Prof. Dr. Sinsi
|
Bakara Suresi 11-13. Ayetlerin Tefsiri
Bakara Suresi 11-13 Ayetlerin Tefsiri
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْلاَ تُفْسِدُوا فِي اْلأَرْضِ قَالُوا إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ 11أَلا إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَـكِنْ لاَ يَشْعُرُونَ 12 وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُوا كَمَا آمَنَ النَّاسُ قَالُوا أَنُؤْمِنُ كَمَا آمَنَ السُّفَهَاءُأََلاَ إِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاءُ وَلَـكِنْ لاَ يَعْلَمُونَ 13
Ayetlerin Mealleri:
11- Onlara yeryüzünde bozgunculuk yapmayın, denildiğinde biz sadece ıslah edicileriz, derler
12- Dikkat edin, onlar gerçekten bozguncuların ta kendileridir Fakat bunun farkında değildirler
13- Onlara ‘diğer insanlar gibi sizde iman edin’ denildiğinde, bizde o cahiller gibi mi iman edeceğiz, derler Dikkat edin asıl cahiller onlardır, fakat bunu anlamazlar
Ayetlerin Tefsiri:
لاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِوَإِذَا قِيلَ لَهُمْ(Onlara yeryüzünde fesat çıkartmayın denilince)
Münafıklar kafirlerle dostluk ederler ve onlara müslümanların sırlarını ifşa ederlerdi Dinin aleyhine onlara yardım ederler ve kafirleri müslümanlara sataşmaya teşvik ederler di Bu durum fitne olup alemin fesadına sebebtir
Yer yüzünde fesat çıkarmak, harb ve fitneleri alevlendirmektir Zira bu durum insanların, hayvanların, ekinlerin, din ve dünya menfaatlerinin fesada uğramasını gerektirir
Fesadın hakikatı, bir şeyin istikamet ve i'tidal halinden, kendisi ile menfaatlenmek durumundan çıkmasıdır Salâh, bunun zıttıdır Bir şeyin menfaat veren mu'tedil bir hal üzere bulunmasıdır
Denildiki bu kişiler Yahudilerdir Onların fesadı Kur'ana küfretmeleri, Muhammed (Aleyhisselam) 'ın Tevtatta bulunan sıfatlarını az bir rüşvete karşılık değiştirmeleridir
Selman (Radıyu anhu) dan rivayet edildi ki bu kişiler, henüz gelmemişlerdir Bundan murat sadece bu münafıklar değil belki ilerde aynı vasıfta olan gelecek nesillerdir
قَالُوا إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ(Derler ki biz, ancak ıslah edicileriz )
Burdaki ِانَّ lafzı hükmü kuvvetlendirmek için, مَا lafzı da nefiy manasında olup 'inne'nin amelini men etmektedir Burda kasr manası mevcuttur Yani Ancak biz ıslah edicileriz, başkası değil Bu durum şu ayetteki kasr manası gibidir 'Ancak size ölü hay- van etini ve kanı haram etti ' 'Ancak ilahınız tek ilahtır'
'İnnema' lafzı kendisinden sonra zikredileni isbat, gayrısını nefyetmek içindir 'Ancak Zeyd gitmiştir' cümlesinin manası, gitme işi ancak Zeyd'de sabittir, başkası için gitmek yoktur
اَلاَ إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ( Dikkat edin onlar, fesatçıların ta kendileridir )
Onların sözlerini reddir Birkaç şekilde te'kid edilmiştir Evvelindeki tenbih ifade eden iftitah harfi اَلاَ , isim cümlesinin evvelinde bulunan اِنَّ ve mübteda ile haber arasındaki fasıl zamiri هُمْ, ayrıca haberin de ta'rif edatı ile gelmesi Bütün bunlar münafıkların iddialarını şiddetle red etmektedir
وَلَـكِنْ لاَ يَشْعُرُونَ(Fakat farkında değiller )
Onların fesatçı olmaları bu kadar zahir olduğu halde onlarda his (duyu kabiliyyetleri) kalmadığı için kendilerinin ne halde olduklarının farkında değiller
'Biz ıslah edicileriz' sözleri ile kendilerinden fesadı nefyetmek istediler Bunun üzerine onların fesatçı oldukları en beliğ ve kuvvetli bir şekilde red olundu
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُوا
(Onlara 'iman edin' denildiği vakitte)
Burası nasihat ve irşadın tamamı kabilindendir, zira imanın kemali bunların toplamı ile hasıldır Birisi kalbi boşaltmak ve uygun olmayan şeylerden yüz çevirmektir Bu husus 'Fesat çıkarmayın'sözünden murad olandır İkincisi lazım gelen hususları yerine getirmektir Bu hususta; 'İman edin' sözünden muraddır
كَمَا آمَنَ النَّاسُ(İnsanların iman ettiği gibi)
İnsanların imanı gibi İnsanlıkta kamil olanların imanı gibi Veya hakikatte insan olanların imanı gibi Zira bunların gayrısı hayvanlar gibidir, belki hayvandan daha sapıktırlar En güzel ifade 'Peygamber ve Mü'- minlerin imanı gibi' denmesidir Zira onlar malum kişilerdir
قَالُوا أَنُؤْمِنُ كَمَا آمَنَ السُّفَهَاءُ('Ahmaklar gibi mi inanacağız' derler)
'Bu şekilde olmaz' demek istediler Belli kişilerin imanını kast ettiler Veya sefihler cinsinden zikri geçen insanları kast ettiler
Mü'minlere sefih demeleri, kendilerinin itikadları ve görüşlerinin bozukluğunu gerektirir ve ayrıca kendilerinde olan itikadın hak, gayrısının batıl olmasını gerektirir, derler Veya mü'minlerin durumunu hakir görmektedirler Zira münafıklar kavimleri içinde reis ve zengin kimse idiler, mü'milerin ekserisi fakir idi Veya Abdullah ibni Selul gibi olanları, iman eden mü'minlere aldırmaz, onlarla muhatab olmazdı
Sefeh: hafiflik, görüşte noksanlık demektir Aklın zayıflığı bunu gerektirir Hılim, sefehin zıttıdır Sefeh ve benzeri haller nefisten kaynaklanır, hılim ve benzeri iyi huylar ruhtan kaynaklanır
Vehb İbni Münebbih'ten rivayet edildi ki Adem Aleyhisselamın vasıflarını şöyle beyan etmiştir Allahu teala buyurdu ki 'Nefsi ve ruhu yarattım Harareti nefisten, soğuk-luğu ruhtan yaptım Üzüntüsünü, hafifliğini, hevasını, gülmesini ve ahmaklığını nefisten yaptım; hılmini, vakarını, iffetini, hayasını, anlayışını, kerem ve sadakatini ruhtan yaptım '
أَلاَ إِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاءُ وَلَـكِنْ لاَ يَعْلَمُونَ(Agâh olun! Onlar ahmakların ta kendileridir; fakat bilmezler )
Burası evveline atıf edilerek bağlanmamıştır, zira evveline bağlansa münafıkların sözü kısmından olur, halbuki onların sözü değildir Daha sonra gelen 'Allah onları ishihza muamelesi eder'ayeti ile buranın bağlantısı yine uygun olmaz (Bu sebeblerden dolayı tefsirini yaptığımız ayet müstakil olarak yeni bir söz başıdır )
Bu ayetin atfedilmeyip söz başı yapılması hallerinin gerektirdiği şeye uygun olması içindir Zira onların kendileri için ıslah edici olduklarını iddia etmeleri, fesatta son derece azgın olmalarıyla beraber dinleyen için bu durum onlar hakkında Allahın hükmünün ne olduğunu duymasını gerekli kıldı Bu yüzden cevaben "dikkat edin onlar fesadçıların ta kendileridir"buyrularak müstakil bir cümle getirildi Aynı bunun gibi "Agâh olun! Onlar ahmakların ta kendileridir" şeklinde ikinci bir ayrı cümle ile hallerine uygun şekilde cevap verildi Bundan sonra ilerde gelecek olan "Allah onlara alay muamelesi yaptı" ayeti de müstakil cümle olarak münafıkların hallerini beyan için getirilmiştir Bu cümlelerin peşi sıra birbirine bağlanmadan ayrı ayrı getirilmesi dinleyenlerin şevklenmesi ve münafıkların hallerinin neye vardığını sorması, onlara nasıl muamele edildiğini merak etmesi açısından daha belağatlı olmuştur Yani, doğrudan cevap verilmeyip hallerinin neticesi bildirilmekle cevap verilmiş oldu
وَإِذَا لَقُوا الَّذِينَ آمَنُوا قَالُوا آمَنَّا(İman edenlere kavuştukları vakitte 'iman ettik' derler )
Müminlerle buluştukları vakitte böyle derler Münafıklar kendileri ile müminler karşılaştıkları zaman onlara yalan söyleyerek kendilerinin de onlarla beraber olduklarını, sadakatli şekilde bildirirler Onlardan ayrılıp kendi gibilerine kavuştukları zaman müminlerle alay ettiklerini söylerler
Rivayet edildiki İbni Übeyy ve arkadaşları ashabı kiramdan bir topluluk ile karşılaşın-ca kendi aralarında "Bakın! şunları nasıl sizden çevireceğim" dedi Sonra Ebu Bekir Sıddık Hazretlerinin elini tutup "Merhaba Beni Temim'in efendisi Sıddık, islamın büyüğü, Peygamberimizin mağara arkadaşı, canını ve malını bu yolda veren kişi" sonra Hazreti Ömerin elini tuttu "Beni Adiy'in efendisi merhaba! Allahın dinini kuvvetlendiren canını ve malını Resulullaha veren kişi " Sonra Hazreti Alinin elini tuttu "Ey Resulullahın amca oğlu merhaba, onun damadı ve Beni Haşim'in efendisi, Resulullahtan ayrılmayan kişi" şeklinde medhler söyledi Sonra birbirlerinden ayrılınca İbni Übeyy arkadaşlarına "onlara nasıl yaptım beni gördünüz mü" diyerek neşelendi Bunun üzerine ayeti kerime indi
وَإِذَا خَلَوْا إِلَى شَيَاطِينِهِمْ(Şeytanlarıyla baş başa kaldıkları vakitte)
Burdaki "iza" kelimesi, zaman bildiren zarftır Yani onlar şeytanlarıyla baş başa kaldıkları vakit anında, ilerdeki gelecek olan "muhakkak biz sizinle beraberiz" sözünü derler
Halvet: Baş başa tenhada kalmak demektir Yani şeytan larıyla, dostlarıyle başbaşa kalıp konuştukları vakit şeytanları küfürlerini açıklayan inatçı kişilerdir Küfürde ortak oldukları için veya münafıkların büyükleri oldukları için böyle söylenmiştir Diğerleri derece bakımından küçükleridir
قَالُوا إِنَّا مَعَكُمْ(Derler ki muhakkak biz sizinle birlikteyiz)
Ya ni dinde, inançta sizinle beraberiz Müminlerle karşılaştıkları vakit te söyledikleri söz tekidli olmayıp, kendi dostlarıyla buluşunca söyledikleri bu son sözü tekidli olarak getirdiler Zira onlar müminlerle konuşurken kendilerinde imanın yeni oluştuğunu iddia ettiler Kendi dostlarıyla, şeytanlarıyla buluşunca evvelki halleri ve itikadları üzere sabit kaldıklarına inandırmak için tekidli olarak kullandılar Zira dostları kendilerini inkar etmek durumunda olduk- larından onları inandırmak için tekidli söz kullanmaları gerekirdi
إِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِؤُونَ(Muhakkak biz onlarla alay edicileriz)
Bu cümle "muhakkak sizinle beraberiz" sözünü tekiddir Yani kendilerinin küfürde sabit olduklarını ifade ettiler Bu söz ile islamı redettiler, zıddı olan küfrü kendilerinde sabit ettiler Zira islam ile alay, onu hafife almak, küfrü kabul ve sabit kılmaktır Her kim islamı hakir görürse muhakkak küfre tazim etmiş olur (Bundan Allaha sığınırız ) Müminlere "bizde iman ettik" dedikleri için şeytanları tarafından sizin haliniz nedir, müminlere muvafakat ediyorsunuz diye azarlanınca, "Ancak biz onlarla alay edicileriz" diye cevap verdiler
İstihza: maskaralık ve hafife almaktır Aslı çabuk öldürmek manasında kullanılan hüzüv kelimesinden gelir Bir kişi aniden bulunduğu yerde ölünce, هَزَءَ فُلاَنٌ "falancı aniden öldü" denir
|