıyıcı araçlarla nakledilmeye çalışılmaktadır Diğer taraftan emrine ve desteğine verilen çeşitli modern teçhizat, silâh ve malzemeyle piyâde sınıfının en elverişsiz şartlarda bile harp edebilmesi temin edilmeye başlandı Günümüzde kimyevî harpten sonra en korkunç harp olma husûsiyetini devâm ettiren nükleer bir harpte, piyâdenin işi zannedildiği gibi artık bitmiş değildir Aksine böyle bir harpte, düşmanın nükleer bir taarruz imkân ve kâbiliyetini bertaraf edecek aktif ve pasif tedbirlerin alınması, yine piyâde sınıfına düşmektedir Meselâ; düşman nükleer tesislerine sabotaj, tahrip, gerilla faaliyetleri, piyade sınıfının sorumluluğundadır Dost birliklerin, düşmana karşı kullanacağı nükleer bir silahın artıklarını göğüs göğüse muhârebe ile temizleyecek olan da yine piyâde sınıfıdır |
|