Prof. Dr. Sinsi
|
Değer Felsefesi - Dekartçılık
Değer Felsefesi
Felsefeyi bir değerler bilimi sayan görüş Alman metafizikçisi Wilhelm Windelband (1848-1915)'a göre felsefe bir değer felsefesidir Windelband'a göre tarihsel olaylar yasalaştırılamaz, ancak değerlendirilebilir
Bu değerlendirme de ancak insana göre olur Tarih felsefesinde daima insansal değerler söz konusudur Her yeniçağ, bir önceki çağın değerlerinden kurtulmak için yapılan bir mücadeledir, demek ki insansal yaşam sürekli bir değerler mücadelesi yaşamıdır İzleyicisi Heinrich Rickert (1863-1936) de Windelband'ın bu görüşüne katılmaktadır
Dekartçılık
Fransız düşünürü Descartes'ın felsefesi Fransız düşünürü Rene Descartes, düşünsel felsefenin büyük çapta aşamacılarından biridir Antikçağ Yunan şüpheciliğinden yüzyıllarca sonra şüpheciliği temel bir yöntem olarak kullanmış ve bunu analitik geometri adı verilen matematiksel bir kesinlikle uygulamaya çalışarak yepyeni doğru'lara varmayı denemiştir
Temel yöntemi şöyle özetlenebilir: Önce, bir ilke olarak, edinilmiş bütün bilgilerimden şüphe etmeliyim ve onları bir yana bırakarak ilk ve sağlam yeni bir düşünceden yola çıkmalıyım İnsanların bütün düşünceleri birbirine bağlıdır, birbirinden çıkar; bir düşünceyi doğuran ondan önce gerçekleşmiş başka bir düşüncedir Düşünceler bir neden-sonuç zinciri içinde sürüpgider (mekanizm) Öyleyse, sırayı titizlikle kovalarsam, doğru olmayan bir düşünceyi doğru sanmaktan sakınarak düşünce zincirinin arasına yanlış bir düşünce karıştırmazsam doğru olana ulaşabilirim Bu durumda benim için kesin olan tek şey şüphe etmektir, bütün bilgilerden şüphe etmek gerektiği benim için şüphesizdir Şüphe etmek, düşünmektir; düşünmekse var olmaktır Öyleyse, var olduğum da şüphesizdir Düşünüyorum, şu halde varım Şüphe edemeyeceğim ilk ve sağlam bilgim budur Şimdi, neden-sonuç zincirini titizlikle kovalayarak, bütün öteki bilgileri bu temelden çıkarabilirim
Görüldüğü gibi, Descartes'ın, kendinden sonraki idealist ve materyalist bütün düşünce kuşaklarını etkileyen kendine özgü bir çıkış noktası vardır; BEN Felsefeyi özne'den yola çıkarmak geleneğinin kurucusu Descartes'dır Bu gelenek, birbirlerinden farklı biçimlerde; Berkeley, Kant, Fichte, Hegel, Husseri, Brunschvig, John Stuart Mill, William James, Comte, Kirkegaard, Heidegger, Sartre, Camus'ye kadar idealist bir doğrultuda; Leroy, Cabanis, La Mettrie, Diderot'ya kadar materyalist bir doğrultuda gelişmiştir Bir bakıma antikçağ Yunan felsefesinin ünlü bilgicisi Protagoras da, "İnsan her şeyin ölçüsüdür" demekle ben' den yola çıkmaktadır Ama Protagoras'ın ben'i duyan ben, Descartes’in ben'iyse düşünen ben'dir
Descartes’in, kendinden sonraki kuşakları etkileyen ve uyaran ikinci yeniliği özdek'le özdek olmayan'ı kesinlikle birbirinden ayırmasıdır Descartes felsefesinin, idealist ve materyalist, her iki doğrultuya imkan veren niteliği de bu kesin ayırmadır (düalizm) Anaksagoras'dan, Platon'dan Descartes'a kadar sürüpgelen bütün ikicilikler temelde bircidirler; örneğin, Anaksagoras'ın nus'u aslında pek özel yapılı, ince bir özdektir Platon'a göre gerçek olan tek şey idea'dır Descartes'a göreyse, gerçek olan iki şey vardır: Ruh ve beden Descartes'ın kendine özgü bir kesinlikle saptadığı bu ayrıtürdenlik, metafizikle fiziğin (teleolojik felsefeyle doğa felsefesinin) alanlarını kesin olarak ayırmıştır
Descartes, fiziğinde, özdeğin kendiliğinden yaratıcı gücünü görmüş ve mekanik devimi onun yaşamsal eylemi olarak düşünmüştü Fizik anlayışını, metafizik anlayışından kesinlikle ayırmıştı Fizik anlayışının içinde özdek tek töz, varlığın ve bilginin biricik nedenidir Fransız mekanikçi özdekçiliği onun fizik anlayışına bağlanır İzdaşları, meslek gereği, metafizik karşıtı, eşdeyişle fizikçi oldular" Toplumsal yaşamda gittikçe önem kazanmaya başlayan makineleşme, Descartes için, uyarıcı bir çeşit kesinliği ve değişmezliği dilegetirmektedir
Bozuk olmayan makine, daima, belli nedenlerle devinerek belli sonuçları vermektedir Öyleyse, Tanrılık düşünceyi de içine alan evren, bir makine düzeni olmalıdır Descartes'a göre her düzen bir makine düzeni, her devim de bir mekanik devimdir Öyleyse devim, yerkaplama ve yerdeğiştirme'den ibarettir Yerkaplama, özdeğin temel niteliğidir; yerkaplamayan özdek olamaz Bu yer'siz özdek olmak demektir, öyleyse özdeksiz de yer olamaz Bundan zorunlu olarak şu sonuç çıkar ki, evrende özdeksiz yer —eşdeyişle boşluk ve yersiz özdek— eşdeyişle atom yoktur Öyleyse evren özdekle doludur ve devim özdeğin kendiliğinden yaratıcı gücüdür Bu zorunlu sonuç da, katıksız bir özdekçilik anlayışıdır Nitekim Fransız özdekçileri bu kartezyen temele dayanarak gelişmişlerdir
Descartes'a göre yerkaplama'nın üç niteliği vardır: Bölünebilirlik, biçimlcnebilirlik, devinebilirlik Görüldüğü gibi, bölünebilirlik ve biçimlenebilirlik bir devim işidir Bölünebilirlik bir ayrılma devimi, biçimlenebilirlik de bir ayrılma ve birleşme devimidir; öyleyse yerkaplama'nın (özdek) tüm ve temel niteliği devim'dir Evrende atom (bölünemez) yoktur demek, özdeğin sonsuzca bölünebilirliğini söylemektir ki Descartes burada da çağdaş fiziğe uç vermektedir Bundan başka Descartes, insanbilimde, özdekle ruhun bütün parçalarıyla birleşmiş olduklarını da kabul etmektedir (Descartes, Traite des Passions)
Çağdaşı Leroy, haklı olarak, onu, asıl düşüncelerini gizlemekle suçlamış; Descartes de bu suçlamaya karşı isteksizce direnmiştir Bütün bunlara rağmen Descartes'ın usçu ve idealist bir temele dayandığı gerçektir Çünkü bütün ger çeklerden şüphelendiği halde usundan şüphelenmemiş ve bütün gerçekleri yeniden usuyla kurmaya çalışmıştır
|