Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
eşref, ressam, üren

Eşref Üren - Ressam

Eski 08-23-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Eşref Üren - Ressam




Eşref Üren - Ressam

Abdülhamit II'nin yakın dostu ve Ga­latasaray bölgesi muhafızı Fehim Pa­şa'nın oğlu olan Eşref Üren önce doğ­duğu yerde mahalle mektebine devam etti, bir ara Galatasaray'da okudu, "Frere"lere yazıldı Babası Bursa'ya sürgüne gönderilince, öğrenimini ora­da Tarım Okulu'nda sürdürdü Meş­rutiyetle birlikte aile dağılınca, geçim zorluklarıyla karşılaştı Öğrenciyken 1916'da teğmen rütbesiyle orduya ka­tıldı Mütareke'den kısa bir süre ön­ce Çanakkale'ye gönderildi İki yıl son­ra terhis olunca, Halkalı Ziraat Mektebi'nde sütçülük kursunu tamamladı Ama bu mesleğe bir türlü ısınamamıştı Bursa Tarım Okulu'nda okurken, bir gün İbrahim Çallı'yı açık havada Yeşil Türbe'nin resmini yaparken iz­lemiş ve o gün ressam olmaya karar vermişti Resim, sanatına küçük yaş­lardan beri ilgi duymaktaydı O za­manlar Sağlık Müzesi'nin bir köşesin­de eğitim yapan Sanayi-î Nefise Mek-tebi'ne (Güzel Sanatlar Akademisi) ko­nuk öğrenci olarak kaydını yaptırdı Hikmet Onat'ın yanında atölye çalış­malarına katıldı Okul dışında Muaz­zez Bey adlı bir öğretmenden özel dersler aldı Bir ara Feyhaman Du­ranın atölyesine devam etti 1925'te Galatasaray'da düzenlenmekte olan geleneksel sergiye ilk kez katıldı Af­gan kralının, bir tablosunu satın alma­sı üzerine, 1928 de kendi olanaklarıyla Parise’e gitti Kişiliğini buluncaya kadar etkisinde kaldığı Andre Lhote' un yanında bir süre çalıştı Dönüşün­de Erzurum ve Sivas Öğretmen Okul­larında resim öğretmeni olarak görev yaptı D Grubu'na, 1943'te düzenle­nen dokuzuncu sergi nedeniyle katıl­dı 1938'de ikinci kez kendi hesabına gittiği Paris'te Othon Friesz atölyesin­de çalıştı Savaş çıkınca yurda dön­mek zorunda kaldı Sürekli olarak ya­şayacağı Ankara'ya yerleşti On dört tablosuyla katıldığı 1942'deki 4 Dev­let Sergisi'nde üçüncülük, 1945'te ikincilik, 1964'teki 25 sergideyse Pa­ris 'ten Pont Marie adlı tablosuyla bi­rincilik ödülünü kazandı 1939'da yurt gezileri programı çerçevesinde Yozgat ve Kayseri'ye gönderildi 10Mayıs 1947'de ilk kişisel sergisini, An­kara'da Halkevi'ne bağlı küçük bir ga­leride açtı Bir yıl sonra Ahmet Çanakçılı Ödülü'nü kazandı Ankara'da sürdürdüğü öğretmenlik mesleğinden 1955'te emekliye ayrıldı 1962'de iki yıl kalacağı Paris'e üçüncü kez, gene kendi hesabına gitti 1987'de Ankara' daki Doğuş Galerisi'nde bütün dönem­lerini içeren geniş bir sergisi düzen­lendi Bu sergiyi, 1970'ten sonra An­kara ve İstanbul'da açtığı başka ser­giler izledi

1981'de Atatürk Sanat Armağanı'nı kazandı Ayrıca Devlet Sanatçılığı Onur Belgesi aldı İlk dönem çalışma­larını da kapsayan 50'nin üstündeki tablolarını, Türkiye İş Bankası'na ar­mağan etti (aynı koleksiyonda, eşi res­sam Melâhat Üren'in [1918-1969] de resimleri bulunmaktadır) Geri kalan tablolarının önemli bir bölümü, resmi ve özel koleksiyonlardadır

SANATI

Eşref Üren sanat anlayışını, bir yer­de şöyle dile getirmişti: "Resim anla­yışını kısaca Lhote'un öğrettiğinden hareketle, doğayı sanatçıya özgü du­yarlı değişikliklerle yansıtmaya daya­nır" Ne var ki Lhote tekniğini anım­satan kübist dönemi, daha çok 1928-1940 yılları arasındadır Eşref Üren 1940'lardan sonra, bu tekniği büyük ölçüde yumuşatmış, birçok kay­nakta yanlış olarak izlenimci diye ad­landırılan kendine özgü sanat anlayışına ulaşmış ve yaşamının sonuna ka­dar bu anlayışa içtenlikle bağlı kal­mıştır Onun alışılmış disiplinlere uy­mayan akademik eğitimi, kısa bir sü­re sonra kendi yolunu saptamakta et­kili olmuş ve daha çok, kendi kendini yetiştiren sanatçılarda görülebilecek içten, yapmacıksız, özverili ve duyarlı bir peyzajcılıkta karar kılmıştır Ge­nellikle peyzaj ve natürmort türlerine yakınlık duymuş, doğada gördüğü ve algıladığı gerçeklikleri tablolarına ra­hat ve zorlamasız bir uyumla yansıt­mış, zaman zaman da portre türüne yönelmiştir Ondaki renkçilik, doku tadını ön planda tutar Yeşilin değişik tonları, griler, sarı ve maviler, genel­likle ağır basar Toprak vazolar içine yerleştirilmiş, gelişigüzel görünüşlü kır çiçekleri, gösterişsiz oda içleri, so­kak araları, parklar, bulvarlar, kar al­tındaki evler, güneş alımda oynayan çocuklar, yollarda gezinen insanlar, sayfiye yerleri, ıssız kıyılar, Eşref Üren'i ilgilendiren başlıca konular arasındadır

Denebilir ki, resimlerinde bü­tünüyle, Ankara peyzajına yö­nelmiş, birçok ressama ilginç görünmeyecek konuları, büyük bir sanatçı tutkusu ye sevecenliği içinde ele al­mıştır İzlenimciliğin formüllerine bağlı kalmak yerine, gönlünün ve be­ğenisinin sesine kulak vermiş, özgür ve bağımsız bir sanatçı eğilimiyle ça­lışmayı tercih etmiştir Onun bu tutu­mu, izlenimcilerden çok, Batı'da Bonnard ve arkadaşlarının öncülüğünü yaptığı içtenci eğilimleri akla getirir Bu yönüyle, Türkiye'de geç dönem izlenimci akımın temsilciliğini yapmış olan 1910 kuşağından ve onları izle­yenlerden ayrılır Gruplara girmiş ol­makla birlikte, çağdaş resmimizdeki kadrocu hareketlerden ayrı bir tutum izlemiş olduğu için, özgün kökenli an­layışların öncüleri arasında, ayrıca­lıklı bir yere sahip sanatçılarımızdan biridir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.