Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
akif, ersoyun, hayati, mehmet

Mehmet Akif Ersoy'un Hayati

Eski 08-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mehmet Akif Ersoy'un Hayati




İstiklâl Marşı şâiri 1877 yılında İstanbul'da doğdu Annesi Emine Şerife Hanım, babası Temiz Tâhir Efendidir İlk tahsiline Emir Buhâri Mahalle Mektebinde başladı İlk ve orta öğrenimden sonra Mülkiye Mektebine devam etti Babasının vefâtı ve evlerinin yanması üzerine mülkiyeyi bırakıp Baytar Mektebini birincilikle bitirdi Tahsil hayâtı boyunca yabancı dil derslerine ilgi duydu Fransızca ve Farsça öğrendi Babasından Arapça dersleri aldı


Zirâat nezâretinde baytar olarak vazife aldı Üç dört sene Rumeli, Anadolu ve Arabistan'da bulaşıcı hayvan hastalıkları tedâvisi için bir hayli dolaştı Bu müddet zarfında halkla temasta bulundu Âkif'in memuriyet hayatı 1893 yılında başlar ve 1913 târihine kadar devam eder

Memuriyetinin yanında Ziraat Mektebinde ve Dârulfünûn'da edebiyat dersleri veriyordu


1893 senesinde Tophâne-i Âmire veznedârı M Emin Beyin kızı ismet Hanımla evlendi


Âkif okulda öğrendikleriyle yetinmeyerek, dışarda kendi kendini yetiştirerek tahsilini tamamlamaya, bilgisini genişletmeye çalıştı Memuriyet hayatına başladıktan sonra öğretmenlik yaparak ve şiir yazarak edebiyat sâhasındaki çalışmalarına devam etti Fakat onun neşriyat âlemine girişi daha fazla 1908'de İkinci Meşrutiyetin îlânıyla başlar Bu târihten itibaren şiirlerini Sırât-ı Müstakîm'de neşretmeye başladı


Âkif, yazı ve şiirlerini hiçbir zaman geçim kaynağı olarak görmedi Buna rağmen onu memlekete tanıtan, halka sevdiren asıl vasfı şâirliğidir


Birinci Cihan Harbi sırasında Berlin ve Necid'e (Arabistan) gitti Çanakkale harbi, onun Berlin seyahati sırasında meydana gelmiş, şâir o günlerin ıstırap ve heyecanını orada yaşamıştır Şâir, bu iki seyâhatiyle ilgili Berlin Hatıraları ve Necid Çöllerinden Medîne'ye adlı eserlerini yazmıştır Harbin son senesinde, çok sevdiği dostu İsmail Hakkı İzmirli ile Lübnan'a gitti


Cihan Harbi 1918'de imzâlanan Mondros Mütârekesi ile nihayete erdikten sonra, galip devletler Türk vatanını parçalamak ve paylaşmak için dört taraftan saldırmağa başlamışlardı Harpten son derece bitkin bir halde çıkan Türk milleti, vatanını müdâfaa için silâha sarıldı Âkif, vatan müdâfaasının ehemmiyetini anlatmak için hutbelerle halkı, istiklâlini muhâfaza etmek için savaşmaya çağırdı Anadolu'da millî mücâdele rûhunun yayılması üzerine, Anadolu'ya iltihâka karar verdi


İstanbul'dan deniz yoluyla İnebolu'ya çıktı Oradan Ankara'ya hareket etti Konya isyanı üzerine Konya'ya gidip, ayaklanmanın bastırılmasında mühim rol oynadı Sonra tekrar Ankara'ya döndü Ankara'dan Kastamonu'ya giderek Nasrullah Câmiinde verdiği vaazlar neşredilerek memleketin her tarafına dağıtıldı Sonra Ankara'ya döndü


1920 târihinde Burdur Mebusu olarak Birinci Büyük Millet Meclisine seçildi 17 Şubat 1921 günü İstiklâl Marşı'nı yazdı Meclis 12 Martta bu marşı kabul etti


Zaferden sonra İstanbul'a geldi Abbâs Halîm Paşanın dâveti üzerine 1923'te Mısır'a gitti O kışı Mısır'da geçirip, baharda döndü Artık her yıl kışı Mısır'da, yazı İstanbul'da geçiriyordu Halîm Paşa geçimini karşılamayı taahhüt etti Ertesi yaz İstanbul'a dönünce Diyanet İşleri Riyâseti tarafından Kur'ân-ı kerîmi tercüme etme vazifesi verildi Âkif yıllarca çalıştı Sonunda bu konudaki ilmî kifâyetsizliğini anlayarak vazgeçti


1926 yılından îtibâren Mısır Üniversitesinde Türkçe dersleri verdi Derslerden döndükce Kur'ân-ı kerîm tercümesiyle de meşgul oluyordu, fakat bu sırada siroza tutuldu Önceleri hastalığının ehemmiyetini anlayamadı ve hava değişimiyle geçeceğini zannetti Lübnan'a gitti Ağustos 1936'da Antakya'ya geldi Mısır'a hasta olarak döndü


Hastalık onu harâb etmiş, bir deri bir kemik bırakmıştı İstanbul'a geldi Hastanede yattı, tedâvi gördü Fakat hastalığın önüne geçilemedi 27 Aralık 1936 târihinde vefat etti Kabri Edirnekapı Mezarlığındadır


Şahsiyeti: Mehmed Âkif'in Sırât-ı Müstakîm ve onun devâmı olan Sebîl-ür-Reşâd mecmuasında çıkan yüz kadar muhtelif makalesi, elli kadar tercümesi ve şiirleri vardır Fakat Âkif günümüzün hatta Türk târihinin en önde gelen destan şâirlerinden biridir Şiirleri edebiyat târihimizde büyük önem taşır


Şiirlerinde bâzan düşünce, bâzan duygu ön plandadır Aruzu en güzel şekilde kullanan şâirlerdendir Şiirlerinde bir taraftan hürriyet, doğruluk, samimiyet, vatanseverlik, adâlet, istiklâl gibi ahlâkî kıymetleri telkin ederken, diğer taraftan cemiyetlerin çökme sebebi olan riyakârlık, münâfıklık, korkaklık, dalkavukluk, tembellik, zulüm gibi fenalıklara şiddetle hücûm eder


Mehmed Âkif yaşadığı devri bütün genişlik ve derinliği ile şiirlerinde yansıtmaya çalışmış bir Türk şâiridir Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde Türk milletinin içinde bulunduğu acıları, sevinçleri, ümidleri ve hayal kırıklıklarını manzum bir târih, bir roman, bir hikâye, bir destan havası içinde anlatmaya çalışmıştır Eserlerindeki kişiler de aydın, cahil, yobaz, züppe, şehirli, dinli, dinsiz, sarhoş, gariban, külhanbeyi vs gibi cemiyetin hemen her kesiminden insanlardır Çevre olarak da saray, konak, câmi, sokak, bayram yeri, mevlit cemiyeti, savaş yeri, mahalleler, köhne evlerin odaları, oteller vs şeklinde yaşadığı devrin bütün husûsiyetlerini aksettiren yerleri seçmiştir Çalışma tarzı olarak, önce görüp incelemeyi, not ederek veya aklında tutarak ve sonra şiir taslakları kurup, onun üzerinde çalışmayı prensib edinmiştir Müşâhade ve kompozisyona büyük önem vermiştir Şiirinde kapalılık yok gibidir Her şeyi açık açık yazmaya çalışmış, mübhem duygulardan, yüce ve fizik ötesi mefhumlardan ve süslü hayallerden uzak durmuştur Kişilerini ve çevreyi resimvâri ve heykelvâri tasvirlerle anlatmıştır Mehmed Âkif, muhtevâ yönünden edebî ekollerden realist, biçim verdiği değer bakımından parnasçı ve bâzı şiirlerinde de naturalist bir hava içindedir Şiirlerinde şahsî üzüntüleri, arzu ve istekleri yok gibidir Toplumun dertlerini konu edinmiş, onlar adına gülmeye ve ağlamaya çalışmıştır Kötülerle, fakirlikle ve gerilikle mücadele esas gâyesidir


Âkif, ahlâksız edebiyata düşmandır Samimiyetsiz, sahte ve taklitçi olanları sevmemiştir Şiirlerinde halk deyimleri, atasözleri, halk kelimeleri bol bol yer alır


Şiirleri manzum hikâyeler, hitâbet şiirleri, lirik şiirler ve taşlama şiirleri şeklinde sınıflandırılabilir Bunlardan manzum hikâyeleri sosyal konulu, hitâbet şiirleri didaktik muhtevalı, lirik şiirleri vatanî, millî ve dînî coşkunluklarla dolu, taşlama şiirleri de şakadan hicve kadar uzanan tenkitleriyle doludur


Mehmed Âkif şiirlerini çoğunlukla kuralsız nazım şekliyle yazmıştır Vezin olarak yalnız aruzu kullanmış, ama heceye de karşı olmamıştır Üslûbu, şiirlerindeki olaydan ve fikirden daha önce göze çarpar Süse ve yapmacığa kaçmadan yaşayan halk ifâdeleriyle kurulmuş, çekici bir anlatışı vardır Halk dili ve üslûbunu hemen her şiirinde kullanmasına rağmen, bu konuda en çok muvaffak olduğu eseri Âsım oldu Bol fiil ve sıfat kullandığı şiirlerinde aşırı sadelikten ve yapma dilden kaçınmış, Servet-i Fününcuların ağır ve cansız lisanından da uzak durmuştur


Şiirlerinde tahkiye, tasvir, hitap, muhâvere gibi bütün anlatım yollarını başarıyla kullanmıştır Bilhassa muhâvere (karşılıklı konuşma) anlatım yolu onun şiirlerinin en önde gelen özelliklerinden olmuştur İç âhenk, daha çok lirik şiirlerinde görünür Fazla mecaz kullanmaktan kaçınmıştır


Memleketin sosyal meseleleri, şâhit olduğu elem verici olaylar ve çilekeş Anadolu insanlarının hâlini sık sık şiirlerine konu edinerek ele almış, duygu ve düşüncelerini samimi ifâdesiyle dile getirmiş, çâre için çeşitli teklifler öne sürmüştür Osmanlı Devletinin Tanzimâtın îlânıyla başlayan, meşrutiyet îlânlarıyla devam eden ve İttihat ve Terakki Partisinin iktidârı zamanında son hadde vardırılan yıkılışa götürücü hareketlerle kısa zamanda târih sahnesinden silinmesi, dünyâdaki Müslümanların ilim ve teknikte Avrupa'dan geri kalmış olması ve başsız kalarak herbirinin ayrı ayrı yollar tutup parçalanmaları karşısında, feryâd edici şiirleri vardır


Mehmed Âkif milletini ve dînini seven, insanlara karşı merhametli bir mizaca sâhip, şâir tabiatının heyecanlarıyla dalgalanan, edebî bakımdan kıymetli şiirlerin yazarı meşhur bir Türk şâiridir İstiklâl Marşı şâiri olması bakımından da "Millî Şâir" ismini almıştır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.