Prof. Dr. Sinsi
|
20-Tâ Hâ
135 (yüzotuzbeş) âyet olup Mekke'de nâzil olmuştur Sûre, ismini, başındaki Tâ-Hâ harflerinden almıştır Hz Ömer'in bu sûre vesilesiyle müslüman oluşu, İslâm tarihinin önemli bir hatıra sayfasıdır Olay, kısaca şöyledir: İslâm'ın yaman bir düşmanı olan Hattâb oğlu Ömer, Resûlullah'ı öldürme vazifesini üstlenmiş ve bu iş için yola çıkmıştı Ancak, yolda kız kardeşi Fatıma ile eniştesi Saîd'in müslüman olduğunu öğrenince, önce onların işini bitirmeye karar verdi Tâ-Hâ sûresini okumakta olan karı-koca, Ömer'in geldiğini görünce Kur'an sayfalarını sakladılarsa da, Ömer onları duymuştu Okuduklarını görmek istediğini söyledi İnkâr etmeleri üzerine Saîd'e saldırdı Kendisine mâni olmak isteyen Fatıma'yı tokatladı Yüzlerinden kanlar akan Fatıma, cesarete gelerek müslüman olduklarını açıkça söyledi Kardeşinin haline acıyan Ömer, bu sefer yumuşak bir sesle okuduklarını tekrar istedi Tâ-Hâ sûresinin yazılı bulunduğu sayfaları okuyunca, Kur'an'ın mucizeli tesirinden nasibini alarak Resûlullah'ın huzuruna gitti ve müslüman oldu
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla
1 Tâ Hâ
2 Biz, Kur'an'ı sana, güçlük çekesin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik
3 Biz, Kur'an'ı sana, güçlük çekesin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik
4 (Kur'an) yeri ve yüce gökleri yaratan Allah tarafından peyderpey indirilmiştir
5 Rahmân, Arş'a istivâ etmiştir
6 Göklerde, yerde ve ikisi arasında bulunan şeyler ile toprağın altında olanlar hep O'nundur
7 Eğer sen, sözü açıktan söylersen, bilesin ki O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir
8 Allah, kendisinden başka ilâh olmayandır En güzel isimler O'na mahsustur
9 (Resûlüm!) Musa (olayının) haberi sana ulaştı mı?
10 Hani o, bir ateş görmüş ve ailesine: Bekleyin! Eminim ki bir ateş gördüm Belki ondan size bir meş'ale getiririm veya ateşin yanında bir rehber bulurum, demişti
11 Oraya vardığında kendisine (tarafımızdan): Ey Musa! diye seslenildi:
12 Muhakkak ki ben, evet ben senin Rabbinim! Hemen pabuçlarını çıkar! Çünkü sen kutsal vâdi Tuvâ'dasın!
13 Ben seni seçtim Şimdi vahyedilene kulak ver
14 Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah'ım Benden başka ilâh yoktur Bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl
15 Kıyamet günü mutlaka gelecektir Herkes peşine koştuğu şeyin karşılığını bulsun diye neredeyse onu (kendimden) gizleyeceğim
16 Ona inanmayan ve nefsinin arzularına uyan kimseler sakın seni ondan (kıyamete inanmaktan) alıkoymasın; sonra mahvolursun!
17 Şu sağ elindeki nedir, ey Musa?
18 O, benim asamdır, dedi, ona dayanırım, onunla davarlarıma yaprak silkelerim; benim ona başkaca ihtiyaçlarım da vardır
19 Allah: Yere at onu, ey Musa! dedi
20 Onu hemen yere attı Bir de ne görsün, hızla sürünen bir yılan değil mi!
21 Allah buyurdu: Al onu! Korkma! Biz onu şimdi ilk haline sokacağız
22 Bir de elini koltuğunun altına sok ki, bir başka mucize olmak üzere o, kusursuz ve lekesiz beyazlıkta çıksın
23 Ta ki, sana, (böylece) en büyük âyetlerimizden bazılarını gösterelim
24 Firavun'a git Çünkü o iyice azdı
25 Musa: Rabbim! dedi, yüreğime genişlik ver
26 İşimi bana kolaylaştır
27 Dilimden (şu) bağı çöz
28 Ki sözümü anlasınlar
29 Bana ailemden bir de vezir (yardımcı) ver,
30 Kardeşim Harun'u
31 Onun sayesinde arkamı kuvvetlendir
32 Ve onu işime ortak kıl
33 Böylece seni bol bol tesbih edelim
34 Ve çok çok analım seni
35 Şüphesiz sen bizi görmektesin
36 Allah: Ey Musa! dedi, istediğin sana verildi
37 Andolsun biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk
38 Bir zaman, vahyedilecek şeyi annene (şöyle) vahyetmiştik:
39 Musa'yı sandığa koy; sonra onu denize (Nil'e) bırak; deniz onu kıyıya atsın da, benim düşmanım ve onun düşmanı olan biri onu alsın (Ey Musa! Sevilmen) ve benim nezaretimde yetiştirilmen için sana kendimden sevgi verdim
40 Hani, kız kardeşin gidip "Ona bakacak birini size bulayım mı?" diyordu Böylece seni, gözü gönlü mutluluk dolsun ve üzülmesin diye annene geri verdik Ve sen, birini öldürdün de seni endişeden kurtardık Seni iyiden iyiye denemeden geçirdik Bunun için yıllarca Medyen halkı arasında kaldın Sonra takdire göre (bu makama) geldin ey Musa!
41 Seni, kendim için elçi seçtim
42 Sen ve kardeşin birlikte âyetlerimi götürün Beni anmayı ihmal etmeyin
43 Firavun'a gidin Çünkü o, iyiden iyiye azdı
44 Ona yumuşak söz söyleyin Belki o, aklını başına alır veya korkar
45 Dediler ki: Rabbimiz! Doğrusu biz, onun bize aşırı derecede kötü davranmasından yahut iyice azmasından endişe ediyoruz
46 Buyurdu ki: Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim; işitir ve görürüm
47 Haydi, ona gidin de deyin ki: Biz, senin Rabbinin elçileriyiz İsrailoğullarını hemen bizimle birlikte gönder; onlara eziyet etme! Biz, senin Rabbinden bir âyet getirdik Kurtuluş, hidayete uyanlarındır
48 Hakikaten bize vahyolundu ki: (Peygamberleri) yalanlayan ve yüz çevirenlere azap edilecektir
49 Firavun: Rabbiniz de kimmiş, ey Musa? dedi
50 O da: Bizim Rabbimiz, her şeye hılkatini (varlık ve özelliğini) veren, sonra da doğru yolu gösterendir, dedi
51 Firavun: Öyle ise, önceki milletlerin hali ne olacak? dedi
52 Musa: Onlar hakkındaki bilgi, Rabbimin yanında bir kitapta bulunur Rabbim, ne yanılır ne de unutur, dedi
53 O, yeri size beşik yapan ve onda size yollar açan, gökten de su indirendir Onunla biz çeşitli bitkilerden çiftler çıkardık
54 Yeyiniz; hayvanlarınızı otlatınız Şüphesiz bunda akıl sahipleri için (Allah'ın kudretine) işaretler vardır
55 Sizi ondan (topraktan) yarattık; yine sizi oraya döndüreceğiz ve bir kez daha sizi ondan çıkaracağız
56 Andolsun biz ona (Firavun'a) bütün (bu) delillerimizi gösterdik; yine de yalanladı ve diretti
57 Dedi ki: Bizi, yaptığın büyü ile yurdumuzdan çıkarasın diye mi geldin, ey Musa?
58 Öyle ise, muhakkak surette biz de sana, aynen onun gibi bir büyü getireceğiz Şimdi sen, seninle bizim aramızda, ne senin, ne de bizim muhalefet etmeyeceğimiz uygun bir yerde buluşma zamanı ayarla
59 Musa: Buluşma zamanınız, bayram günü, kuşluk vaktinde insanların toplanma zamanı olsun, dedi
60 Bunun üzerine Firavun dönüp gitti Hilesini (sihirbazlarını) topladı; sonra geri geldi
61 Musa onlara: Yazık size! dedi, Allah hakkında yalan uydurmayın! Sonra O, bir azap ile kökünüzü keser! İftira eden, muhakkak perişan olur
62 Bunun üzerine onlar, durumlarını aralarında tartıştılar; gizli gizli fısıldaştılar
63 Şöyle dediler: "Bu ikisi, muhakkak ki, sihirleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak ve sizin örnek yolunuzu ortadan kaldırmak isteyen iki sihirbazdırlar sadece "
64 "Öyle ise hilenizi kurun; sonra sıra halinde gelin! Muhakkak ki bugün, üstün gelen kazanmıştır "
65 Dediler ki: Ey Musa! Ya sen at veya önce atan biz olalım
66 Hayır, siz atın, dedi Bir de baktı ki, büyüleri sayesinde ipleri ve sopaları, kendisine gerçekten koşuyor gibi görünüyor
67 Musa, birden içinde bir korku duydu
68 "Korkma! dedik, üstün gelecek olan kesinlikle sensin "
69 "Sağ elindekini at da, onların yaptıklarını yutsun Yaptıkları, sadece bir büyücü hilesidir Büyücü ise, nereye varsa (ne yapsa) iflah olmaz "
70 Bunun üzerine sihirbazlar secdeye kapandılar; "Harun'un ve Musa'nın Rabbine iman ettik" dediler
71 (Firavun) Şöyle dedi : Ben size izin vermeden önce ona inandınız öyle mi! Hakikat şu ki o, size büyü öğreten ulunuzdur Şimdi elleriniz ile ayaklarınızı tereddüt etmeden çaprazlama keseceğim ve sizi hurma dallarına asacağım! Böylece, hangimizin azabının daha şiddetli ve sürekli olduğunu iyice anlayacaksınız
72 Dediler ki: "Seni, bize gelen açık açık mucizelere ve bizi yaratana tercih edemeyiz Öyle ise yapacağını yap! Sen, ancak bu dünya hayatında hükmünü geçirebilirsin "
73 "Bize, hatalarımızı ve senin bize zorla yaptırdığın büyüyü bağışlaması için Rabbimize iman ettik Allah, (mükâfatı) en hayırlı ve (cezası) en sürekli olandır "
74 Şurası muhakkak ki, kim Rabbine günahkâr olarak varırsa, cehennem sırf onun içindir O ise orada ne ölür ne de yaşar!
75 Kim de iyi davranışlarda bulunmuş bir mümin olarak O'na varırsa, üstün dereceler işte sırf bunlar içindir
76 İçinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan Adn cennetleri! İşte arınanların mükâfatı budur
77 Andolsun ki biz Musa'ya: Kullarımla birlikte geceleyin yola çık da (size) yetişilmesinden korkmaksızın ve (boğulmaktan) endişe etmeksizin onlara denizde kuru bir yol aç, diye vahyetmiştik
78 Bunun üzerine o, askerleri ile birlikte onların peşine düştü Deniz onları gömüp boğuverdi
79 Firavun, kavmini saptırdı, doğru yola sevketmedi
80 Ey İsrailoğulları! Sizi düşmanınızdan kurtardık; Tûr'un sağ tarafına (gelmeniz için) size vâde tanıdık ve size kudret helvası ile bıldırcın eti lütfettik
81 Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yeyiniz, bu hususta taşkınlık ve nankörlük de etmeyiniz; sonra sizi gazabım çarpar Her kim ki kendisini gazabım çarparsa, hakikaten o, yıkılıp gitmiştir
82 Şu da muhakkak ki ben, tevbe eden, inanan ve yararlı iş yapan, sonra (böylece) doğru yolda giden kimseyi bağışlarım
83 Seni acele ile kavminden ayrılmaya sevkeden nedir, ey Musa!
84 Musa: İşte, dedi, onlar da benim peşimdeler Ben, memnun olasın diye sana acele ile geldim Rabbim
85 Allah buyurdu: Senden sonra biz, kavmini (Harun ile kalan İsrailoğullarını) imtihan ettik ve Sâmirî onları yoldan çıkardı
86 Bunun üzerine Musa, öfkeli ve üzüntülü olarak kavmine döndü Ey kavmim! dedi, Rabbiniz size güzel bir vaadde bulunmamış mıydı? Şu halde size zaman mı çok uzun geldi, yoksa üstünüze Rabbinizin gazabının inmesini mi istediniz ki, bana olan vâdinizden döndünüz?
87 Dediler ki: Biz sana olan vâdimizden, kendi kudret ve irademizle dönmedik Fakat biz, o kavmin (Mısır'lıların) zinet eşyasından bir takım ağırlıklar yüklenmiş, sonra da onları atmıştık; aynı şekilde Sâmirî de atmıştı
88 Bu adam, onlar için, böğürebilen bir buzağı heykeli icat etti Bunun üzerine: İşte, dediler, bu, sizin de, Musa'nın da tanrısıdır Fakat onu unuttu
89 O şeyin, kendilerine hiçbir sözle mukabele edemeyeceğini, kendilerine ne bir zarar ne de bir fayda vermek gücünde olmadığını görmezler mi?
90 Hakikaten Harun, onlara daha önce: Ey kavmim! demişti, siz bunun yüzünden sadece fitneye uğradınız Sizin Rabbiniz şüphesiz çok merhametli olan Allah'tır Şu halde bana uyunuz ve emrime itaat ediniz
91 Onlar: Biz, dediler, Musa aramıza dönünceye kadar buna tapmaktan asla vazgeçmeyeceğiz!
92 (Musa, döndüğünde)Dedi: Ey Harun! bunların dalâlete düştüklerini gördüğün vakit seni engelleğen ne oldu
93 (Neden) benim yolumu takip etmedin? Emrime âsi mi oldun?
94 (Harun:) Ey annemin oğlu! dedi, saçımı sakalımı, yolma! Ben, senin: "İsrailoğullarının arasına ayrılık düşürdün; sözümü tutmadın!" demenden korktum
95 Musa: Ya senin zorun nedir, ey Sâmirî? dedi
96 O da: Ben, onların görmediklerini gördüm Zira, o elçinin izinden bir avuç (toprak) alıp onu (erimiş mücevheratın içine) attım Bunu böyle nefsim bana hoş gösterdi, dedi
97 Musa: Defol! dedi, artık hayatın boyunca sen: "Bana dokunmayın!" diyeceksin Ayrıca senin için, kurtulamayacağın bir ceza günü var Tapmakta olduğun tanrına da bak! Yemin ederim, biz onu yakacağız; sonra da onu parça parça edip denize savuracağız!
98 Sizin ilâhınız, yalnızca, kendisinden başka ilâh olmayan Allah'tır O'nun ilmi her şeyi kuşatmıştır
99 (Resûlüm!) İşte böylece geçmiştekilerin haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz Şüphesiz ki, tarafımızdan sana bir zikir verdik
100 Kim ondan yüz çevirirse, şüphesiz ki kıyamet gününde o, ağır bir günah yükünü yüklenecektir
101 Bu kimseler, onda (o günah yükünün altında) ebedî kalırlar Onlar için kıyamet gününde bu ne kötü bir yüktür!
102 O günde Sûr'a üflenir ve biz o zaman günahkârları, gözleri (korkudan) gömgök bir halde mahşerde toplarız
103 Aralarında birbirlerine gizli gizli şöyle derler: "Dünyada sadece on gün kaldınız "
104 Aralarında konuştukları konuyu biz daha iyi biliriz Onların en olgun ve akıllı olanı o zaman: "Bir günden fazla kalmadınız" der
105 (Resûlüm!) Sana dağlar hakkında sorarlar De ki: Rabbim onları ufalayıp savuracak
106 Böylece yerlerini dümdüz, bomboş bırakacaktır
107 Orada ne bir iniş, ne de bir yokuş görebileceksin
108 O gün insanlar, dâvetçiye (İsrafil'e) uyacaklar Ona karşı yan çizmek yoktur Artık, çok esirgeyici Allah hürmetine sesler kısılmıştır Bu yüzden, fısıltıdan başka bir ses işitemezsin
109 O gün, Rahmân'ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığından başkasının şefaati fayda vermez
110 O, insanların geleceklerini de geçmişlerini de bilir Onların ilmi ise bunu kapsayamaz:
111 Bütün yüzler (insanlar), diri ve her şeye hakim olan Allah için eğilip boyun bükmüştür Zulüm yüklenen ise, gerçekten perişan olmuştur
112 Her kim, mümin olarak iyi olan işlerden yaparsa, artık o, ne zulümden ne de hakkının çiğnenmesinden korkar
113 (Resûlüm!) Biz onu böylece Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda ikazları tekrar tekrar açıkladık Umulur ki onlar (bu sayede günahtan) korunurlar; yahut da o (Kur'an) kendileri için bir ibret ortaya koyar
114 Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir Sana O'nun vahyi tamamlanmazdan önce Kur'an'ı (okumakta) acele etme ve "Rabbim, benim ilmimi artır" de
115 Andolsun biz, daha önce de Âdem'e ahit (emir ve vahiy) vermiştik Ne var ki o, (ahdi) unuttu Onda azim de bulmadık
116 Bir zaman biz meleklere: Âdem'e secde edin! demiştik Onlar hemen secde ettiler; yalnız İblis hariç O, diretti
117 Bunun üzerine: Ey Âdem! dedik, bu, hem senin için hem de eşin için büyük bir düşmandır Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra yorulur, sıkıntı çekersin!
118 Şimdi burada senin için ne acıkmak vardır, ne de çıplak kalmak
119 Yine burada sen, susuzluk çekmeyecek, sıcaktan da bunalmayacaksın
120 Derken şeytan onun aklını karıştırıp "Ey Adem! dedi, sana ebedîlik ağacını ve sonu gelmez bir saltanatı göstereyim mi?"
121 Nihayet ondan yediler Bunun üzerine kendilerine ayıp yerleri göründü Üstlerini cennet yaprağı ile örtmeye çalıştılar (Bu suretle) Âdem Rabbine âsi olup yolunu şaşırdı
122 Sonra Rabbi onu seçkin kıldı; tevbesini kabul etti ve doğru yola yöneltti
123 Dedi ki: Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan (cennetten) inin! Artık benden size hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa o sapmaz ve bedbaht olmaz
124 Kim de beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz
125 O: Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin? Oysa ben, hakikaten görür idim!, der
126 (Allah) buyurur ki: İşte böyle Çünkü sana âyetlerimiz geldi; ama sen onları unuttun Bugün de aynı şekilde sen unutuluyorsun!
127 Doğru yoldan sapanı ve Rabbinin âyetlerine inanmayanı işte böyle cezalandırırız Ahiret azabı, elbette daha şiddetli ve daha süreklidir
128 Bizim, onlardan önce nice nesilleri helâk etmiş olmamız kendilerini yola getirmedi mi? Halbuki onların yurtlarında gezip dolaşırlar Bunda, elbette ki akıl sahipleri için nice ibretler vardır
129 Eğer Rabbinden, daha önce sâdır olmuş bir söz ve tayin edilmiş bir vâde olmasaydı, (ceza onlar için de dünyada) kaçınılmaz olurdu
130 (Resûlüm!) Sen, onların söylediklerine sabret Güneşin doğmasından önce de batmasından önce de Rabbini övgü ile tesbih et; gecenin bir kısım saatleri ile gündüzün etrafında (iki ucunda) da tesbih et ki, sen, Allah'tan hoşnut olasın, (Allah da senden!)
131 Sakın, kendilerini denemek için onlardan bir kesimi faydalandırdığımız dünya hayatının çekiciliğine gözlerini dikme! Rabbinin nimeti hem daha hayırlı, hem de daha süreklidir
132 Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz Güzel sonuç, takvâ iledir
133 Onlar: (Muhammed) bize Rabbinden bir mucize getirmeli değil miydi? dediler Önce gelen kitaplardakinin apaçık delili (Kur'an) onlara gelmedi mi?
134 Eğer biz, bundan (Kur'an'dan) önce onları bir azapla helâk etseydik, muhakkak ki şöyle diyeceklerdi: Ya Rabbi! Bize bir elçi gönderseydin de, şu aşağılığa ve rüsvaylığa düşmeden önce âyetlerine uysaydık!
135 De ki: Herkes beklemektedir: Öyle ise siz de bekleyin Yakında anlayacaksınız; doğru düzgün yolun yolcuları kimmiş ve hidayette olan kimmiş!
|