Prof. Dr. Sinsi
|
Hazret-İ Ömerin Müslüman Oluşu
Kureyş Müşrikleri Habeş ülkesine hicret eden müslümanları, kendilerine teslim etmemesi üzerine işkencelerini artırmaya başladılar Kureyş Müşriklerinin azıllılarından Ebu Cehil, kureyşlilere teklif götürerek Peygamberi öldürülmesini teklif etti,ve bunu yapabilen her kim olursa büyük ödülün verileceğini ilan etti Hz Ömer ‘’ben buna talibim’’ dedi Ona’’ Ey Ömer!Sen,buna elverişlisin!’’dediler Hz Ömer,vereceğiniz mallar hakkında Sağlam Kefalet var mı? Diye sordu Ebu Cehıl ‘’Evet var! Dedi Hz Ömer bu hususta onlarla bir anlaşma yaptı Hazret-i Ömer'in kız kardeşi Fatıma bint-i Hattab, Said b Zeyd, b, Amr,b Nufeyl ile evli olup Fatıma hatun da, Said b Zeyd de, Müslüman olmuşlardı Fakat, Müslümanlıklarını, Hz Ömer'den, gizli tutuyorlardı Yine, Hz Ömer'in mensup bulundu§u Adiy b Ka’b oğullarından Nuaym b Abdullah Nahham da, Müslüman olmuştu Kavmindan korktuğu için, o da, Müslümanlığını, gizli tutuyordu Habbab, b Erett, Fatıma hatuna gelip gidip Kur'an, okur ve okuturdu,
Bir gün, Hz, Ömer; Peygamberimizle Eshabından bir cemaata saldırmak üzre, kılıcını, kuşanmış olarak, evinden çıkmıştı ki Peygamberimiz ve Eshabının, Safa tepeciğinin yanındaki bir evde toplandıkları ve kadınlı,erkekli kırk
kişiye yakın oldukları, kendisine haber verilmişti Dar-ı Erkam'da; Peygamberimiz Aleyhisselam ile Amucası Hz Hamza,Eshab-ı Kiramdan Hz Ebu Bekr, Hz Ali ve Habeş ülkesine hicret etmeyip Peygamberimizle birlikte Mekke'de oturan Müslümanlardan bazıları da, bulunuyordu Nuaym b Abdullah, Hz, Ömer'e rast geldi Ona "Ey Ömer! Nereye gitmek istiyorsun?" diye sordu Hz, Ömer: "Kureyşilerin işlerini, darmadağan eden,Akıllarını, akılsızlık sayan, Dinlerini, ayıplayan, İlahlarına, dil uzatan , Şu Ata dinini, bırakıp yeni din tutan Muhammed'e gitmek istiyorum! Öldüreceğim onu!" dedi Nuaym b Abdullah "V i, ey Ömer! Seni, nefsin aldatmıştır nefsin! Sen, Muhammed'i, Öldürünce, Abd Menaf oğullarının, seni, yeryüzün gezer bırakacağını mı sanıyorsun Sen, kendi ev halkına, dönsen de, onların işi üzerinde dursan olmaz mı dedi Hz Ömer ", Sen, benim Ev halkımdan, hangisini kasdediyorsun?" diye
sordu, Nuaym b Abdullah "Enişten ve Amucanın oğlu olan Said b, Zeyd, b,Amr'ı ve kız kardeşin Fatıma bint-i Hattab'ı, kasd ediyorum! V i, ikisi de, Müslüman oldular, Muhammed'e, uydular ve Onun,dinine girdiler!
Sana, önce, onlarla ilgilenmek düşer!" dedi Hz Ömer, hemen, geri dönüp kız kardeşi ile Eniştesinin evine kadar gitti O sırada, onların yanında Habbab b Erett ve onun yanında da, içinde Taha suresi yazılı bir Sahife, bulunuyor, onu, onlara okuyordu: Hz Ömer'in tıkırtısını, işittikleri zaman, Habbab, evin bir köşesinde gizlendi Fatıma, hatun Sahife'yi alıp uyluğunun altına sakladı Hz Ömer, evin yanına geldiği zaman, Habbab'ın, Fatıma hatunla Said
b Zeyd'e, Kur'an okuduğunu, işitmişti Eve, girince "İşitmiş olduğum o şey, ne idi?" diye sordu Kız kardeşi ile Eşniştesi ` `Sen, bir şey işitmedin ! ' ' dediler Hz Ömer "Evet! V i, ikinizin de, Muhammed'e uyduğunuzu ve Onun dinine girdiğinizi, haber aldım!?" dedi ve hemen Eniştesi Said b Zeyd'in üzerine çullandı Fatıma hatun kalkıp onu, kocasının üzerinden ayırmak, uzaklaştırmak isteyince, Hz Ömer, vurup Fatıma hatunun başını yardı!
Hz Ömer, bunu, yapınca, kız kardeşi de, Eniştesi de "Evet! Biz, Müslüman olduk, Allah'a ve Resulüne iman ettik!
Sen, istediğini yap!" dediler Hz Ömer, kız kardeşinin başını, yarıp kanattığını, görünce, yaptığına pişman oldu Yapmak istediği şeylerden vaz geçti Kız kardeşine "Demin okuduğunuzu sizden dinlediğim şeylerin yazılı bu-
lunduğu şu Sahife'yi, bana, ver de, Muhammed'in getirdiği şeyin ne olduğuna bir bakayım?" dedi Kız kardeşi "Biz, senin Sahife'ye, bir şey yapmandan,korkarız!" dedi Hz Ömer "Korkma!" dedi ve onu, okuduktan sonra, geri vereceğine, ilahları üzerine yemin etti Bunun üzerine, Fatıma hatun, Onun Müslüman olacağını umarak "Ey
Kardeşim! Sen, puta taptığın müddetce, pissin (temiz değilsin!) Halbuki, Ona (Kur'an-ı Kerim, yazılı Sahife'ye) pak olandan başkası, dokunamaz! " dedi Hz Ömer, kalkıp yıkanınca Fatıma Hatun, ona, Sahife'yi, verdi Sahife'de, Taha suresi yazılı idi Hz Ömer, sureyi baş tarafından okumağa başladı Hz Ömer: "Bu sözler, ne kadar güzel, ne kadar değerli!" demekten, kendini, alamadı Habbab, bunu, işitince, saklandığı yerden çıkıp Hz Ömer'in yanına geldi
"Ey Ömer! V i, Allah'ın, Peygamberinin duasını, sana nasib edeceğini, umuyorum:Ben, dün, Peygamber Aleyhisselam'dan işittim ki: O; (Ey Allahım! İslam'ı,Ebulhakem b Hişam veya Ömer b Hattab ile güçlendir!) diyerek dua etmişti Ey Ömer! Artık, Allah'dan, kork! Allah'dan!" dedi Hz Ömer, Habbab'a "Ey Habbab! Sen, bana, Muhammed'in bulunduğu yeri, göster de, yanına varıp Müslüman olayım?" dedi Habbab: "O, Safa tepesinin yanındaki bir Ev'in içindedir Yanında da, Eshabından bazıları, bulunuyordur " dedi Hz Ömer, hemen kalkıp kılıcını, kuşandı Sonra, Peygamberimiz Aleyhisselam ile Eshabının bulunduğu yere kadar varıp kapıların, çaldı Hz Ömer'in sesini, işitince, Peygamberimizin Eshabından bir Zat kalkıp kapının gediğinden dışarı baktı Hazret-i Ömer'i, kılıcını, kuşanmış olarak, görünce, korktu Peygamberimizin yanına döndü "Ya Resul ! Bu, Ömer b Hattab'dır Kılıcını kuşanmış bir haldedir!" dedi Hz Hamza "Ona, izin ver! Eğer, o, iyilik için geldi ise, kendisine bol bol iyilik ederiz
Eğer, kötülük için geldi ise, onu, kendi kılıcıyla öldürürüz!" dedi Peygamberimiz "Ona, izin veriniz!" buyurdu
Kapıdaki zat, ona, izin verdi Peygamberimiz, kalkıp ona, doğru vardı ve kendisi ile avluda karşılaştı Kuşağından veya ridasının toplandığı yerden tutup kendine doğru hızlıca çekti ve ’ Ey İbn Hattab Ne getirdin V i, Allahın, sana, bir musibet indirmesine kadar duracağını, sanmıyorum!" buyurdu Hazret-i Ömer "Ey Allah'ın Resulu! Ben, Allah'a, Allah'ın Resulüne ve Ona, Allah'dan gelen şeylere iman edeyim diye Senin yanına geldim!" dedi
Bunun üzerine, Peygamberimiz "Allahu Ekber!" diyerek Tekbir getirdi Peygamberimizin Eshabından olan ve evde bulunan halk, hz Ömer'in Müslüman olduğunu, anladılar Onlar da, Tekbir getirdiler Tekbir sesleri, Mekke yollarında duyuldu Hz Ömer, der ki: "Müslüman olup ta, dövülmeyen, dövmeyen bir kimse görmedim Ancak, bundan, benim payıma, hiç bir şeyin düşmediğini gördüm Kendi kendime (Müslümanlar, musibetlere uğrarlarken, ben, musibete
uğramamak istemem !) dedim Müslüman olduğum gece, kendi kendime düşündüm (Mekke halkından,Resulullah Aleyhisselam'a, düşmanlıkta en azılısı kim ise, gidip Müslüman olduğumu, ona, haber vereyim! Tamam! Ebu Cehl'e, haber vereyim dedim Sabaha çıktığım zaman, Ebu Cehl'in kapısını, çaldım Ebu Cehl, yanıma çıkıp (Hoş geldin kız kardeşimin oğlu! Ne haber getirdin?) dedi (Allah'a ve O'nun Resulü olan Muhammed'e iman ve Kendisinin getirip
bildirdiği şeyleri tasdik ettiğimi, sana, haber vereyim diye geldim!? deyince, kapıyı, yüzüme çarparcasına kapayıp (Allah, Seni de, Senin getirdiğin haberi de, çirkin ve iyilikten uzak etsin!) (Allah, senin de, belanı versin, senin getirdiğin haberin de,belasını versin!) dedi " Ve Hz Ömer Müslüman olduktan sonra Müslümanlar açıktan ,Kabede ,toplu, cemeat halinde namaz kılmaya başladılar Ve Hz Ömer Müslümanlığı seçtikten sonra , islamiyete meyili olan bir cok Kureyşli islamiyeti seçmeye başladılar
AKABE BEY'ATLARI
Hz Peygamber (s a s )'in Medine'den gelip ilk müslüman olanlarla 621-622 yıllarında Mekke'nin Akabe adı verilen mevkîinde yaptığı iki anlaşma ve ahidleşme
Mekke'ye üç km kadar uzaklıkta bulunan Mina ile Mekke arasındaki bir mevkiye verilen Akabe adına bölgenin başka yerlerinde de rastlanmaktadır Aynı adı taşıyan birçok yer bulunmasına rağmen Akabe denince ilk defa bu meşhur ahidleşme ve anlaşmaların yapıldığı mevkî hatıra gelmektedir
İslâm'ı çeşitli kabile ve gruplara anlatmağa çalışan Resulullah (s a s ) özellikle Hacc mevsiminde Mekke'ye gelen kabileler arasında dolaşıyor ve onlara bu yeni mesajı iletmeye uğraşıyordu Bu hac mevsimlerinin birinde Yesrib (Medine)'den gelen ve bu şehirde yaşayan iki Arap kabilesinden biri olan Hazrec kabîlesine mensup bazı kimselerle karşılaşan Hz Peygamber, onları İslâm'a davet etti Peygamberliğinin onbirinci yılında onun bu çağrısına adı geçen kabileden altı kişi icabet edip, büyük bir samimiyetle bu yeni dine sarıldılar Zira yıllardır Yesrib'teki diğer Arap kabilesiyle aralarında sürüp gitmekte olan Buas savaşlarından bezmiş olduklarından bu yeni dinin aralarında bir barış ortamı oluşturacağını ümit ediyorlardı Yesrib'e geri döndüklerinde bu olaydan ve yeni dinlerinden kardeş kabîle Evs'e bahsedip onları da İslâm'a davet edeceklerine ve gelecek yıl yine Hacc mevsiminde aynı yerde Resulullah'la buluşacaklarına dair söz verip ayrıldılar
Medine'de yaşayan bu iki kabîlenin dışında ayrıca üç Yahûdi kabîlesi daha bulunuyordu Bunlar müşrik Arapları dinlerinden ve putperestlik anlayışlarından dolayı hep hor görüyorlardı Yahûdiler ellerindeki Tevrat'a, ayrıca âlimlerinden ve atalarından işitip durduklarına göre yakında bu bölgede zuhur edecek bir peygambere iman edeceklerini ve bu peygamberin desteğiyle putperestliğe son vererek Arapları ortadan kaldıracaklarını söyleyip duruyorlardı Yahûdilerin bu sözleri Yesrib'li Evs ve Hazrec kabilelerinin zihninde yer etmişti Hz Peygamber (s a s ) ile Akabe'de görüşünce, yahûdilerden önce davranıp bu peygamberin yanında yer almakta hiç tereddüt etmediler Bu ilk müslüman Yesribliler Resulullah'a iman ederek şöyle dediler: "Kavmimiz çok zor günler yaşıyor, hiç iyi bir durumda değiliz Yıllardır süren çatışmalar aramızda sonu gelmez bir anlaşmazlığa sebep oldu Bu yeni dinin bizleri biraraya getireceğine ve bizleri barıştırıp kaynaştıracağına inanıyoruz " Gerçekten Yesribliler Buas savaşlarının artık son bulmasını istiyorlardı Hz Peygambere iman eden Hazrecliler şu kişilerden ibaretti: Es'ad b Zurâre, Avf b Hâris, Râfi' b Mâlik, Ukbe b Âmir, Kutba b Âmir ve Câbir b Abdullah b Riab Bunlardan ilk ikisi Neccaroğullarına mensup idi (İbn Hişâm, Sîre, II, 70 vd ; İbn Sa'd, Tabakât, I, 217 vd ) İslâm'a gönül veren bu ilk Medineli müslümanlar memleketlerine geri dönerek bütün güçleriyle bu yeni dini tanıtmaya ve akrabalarının da iman etmelerini temine çalıştılar Bu küçük grubun Yesribliler üzerinde büyük etkileri oldu Evs ve Hazrec'ten bir çok kimse bunların aracılığıyla İslâm'a girdi Özellikle Resulullah'ın dayılarından olan Neccaroğullarına mensup Es'ad b Zurâre ile Avf b Hâris müslümanlıklarını asla gizlemeksizin büyük bir gayretle insanları İslâm'a davet ettiler Gerçekten İslâm akîdesi Yesrib de yıllardır süren savaşların sona ermesinde büyük bir etken oldu Düşmanlıklar sona erdi ve insanlar Allah'ın rahmeti sâyesinde kısa zamanda kardeşler oluverdiler Ertesi yıl yani peygamberliğin onikinci yılında yine Hacc mevsiminde Mekke'ye gelen Yesrib'li oniki kişi Akabe mevkiinde Resulullah (s a s ) ile geceleyin gizlice buluştular Bunlardan altısı bir önceki yıl müslüman olan kişilerdi Birinci Akabe Bey'atı adı verilen bu bey'atta bulunan sahâbelerden Ubâde b es-Sâmit, hadiseyi söyle anlatır:
"Refahta olduğu kadar sıkıntıda, sevinçte olduğu kadar üzüntüde de onu destekleyecek ve her konuda emirlerine itaat edeceğimize, Resulullah'ı kendi nefislerimizden aziz tutup, durum ne olursa olsun ona muhalefet etmeyeceğimize, Allah yolunda hiç bir kınayıcının kınamasından korkmayacağımıza, Allah'a asla şirk koşmayacağımıza, hırsızlık ve zina yapmayacağımıza, çocuklarımızı öldürmeyeceğimize, kendiliğimizden uyduracağımız yalan ve dolanlarla hiç kimseye iftirada bulunmayacağımıza, hiç bir hayırlı işte Resulullah'a muhalefet etmeyeceğimize dair bey'at ettik Ayrıca bizden birinin verdiği sözünde durmasına karşılık onun ecir ve mükâfâtının Allah'a ait olduğuna ve ona Cennet nimetinin verileceğine; kim insanlık haliyle bunlardan birini işler de ondan dolayı dünyada cezaya çarptırılırsa bunun ona keffâret olacağına; kim de yine bunlardan birini işler de işlediği o suçu Allah açığa vurmazsa onun işinin Allah'a kalacağına; Allah'ın dilerse onu bağışlayıp dilerse azaba uğratacağına dair Resulullah'ın bize bildirdiği hususlara sadık kalacağımıza da söz verdik "
Bu birinci Akabe Bey'atına katılan oniki kişiden altısı bir önceki yıl iman eden kimselerdi Diğer altısı ise Muaz b Hâris, Zekvân b Kays, Ubâde b es-Sâmit, Yezid b Sa'lebe, Abbâs b Ubâde ve Ebu'l-Heysem Mâlik b Teyyihan idiler Bazı kaynaklarda bir önceki yıl Resulullah ile tanışan altı kişiden biri olan Câbir b Abdullah yerine Uveym b Saide'nin birinci Akabe Bey'atında bulunduğu ifade edilir
Medineliler, hacdan geri dönerlerken, yanlarında, İslâm'ı öğretmek üzere Resulullah tarafından tayin edilen Mus'ab b Umeyr'i götürdüler Kısa surede Medine-i Münevvere'de İslâmiyet hızla yayıldı Mus'ab b Umeyr, Rasûlullah'ı Medine'deki her hareketten haberdar ediyordu Kısa zamanda Evs ve Hazrec kabilesinin bütün evleri İslâm'ın nuruyla aydınlanmaya başladı Artık Medine, bir İslâm devletinin doğuşuna hazır hâle gelmişti Mus'ab b Umeyr'in gayret ve etkisiyle Yesrib'in ileri gelenlerinden Sa'd b Muaz ve Useyd b Hudayr müslüman oldular Bu iki büyük reisin İslâm'a girmesiyle İslâm, Medine'de bir hayli kabul gördü Bunun üzerine Medineliler Hz Peygamberi şehirlerine dâvet etmeye karar verdiler
Birinci Akabe Bey'atından bir yıl sonra Medineliler yeniden hac için Mekke'ye geldiler İçlerinde ikisi kadın yetmiş beş müslüman vardı Allah Resûlünün bu defa onlarla ilgi kurması İslâm'ın tebliğinden ibaret değildi Çok önemli kararlar arifesindeydiler Buluşma yeri yine Akabe mevkii oldu Buluşma gizli yapılacak ve hiç kimseye haber sızdırılmayacaktı Gece yarısına doğru, Medineliler, gayet tedbirli hareket ederek kararlaştırılan yerde toplandılar
Rasûl-i Ekrem Akabe'ye bu defa amcası Abbâs ile birlikte geldi Abbâs henüz ya müslüman olmamış, yahut müslümanlığını gizliyor, ancak yeğenini himaye ediyordu Böylesi bir toplantıda bulunmayı bir aile borcu kabul etmişti Toplantıda ilk sözü Hz Abbâs aldı:
- Ey Hazrecliler, Muhammed (s a s )'in aramızdaki mevkii bildiğiniz gibidir Biz, onu düşmanlarından koruduk ve koruyacağız Kendisi burada, ailesinin yanında, nezdimizde izzet ve ikrâm içindedir Fakat sizinle bir andlaşma yapmak ve size katılmak istiyor Ona verdiğiniz sözü tutmak, kendisine muhalefet edenlere karşı gelmek hususunda azminiz kuvvetli ve sağlam ise buna bir diyecek yoktur Fakat onu ele verecek, yanınıza geldikten sonra yalnız başına bırakacaksanız, bunu şimdiden söyleyiniz ve onu kendi haline bırakınız
Medineli Müslümanların cevabı şöyle oldu:
-Dediklerinizi dinledik Ey Allah'ın resulü, siz söyleyin! Kendiniz adına, Allah adına istediğiniz andı bizden alınız Biz hazırız
Resulullah Hz Muhammed (s a s ) Kur'an-ı Kerim'den bazı ayetler okuduktan sonra şöyle buyurdular:
"Kadınlarınızı ve çocuklarınızı nasıl koruyorsanız, beni de öylece korumak üzere size elimi veriyorum"
Elini ilk uzatan, Berâ b Ma'rur oldu O, şöyle dedi:
-Bey'at ettik ya Resulullah, seni Hak dinle gönderen Allah'a yemin ederiz ki kendimizi, çocuk ve hanımlarımızı koruduğumuz gibi seni de koruyacak ve savunacağız Biz, zaten harp içinde yoğrulmuş kimseleriz Zırha alışkınız Bu, bize atalar mirasıdır
Bera'dan sonra söz alan Ebu'l Heysem de:
- Ya Resul , dedi Bizim yahudilerle bir takım bağlantılarımız vardır Bu bağlantıları keseceğiz Biz bunu yaptıktan sonra siz de Allah'ın inâyetiyle muvaffak olunca bizi bırakıp kendi kavminizin yanına döner misiniz?
Resulullah (s a s ) gülümsediler ve dediler ki:
"Kanım sizin kanınızdır Siz bendensiniz, ben de sizdenim Kiminle dövüşürseniz" ben sizin yanınızdayım Kiminle barış yaparsanız, ben de onunla barış yaparım "
Resulullah (s a s )'in bu sözlerini duyan herkes, bey'at etmek üzere elini uzatıyordu Bu sırada Abbâs b Ubâde ortaya atılarak şunu söyledi:
-Hazrecliler! Bu zata niçin bey'at ettiğinizi biliyor musunuz? Ona bey'atla insanların kırmızısına ve siyahına, yani Arap ve Arap olmayana karşı savaşa hazır olmayı kabul etmiş oluyorsunuz Bir felâkete uğradığınız ve ulularınızın maktul düştüğünü gördüğünüz zaman onu yalnız başına bırakacaksanız şimdiden bırakınız Bu, daha doğru olur Yoksa dünyada ve ahirette rüsvay olursunuz Fakat ona verdiğiniz sözü tutacak, malca felâkete uğramayı, büyüklerinizin ölümüyle karşılaşmayı göze alacaksanız, bunu yapınız Çünkü dünya ve ahiret hayrı bundadır
Hepsi kabul ettiler ve sordular:
- Ey Allah'ın Resulü, buna karşılık bize ne va'd ediyorsunuz?
Resulullah:
"Cennet" dedi
Bey'at kısa zamanda tamamlandı Hepsi de darlıkta ve genişlikte her halükarda itaate, sözün ancak doğrusunu söylemeye ve Allah yolunda hiç bir kınayıcının kınamasından korkmamaya söz verdiler
Bey'attan sonra Resulullah (s a s ), Hazrec'den dokuz, Evs'den üç kişi olmak üzere on iki nakip seçtiler Es'ad b Zurâre de hepsinin başı ve emîri seçildi Bunlardan her biri bir kabîlenin reisi idiler Bunun anlamı, oniki kabilenin İslâmiyeti kabul etmesiydi
Bey'at gece karanlığında tenhada ve gizlilik içinde yapılmıştı Fakat bey'atın bitiminde bir çığlık karanlığın perdesini yırttı:
- Ey Kureyş, Muhammed ile atalarının dininden çıkanlar, sizinle döğüşmek için andlaşma yaptılar!
Fakat müslümanların artık kimseden çekindikleri yoktu Bu sesi duyar duymaz Abbas b Ubâde şöyle dedi:
- Ya Resul , seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki istersen sabah olur olmaz kılıçlarımızı kınından sıyırır üzerlerine saldırırız Resulullah (s a s ) ise şöyle buyurdular:
"Hayır  Bize savaş izni daha verilmiş değildir Şimdilik hepiniz yerlerinize dönünüz "
İslâm'a teslim olup Resulullah'a tam anlamıyla bey'at eden bu ilk müslüman kitle için emre itaat mutlak idi Akabe'deki bu toplantı dağıldı ve herkes yerine döndü Sabah olunca Kureyşli müşrikler bu bey'attan haberdar olmuşlardı Müşrikler bu anlaşmanın mahiyetini araştırmağa başladılar Fakat henüz müslüman olmamış olan Yesribliler'in Hz Peygamber ile anlaşmalarına bir türlü anlam veremiyorlardı Mekkeli müşrikler bu gizli anlaşma hakkında bir bilgi alamadan Yesrib'li müslümanlar şehri terk etmişlerdi
İslâm Devleti'nin kurulmasında önemli bir dönüm noktası olan ikinci Akabe bey'atına, Resulullah'ın savaş ve barışta korunacağına dair prensiplerin tesbit edildiği ve kararların alındığı bir bey'at olmasından dolayı, "Bey'atü'l-Harb" adı verilir İkinci Akabe bey'at'ının gerçekleşmesiyle İslâm tarihinde yeni bir dönem başlıyor ve o gün İslâm Devleti'nin temeli atılmış oluyordu
|