Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
davul, hikaye, ile, ilgili

Davul İle İlgili Hikaye

Eski 08-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Davul İle İlgili Hikaye





Ramazan Davulu


Ramazan ayı gelmeden konuşmalar hesaplamalar başlardı bizim evde Çocuk aklımla anlamaya çalışır ve ben de katılırdım sohbetlere Rahmetli babam açık yürekliydi Gizlisi saklısı olmazdı bizlerden


Belediyede ihaleye katılır ve ramazan dovulunu mutlaka alırdı Dürüst adam çalışkan ve imanlı insan diye çok güvenirlerdi Annem sürekli karşı çıkardı Bırak artık bu işleri derdi


Anacığımın gönlünü ne de çabuk alırdı canım babam:


"Hatice`m bu yaptığım çok büyük bir hayır işi Bir ay dediğin ne ki? Hem sevap kazanırım hem de evin masrafını çıkarırım" derdi


Gece yarısı hazırlıklar başlardı Annen ve ben babamı büyük bir sevinçle uğurlardık Babamla davulcular buluşur sokak sokak insanları sahur için uyarırlardı Babama bizim sokağa ne zaman geleceklerini sorar dururdum Bana söyleyecekleri manileri beklerdim heyecanla


Aşağıdakilerden her hangi birini benim adımı söyleyerek okurdu manici amca Nasıl da sevinirdim uykulu uykulu gözlerle! İşte onlardan biri:


Şekerim var ezilecek

Tülbentlerden süzülecek

Çok bekletme Şükran kızım

Kapılarım var gezilecek


Kuşadası´na taşındığımız ilk yıl idi Beşinci sınıf öğrencisiydim Babam yine Ramazan Davulunu kiralamıştı Beklenmedik bir şekilde annem hastalandı Ayakları tutmaz oldu Babam da onun arkasından yatağa düştü Doktor adı bile geçmiyordu evde Hala düşünürüm; parasızlıktan mı bilgisizlikten mi ya da yer yurt bilmemezlikten miydi yalnızlığımız?


Germencik´te evimiz hiç boş kalmazdı Soframızda hep misafir olurdu Kuşadası´nda ise yaban ellerde gibiydik başlangıçta Bizi yeni yeni tanımaya başlayan komşulardan ara sıra kapımızı çaldıklarını ve yemekler getirdiklerini hatırlıyorum


Ağabeyim İstanbul´a gitmişti artist olma sevdasıyla Küçük erkek kardeşim üç yaşına yeni basmıştı Annem babam çaresizdiler "Şimdi ne olacak? Parayı kim toplayacak? Belediyeye borcumuzu nasıl ödeyeceğiz? Kim bize yardım eder? Davulcularla kim dolaşacak vb şeklinde dertleniyorlardı


"Ben dolaşırım babam!" deyince irkildi ikisi de "Olmaz!"dediler ama ben ısrar ettim Nasıl yapacağımı da anlattım Babamın pantolonunu ceketini şapkasını giyip çıkacaktım Uzun uzun tartışmalardan sonra kabul ettiler Nasıl da sevinmiştim?!


Davulcular gelmeden giyindim Babamın da boyu kısa olduğu için kıyafetler aşağı yukarı uydu fazlalıklarını ise kıvırıverdim oldu bitti Yok canım! Boy aynası nerdeee? Küçücük bir aynacık vardı evimizde Uzun saçlarımı sakladığım şapkanın altında nasıl göründüğümü merak ederek bakmıştım Nasıl olmuştum nasıl görünüyordum pek de umurumda değildi



Atatürk´ün şapkasına benzerdi babamın şapkaları Kendimi kahraman gibi hissediyordum erkek kıyafetlerinin içinde Aileme destek olacak belediyeye olan borcumuzu çalışarak ödeyecektim Nasıl olsa sahur vakti geçince eve gelecek ve okul vaktine kadar uyuyabilecektim Şunun şurası bir aycık gibi bir zamandı


Artık davulcularla ben çıkmaya başladım Mani söylenen kapının karşısında bekliyor açılan kapıdan uzanan ele elimi uzatarak verilen parayı ya da emaneti hızla alıyordum verenin yüzüne bakmadan


Bazen para bazen tatlı bazen de el işlemesi mendil havlu cinsi hediyeler veriyorlardı O yıllarda el işleme sanatlarının önemi henüz kavranmış değildi Şimdi olsa kimse vermez o güzelim el-işi çehizlerini? Kırsal kesimi kastediyorum O yıllarda İstanbul Ankara İzmir zengini ne durumda idi onu bilemem tabii


Bir gün teneffüs zili çaldığında rahmetli sınıf öğretmenim Mithat Baysal; ?Benimle gel kızım!" dedi Birlikte müdür beyin( Reşat Özbek) yanına gittik Öğretmenim müdürümüzün bir işereti ile masanın yanındaki boş sandalyeye oturdu İkisi de beni süzmeye başladılar Sonra birbirlerine bakıştılar Söze müdür bey başladı: "Kızım sen geceleri çingenelerle çıkıyormuşsun Bu olmaz! Bugünden itibaren bunu sana yasaklıyoruz!" dedi sonra sözü öğretmenim aldı; "Yavrum! Olur mu öyle şey? Sen kız çocuğusun Ya başına bir şey gelirse?! Olmaz! Olmaz böyle şey! Annene babana yasak ettiler diye söyle"


Sessizce ikisine bakıyordum Bir ona bir diğerine Sustuklarında ben konuştum O zaman bizim eve siz bakarsınız dedim Başladım anlatmaya bizim evin hallerini:


Annem babam yatalak yerlerinden kalkamıyorlardı Annemi arkama alarak tuvalete nasıl indirdiğimi izaha çalıştım Anneciğim zar zor tuvalete kendisi gitmek istiyordu Ama bacakları tutmuyordu Altına lazımlık koyulmasını bir türlü istemiyordu Çok temiz bir kadındı Pişirdiği yenir yıkadığı giyilirdi Evinin içini düzenli ve tertemiz tutardı Hasta olunca bütün iş bana düşmüştü Yavrularını çok severdi Kızının gece yarısı işe çıkmasına onun da gönlü yoktu Çamaşırları evin bahçesinde teknenin içinde nasıl yıkadığımı anlattım öğretmenime ve okul müdürümüze


Kimsemizin olmadığı anlaşılıyordu Akrabalarımız geldiğimiz kasabamızda kalmışlardı Eş dost henüz yeni taşındığımız bu deniz kasabasında yeterli değildi Komşuların getirdiği bir tabak çorba ya da yemek çözüm değildi Ve ben aileme destek olmalıydım Neler saydım döktüm bilmiyorum Bildiğim tek şey ve son sözüm yine aynıydı Ben çalışmaz isem bu bana yasak ise aileme siz bakın dedim


İşte o an olan oldu Her ikisi de ayağa kalktılar Bana doğru yürüdüler Meraklandım Heyecanlandım Şaşkın şaşkın bir ona bir diğerine bakmaya başladım Birisi sağ diğeri sol tarafıma geçti Omuzlarımdan tutup sözleşmiş gibi; "Aferin kızım! Sen kendini korumasını bilirsin! Ne biliyor ve neye inanıyorsan onu yap! Ailene de bizden çok selam söyle Geçmiş olsun dileklerimizi ilet" dediler


Müdür odasından çıkarkenki huzurumu hala unutmuyorum


Bir ay geçmiş Ramazan Bayramı gelmişti Halamın kızının diktiği bir fistanım vardı Mavi renk üzerine küçüçük papatyacıklarla süslenmiş o basma entarimi giydim Eteği hemen hemen ayak bileklerime kadar uzundu Annem saçlarımı ördü Uçlarına beyaz kurdeleler taktı Ayağıma kısa beyaz renkli bir çorap giydirdi Kırmızı renkli ayakkabımı da unutmam Bayramlığım tamamlanmıştı Artık babam sağlığına kavuşmuş ayağa kalkmıştı


Babam ısrarlarıma dayanamadı Bayramda benim onlarla birlikte dolaşmama izin verdi Kapı kapı tüm sokakları üç gün içinde dolaştık Elimde ısrarla tuttuğum bayrağımızı kimselere vermek istemedim Yorulduğumu anlayan babam elimden almak istese de vermedim Bayrağımızın altına çeşit çeşit yemeni mendil havlu ve çeşitli kumaşlar asıldıkça elimdeki sopa ağırlaşıyordu Eve gidince onları tek tek açma sevincinin hayali ile güç buluyor daha da bir hazla bayrağımızın sopasına sarılıyordum


Üç gün olan Ramazan Bayramı sonunda topladığımız tüm el işlemeleri bir bir gözden geçirdik Annemle birlikte tek tek dürdük Odanın köşesinde bulunan tahtadan sandığımızın içine özenle yerleştirdik


En son ay yıldızlı al fistanlı bayrağımız kalmıştı:


Babam bayarağımızı iki elinin avuçlarının üstüne aldı Annemin ve benim özenle dürüp katladığımız şeklini bozmadan "bismillâhirrahmanirrahim" diyerek önce öptü ve sonra da yavaşça sandığın en üstüne koydu


Mutluydu babam ve annem Ben ise sevinçten uçuyordum adeta Borcumuz yoktu Evimizn kirası ödenmiş tel dolabımız ise yiyeceklerle dolmuştu



Yazar : Şükran Günay

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.