08-23-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Eyüp Sultan’İn Kardeşi Bitlis’Te Yatıyor
Eyüp Sultan’ın kardeşi Bitlis’te yatıyor
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 8 Ağustos 2009 günü yaptığı Bitlis-Ahlat gezisi, maalesef “Kürt açılımı” ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin başlattığı “Norşin/Güroymak tartışması”nın gölgesinde kaldı Halbuki gezinin amaçlarından birisi, Ahlat’ın Cumhurbaşkanı’nın himayesinde ortak bir kültürel değer olarak tanınması ve turizme kazandırılmasıydı
Cumartesi sabahı Cumhurbaşkanlığının özel uçağı Muş havaalanına yumuşak bir iniş yaparken, Doğu’nun zengin kapılarından birini de çalmış oluyorduk Bundan sonrası kadın, erkek ve çocuk demeden yol kenarlarına dizilen halkın, Sayın Gül’e sevgi gösterileri ve sık sık yolunu kesip sevgi ve dileklerini iletmeleriyle yer yer bir zafer alayına dönüşecekti Nitekim en yoğun yol boyu karşılamalarından birisi, ismi 1987 yılında Güroymak yapılan Norşin’de gerçekleşti Devlet Bahçeli kızsa da şu soruları sormak zorundayız: Neden Güroymak da başka bir isim değil? Bu ismin ilçenin özellikleriyle ne alakası var? Hangi dahi bürokratın uydurmasıdır bu abes isimler? Binlerce yıllık Harran’a da Altınbaşak demişlerdi! Evliyalar diyarı Tillo’nun yeni ismi ise Aydınlar! Kim kullanıyor bu ucube isimleri Allah aşkına? Halk değil elbette, postacılar… Bir de resmi yazışmalarda devlet görevlileri, zorlansalar da bu isimleri kullanmak zorundalar Peki neyi hallettik isimleri değiştirince? Daha mı ‘Türk’ oldu insanlar? Yoo Hatta “Dodurga” gibi bazı özbeöz Türkçe kelimeleri yabancı zannettiği için değiştiren işgüzarları bile görmedik mi yakın tarihte? Yüzlerce, belki binlerce yıllık kökleşmiş yer isimlerini değiştirmenin, masa başında oturan ve birkaç yıl içinde orayı terk edecek bir bürokratın vereceği karara bağlı olması kadar pek az saçma şey görülmüş olmalıdır
Bitlis’e indiğimizde şehrin 93 kurtuluş yıldönümü kutlamaları vardı Demek ki, diyoruz, bütün şehirlerimiz Kurtuluş Savaşı’nda kurtulmamış 1916’da, yani henüz Osmanlı döneminde kurtulan bir ildeyiz Doğu’nun takvimi bizi şimdiden şaşırtmaya başladı bile Bakalım ardından neler gelecek? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kutlamalarda Bitlis’e tesadüfen değil, özel olarak gittiğini belirtmesi, yaptığı kardeşlik ve eşitlik vurgusu son derece önemliydi Elbette geziyi, “Kürt açılımı”nın bir parçası olarak da değerlendirmek mümkün ve zaten biraz da öyle Lakin Gül’ün bölgenin kültürel zenginliklerinden birisinin “Kürt kültürü” olduğunu söylemesi ve Kürtçenin Shakespeare’i diyebileceğimiz Ahmed-i Hani’nin “Mem u Zîn” adlı eserinin öneminden söz etmesi, açılımın devletin zirvesinde sadece siyasî değil, aynı zamanda kültürel yankılar bulduğunu da gösteriyordu Gökmeydanı Camisi’nin, İhlasiye Medresesi’nin asırları aşan manevî rüzgârını not defterimize geçirmeye çalışırken, kendimi Alemdar Camii’nin bahçesinde buluyorum Burada yapılan onarımlar yüzünden maalesef orijinalliğini büyük ölçüde yitiren mütevazı bir türbe bulunuyor İçinde kim yatıyor, bilin bakalım: İstanbul’da her gün binlerce, bazen onbinlerce insanın ziyaret ettiği Eyüp Sultan hazretlerinin kardeşi Feyzullah Ensarî hazretleri bu gösterişsiz türbede sahip çıkılacağı günleri bekliyordu sabırla Orada şunu düşündüm:
Acaba günün birinde yurdumuzun iki ucunu bekleyen bu mübarek kardeşleri birleştirecek bir turistik hat oluşturabilecek miyiz? Yoksa Eyüp Sultan’ın kardeşi için de bir Fatih mi gerekiyor? Bu bilgiyi özel görüşmemizde kendisine aktardığım Sayın Gül’ün de konuyla ilgileneceği izlenimini edindim Zaten gezinin amaçlarından biri de bu değil miydi? Türkiye’yi herkesin kendi cephesine çekildiği ve araya su geçirmez bölmeler koyduğu bir çatışma meydanı değil, Ahmed-i Hani’nin Yunus Emre ve Pir Sultan Abdal’la beraber okunabildiği ve kucaklanabildiği, kendisiyle barışık bir ülke yapabilirsek mesele büyük ölçüde hallolacaktır diye düşünüyorum Edebiyat kitaplarımıza Kürt edebiyatından da örnekler koyabildiğimiz gün, yıllarca ne kadar fuzuli kavgalar ettiğimizi anlayacağımızdan eminim
Nihayet Ahlat… Daha önce yolları ayrılmış olan gazetecisi, tarihçisi, siyasetçisi hepimiz oradayız, geziyoruz ‘Hepimiz’ oradayız gerçekten de Urartular da, Hz Ömer’in gönderdiği akıncılar da, Peygamber Efendimiz’in (sav) torunları, yani seyyidler de, Ermenşahlar da, Celaleddin Harzemşah da, Alaeddin Keykubat da çevremizdeler Üstelik Osman Gazi’nin dedeleri, Moğolların önünden kaçarak Ahlat’ın dingin atmosferine sığınmışlardı bir süreliğine
Dünyada en eski ve en büyük Müslüman mezarlığı, bozulmamış bir şekilde burada uzanıyor Bir yanda Van Gölü’nün bir resim paletinden damlamış gibi görünen maviliği, öbür yandan mezar taşları ve kümbetlerin kızıllığı
Gerçekten bakir bir hazine burası Adeta zaman durmuş, toprak örtmüş her şeyi Nakış nakış örülen kızıl mezar taşları, binlerce Biblo güzelliğindeki Bayındır Kümbeti başta olmak üzere 10 kadar türbe de aynı alanda yer alıyor Bakımsızlar gerçi ama dimdik ayaktalar Biz yarım saatte yorulduk, onlarsa yüzyıllara göğüslerini siper ediyorlar
Sayın Gül’ün gezisi burada noktalanmıyor elbette Zira Anadolu’nun diğer kapısı Malazgirt’le birlikte Ahlat’ın, bir kültürel “destinasyon” olarak düzenlenmesi ve turizme kazandırılması düşünülüyor Asıl amaç da bu zaten: İshak Paşa Sarayı da dahil olmak üzere Doğu’nun bütün olarak kültür turizmine kazandırılması (Tabii bunun için Bitlis’e bir havaalanı yapılması şart )
Türkiye süreç sonunda on yıllarını heder ettiği “Kürt kapanı”ndan kurtulabilirse tahminlerimizin de üzerinde bir hızla değişecek ve gelişecektir Bu değişimin işaretlerini vermek, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bu kısa ama anlamlı gezisine nasip oldu
|
|
|