Yolumuz Sohbet Yoludur… |
08-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Yolumuz Sohbet Yoludur…YOLUMUZ SOHBET YOLUDUR… Cenab-ı Mevlâ, insanoğlunu bütün mahlukatın içinde en mükemmel, mümtaz ve mükerrem olarak yaratmıştır İnsan bu mükemmeliyet ve mükerremiyetini idrak edip, Allah’ın Kelâmı’na ve Fahr-i Alem sav’in beyanlarına kulak verir ve bunları halisane yaşamaya gayret gösterirse, işte o zaman felaha erenlerden olacak Cenab-ı Zül Celâl’in, meleklerine karşı iftihar ettiği övülmüş insanlar zümresine girecek Habib-i Kibriya sav Efendimiz, bütün dünyada İslâm’ın şaşırtıcı bir hızla yayılmasıyla neticelenen hizmetini, sohbetle insanları yetiştirerek başlatmıştı O’nun sohbetiyle terbiye olan ve en şerefli nesil olma lütfuna eren bu insanlara Ashab-ı Kiram denilmektedir ki, bu ifadenin bir manası “sohbetle yetişenler, olgunlaşanlar”dır Fahr-i Kainat sav Efendimiz’in sohbeti öyle bir terbiyeye vesile idi ki, insanların yırtıcılıkta vahşi hayvanları geçtiği bir ortamda Ashab-ı Kiram, bütün imkansızlıklara rağmen barışı, birlik ve beraberliği temin etmiş, insanlığın kurtuluş modeli olmuştu Tarihin hiçbir devresinde bu şekilde cennet hayatının daha dünyada iken yaşandığı görülmemiştir, görülmeyecektir de Rabbül Alemin’in sohbetlere ayrı bir nazarı vardır İslâm ahlâkını öğrenmek,birbirleriyle kardeşlik kurmak, ayrılığı, tefrikayı bertaraf etmek için biraraya gelip sohbet eden müminlere melekler dahi gıpta ederler Eğer bu sohbetler iyi değerlendirilirse, insanlar süflilikten kurtulur, yüksek derecelere kanat açarlar Sohbetin bu önemi sebebiyle büyükler, “yolumuz sohbet üzerinedir” buyurmuşlardır Dolayısıyla, sohbeti terkeden, büyüklerin tarif ettiği yolu terk etmiş olur Ayrıca sohbet müekked bir sünnet olduğunu da bilmemiz gerekir Burada sözü edilen sohbet, dışarıdan bakıldığında herhangi bir sohbetten çok farklı gözükmese de, önemli bazı özellikler taşır Bu özelliklerin en başta geleni, yapılan sohbetin gayesidir Sohbetten gaye,Cenab-ı Mevlâ’nın rızasını tahsil, kalbin ihyası, ebediyyet yolunda gerekli bilgilere ulaşmak, güzel ahlâk ve edep yolunda mesafe kat etmek, terakki etmektir Diğer bir fark, sohbetin konularında kendini gösterir Sohbette dünya konuşulmaz, konuşulmamalıdır Hatta ukbadan da bahsedilmez, siyaset, hayat pahalılığı gibi lüzumsuz işlerden bahsedilmez Dedikodu, gıybet, malâyanilik gibi gayri meşru davranışlara asla yer verilmez, fırsat tanınmaz İnsanın manen terakkisine vesile olan sohbetin diğer önemli bir vasfı da, kiminle sohbet yapılacağı hususudur Büyükler bunu şu veciz sözle açıklamışlardır: “Ya senin kendisinde yok olacağın, ya da onun sende yok olacağı biri ile sohbet et Ya da hem senin, hem de onun Allah’da yok olacağınız biri ile sohbet et; ne sen kalasın, ne de o” İşte böyle bir sohbet meclisinde, anlatılanlara iyice kulak verilmeli, kalbi uyandırıcı sözlere dikkat edilmelidir Fahr-i Kainat sav Efendimiz’in huzurlarına giren kimse, birçok faydalı bilgilerle donanmanın yanı sıra, güzel bir ahlâka bürünerek ayrılırdı Bizler de sohbetin yukarıda bazılarını zikrettiğimiz edeblerine riayet ettiğimiz takdirde arzu edilen kazancı elde etmiş oluruz İnsanoğlunun kalbinde üç türlü sevgi yer alır Dünya sevgisi, ukba sevgisi, Mevlâ sevgisi Bir kimse maneviyat yolunda evrad gibi üzerine düşen vazifelerini yapmak kaydıyla tam bir ihlâs üzere manevi sohbetlere devam ettiğinde, kalbinde dünya ve hatta ukba sevgisi kalmaz, sadece ve sadece Yüce Mevlâ’nın has sevgisi yer alır ki, işte önemli olan budur; gaye budur Rabbü’l Alemin’i seven, dürüst ve istikamet ehli olur Şuurla bilerek ve şevk duyarak kulluk vecibelerini yerine getirir Böylece mert bir insan, dürüst bir esnaf, kadirşinas bir ilim adamı, insaflı bir doktor veya mühendis, adalet ve merhamet sahibi bir mülkî amir olur Asla soyguncu bir tüccar, vurguncu bir sanayici olmaz Helalinden kazanmaya gayret eden, dikkatli ve hürmete layık biri olur Sohbetlerin en önemli hususiyetlerinden biri de, insanın kalbinde muhabbeti, muhabbet-i ilâhiyi ve ondan hasıl olacak bütün mahlukata muhabbeti meydana getirmesidir Bu muhabbet tarif edilmez, edilemez Sadece yaşanır ve yaşanarak bilinir Gözyaşları ise muhabbetin bariz ifadelerinden sayılır Kainat hep muhabbetin eseridir Bir hadis-i kudside Cenab-ı Hak “Eğer sen olmasaydın, felekleri (kainatı) yaratmazdım” buyuruyor Cenab-ı Rabbül Alemin’in habibi Hz Muhammed sav Efendimiz, bütün mevcudatın yaradılış sebebi oluyor Demek ki kainatın yaratılışında aşk var, muhabbet var, sevgi var Muhabbetten maksat, Muhabbetullah, Muhabbet-i Rasulullah, Muhabbet-i Evliyaullah’dır Bu muhabbet lafla olmaz; fedakârlık, sabır, mutabaat ve rabt-ı kalb ister Bu aşk, tabiri caizse bir arslan ile cenkleşmek gibidir; sanıldığı kadar kolay değildir Muhabbete talip olan kimse, çok çeşitli belalarla imtihan edilir Kişi, malıyla, evladıyla, nefsiyle kısaca sahip olduğu her şeyiyle denenir, imtihan edilir Tahammülü, gücü, sabrı, rızası ölçülür Bütün bunların sonucunda başarılı olursa, muhabbet tacı giydirilir İnsanın gönlünde, Allah’ın ve O’nun Habibi sav’in muhabbetini evliyaullah tutuşturur Onlar, Cenab-ı Hakk’ın rızasını kazanmış ve murad-ı ilâhide fena bulmuş zatlardır Kişi onları görünce Cenab-ı Mevlâ’yı hatırlar Kendisini, dünyalık kaygı, gam ve kederlerden kurtulmuş olarak, ulvi bir alemde hissetmeye başlar Hatta öyle bir hal almaya başlar ki, “keşke zaman dursa da, bu yüce huzurdan, manevi iklimden hiç ayrılmasam” diye dua etmeye başlar Bu manevi huzurdan ayrılık zamanı gelince yürekler hasretle yanar,büyük bir hasretle vuslat beklenmeye başlanır Şu unutulmamalıdır ki; evliyaullahın muhabbeti, insanı muhabbet-i Habib-i Kibriya’ya; Habib-i Kibriya’nın muhabbeti de Muhabbetullah’a, yani Allah’a vuslata götürür Bu yolun temeli ise, kişinin zahirde ve batında sohbet üzere bulunmasıdır Yüce Rabbimiz bizlere bu hadsiz muhabbeti nasip eylesin |
|