Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
gençlik, tarih

Tarih Ve Gençlik.

Eski 08-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarih Ve Gençlik.




Gençlik gelecektir Gençlik şekillendirir geleceği Geleceği inşa eden işçi de mimar da gençliktir İnşaat malzemesini geçmişten alsa bile Bu nedenle her yenilik ilk önce gençlikten başlar Her yeni soluk gençliği hedefler Çünkü gençlik dinamizmdir, harekettir Bazen fırtına olur yıkar gençlik, bazen sel olur boğar Bazen de her şeyi yeniden yapar gençlik Deli deli akar kanı Çünkü delikanlıdır gençlik
Akifte Asım, Fikrette Haluktur gençlik Çünkü o umuttur Atalarının uğraşıp da ulaşamadıklarının umudu Umut ise hep bu günden daha güzel ve daha iyidir Bütün iyilik ve güzellikler umutta saklıdır Umut hep gençtir, genç ise hep umut Genç asidir Otorite ile iyi geçinemez Otorite bazen babadır, bazen öğretmen, bazen de devlet Engeller otorite genci Onu kıskanır Hem de, genci yine kendinden kıskanır Genç o kadar büyük bir umuttur ki, onu kendi haline bırakamaz Kendi haline bırakırsa kime varacağı tahmin edilemez Belki de umut olan isyankârlığıdır gencin Babanın içinde yaşayıp ta kabullenemediği ve değiştiremediği statükoya karşı değişim umududur

Ya sonrası? Evet, asıl olan sonrası Gelecek elbette bir gün gelecektir İşte o zaman gence yüklenen umutlar gerçekleşecek midir? Bu meçhul Bu yüzden gelecek ve umut olan gençliği nasıl ve ne şekilde yetiştireceği problemi her toplum için kafa yorulan bir konu olmuştur Nasıl yetiştirilmelidir gençlik? Mevcut duruma göre mi yoksa nasıl bir şekil alacağı bilinmeyen geleceğe göre mi? Hangi özelliklere sahip olmalıdır genç? Toplumların yüz yıllar boyunca karar veremediği konu budur Onun yabancılaşmasını istemez toplum Gencin yabancılaşması demek, toplumun geleceğinin olmaması demektir? Çünkü bir toplumun ayakta kalmasını sağlayan değerleridir Eğer bu değerleri geleceğe taşıyabiliyorsa o toplum gelecekte de var olacaktır Onu gelecekte yaşatan elbette bu günün gençliği olacaktır Genç yarındır Bugün olanlar yarın olmayacaklardır Bu gün bilenler yarın bilemeyeceklerdir Bu nedenle yarın yapacak olan da bilecek olanda velhasıl olacak olanda odur Kabul etmek lazımdır ki, gencin yarının ihtiyaçlarına göre yetişmesi gerekir Ama yarın gencin neye ihtiyacı olacağı meselesi herkesin kolayca cevap verebileceği bir konu değildir Ama bugünü inşa edenlerin kılavuzuna bakarak biz de yolumuzu aydınlatabiliriz İlk akla gelenin çok çalışmak olduğu açıktır Ancak inşa etmek gibi bir ideali olanın zaten büyük bir azim ile amacı doğrultusunda bir hayat süreceğini tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yoktur Zaten ideal sahibi olan bu doğrultuda bir hayat sürer Canını bile ideali için verenler vardır Ulubatlı Hasanın surlardan aşağı düşerken yüzündeki gülümseme idealine ulaşmış olan bütün insanların iç huzurunun dışa yansımasından başka bir şey değildir İdeali şahadettir Allah Tealanın insanları "onlara ölü demeyin" diye uyardığı şehitlik Trabzon seferi sırasında günlerce at sırtında sarp yollarda yolculuk yapan Fatih Sultan Mehmede, Trabzon Rum İmparatorunun müttefiki Akkoyunlu hükümdarı "Uzun Hasanın annesi bu kadar sıkıntı bir Trabzona değer mi?" dediğinde Fatihin cevabı, ideali için hayat süren insanlara güzel bir örnektir "Ana bizim amacımız toprakperestlik değildir, İlayı kelimetullah için bu zahmeti çekmekteyiz" Genç ayran gönüllüdür Çok sevdiğinden hemen vazgeçer Ya da sevdiğini zannettiğinden… Onun vazgeçemeyeceği sevgiler sevgisini bulduğunda neler yapabileceğini anlatmaya kalem yetmez Bu anlamda gencin öğrenmesi gerekenler içine "aşk"ı da koymak gerekir Çünkü gence istikamet verecek ya da bastığı yeri anlamlandıracak olan aşktır İşte o zaman genç ayran gönüllü ve maymun iştahlı olmayı bırakır Mutlu olmasını o zaman öğrenir genç Çünkü mutluluk bir şeylere sahip olmak değildir Mutluluk hem sahip olduklarının kıymetini bilmektir, hem de sahip olma ihtimalidir Yani "Aşık " tüketildikçe çoğalan "eks aşklar galerisi"nin fettan sahibi olamaz Zaten tüketilen şey aşk değildir Günümüzde içi boşaltılan kavramların başında gelir aşk Çünkü genci istikametinden çıkaracak en önemli argümandır Sonuçta gence kurulan tuzaklar da çok fazladır Bu tuzaklara düşen gencin çok olduğu gibi

Genç mazinin aynasıdır biraz da Geçmişine baktığınız toplumun gencini de tahmin edebilirsiniz İttihatçıları yetiştiren, o çok eleştirdikleri "İstibdat" deyip aşağıladıkları II Abdülhamid dönemi değil midir? Ya da İttihatçıları suçlayanlar neden sorgulamazlar onları yetiştirenlerin hatalarını Kimse kendini kandırmasın Ne gençler ne de ak şaçlılar Bakıp bakıp "Bizim zamanımız da böyle miydi canım" diyenler de, "Bu moruk da ne diyor karrrdeşim" diyenlerde Çünkü geçmişi olmayan ve geçmişten etkilenmeyen genç yoktur Reddederken de geçmişin etkisindedir genç kabul ederken de Çünkü o geçmişin doğurduğu ve emzirdiği bir çocuktur Bu gün reddetse de, emdiği sütün bozuk olup olmadığı onun davranışlarını ve karakterini etkileyecektir Burada soruyu ak saçlılara sormak gerekir Gence verdiğin süt nasıl bir süttür? Bu gün gence bakıp saçını başını mı yolduracak, yoksa arkasından hayır dualar mı okutacak bir süt? Sonuçta geldiğimiz nokta"Gençler düşünebilseydi, yaşlılar yapabilseydi" noktasıdır İşte bu durumda tarihi bilmek gencin karakterinin oluşmasında çok önemli bir rol oynar Çoğu zaman tarihten öğrendikleri sayesinde, tekerleği yeniden icat etmez Bunun için zaman ve enerji harcamaz Ufku açılır Neler yapabileceği konusunda kendini kısıtlamaz Tarih biliminin insanlığa ne verdiğini şöyle formüle edebiliriz İbret ve şuur Sobaya elini sürdüğünde yandığını öğrenen çocuk nasıl bir deneyim sahibi olursa, tarih okuyan da elini sürmeden sobanın yakacağını öğrenebilir Bu aslında bir çocuk için çok küçük bir kazanç gibi gelebilir Ancak o çocuk Yavuz ise kazancın büyüklüğü zannederim anlaşılabilir

Yıl 1402 Yer Ankara, Çubuk Ovası Bir tarafta doğunun Sultanı Timur, bir tarafta Batının Sultanı Yıldırım Bayezid Timurun yanında Anadolu Beyleri vardır Yıldırımın yanında da karşı tarafta beylerinin olduğunu bilmeyen Anadolu askerleri Uyarıları dikkate almayan Sultan hemen saldırıya geçmez Ertesi günü bekler Bu arada beyler ve askerler birbirinden haberdar olur Sonuçta Savaş başladığında askerler karşı tarafa geçer Sonuç malum Yıl 1514 Yer Van, Çaldıran Ovası Yavuz Sultan Selim, Çaldırana gelir gelmez derhal bir harp meclisi topladı; askerin istirahati için harbin yirmi dört saat tehiri mi yoksa sabahleyin şafakla beraber harp edilmesi mi muvafık olacağı görüşüldü Vezirler birinci seçeneğin doğru olduğunu söylediler Çünkü asker yorgundu Başdefterdar Pirî Mehmed Çelebi, asker arasında Şah İsmaile taraftar bulunması ve bilhassa akıncıların büyük bir kısmının Alevî olmaları sebebiyle bunların karşı tarafla anlaşmadan evvel harbe girilmesinin daha uygun olduğunu söyledi Başdefterdarın bu görüşü Yavuzun hoşuna giderek: "İşte yegâne rey sahibi bir adam, yazık ki vezir olmamış" demiş ve sabah şafak sökerken savaşın başlamasına karar verilmiş ve ertesi gün savaş başlamıştır Yani Yavuz Sultan Selim kendisinde yaklaşık bir asır önceki hataya düşmemiştir Tarih bilmekle elde edilen kazancın büyüklüğü burada ortaya çıkıyor Bugün tarih bilmemekle hangi hataları tekrar ediyoruz Biliyor muyuz acaba? Ya da bu soruyu şöyle sormak lazım Bilmek istiyor muyuz? Tarihin gence şuur kazandırdığı meselesine gelince İdealsiz bir gencin kimlerin işine yaracağını iyi tespit etmek gerekir İdealsiz insan rotasız gemiye benzer Ne nereye gideceği bellidir, ne de nereden gideceği Rotası olmadığı için kendisi için tuzak olabilecek pek çok limandan birisine demir atabilir Hatta bu liman onun sonu bile olabilir Bu sebeple gencin bir idealinin olması gerekir Peki ama bu ideal ne yönde olacaktır? İşte burada tarih bilgisi devreye girer Abisi okul birincisi olan bir öğrenciden de arkadaşları ve öğretmenleri böyle bir başarı bekler Ya da kendisi en azında bu başarının öyle imkânsız bir şey olmadığını bilir Zihnen bu genç diğerlerine göre böyle bir başarıya daha yakındır

Amerikanın bağımsızlığını kazandığı 1776da ABD ticaret gemileri, Atlantik kıyısındaki Avrupa limanlarına geliyordu 1785 Temmuzunda, İspanyol Limanı Cadizin açıklarında Maria ve Dauphin adlı ABD gemileri, Osmanlının deniz akıncıları tarafından ele geçirildi ABDli gemiciler, Cezayirde uzun yıllar tamirat ve inşaat işlerinde çalıştırıldılar 11e yakın ABD gemisi 1793te de içindeki 105 gemiciyle ele geçirilip Cezayire götürülünce, ABD Kongresi, 27 Mart 1794 günündeki oturumunda başkana bir savaş filosu kurması için harcama yetkisi verdi Ancak daha sonra Amerika Osmanlı ile bir antlaşma yapmak zorunda kaldı Yani Modern dünyanın süper gücü, Osmanlı İmparatorluğuna bağlı Cezayir Beylerbeyi Hasan Dayı tarafından vergiye bağlanmıştı Bu antlaşma ABDnin İngilizce dışında bir dilde Türkçe imza attığı ilk ve son anlaşması olmuştur

Burada can alıcı şu soruyu sormak gerekir Bu tarihi geçmişi bilen genci kim, nasıl tutabilir?

Orhan Sancaktaroğlu


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.