|  | Turgut Özal |  | 
|  08-23-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Turgut ÖzalGÖREV SÜRESi: 9 KASIM 1989 - 17 NİSAN 1993 1927 yılında Malatya'da doğdu  1950 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi'nden Elektrik Mühendisi olarak mezun oldu  1952 yılında A  B  D'ne giderek ekonomi tahsili gördü  Türkiye'ye döndükten sonra Elektrik İşleri Etüd İdaresi Genel Müdür Yardımcısı oldu ve Türkiye'nin elektrifikasyonu ile ilgili projelerde çalıştı   1961-62 yılları arasında askerlik hizmetini Milli Savunma Bakanlığı Bilimsel Danışma Kurulu üyesi olarak ifa etti ve Devlet Planlama Teşkilatı'nın kurulmasına katkıda bulundu  Bu sırada, Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde ders de verdi  Bir süre Başbakanlık Teknik Uzmanlar Kurulu Üyesi olarak çalıştı ve 1967-71 yılları arasında da Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı görevini yürüttü  Ekonomik Koordinasyon Kurulu, Para ve Kredi Kurulu, RCD Koordinasyon Kurulu ve AET Koordinasyon Kurulu başkanlıklarında bulundu  1971-1973 tarihleri arasında Dünya Bankası'nda danışman olarak çalıştı  Türkiye'ye döndükten sonra çeşitli sınai kuruluşlarda çalıştı ve 1979 yılı sonlarına doğru Başbakanlık Müsteşarı olarak atandı  Aynı dönemde Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı görevini de vekaleten yürüttü  12 Eylül 1980 müdahalesinden sonra kurulan hükûmete ekonomik işlerden sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak atandı  1982 yılında bu görevinden istifa etti  1983 yılında Anavatan Partisi'ni kurdu ve aynı yıl yapılan genel seçimlerde partisinin başarılı olması üzerine hükûmeti kurmakla görevlendirildi ve böylece Türkiye'nin 19  Başbakanı oldu  1987 yılında yapılan seçimler sonrasında tekrar hükûmet kurdu ve başbakan olarak görev yaptı  31 Ekim 1989'da TBMM tarafından Türkiye Cumhuriyeti'nin 8  Cumhurbaşkanı olarak seçildi ve 9 Kasım 1989 tarihinde bu görevine başladı  17 Nisan 1993 tarihinde geçirdiği bir rahatsızlık sebebiyle görevi sırasında vefat etti  HAKKINDA YAZILANLAR Turgut Özal 1983-1993 Fatih Emin Risale Yayınları Özal Hikayesi Hasan Cemal Doğan Yayıcılık ?Kimdir Turgut Özal? İnsan olarak, siyaset adamı olarak    Kişiliği nasıl oluşmuştur? Ya beslendiği kültürel ortam? Bu dünyaya ve öbür dünyaya bakışı    Kendisinde, ailesinde, partisinde yaşayageldiği Doğu-Batı ikilemi nedir? Vefalı bir insan mı? Kindar mı? İnatçı mı? Politikadaki güvenilirliği ve inandırıcılığı    Özal ve ABD    Özal ve asker    Özal ve hanedan    Ekonomide ve demokraside modeli    12 Eylül'ün siyasal ortamında geçerli "haksız rekabet"le 1983'te iktidara tırmanışı    1989'daki inişi    Bu süreci çok yakından izledi Hasan Cemal  Altı yılda yükseliş ve düşüş: tarihsel süreç içinde, ancak bir an sayılabilir bu  Hasan Cemal bu anı fotoğrafladı ve ortaya Özal Hikayesi çıktı  Özgün bir yapıttır Özal Hikayesi; eksiğiyle fazlasıyla Özal'ın kendisidir  Çekilen fotoğraf, tarihi yakalamaya dönük bir çaba sayılabilir  Tarihi yaşarken yakalamak    Evet, belki de olanaksız  Ama bir gazeteci vazgeçemez bundan  Akıp giden zamanın gelecekteki öyküsünü bugünden ele geçirmeye çalışır  Çünkü her şeyden önce çağının tanığı olmak ister  Onun için sürekli kıpır kıpırdır gazeteci  Suyun yüzüne vuranla yetinmez  Sahnenin arkasındakini sergilemeye çalışır çoğu kez  Turgut Özal da sahnede yıllarca kaldı    İşte böyle bir çabanın ürünüdür Özal Hikayesi    ? Özal'ın Misyonu Meşhurların Hatıraları ve Değerlendirmeleriyle Osman Özsoy Türdav Yayınları ?Siyasetçilerimiz Özal'ın vizyonuna sahip olma yarışında  Partilerimiz, Özal'ın misyonunu en iyi biz temsil ediyoruz iddiasında  Vefatının üzerinden yıllar geçmesine rağmen, sağlığında olduğu kadar ölümünden sonra da ülke gündemini meşgul eden isimlerin başında geliyor Turgut Özal      Ve Özal tartışılıyor  Yaşadığı dönemde vizyonu, ölümünden sonra misyonu tartışılan Turgut Özal"ı anlatan kapsamlı bir eserle karşı karşıyasınız  Eserin, Özal'ın vizyonuna sahip olmak isteyenlerle, misyonunu temsil etmek isteyenlere faydalı olacağı kanaatindeyiz  Şimdi söz, okuyucunun    ? Turgut Özal'ın Anıları Mehmet Barlas Birey Yayıncılık / Yakın Tarih - Anı Dizisi Elinizdeki kitapta, ülkemizin en yetkin gazetecilerinden Mehmet Barlas'ın Cumhuriyet döneminin en çok tartışılan, en vizyoner liderlerinden rahmetli Turgut Özal'la hayatının son yıllarında gerçekleştirdiği röportajlar yer alıyor  Kitapta Özal, ülkemizin dünü, bugünü ve geleceğine ilişkin hala geçerliliğini ve önemini koruyan görüşler dile getiriyor  Yayınevimiz, ülkemizin ve dünyanın devasa sorunlarla, açmazlarla ve belirsizliklerle karşı karşıya kaldığı bir zaman diliminde Özal'ın Anıları'nı yayımlayarak siyaset ve ekonomi dünyamıza anlamlı bir katkıda bulunuyor  Barlas'ın kitabı, yabancı kaynaklarda Özal hakkında en fazla referans olarak başvurulan kitaplardan biri  Özal'lı Yıllar 1983-1987 Yavuz Donat Bilgi Yayınevi / Yavuz Donat'ın Vitrininden Dizisi "Özal'lı Yıllar", Yavuz Donat'ın Vitrin'inden dizisinin son kitabı  Donat, "Sandıktan İhtilale", "Buyruklu Demokrasi" ve "Özal'lı Yıllar" adlı bu üç kitapla, 1977'den, 1987 Eylülü başına değin ülkemizin siyasal görüntüsünü , yine 1987 notlarıyla renklendirerek çiziyor   -Rauf Tamer (Tercüman, 5  4  1987)- 24 Ocak Yargılanıyor (İcraatın Dışından) 24 Ocağın Ekonomi Politiği Faik Y  Başbuğ Tekin Yayınevi İşte "24 Ocak" pastasından acı bir ziyafet  Ortadirek adlandırmalı müşteriler çokluğunda, tadsız düşündürücü ve sanki hep ağıt dolu    Bu yönlü ağırlıklarıyla, yazılanlar, izleyicileri çok ilginç bir senaryo kurgusunda, zengin Başbakan masalarından yoksullara bakımyurdu'na, piyango milyarderliği umudundan fahişeliğin ekonomik diyalektiğine taşıyacak içerikte  Konular, uzun bir dönemi içeren anı-günlük yaklaşımıyla izlenmeye çalışılmıştır  Bunun için de, özellikle "ihtilalin" ya da yerleşik deyimiyle "Kurtuluş Harekatının" bereketlendirdiği topraklarda, 24 Ocak ve mimarlarının icraatı yansız bir şekilde ele alınmış ve bu açıdan sistem bütünlüğü, kendi mantığı içinde özenle korunmak istenmiştir   YORUM Davut Bey ve Turgut Bey Hilmi Yavuz Zaman 27 Nisan 2001 Batılılaşma ya da Modernleşme girişimleri, Osmanlı entelektüellerini, Aydınlanma sonrasında Avrupa siyasal düşüncesiyle ilişki kurmaya götürmüştür; ama buna benzer bir ilişki Avrupa iktisat düşüncesiyle kurulamamıştır   Geçen haftaki yazımda da belirtmiştim: Prof  Ahmet Güner Sayar, bırakınız Yeni Osmanlılar'ı Jön Türkler'in bile 'ne teorik iktisattan anladıklarını, ne de bizatihi iktisadi süreci anlayabildiklerini' öne sürmenin mümkün olmadığını bildirir; Adam Smith ve Ricardo'nun iktisadi fikirlerinin 'Yeni Osmanlıların teorik esaslarına kaynaklık ettiğini' öne süren Bernard Lewis'in bu iddiasının bir 'fanteziden öteye geçmediğini vurgular   Namık Kemal'in, Montesquieu ve J  J  Rousseau'nun siyasal teorilerinden etkilendiğini biliyoruz elbet; ?bizzat Namık Kemal'in yazıları bu etkilenmeye tanıklık ediyor çünkü! Gelgelelim, Adam Smith ve Ricardo'nun iktisat teorilerinin Yeni Osmanlılar'ın iktisadi görüşlerine kaynaklık ettiği iddiasının dayanağı nedir? Ve bu iddia, niçin 'bir fanteziden öteye' geçememektedir? Prof  Dr  Şerif Mardin, 'Türkiye'de İktisadi Düşüncenin Gelişmesi' adlı kapsamlı makalesinde, 1838'de İngiltere ile Osmanlı Devleti arasında imzalanan Baltalimanı anlaşmasının 'bütün hazırlık safhalarında ehemmiyetli bir rol' oynayan İngiliz Sefareti Başkatibi David Urquhart'tan söz ediyor  Prof  Mardin'in deyişiyle, 'Adam Smith'ten daha Adam Smith'çi' olan Urquhart, 'Adam Smith'in kaldırılmasını tavsiye ettiği devlet müdahalelerinden Türkiye'de hiçbirinin bulunmadığına ve binaenaleyh Türkiye'nin serbest ticaret için ideal bir ülke olduğuna' inanmaktaydı  Urquhart, bu düşüncelerini 1833'te yayımladığı 'Turkey and Its Ressources' adlı kitabında açıklamıştır  O yıllarda, yine İngiliz sefaretinde katip olarak görev yapan (Sir) Henry Layard'ın Autobiography and Letters'te yazdıklarına bakılırsa, Ahmet Vefik Efendi (Paşa) ile, 'Adam Smith ve Ricardo'nun eserlerindeki politik ekonomi konuları üzerinde' tartıştıkları anlaşılıyor  Urquhart üzerine kuşatıcı bir çalışma yapmış olan Prof  Taner Timur da, 'Osmanlı Çalışmaları'nda, onun İngiliz politikasında 'Rus tarafdarları'na karşı, 'Osmanlı tarafdarları'nı temsil ettiğini yazmıştır  Urquhart'a göre 'Osmanlı düzeni en geniş ölçüde özgür ticarete ve özgür sanayie dayanmakta, bu durum da yerel idarenin son derece özerk ve gelişmiş olmasına yol açmaktadır  Türkler, 'çürümüş Bizans aristokrasisinin', 'kalabalık ve zalim ruhban sınıfının', 'hor görülmeye layık hükümetinin haksız kanunlarının' ve özellikle de tekelleri işle 'mali idaresinin ve tahsildarlar ordusunun' tam anlamıyla ezdiği halka rahat bir nefes aldırmışlardır  Timur'un belirttiğine göre David Urquhart (Osmanlıların verdikleri adla, 'Davut Bey'!), Osmanlı Devleti'nde yerel idarelerin özerkliğinin, 'kökeni İslam hukukuna dayanan vergi sistemi sayesinde' gerçekleştiğini düşünmektedir: 'Gerçekten de Türkler dolaylı vergileri toptan reddederek ve mali sistemleri basit ve dolaysız bir vergi sistemine dayandırarak, ticaretin ve sanayinin son derece gelişmesine elverişli bir zemin hazırlamışlardır  Doğrudan vergiler, yerel idareleri geliştirmiş ve bu durum Müslüman olmayan reayanın da kendi kurumlarını korumalarına ve hatta, Avrupa'da sanılanın aksine, geliştirmelerine yol açmıştır  ' Urquhart, Osmanlı sistemi analiz edilirken iki tip 'merkeziyetçilik'in birbirine karıştırılmaması gerektiğini hatırlatarak, Osmanlı'da siyasal merkeziyetçilikten söz edilebileceğini, ama idari merkeziyetçiliğin bulunmadığı görüşündedir  (Şerif Mardin, Urquhart'ın özellikle Rumeli'deki vergi sistemini yakından incelediğini ve bu vergilerin 'beledi teşekküller olan ayanlar tarafından tayini ve toplanması'nın Urquhart'ı çok etkilediğini bildirmektedir  ) Kısaca Urquhart, Osmanlı iktisadi yapısının liberal bir iktisat konsepti bağlamında örgütlendiğini, devlet müdahalesinin (zannedilenin aksine) asgari düzeyde olduğu kanısındadır  Taner Timur da, Osmanlı toplumunda yerel yönetimlerin özerk konumuna yaptığı vurgu dolayısıyla Urquhart'ın fikirlerinin günümüzde moda olan 'Osmanlı'da sivil toplum yok!' iddialarına uzak düştüğünü söylüyor  Osmanlı 'sivil toplum'unu, Urquhart'ın 'Türk ilkeleri' adını verdiği ilkelere dayandırabiliriz: Pazar ve ticaret özgürlüğü, sultanın keyfî vergi koyamaması, yerel geleneklere saygı, dini kurumların özerkliğini koruma, gayrimüslimlerin inanç özgürlüklerinin teminat altında bulunması    Bu durum, Prof  Timur'un haklı olarak belirttiği gibi, Osmanlı'nın 'modernist' potansiyelini gösterir  Urquhart'ın 'Yeni Osmanlılar'la olan ilişkisi, özellikle 'sarıklı ihtilalci' Ali Suavi'de görülür  Hüseyin Çelik, 'Ali Suavi ve Dönemi'nde, 'Suavi, Urquhart'ta adeta kendisini bulmuştur' der  'Çünkü o, Urquhart'ın söylediklerini, küçük nüanslar dışında bir ömür boyu söylemiş adam'dır  Çelik şunları yazıyor: 'Suavi de Urquhart gibi, İslam'ın Hıristiyanlık'tan farklı olarak, bütün çağların ihtiyacına en modern şekilde cevap verecek bir din olduğuna inanıyordu  ' Nitekim Urquhart'ın Sultan Abdülaziz'e gönderdiği bir mektupta, Osmanlıların 'ancak ve ancak, geçmişte olduğu gibi Kur'an?ı Kerim'in hükümlerine tam uyarak yaşayabileceğini' bildirdiği de biliniyor  David Urquhart ya da Davut Bey, Adam Smith'ten daha adam Smith'çi olduğu kadar, Osmanlı'dan daha Osmanlıcı olarak yadırganmış, hatta bizzat İngiliz hükümeti ve elbette Dışişleri Bakanı Lord Palmerston tarafından dışlanmıştır  Urquhart, İngiltere'nin Osmanlı ile olan ticari ilişkilerini geliştirmesi için çalışıyordu; ?Lord Palmerston ise, Rusya ile! Ama maalesef, Ali Suavi dışında Yeni Osmanlılar'ın Davut Bey'i ciddiye aldıklarına dair bir tanıklık yoktur  İngilizler de ciddiye almamışlardır Urquhart'ı    Kimilerine göre 'acayip', 'egzantrik' ve 'megolaman'dır, kimilerine göreyse 'yarı deli!' Prof  Mardin bile, 'Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu'nda Urquhart'ın hissi egzotizmi'nden söz etmekten kendini alamamıştır  Dolayısıyla, Adam Smith ve Ricardo'nun görüşlerinin Urquhart gibi 'acayip' biri aracılığıyla dolaşıma sokulmasının Osmanlı entelijansiyası tarafından 'fantezi' olarak kabul edilmesine şaşmamak gerekir    Davut Bey'in Osmanlı toplumunun modernist potansiyeline ilişkin değerlendirmelerinin Yeni Osmanlılar'ın ya da Jön Türkler'in fikirleri üzerinde etkin olmayışını anlamak mümkün de, bu düşüncelerin belli ölçekte değerlendirilebilmeleri için Turgut Bey'in iktidara gelmesini beklemek? İşte bunu anlamak mümkün değil! Hem siyasi hem de iktisadi anlamda gerçek 'Modernleşme' ya da 'Batılılaşma', bütün sancıları, problemleri ve elbette hatalarıyla, Osmanlı'nın modernist potansiyelinin farkında olan Turgut Bey'le başlamıştır çünkü     | 
|   | 
|  | 
|  |