Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ihlas, kuran, suresi, tefhimul

İhlas Suresi (Tefhim-Ul Kuran)

Eski 08-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İhlas Suresi (Tefhim-Ul Kuran)




Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla

1- De ki:(1) O Allah,(2) birdir(3)
2- Allah, Samed 'dir (her şey O'na muhtaçtır, daimdir, hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır) (4)

AÇIKLAMA

1 Bu emrin muhatabı Rasulullah'tır Çünkü "Rabbin nasıldır?" sorusu Rasulullah'a sorulmuştur Allah (cc) da bu nedenle "şöyle cevap veririz" demiştir Ama Rasulullah'tan sonra her mü'min bu emrin muhatabıdır Rasulullah'a bu soru sorulduğunda nasıl cevap verdiyse, onlar da öyle cevap vermelidirler
2 Yani, bilmek istediğiniz Rabbim yeni bir ilah değil, Allah'tır Bu, soru soranlara ilk cevaptır Bunun anlamı, benim Rabbim, diğer mabudları bırakarak kendisine ibadet edeceğiniz yeni bir Rab değildir Aslında o Rab, Allah (cc) dediğiniz Rabbın aynısıdır Allah (cc) kelimesi, Araplara yabancı değildi Eskiden beri, kainatın yaratıcısı için "Allah" kelimesini kullanıyorlardı Bu kelimeyi, başka bir mabuda isim olarak vermiyorlardı Allah (cc) hakkındaki inançları Ebrehe Ka'be'ye saldırdığında netleşmişti O zamanlar Ka'be'de 360 adet put olmasına rağmen, müşrikler, bunların hepsini bırakarak sözkonusu afetten kurtulmak için sadece Allah'a yalvarmışlardı Onlar kalben çok iyi biliyorlardı ki, bu gibi nazik durumlarda onlara Allah'tan başkası yardım edemezdi Ka'be'yi de bu ilahlarına değil, Allah'a nisbet ediyor ve "Beytullah" diyorlardı Kur'an-ı Kerim'in çeşitli yerlerinde Arap müşriklerin Allah (cc) hakkındaki düşünceleri zikredilmiştir
Meselâ Zuhruf suresinde: "Eğer onlara sizi kim yarattı? diye sorsan, Allah (cc) derler" (Zuhruf: 87) buyurmuştur
Ankebut suresinde şöyle buyurulmuştur: "Eğer onlara göğü ve yeri kim yarattı, ay'ı ve güneşi kim musahhar kıldı diye sorsan, Allah (cc) derler Eğer onlara, gökten kim yağmur yağdırıyor ve onun vasıtasıyla ölmüş toprağı kim canlandırıyor desen, Allah (cc) derler" (Ankebut: 61-63)
Mü'minun suresinde şöyle buyurulmuştur: "Onlara deki: Eğer biliyorsanız söyleyin Yeryüzü ve üzerindekiler kimindir? Derler ki Allah'ındır Onlara sorsan, yedi gök ve büyük arşın sahibi kimdir? Derler ki Allah'tır Onlara de ki: Biliyorsanız söyleyin: Herşeye kadir olan kimdir? De ki: O halde sakınmaz mısınız? De ki: Eğer biliyorsanız, her şeyin mülkü ve tasarrufu kimin elindedir? Allah'ın elindedir, diyecekler" (Mü'minun 84-89)
Yunus suresinde şöyle buyurulmuştur: "Size gökten ve yerden rızık veren kimdir? ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran kimdir? Bu kainatın nizamını kim idare etmektedir" (Yunus 31)
Yine Yunus suresinde başka bir yerde şöyle buyurulmuştur: "Sizi karada da, denizde de gezdiren O'dur O kadar ki gemide bulunduğunuz bir sırada gemiler okşayıcı hoş bir hava içinde seyredip yol alırken, yolcular da bununla ferahlık ve neşe duyarlarken ansızın şiddetli bir fırtına gelir de dalgalar her yandan onlara yönelir, derken tamamen kuşatıp (yok olacaklarını) sanırlar ve ihlas üzere dini Allah'a, has kılıp O'na dua ederler, eğer bizi bundan kurtarırsa herhalde şükredenlerden oluruz, diye yalvarırlar Ne zaman ki Allah (cc) onları kurtarır, yeryüzünde haksız yere taşkınlık ve azgınlığa başlarlar" (Yunus 22-23)
Aynı nokta İsra suresinde şöyle tekrarlanmıştır: "Denizde size bir sıkıntı dokunduğu zaman O'ndan başka taptıklarınız ortadan yok olur; derken O sizi kurtarıp karaya ulaştırınca yüzçevirirsiniz" (İsra 67)
Bu ayetleri dikkate aldığımızda, Rasulullah'a sorulan, "Bizi ibadet için çağırdığın Rab nasıldır? sorusuna cevap verirken "O Allah'tır" demesinin, onları ve kainatı yaratan, sahibi, rızık veren, idare eden olarak kabul ettikleri zatı kasdettiği açıktır İşte Rasulullah onları bu Rabbe ibadet için davet etmiştir Bu cevapta Allah'ın bütün sıfatları vardır Onun için kainatı yaratan, onu idare eden, kainattaki her mahluku rızıklandıran ve afet geldiğinde onlara yardım eden Zat'ın (cc) diri olmaması, görmemesi, duymaması, Kadir-i Mutlak olmaması, herşeyi bilen ve hikmet sahibi olmaması, Rahim ve Kerim olmaması, her şeyin üzerinde galip olmaması tasavvur edilemez
3 Nahiv kurallarına göre, "huvellahu ehad" için müteaddit izahlar yapılmıştır Bana göre bunun en uygun izahı, "huve" mupteda, "Allah" onun haberi, "ehad" ise ikinci haberidir İkinci haber bakımından cümlenin anlamı: O (O'nun hakkında Resulullah'a soruyorsunuz) Allah'tır, birdir, şeklindedir Diğer bir anlam da şöyle olabilir ve dil bakımından da yanlış olmaz: "O Allah (cc) birdir"
Burada şu iyice anlaşılmalıdır: Bu cümlede "Allah" için, "ehad" kelimesi kullanılmıştır Arapça'da bu kelimenin genellikle bu şekilde kullanılması istisnaîdir Bu kelime genellikle muzaf (tamlayan) , ya da muzafun ileyh (tamlanan) olarak kullanılır Mesela "yevmul ehad" haftanın birinci gününü veya "feb'asu raculun ehadeküm" (adamlarınızdan birini gönderin) ya da genel bir nehiy (olumsuzluk) anlamında kullanılır
Mesela, "hel indeke ehadun" (yanında kimse var mı?) Yine genellikle şart ifade etmek için de kullanılır Mesela, "ehadin", "isna" veya "ehade aşer" (Bir, iki veya onbir) Bu gibi kullanımların dışında Arapça'da, bu kelimenin sıfat olarak kullanıldığı bir örnek yoktur; bu kelime hiçbir zaman bir şahıs ya da başka bir şeye sıfat olarak kullanılmamıştır Kur'an'ın nüzulundan sonra da bu kelime yalnızca Allah'ın Zâtı için kullanılmıştır Başka hiçbir şey için kullanılmamıştır Bu istisnaî kullanımdan anlaşılıyor ki, "ehad" (bir) olmak ancak Allah'a ait özel bir sıfattır Varlıklar arasında başka hiç kimse bu sıfatı taşımaz Allah (cc) birdir ve O'nun benzeri yoktur
Müşriklerin ve Ehl-i Kitab'ın Rasulullah'a Rabbi hakkında sordukları soruyu dikkate alarak onlara "huvallahu" dedikten sonra "ehad" diyerek nasıl cevap verdiğini görelim:
Bunun manası, Rab yalnızca O'dur O'nun rububiyetinde hiç kimsenin payı yoktur Rab aynı zamanda ilah (mabud) da olmalıdır Çünkü O'nun uluhiyetinde de hiçbir ortağı yoktur
İkincisi, bunun anlamı şöyle olabilir: Kainatın yaratıcısı yalnızca O'dur Mahlukunu rızıklandıran ve zor durumda yardım eden de O'dur Allah'ın bu özelliklerini sizler de kabul ediyorsunuz Bu özelliklerde hiç kimsenin payı yoktur
Üçüncüsü, onlar, "O neyden meydana gelmiştir, nesebi nedir, cinsi nedir, kimden miras almış, varisi kim olacak?" diye soruyorlardı Allah (cc) bütün bu soruları sadece bir kelime ile, "ehad" diyerek cevaplandırmıştır Bunun manası: a) O Allah (cc) ezelidir, ebedidir, O'ndan önce ve sonra hiç kimse yoktur b) Allah'ın benzeri olmadığı için bir cinsi de yoktur O tektir c) O'nun Zat'ı vahid değil, ehadtır O'nda çokluk olmadığına dair hiçbir şüphe yoktur O'nda parçalanma da mümkün değildir Hiçbir şekil ve sureti olmadığı için zaman ve mekâna da ihtiyacı yoktur Rengi ve organları yoktur O'nda değişiklik de yoktur O her türlü kesretten pâk ve münezzehtir Her bakımdan ehadtir Arapça'da "vahid" kelimesi tek manada kullanılır Çokluk bir şeyden bir tanesi kastedildiğinde bu kelime kullanılır Meselâ bir kavim, bir ülke, bir dünya ya da bir kainat gibi Topluca bir şeyin her parçasına da ayrı ayrı "vahid" denir Mesela bir kavimden bir insan gibi Ancak "ehad" kelimesi Allah'tan başkası için kullanılmız Onun için Kur'an'da nerede "Vahid kelimesi kullanılmışsa, (Ancak bir ilahtır) veya "Allahu vahidu'l kahhar" (Ancak Allah (cc) tek kahhardır) şeklindedir "Vahid", hiçbir yerde yalnız olarak kullanılmamıştır Çünkü bu kelime çokluk teşkil eden şeyler için de kullanılır Bunun tersine, "ehad" kelimesi mutlak olarak yalnız Allah (cc) için kullanılmıştır; çünkü yalnız O'nun (cc) varlığında çokluk yoktur O'nun vahdaniyeti her bakımdan kamildir
4 Burada "samed" kelimesi kullanılmıştır Kelimenin harfleri "Sad, mim ve dal"dır Bu kelimeyi incelediğimizde Arapça'da ne kadar geniş anlam taşıdığını görürüz
es-Samed: Kastetmek, geniş ve yüksek makam, yüksek satıh, savaşta açlık ve susuzluk hissetmeyen, zor durumda başvurulan reis
es-Samed: Herşeyden yüksek kısım, kendisinden üstün kimse olmayan en üstün şahıs, itaat edilen ve kendisine danışılmadan hiçbir karara varılamayan reis, ihtiyaç zamanı insanların rücu ettiği reis, daim, yüksek mertebe, hiçbir eksiği olmayan, içine bir şey girmeyen ve çıkmayan sağlam katı bir şey, savaşta açlık ve susuzluk hissetmeyen bir kimse
el-Musmed: Eksikliği olmayan katı şey
el-Musammed: Gitmeyi amaçladığı maksad, eksikliği bulunmayan sert bir şey
Beytun Musammedun: İhtiyaç zamanında rücu edilen ev
Binaun Musammedun: Yüksek bina
Samedehu ve Samede ileyhi samden: O şahsa gitmeyi kastetmek
Asmede ileyhi'l-emr: Muamele ona havale edilmiştir Muamele, itimat edilen kişiye havale edilmiştir (Sıhah, Kamus, Lisanu'l-Arab)
Bu lugavî manalara dayanarak, "Allahu es-samed" ayetinin tefsirini sahabe, tabiîn ve sonraki ehl-i ilm aşağıdaki şekillerde yapmışlardır:
Hz Ali, İkrime ve Ka'b b Ahbar'a göre "Samed", kendinden üstün hiç kimse olmayan kişi anlamındadır
Abdullah b Mesud, İbn Abbas, Ebu Vâil Şakik b Selma'ya göre, önderliği kâmil olan bir reis anlamındadır
İbn Abbas'ın diğer bir kavline göre "Samed", musibet veya bir afet geldiğinde herkesin yardım için koştuğu zâtdır Diğer bir kavline göre, liderliği, şerefi, azameti, cÖmertliği, ilmi ve hikmeti bakımından kâmil olan zâtdır
Ebu Hureyre'ye göre "Samed"in anlamı, hiç kimseye muhtaç olmayan ve fakat herkesin muhtaç olduğu mustağni bir kimsedir
İkrime'nin diğer bir kavline göre, bir şeyden türememiş ve kendisinden de bir şey türemeyen kimsedir Diğer kavline göre, yemeyen ve içmeyen kimsedir Aynı anlamı taşıyan kavil, Şa'bi ve Muhammed b Ka'b el-Kurzi'den de menkuldur
Süddi'ye göre, istenen bir şeyi elde etmek ve musibet sırasında yardım istemek için başvurulan kimsedir
Saîd b Cübeyr'e göre, sıfat ve amel bakımından mükemmel kimsedir
Rubey b Enes'e göre, üzerine afet gelmeyen kimsedir
Mukatil b Hayyan'a göre, eksiği olmayan kimsedir
İbn Keysan'a göre, sıfatları ile bir başkasının muttasıf olmadığı kimsedir
Hasan Basrî ve Katade'ye göre, bâki ve zevalsiz olandır Bunun benzeri bir kavil Mücahid, Muammer ve Murretu'l Hemedanî'den mervidir
Murretu'l Hemedanî'nin bir diğer kavline göre, ne karar verirse ve ne isterse yapan kimsedir Onun emir ve kararını kimse gözden geçiremez
İbrahim Nehaî'ye göre, ihtiyaç zamanında başvurulan kimsedir
Ebubekir el-Embârî, ehl-i lugat arasında "Samed" kelimesi için, "kendisinden üstünü bulunmayan reis" denildiği konusunda ihtilaf olmadığını söyler İhtiyaç anında ve zor durumda insanların rücu ettiği reistir Buna berzer bir kavil ez-Zeccac'dan da nakledilmiştir Buna göre "Samed", üstünde hiç kimsenin olmadığı ve ihtiyaç olduğunda herkesin güvendiği kimsedir
Şimdi, birinci cümlede "Allahu ehadun" denilmesinin sebebini düşünelim "Ehad" kelimesi yalnız Allah'ın Zâtına mahsus olduğun ve başkası için kullanılmayacağından bu kelime "ehadun" yani nekre (belirsiz) şekilde kullanılmıştır Ama "Samed" kelimesi mahluk için de kullanılabildiğinden "Allah'u es-Samedu", yeni ma'rife (belirli) şekilde "el" takısı ile kullanılmıştır Yani "gerçek Samed Allah'tır" şeklindedir Mahluk bir yönden samed olsa da, başka yönden değildir; çünkü fânidir, bâki değildir, parçalara ayrılabilir, taksim edilebilir, bileşik bir yapısı vardır, organları parçalanabilir Bazı mahluklar ona muhtaç olsa da, o da bir başka bakımdan diğer mahluklara muhtaçtır Önderliği izafidir, mutlak değildir Bazılarından üstün olmasına rağmen, bazıları da ondan üstündür Bazı mahlukun ihtiyaçlarına cevap verse de herkesin ihtiyacını karşılamaya gücü yetmez Bütün bunların tersine Allah'ın samed olması her bakımından kâmildir Bütün dünya O'na muhtaçtır O hiç kimseye muhtaç değildir Dünyada herşey, her varlık, beka ve ihtiyaç için, şuurlu ve şuursuz olarak O'na rücu eder Herkesin ihtiyacını O karşılar O bâkidir, zevalsizdir Rızklandırır, rızka muhtaç değildir Tektir, bileşik olmadığı için parçalanamaz ve taksim edilemez Hâkimiyeti bütün kâinat üzerindedir ve herşeyden üstündür Onun için Allah (cc) sadece Samed değil, asıl samed olandır, "es-Samed"tir Yani gerçek samed olmak, tüm kemaliyle O'na aittir
O'nun es-Samed olması, benzersiz ve bir tek olması, hiç kimseye muhtaç olmayıp herkesin O'na muhtaç olması gereken kimse demektir "Es-Samed" iki ya da ikiden fazla zât olsa, herşeyden müstağni olması ve herkesin ihtiyacına cevap vermesi mümkün olamaz Ayrıca, O'nun es-Samed olması, mabud olarak da tek olduğunu gösterir Çünkü insan, ancak muhtaç olduğu kimseyi mabud olarak kabul eder Bir zât ihtiyaca cevap vermiyorsa, aklı başında hiç kimse ona ibadet etmez

3- O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır(5)
4- Ve hiç bir şey O'nun dengi değildir(6)

AÇIKLAMA

5 Müşrikler her devirde, İlah'ın da insan cinsinden olduğu düşüncesine sahip olmuşlardır O düşünceye göre, birçok tanrı vardır Bunlar, tanrı ve tanrıça şeklinde iki cinstir İnsanlar gibi evlenirler ve çocuklara sahip olarak nesillerini devam ettirirler Müşrikler, Alemlerin Rabbı Allah'ı da bu cahilane düşünceler dışında bırakmamışlardır Allah'a da evlat nispet etmişlerdi Arapların bu akidesi Kur'an-ı Kerim'de şöyle açıklanmıştır: Onlar melekleri Allah'ın kızları zannederlerdi Diğer enbiyanın ümmetleri de bu cehaletten kurtulamamışlardı Onlar, bazı salih insanları Allah'ın oğulları olarak kabul etmişlerdi Bu hurafeler her zaman iki tip düşünceyle ifade edilmişti Bazıları, kimi insanların Allah (cc) ile nesebî ilişkileri olduğuna inanmışlardı Bazıları da kimi insanları Allah'ın evlatığı olarak görmüş, bu yönden oğlu olarak kabul etmişlerdi Onlar bir kimseyi Allah'ın babası olarak nitelendirmeye ise hiçbir zaman cesaret edememişlerdir Ancak apaçıktır ve mantıklarının da zarurî sonucudur ki, eğer onlar Allah'ın üremeden münezzeh olduğuna inanmıyorlarsa ve O'nun evladı olmadığı için bir başkasını evlatlık edinmek ihtiyacında olduğunu zannediyorlarsa; o zaman ister istemez Allah'ın da bir kimsenin (hâşâ) evlâdı olabileceğini kabul etmeleri gerekir Onlar, ilah konusundaki düşünceleri nedeniyle Rasulullah'a önce Allah'ın nesebini, ikinci olarak da bu dünyayı kimden miras aldığını ve varislerinin kim olacağını sormuşlardır
Bu cahilane düşünceyi tahlil edersek, bunu kabullenen kişinin başka zanları da kabul etmesi gerektiğini anlarız:
a) Eğer Allah (cc) bir değilse ve pek çok cins ilahtan biriyse, ayrıca onların ilahlıkları Allah'ın sıfat, fiil ve yetkilerine ortak olmak şeklindeyse, bu durumda Allah'ın sadece evladı değil, evlatlığını da ilah kabul etmek gerekir; çünkü evlatlık ancak aynı cinsten olabilir Bunun sonucu olarak, Allah'ın cinsinden olan kimsenin de sıfatları inkar edilemez
b) Eğer erkek ve dişi ilah varsa, çocuk meydana gelebilmesi için aralarında cinsel birleşme olmalıdır Hâşâ, bu kabul edilirse Allah'ın maddî olduğunu ve bu maddeden bir de karısının bulunduğunu kabul etmek gerekir
c) İnsanlar fânidir Bu nedenle nesillerinin devamı için cinsî birleşme yaparak ürerler Eğer Allah'ın da ürediğine inanılıyorsa, O'nun da (cc) fâni olduğu (hâşâ) kabul edilmek zorunda kalınır Bunun yanısıra, üreyen cinslerin bir başlangıç ve sonları vardır Onlar ne ezelî ne de ebedîdirler Allah'ın ürediğine inanılırsa, O'nun da bir başlangıcı ve sonu olduğunu kabul etmek zorunda kalınır
d) Evlatsız bir kimse, kendisine yardımcı olarak bir evlatlık alır Böylece ölümden sonra kendisine varis olmasını sağlar Dolayısıyla, eğer Allah (cc) için evlatlık kabul edilirse, evlatlık edinmek zorunda kalan insanların taşıdığı bütün zaafları Allah (cc) için de kabul etmek zorunda kalınır
Bütün bu varsayımlar Allah'a "ehad" ve "es-Samed" denilerek kökten çürütülmüştür Buna rağmen surenin devamında ayrıca "doğurmamış, doğurulmamıştır" denilerek şüpheye hiç mahal bırakılmamıştır Çünkü bunlar, Allah'ın Zâtı hakkındaki şirkin en önemli sebepleriydi Onun için Allah, İhlas suresinde bu şirkleri reddetmekle kalmadı, Kur'an'ın değişik yerlerinde çeşitli üsluplar ile bu konuya tekrar tekrar değindi ki, gerçek yerleşsin Meselâ Nisa suresinde şöyle buyurulmuştur: "Ey Kitap Ehli, dininizde taşkınlık etmeyin ve Allah (cc) hakkında gerçek olmayan şeyleri söylemeyin Meryem oğlu İsa Mesih, sadece Allah'ın elçisi, O'nun Meryem'e attığı kelimesi ve O'ndan bir ruhtur Allah'a ve elçilerine inanın Allah (cc) üçtür demeyin Kendi yararınıza olarak buna son verin Çünkü Allah (cc) yalnız bir tek tanrıdır (Hâşâ) O, çocuk sahibi olmaktan münezzehtir" (Nisa:171) Saffat suresinde de şöyle buyurulmuştur: "İyi bilin, onlar iftiraları yüzünden diyorlar ki, Allah (cc) doğurdu; Onlar elbette yalancıdırlar" (Saffat: 151-152) Yine Saffat suresinde şöyle buyurulmuştur: "O'nunla cinler arasında bir nesep uydurdular Halbuki cinlere de onların getireceklerini bildirmiştir" (Saffat:158) Zuhruf suresinde şöyle buyurulmuştur: "Kullarından kendisine bir parça tasarladılar İnsan gerçekten apaçık bir nankördür" (Zuhruf:15) En'am suresinde de: "Cinleri Allah'a ortak yaptılar Halbuki onları O yaratmıştır Bilmeden O'na oğullar ve kızlar icat ettiler Hâşâ, O onların ileri sürdüğü niteliklerden münezzehtir Gökleri ve yeri yoktan var edendir O'nun nasıl çocuğu olabilir ki? Kendisinin bir eşi yoktur Herşeyi o yaratmıştır Ve O herşeyi bilendir" (En'am:100-101) Enbiya suresinde şöyle buyurulmuştur "Rahman çocuk edindi, dediler O yücedir Hayır onlar, ikram edilmiş kullarıdır" (Enbiya:26) Yunus suresinde şöyle buyurulmuştur: "Allah çocuk edindi dediler Hâşâ, Allah (cc) bundan uzaktır
O zengindir Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur Bu hususta hiçbir deliliniz yok Allah (cc) hakkında bilmediğiniz şeyi mi söylüyorsunuz?" (Yunus:68) İsra suresinde de: "Çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, acizlikten ötürü bir yardımcısı bulunmayan Allah'a hamdolsun de ve O'nu gereği gibi tekbir et" (İsra:111) Mü'minun suresinde: "Allah onların koştukları vasıflardan uzaktır" (Mü'minun:91) buyurulmuştur
Bu ayetlerde, Allah'a evlat ve evlatlık nispet edenlerin akideleri her yönüyle reddedilmiştir Bu akidenin yanlışlığının delilleri de açıklanmıştır Aynı konuda bu ve diğer ayetler, İhlas suresinin en iyi tefsirleridirler
6 Buradaki kelime 'küfüv'dür Manası "benzer"dir Aynı rütbeli, eşit anlamlarına da kullanılır Bundan maksat, kız ve erkeğin toplumdaki seviyelerinin aynı olmasıdır Bu ayetteki anlamı ise, kainatta hiç kimsenin Allah'ın benzeri olmadığı ve olamayacağıdır Allah (cc) gibi ve aynı rütbede, özelliklerde, fiil ve kudretlerde O'nunla hiç kimse benzer olamaz

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.