Şengül Şirin
|
Cevap : Divan Edebiyatı
Türklerin Müslümanlığı kabul etmelerinden sonra islam medeniyetinin bilim, inanç ve kuralları etkisinde ortaya koydukları edebiyat türü, "İslamî Edebiyat, Yüksek Zümre Edebiyatı, Havas Edebiyatı, Saray Edebiyatı, Enderun Edebiyatı, Klasik Edebiyat, Eski Edebiyat" gibi adlarla da anılan bu edebiyat en yaygın ama eksik bir kullanımla Dîvân edebiyatı adıyla anılmış ve yaygınlaşmıştır Bunun nedeni şairlerin manzumelerini topladıkları eserlere Divan denilmesidir
Türklerin İslâm dinim kabul etmeleriyle, divan edebiyatı ürünleri vermeleri rasında uzun zaman geçmiştir Goktürkçe'den Oğuzca'ya ve nihayet Türkiye Türkçesi'ne geçiş XIII yy a dek sürmüştür Uygurca ise XI yy a kadar Hakâniye lehçesi adı altında birer Divân edebiyatı ürünü sayabileceğimiz Kutadgu Bilig ve Atabetül-Hakâyık'ı ortaya koymuştur Aynı dil XV yy ve sonrasında Çağatayca diye adlandırılmış ve Ali Şir Nevai'yi yetiştirmiştir Bu bakımdan Divân edebiyatının coğrafyası Osmanlılar ile sınırlı kalamayacağı gibi, dili de Osmanlıca ile sınırlandırılamaz Harezm, Hakani, Çağatay ve Azerî Türkçesi de Osmanlı Türkçesi kadar bu edebiyatta önemli rol oynar
Türklerin İslâm dinini kabul etmeleriyle toplum yapılarında köklü değişmeler olmuştu XIII yy a gelindiğinde ise sadece konak, medrese ve halk arasında değişik sanat ve edebiyat anlayışları kendini gösterdi Çağın genel çerçevesi içinde arapça, bilim dili; Farsça, kültür ve sanat dili olarak benimsenmişti Böylece Osmanlıca denilen bir karma dil ortaya çıktı ve arı Türkçeyi kullanan halk şâirleri yanında bir de Osmanlıca ile eserler veren avamlar sınıfı oluştu Bu sınıfın ortaya koyduğu edebiyat iki kola ayrılır Dindışı (Profane) ve Dinî-Tasavvufi Divân edebiyatı Dinî-Tasavvufi Divân edebiyatı her ne kadar Divân edebiyatının genel kurallarıma uygunluk gösteriyorsa da adından da anlaşılacağı gibi tasavvuf konularıyla ilgilidir
Divân edebiyatı bu aydınlar sınıfı tarafından XIII yy da Arap ve daha çok Fars edebiyatlarının estetik yapısı üzerine kurulmuştur Arapça ve Farsçanın medreselerde okutulması o devrin aydınlan diyebileceğimiz okuma-yazma bilen iran edebiyatı ve sanatını Türk dili ile yavaş yavaş bağdaştırmalarına yol açtı Oysa dilde bir bozulma başlamıştı Bunun başlıca nedenlerinden biri, hecelerin açık (kıta) veya kapalı (uzun) oluşunu esas alan aruz ölçüsüdür Türkçe'de uzun ünlü bulunmayışı aruz nedeniyle dilin yozlaşmasına ve Osmanlıcaya kaymasına neden oldu
Divân edebiyatı beyit bütünlüğüne dayanan bir edebiyattır Her ne kadar murabba, muhammes, vs bend bütünlüğü esasına dayalı bir çok nazım şekilleri kullanılmışsa da ev (beyt)e, kapı (mısra)dan girilir ve içindeki insan (mânâ)a ulaşılır Bu şiirde mânâ herşeydir Bir beyit çeşitli anlamlarla yüklü olabilir "Mânâsız bir şiir, içi olmayan badem gibidir (Nabi) " Bu edebiyatta mânânın daha önce söylenmemiş olmasına özen gösterilirdi Bu amaca erişmenin yolu kıvrak bir zekâya sahip olmak, dilin inceliklerini bilmek ve birçok şâiri okumuş olmaktan geçerdi Bir şâirin bütün birikimlerini edebî sanat denen süslerle de donatması şarttır Mânâ bir dilber ise, edebî sanatlar onun ziynet eşyasıdır Gerek dilber, gerekse süs malzemesi her şâir için aynıdır Mânâ denen dilberi alımlı ve değişik şekilde süslemek, bir yetenek ister Gerçek yenilik ise kimsenin aklına gelmeyen şeyi söylemek, gidilmemiş yolda gitmektir
Bu edebiyatın bir diğer özelliği kâfiye* üzerinde titizlikle durulmasıydı Tam ve zengin kâfiyenin dışına pek taşmayan şâirler redif*in geniş imkanlarından da azamî ölçüde faydalandılar Şâir, kelimeleri akıcı bir söyleyişe uygun gelecek şekilde seçmeli, onları bir kuyumcu titizliğiyle işlemelidir Üslûp ve edayı sağlamalı, ancak bu konuda kendinden önce yaşamış şairlerin yolundan ayrılmamalı, Divân edebiyatının çerçevesi dışına taşmamalıdır Anlamı zenginleştitrecek hikaye, latife, atasözü vs ile sanatlar yapmalı, akıcı vezinler ile estetik güzellikler ortaya koymalıdır
Divan edebiyatı her ne kadar İran edebiyatını örnek almışsa da kaynakları yalnızca İran şiiri ile sınırlandırılamaz Bu edebiyatın kültür birikimini oluşturan kaynakların başlıcaları şunlardır: 1 Şâirin inanç esaslarını oluşturan Kur'ân âyetleri ve hadîsler
2 Dinî ilimler Bunlar tefsîr (Kur'ân'ın yorumu), kelâm (Allah'ın birliğinden bahseden ilim), fıkıh (Dinin usul ve hükümlerini inceleyen ilim) gibi dinî bilgilerin yoğun olduğu dallardır
3 İslâm tarihi Meşhur olaylar anlatılır
4 Tasavvuf Şâirlerin şarap, mahbûb gibi kelimeleri tasavvufi manâlarını çağrıştıracak şekilde kullanmaları, söylediklerinden dolayı başlarının ağrımamasını sağlıyordu Dinî Tasavvufi Divân edebiyatı ise zaten tasavvufu konu edinmiştir
5 İran mitolojisi Firdevsî'nin Şehname adlı eseri
6 Peygamber ve evliya hikâyeleri Mucizeler ve kerametler,
7 Tarih, efsanevî olaylar ve kişiler Bunlar esatir denilen hayal gerçek karışımı olaylar ve kişilerdir
8 Çağın ilimleri (Kimya, simya, hikmet, hey'et felsefe, tıp, astronomi, musikî, beşeri ilimler vs )
9 Türk millî kültürü ve yerli malzeme (Günlük olaylar, gelenek ve görenekler vs )
10 Dil Terimler, deyimler atasözleri vs ile zenginleşen dil bu edebiyatın ana malzemesini oluşturur
Bütün bu araçlar kullanılarak bir sanat görünümü kazanan Divân edebiyatının bazı ortak kalıplan vardır Bu kalıpların dışına çıkılmaz Bunlann başında âşık maşuk aşk üçgeni gelir Bunlara bazan rakîp de eklenebilir Bu şiirde aşk esastır Gerek İlahî gerekse beşerî aşkı andıran platonik aşk hemen birçok beytin esasını oluşturur Yani Divân şairi daima âşıktır Sevilen ise her zaman vefasız ve cefakardır Üstelik âşığın rakipleri vardır Sevilen tek, seven yûzlercedir Sözkonusu olan aşk asla ilacı bulunmayan bir derttir Gerçi buna dert de denmez Çünkü Divân şâiri bu durumdan mutlu olur Bu derdin çaresi yine derdin kendisidir Dolayısıyla tabibin yapacağı birşey yoktur
Sevilen ay parçasıdır, zaman zaman güneştir Boyu Tûbâ ağacı, yahut servi, saçlan sünbül veya misktir Yanakları gül ya da lâleyi andırır Gözleri nergis gibi baygın bakar Kaşları yay, kirpikleri oktur Gamzesi kılıç veya hançer olup aşığın bağrına saplanır Dudakları hokka yahut mücevher kutusudur Dişler ise bu kutu içindeki incilerdir Yine dudak bir nokta kadar küçük, bazan hiç yoktur Bu dudak âb-ı hayât bağışlar Ondan bir kere içen bir daha ölmez; ama içebilen olmamıştır Çünkü o daima nazlanır Vâdeder, ama sözünde durmaz vs
Divân edebiyatında kelime çok önemlidir Her kelime tam anlamında ve yerli yerinde kullanılmalıdır Bazan kelimelerin ikinci üçüncü anlamları beyte uygun düşer Bu, tıpkı geometrik bir kompozisyondur Her şeyde aşırı sınırları zorlar Onun için bu edebiyatta büyük, en büyük; küçük ise en küçüktür Bunların ortası olamaz Bu bakımdan Divân şiiri, kahramanları daima birinci sınıf, zaman ve mekânı en uygun olan bir roman gibidir Bu edebiyatın iç güzelliğini de kelime oyunları ve edebî sanatlar oluşturur Manâyı beyitte yoğunlaştıran şair, bütün güzelliği yerine parça güzelliğine önem vermiştir Başka edebiyatların uzun uzun anlattıkları bir konuyu Divân şâiri bir beyte sığdırmayı gaye edinmiştir
Divân edebiyatı şiir ağırlıklı bir edebiyattır Ancak bu, düzyazı alanında eser verilmediğini göstermez Bu edebiyatta düz yazı, süslü ve yalın biçimlerde kendini gösterir Yüksek düzeydeki birkaç ilmî, felsefi, dinî, edebî eser ile mektup ve yazışmalarda süslü nesir hâkim ise de pek az yazar dışında bu tür yazılara fazla önem veren olmamıştır Çoğu tercüme ya da adapte olan düzyazı eserlerin büyük çoğunluğu öğretici, aydınlatıcı ve yol gösterici özelliklere sahiptir Din, ahlak, tasavvuf, terbiye, kültür, menkıbe, tıp, tabiat vs konulanndaki bu eserlerde dil, şiirde kullanılandan daha yalındır Arı bir üslupla kaleme alınanlarda cümleler kısa ve tabiîdir Noktalama işaretlerinin olmadığı bu nesirlerin birkaçı, fazla süslü ve sanatkârane ise de genelde halkın okuyup anlayabileceği bir dil yapısına sahiptirler Arapça ve Farsça ile de eserler kaleme alan sanatçı veya ilim adamları çok zaman orta nesir diyebileceğimiz bir dil ile didaktik eserler ve tarih kitaptan da yazmışlardır Divân edebiyatında şiir gibi düzyazı alanında hiçbir zaman kesin ve katı kurallara bağlı kalınmamıştır Ancak bu edebiyatta düzyazı asla şiir kadar da edebî sayılmamıştır
Divân edebiyatında düzyazı ile meydana geterilen ürünler aşağı yukan şunlardır: Tefsir, hadîs, kelâm, dinî konular, sürnâme, münşeat, pendnâme, nasihatnâme, tasavvuf, tarih, vekâyinâme, gazavatnâme, kısas-ı enbiyâ, maktel, menâkıpnâme, tezkire, seyahatname, sefâretnâme, ilmî eserler, ansiklopedik eserler, hikâyeler, tercüme vs yolla ortaya konulmuş çeşitli eserler Ancak bunlardan bir kısmı şiir şeklinde yazılmış olabilir Divân edebiyatındaki tür ve nazım şekillerinde büyük bir genişlik göze çarpar Bu edebiyatın türlerini şöyle sıralayabiliriz:
1 Divân Değişik nazım şekilleriyle kaleme alınan şiirler
2 Hamse Beş adet mesnevi
3 Münşeat Mektuplar ve örnek düzyazı metinleri
4 Tezkire Çeşitli sınıftan meşhur insanların biyografileri
5 Hilye Hz Peygamberin iç ve dış özellikleri
6 Mevlîd Hz Peygamberin doğumundan itibaren hayatının belli kesitleri
7 Siyer Hz Peygamberin hayatı ve savaşları
8 Sûrnâme Büyük düğün törenleri
9 Gazavatnâme Çeşitli kahramanların savaşları
10 Nasihatnâme Öğüt verici kitaplar
11 Şehrengîz Bir şehrin ve kişilerinin birçok yönden tanıtımı
12 Kırk Hadîs Kırk adet hadîsin anlam ve açıklanması
13 Tarih Tarih olayları
14 Seyahatname Gezi yazıları
Divân edebiyatındaki türler bu kadarla bitmez Müstakil kitap olmamakla birlikte divânlan dolduran şiirler de tür bakımından farklılık gösterirler Tevhîd (Allah'ın varlığı ve birliğini anlatır), münacaât (Tanrı'ya yakarış), na't (Peygambere övgü), medhiye (bir büyüğün övgüsü), fahriye (şairin övülmesi), hicviye (birini veya bir şeyi yerme), mersiye (ağıt), lugaz (şiir bilmece); muamma (kişi adlan bilmeceleri), tarih (ebced hesabıyla yıl belirtme) bunlardandır
Divan edebiyatında nazım şekilleri de oldukça çeşitlidir Nazım biriminin beyit oluşu, beyit sayısı ve kâfiyelenişine göre yeni nazım şekilleri ortaya koymuştur Bu şekiller ya beyit esasına (msl kasîde) veya bend esasına (msl musammatlar) dayalı olurlar Bu edebiyatın başlıca nazım şekillerini şöylece sıralayabiliriz:
1 Kasîde (3399 beyit)
2 Gazel (aşk, kadın, şarap konusunda 512 beyit)
3 Müstezâd (bir uzun bir kısa dizeli gazel)
4 Mesnevi (her beyit kendi arasında kafiyeli olmak üzere değişik uzunluktaki şiir)
5 Terkîb-i bend ve Tercî-i bend (7-10 beyitlik bendler)
6 Rubaî ve tuyuğ (4 dizeli kıta) Şarkı (bestelenmiş murabba)
8 Musammat (bendlerden oluşan, dize sayısı 3-10 arasında değişen ve ayrı adlar altında gösterilen şiirler) Bunlardan başka az kullanılan müfred (tek beyit) ile azade (tek dize) yi de burada söyleyebiliriz
XIII yy dan XIX yy a gelesiye dek geçen altı asır içinde Divân edebiyatını yaklaşık tarihler vererek devrelere ayırabiliriz:
1 Kuruluş devri: Türkçe kelimelerin daha çok kullanıldığı ve İran edebiyatı etkisinin yavaş yavaş kendini hissettirdiği dönem Fatih zamanına dek (1451) sürer
2 Geçiş devri: Dilin Osmanlıca özellikleri gösterdiği ve şâirlerin edebiyatta köklü değişiklikler yaptıkları dönem Yavuz zamanına dek (1512) sürer
3 Klasik devir: Divân edebiyatının yaklaşık bir asırlık ihtişam dönemi Ahmed I zamanına dek (1603) sürer
4 Sebk-i Hindî devri: Bir yandan klasik şiir devam ederken bir yandan da şiirimizde Sebk-i Hindî (Hind üslûbu) denilen bir akım kendini gösterir Hindistan'da Babürlü Türk-Hind hükümdarlarının saraylarında gelişerek ortaya çıkmış bir tür olan Sebk-i Hindî'de aşırı süs ve sanata, fikri gizlemeye, uzayıp giden tamlamalara ve ince hayallere önem verilmiştir Şeyh Galib'i dışta bırakırsak bu dönem Mehmed IV zamanına dek (1748) sürer
Divan şiiri başlangıcından sonuna dek yüzlerce şâir yetiştirmiştir Bu şâir ve yazarların en önemlilerinin adlannı yüzyıllar içerisinde şöyle sıralayabiliriz: 13 Yüzyıl Divan Edebiyatı: Anadolu'da Divân edebiyatı XIII yy da Ahmed Fakîh ve Hoca Dehhanî ile başlar Yüzyılın ikinci yansında ise Şeyyâd Hamza ve Sultan Veled vardır Ancak bu yüzyılı -eserlerini Türkçe yazmış olmasa da- Mevlanâ ve -küçük bir mesnevisi ile Divân şairi sayabileceğimiz- Yunus Emre doldurur
14 Yüzyıl Divan Edebiyatı: XIV yy da dinî-tasavvufî, tarihi, ahlakî ve hamasi eserler dikkati çeker Aşık Paşa, Gülşehri, Hoca Mesûd, Yusufi-Meddâh, Suli Fakîh, Şeyhoğlu Mustafa ve Mustafa Darir gibi isimler yanında da asnn en büyük şairi hiç şüphesiz Ahmedî'dir Azerî Türkçesi ile eserler veren Kadı Burhanedîn ile Seyyid Nesimî ise Divân edebiyatının Osmanlı sahası dışındaki güçlü temsilcileridir
15 Yüzyıl Divan Edebiyatı: XV yy da ilk isim Ahmed-i Dâî'dir Hemen arkasından bu çağın Şeyhü'ş-şuârası Şeyhi gelir Bir müddet sonra gelecek olan Ahmed Paşa ise yer yer Şeyhi'yi de aşacaktır Çağ içinde Necatî'nin yeri apayrıdır O, Türk şiirinde dil ve öz bakımından yeni bir merhaledir Diğer şairler içinde Avnî (Fatih), Adlî (II Beyazıd), Cem Sultan, Harimî (Şehzade Korkut), Hümamî, Cemalî, Nişanı, Meliki, Mihrî ve usta şair Mesihî sayılabilir Mesnevi sahasında ise Hamdullah Hamdî, Behiştî ve Revani vardır Tacizâde Cafer Çelebi hem şiirde hem de düzyazıda ustadır Düzyazı sahasında Sinan Paşa, Mercimek Ahmed, Ahmed Bican, Firdevsi-i Tavîl ve büyük tarihçi Aşıkpaşazade çağa damgalarını vururlar Çağatay sahasında ise Ali Şir Nevaî'nin güçlü şiiriyle karşılaşırız
16 Yüzyıl Divan Edebiyatı: XVI yy , Divân şiiri için bir ihtişam, bir gündoğumudur Başta Fuzulî ve Bakî şiirdeki şöhretleriyle kendi çağlarından taşmışlardır Düzyazılarıyla da önemli olan bu iki şair dışında geniş hayalleri olan Zatî, aşk ve rindliğin usta sözcüsü Hayalî, sade diliyle Nevi terkib-i bendiyle şöhrete erişen Ruhî bu yüzyılın usta şairleridir Mesnevide Fuzulî, Taşlıcalı Yahya, Lamiî ve Kara Fazlî vardır Emri, Figanî, Hayretî ve Hilye yazarı Hakani de önemli şairlerdendir Bu çağ, düzyazı sahasında bir çeşitlilik ve bolluk içindedir Sehî, Latifi, Aşık Çelebi, Hasan Çelebi, Beyani ve Ahdi, yazdıkları tezkireler ile; Lütfi Paşa, Hoca Sadettin, Gelibolulu Ali ve Kemalpaşazade tarihleriyle; Seydi Ali Reis ve Piri Reis denizcilikle ilgili eserleriyle; Feridun Bey de münşeatıyla Osmanlılarda düzyazının birdenbire genişlemesine yardımcı olmuşlardır
17 Yüzyıl Divan Edebiyatı: XVII yy Divân şiiri bir önceki yy 'ın sağlam temelleri üzerinde gelişir Usta kasideci Nefî, Hikmet şairi Nabî, samimî edalı Şeyhülislam Yahya ve Sebk-i Hindi'nin ilk temsilcileri Nailî ile Neşatî bu çağın usta şairleridir Diğer şairler arasında Bahaî, Fehîm, Sabit ve Nadiri ilk akla gelenlerdendir Nesir sahasında yalın ve süslü eserler yan yana yürür Bir tarafta Evliya Çelebi'nin Seyahatname'si karşısında ise Veysi'nin Siyer'i vardır Katip Çelebi'nin geniş ilmî eserleri ile Naîmâ ve Peçevi tarihleri, Koçi Bey'in de Risâle'si önemli çalışmalardır Nergisi ile Veysî'nin süslü düzyazıları çağa ayrı bir çeşni katmıştır Tezkire yazarları olarak da Riyazi, Güftî, Rızâ ve Faizi'nin adlarını anmamız gerekir
18 Yüzyıl Divan Edebiyatı: XVIII yy da Divân şiiri İran edebiyatından uzaklaşıp bir parça mahallîleşir İstanbul Türkçesinin büyük şairi Nedim, bütün Divân edebiyatı içinde dahi orijinal sayılır Şeyh Galib ise Sebk-i Hindî'nin en güçlü temsilcisidir Diğer şairler arasında Nazîm, Vehbî, Enderunlu Fazıl, Koca Ragıp Paşa, Sürurî, Fıtnat ve Haşmet sayılabilir Düzyazı sahasında tarihçiler Silahdarzâde ve Raşid; tezkireciler de Salim, Safayî, Ramiz, Esrar Dede'dir Değişik konularıyla Kani, İbrahim Müteferrika ve Giritli Aziz Efendi de dikkat çeken yazarlardandır
19 Yüzyıl Divan Edebiyatı: XIX yy , Divân edebiyatının batı tesirindeki Türk edebiyatı karşısında çökmeye yüz tuttuğu dönemdir Artık usta şair yok gibidir Ancak eskinin tekrarı olabilecek Enderunlu Vasıf, İzzet Molla, Akif Paşa, Şeyhülislam Arif Hikmet, Leskofçalı Galib, Yenişehirli Avnî, Osman Nevres ve Kazım Paşa bu edebiyatın son temsilcileridir Daha sonra yetişecek olan Şinasî, Ziya Paşa, Namık Kemal gibi şairler ise Divan edebiyatını çok iyi bilmekle beraber yıkılışına zemin hazırlayan ve yardımcı olan kişilerdir Bu çağın nesir sahasında Şanizâde Atâullah ile Mütercim Asım ve tarihçi Es'ad efendi ünlü isimlerdir, Tezkireci olarak da Şefkat, Fatin ve Mehmed Emin Bey sayılabilir
Sonuç olarak, kendine özgü bir sanat anlayışı, sınırlı bir duygu ve şiir dünyası, sanatlı bir dili, İslam dini ve Tasavvufa dayalı bir düşünce örgüsü bulunan bu şekilci, kuralcı ve idealist edebiyat; yüksek bir değer taşıması, yer yer saf ve güzel örnekler ortaya koymasıyla, duygu ve heyecanlarıyla, ifade güzelliği ve diliyle, beyit ve dize yapısıyla, yoğun sanat, gücü ve söyleşiyle, altı yy ı aşkın bir zaman Türk halkındaki sanat zevkinin en büyük bölümünü oluşturmuştur Kaynak: Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü / İskender Pala
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|