Gisã¨Le Durero Köseoğlu

Cannes'ın ışıltılı sahillerinde sürdürdüğü hayatının rotası ansızın Fatih'e sapan bir yazar Gisèle Durero Köseoğlu



İkinci soyisminden anlaşılacağı üzere bu yolculuğun sebebi aşk İstanbulu bir macera gibi yaşayan, bu şehre tutkuyla bağlanan, içindeki coşkuyu tutamayıp kitaplarca anlatan Gisle Durero, buralı olmayı çoğumuzdan iyi beceriyor
Nasıl oldu da burada yaşamaya başladınız?

Eşim yüzünden Türkiyeye geldim Eşim turizmciydi o zaman ve 25 sene evvel iş için Cannesa geldiğinde tanıştık Böylece hikyemiz başladı Sonra İstanbula gelmeye karar verdim O zamanlar ben Fransada yeni öğretmenlik yapmaya başlamıştım İstanbula gelince Saint Michel Lisesinde iş buldum ve yerleştim
çok cesur bir karar, zorlanmadınız mı buraya alışırken?

Biraz zorlandım ilk zamanlar Türkçe konuşmadığım için zorlandım özellikle Tabii benim geldiğim İstanbul, 83 yılının İstanbulu Türkiye ve Fransa arasında çok fark vardı o zaman Bugün bu fark kapandı Hayat çok farklıydı, ama bana çok ilginç geldi üstelik de ilk iki sene Fatihte oturdum Ama orada Türkiye hakkında, insanlar hakkında çok şey öğrendim Zaten ilk kitabım İstanbuldan Pencereler oradan çıktı çünkü fazla konuşmuyordum, hep dinliyordum o zamanlar
Gelmeden önce Fransada nasıl bir düzeniniz vardı?

Edebiyat okudum Nice üniversitesinde yüksek lisans yaptım Fransada öğretmen olmak için çok zor bir sınav vardır Ona girdim, kazandım Bir sene orada öğretmenlik yaptıktan sonra buraya gelip devam ettim Hl da devam ediyorum Geçen gün saydım burada, bugüne kadar 2500 öğrencim olmuş
Yazarlığınıza gelelim, herhalde ilham kaynağınız İstanbul

İstanbula yerleştikten sonra benim başlıca ilham kaynağım oldu İstanbul Yazıyordum zaten Türkiyeye gelmeden evvel Her zaman yazdım, çocukluğumdan beri Gençken şiir yazıyordum, hatta Fransada Cumhurbaşkanı Büyük ödülünü kazandım İstanbula geldikten sonra roman yazmak istedim Geldiğimde bir kültür şoku yaşadım ben Bu konuda yazmaya çok heves ettim İstanbuldan Pencerelerde anlattım ben de Bir villada, bir apartmanda yaşayan insanların hikyelerini yazdım İkinci kitapta aynı kahramanlara yenileri eklendi Baş kahraman Alicein annesi Türk, babası Fransız İki kültür ve iki dil arasında Bu bir İstanbul üçlemesi olacak Ben Fransızca yazıyorum kitaplarımı, sonra tercüme ediliyor
İstanbulun çok kültürlü yapısı kitaplarınıza da işlemiş Karakterlerden anlaşılıyor, Ermeni Avedis Amca, Musevi Hannah ve Moşe Amca…

İstanbulun en güzel tarafı kültürlerin beşiği olması En büyük zenginliği bu Sadece isimlerden belli, eskiden Bizanstı, Konstantinopolis, İstanbul, Dersaadet… Bu karışımı çok seviyorum
Mahperi Hatunun konusu ne?

Mahperi Hatun Alaaddin Keykubatın eşi Bu kitap için çok çalıştım, tam sekiz sene Tarih kitabı olduğu için şüpheye düştüm, tarihçiler beğenecek mi diye Sonra bir üniversiteden çağırdılar beni ve şu an Mahperi Hatun o üniversitede, Selçuklular dersinde yardımcı kitap olarak okutuluyor çok mutluyum
Sıradaki projeleriniz ne?

İstanbul üçlemesinin üçüncüsünü bitirmek üzereyim Tercümesi başladı Eylül ayında çıkacak Sonra Mahperi Hatunun ikinci bölümünü bitirmem lazım İkinci bölüm Gürcü Hatun Gürcü Hatun, Mahperi Hatunun gelini Başka bir kitap için de karalamalara başladım ama o daha tam oturmadı O İstanbul alfabesi gibi bir şey Ama sübjektif bir şey Adan Zye İstanbul gibi olacak ama daha araştırıyorum Denemeler olacak
Türkçe okuyor musunuz? Hangi yazarları takip ediyorsunuz?

Yaşar Kemal gibi büyük yazarları tercümeden okuyorum Latife Tekini çok seviyorum ömer Seyfettin, Orhan Pamuk, Nedim Gürsel… Onları takip ediyorum Ara sıra Türkçeyi deniyorum ama zorlanıyorum
İstanbulda boş bir gününüzde nasıl vakit geçirmeyi tercih ediyorsunuz?

Adalara gitmeyi seviyorum, Büyükadaya ya da Burgazadaya Boğazı çok seviyorum Rumelifeneri mesela Kışın müzelere, konserlere ve tiyatroya gitmeyi tercih ediyorum Yapılacak çok şey var İstanbulda
Güncel bir soru olacak, Türkiye-Fransız ilişkileri konusunda ne düşünüyorsunuz?

Politikayla ilgili çok konuşmak istemiyorum ama bence Türkiye, Avrupa Birliğine girmeli Mecburi değil ama girerse güzel olacak Umutluyum