Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca-Türkçe Sözlük (A'dan Z'ye)
(F ) [ 1 [آ ünlem edatı ey, hey 2 iki kelimenin arasına girerek, anlamı
pekiştiren yeni kelimeler türetmeye yarayan orta ek
a’dâ (A ) [ اعدا ] düşmanlar
a’dâd (A ) [ اعداد ] sayılar
â’ik (A ) [ عائق ] engel
a’lâ (A ) [ اعلی ] en yüksek, en yüce
a’lâf (A ) [ آلاف ] otlar
a’lâl (A ) [ 1 [اعلال hastalıklar 2 sebepler
a’lâm (A ) [ 1 [اعلام bayraklar 2 özel isimler
a’lem (A ) [ اعلم ] en iyi bilen
a’mâ (A ) [ اعمی ] kör
a’mâk (A ) [ اعماق ] derinlikler
a’mâl (A ) [ اعمال ] işler, ameller, davranışlar
a’mâr (A ) [ 1 [اعمار ömürler 2 yaşlar
a’nî (A ) [ اعنی ] yani
a’râb (A ) [ اعراب ] Araplar, çöl arapları
a’râbî (A ) [ اعرابی ] çöl arabı
a’râz (A ) [ اعراض ] belirtiler
a’sâb (A ) [ اعصاب ] sinirler
a’sâr (A ) [ اعصار ] yüz yıllar
a’şâr (A ) [ اعشار ] öşür vergileri, onda birler
a’şârî (A ) [ اعشاری ] ondalık
a’vec (A ) [ اعوج ] yamuk, eğri büğrü
a’ver (A ) [ اعور ] tek gözlü
a’yâd (A ) [ اعياد ] bayramlar
a’yân (A ) [ 1 [اعيان ileri gelenler, eşraf, sosyete 2 gözler
a’yün (A ) [ 1 [اعين gözler 2 pınarlar
a’zâ (A ) [ 1 [اعضا üyeler 2 organlar
a’zam (A ) [ اعظم ] en büyük
âb (F ) [ 1 [آب su 2 deniz 3 ırmak 4 tükürük 5 özsuyu 6 ter 7 döl suyu
8 sidik 9 parlaklık 10 yüzsuyu 11 letafet, hava
âb (F ) [ آب ] Ağustos
âb -ı âbistenî [ 1 [آب آبستنی meni; 2 bitkilerin yetişmesine neden olan su
âb -ı adâlet [ 1 [آب عدالت adalet suyu; 2 doğruluğun bereketi
âb -ı ahmer [ 1 [آب احمر kızıl su 2 kırmızı şarap 3 gözyaşı
âb -ı âteşîn [ 1 [آب آتشين ateşli su; 2 kırmızı şarap; 3 gözyaşı
âb -ı bâdereng [ 1 [آب باده رنگ kızıl su 2 gözyaşı, kanlı gözyaşı
âb -ı engûr [ 1 [آب انگور üzüm suyu 2 şarap
âb -ı harâbât [ آب خرابات ] (meyhane suyu) şarap
âb -ı kevser [ 1 [آب کوثر cennet suyu, 2 şarap
ab’âb (A ) [ عبعاب ] vantrolog
abâ (A ) [ 1 [عبا kaba yün kumaş 2 aba
âbâ’ (A ) [ 1 [آباء babalar 2 gezegenler
âbâd (A ) [ آباد ] ebedler
âbâd (F ) [ آباد ] bayındır, mamûr
âbâd etmek/eylemek 1 mamûr etmek 2 zenginleştirmek 3 huzur vermek
âbâd olmak 1 mamûrlaşmak 2 zenginleşmek 3 huzura kavuşmak
âbâdân (F ) [ آبادان ] bayındır
âbâdânî (F ) [ آبادانی ] bayındırlık
âbâdî (F ) [ 1 [آبادی bayındırlık 2 ince Hint kağıdı
âbâl (A ) [ آبال ] develer
âbân (F ) [ آبان ] Âbân ayı
abâpûş (A -F ) [ 1 [عباپوش abalı 2 derviş 3 yoksul
âbâr (A ) [ آبار ] kuyular
âbcâme (F ) [ آبجامه ] su kabı
âbçîn (F ) [ آبچين ] peştemal
abd (A ) [ 1 [عبد kul 2 köle
âbdân (F ) [ 1 [آبدان su kabı 2 mesane
âbdâr (F ) [ 1 [آبدار sulu 2 parlak 3 hoş
âbdendân (F ) [ 1 [آبدندان bön 2 âciz
abdest (F ) [ 1 [آبدست abdest 2 paylama
abdesthâne (F ) [ 1 [آبدستخانه tuvalet 2 abdest alınan yer
abdestlik (F -T ) kısa cübbe
âbek (F ) [ 1 [آبک sulu 2 cıva
abes (A ) [ عبث ] saçma, abes
âbgîne (F ) [ 1 [آبگينه kristal 2 kadeh 3 sürahi 4 ayna 5 gözyaşı
âbgîr (F ) [ 1 [آبگير havuz 2 su birikintisi
âbgûn (F ) [ 1 [آبگون su rengi 2 mavi
abher (A ) [ 1 [عبهر nergis 2 zerrinkadeh çiçeği 3 yasemin
âbhîz (F ) [ آبخيز ] büyük dalga
âbhord (F ) [ آبخورد ] nasip
âbırû (F ) [ آبرو ] yüzsuyu
âbî (F ) [ آبی ] mavi
âbid (A ) [ 1 [عابد ibadet eden 2 erkek adı
abîd (A ) [ 1 [عبيد kullar 2 köleler
âbidât [ آبدات ] anıtlar
âbide (A ) [ آبده ] anıt
âbidevî (A ) [ آبدوی ] anıtsal
âbile (F ) [ 1 [آبله su çiçeği 2 sivilce 3 su kabarcığı
âbir (A ) [ عابر ] yaya
âbisten (F ) [ آبستن ] gebe
âbistengâh (F ) [ آبستنگاه ] döl yatağı
âbişhor (F ) [ 1 [آبشخور sulama yeri 2 nasip
âbkâr (F ) [ 1 [آبکار saka 2 ayyaş
âbkeş (F ) [ 1 [آبکش saka, su çeken 2 kevgir
âbnûs (F ) [ آبنوس ] abanoz
âbrâh (F ) [ آبراه ] su yolu, kanal
abraş (A ) [ ابرش ] alacalı
âbrîz (F ) [ 1 [آبریز tuvalet 2 ıbrık
âbşâr (F ) [ آبشار ] çağlayan
abûs (A ) [ عبوس ] somurtkan
âbühava (F -A ) [ آب و هوا ] iklim
âbzih (F ) [ 1 [آبزه su kaynağı 2 gözyaşı
âc (A ) [ عاج ] fildişi
âc (F ) [ آج ] ılgın ağacı
acâib (A ) [ عجائب ] tuhaf, ilginç, acaip
acâleten (A ) [ عجالة ] alelacele
aceb (A ) [ 1 [عجب tuhaflık 2 acaba
acebâ (A ) [ عجبا ] acaba
acele (A ) [ عجله ] acele
aceleten (A ) [ عجلة ] çarçabuk, alelacele
acem (A ) [ 1 [عجم arap olmayan 2 İranlı, acem
acemaşîran (A ) [ عجم عشيران ] Türk mûsikisinde bir makam
acemce (A -T ) Farsça
acemî (A ) [ 1 [عجمی deneyimsiz, acemi 2 İranlı
acemistan (A -F ) [ عجمستان ] İran
acemiyân (A -F ) [ 1 [عجميان deneyimsizler 2 İranlılar
aceze (A ) [ عجزه ] düşkünler, âcizler
acîb (A ) [ عجيب ] tuhaf, acayip, ilginç
acîbe (A ) [ عجيبه ] şaşılacak şey
âcil (A ) [ عاجل ] acil
âcilen (A ) [ عاجلا ] derhal, acil olarak
acîn (A ) [ عجين ] macun, yoğurulmuş
âciz (A ) [ 1 [عاجز aciz 2 ben
âcizâne (A -F ) [ 1 [عاجزانه acizce 2 alçakgönüllüce
âcizî (A -F ) [ عاجزی ] acizlik
âciziyyet (A ) [ عاجزیت ] acizlik
âcizleri (A -T ) bendeniz, ben
acûl (A ) [ عجول ] aceleci
acûlâne (A -F ) [ عجولانه ] acele acele
acûz (A ) [ 1 [عجوز kocakarı 2 cadı
acûze (A ) [ 1 [عجوزه kocakarı 2 cadı
âcür (F ) [ 1 [آجر tuğla 2 kiremit
acz (A ) [ عجز ] acizlik, çaresizlik, bir şey yapamama
âdâb (A ) [ 1 [آداب edepler, terbiyeler 2 yol yordam
adalât (A ) [ عضلات ] kaslar
adale (A ) [ 1[عضله kas 2 kaslar
adâlet (A ) [ عدالت ] adalet
adaletkâr (A -F ) [ عدالتکار ] adil, adaletli
âdât (A ) [ عادات ] âdetler, alışkanlıklar
adâvet (A ) [ عداوت ] düşmanlık
adâvet etmek/eylemek düşmanlık gütmek
add (A ) [ عد ] sayma, görme, değerlendirme, kabul etme
addedilmek sayılmak, görülmek, değerlendirilmek
addetmek/eylemek saymak, görmek, değerlendirmek
addolunmak sayılmak, kabul edilmek
aded (A ) [ عدد ] sayı
adeden (A ) [ عددا ] sayıca
adedî (A ) [ عددی ] sayısal
âdem (A ) [ 1 [آدم ilk insan, Adem Peygamber 2 insan, adam
adem (A ) [ عدم ] yokluk, bulunmama, adem
adem -i muvaffakiyet [ عدم موفقيت ] başarısızlık
adem -i muvazenet [ عدم موازنت ] dengesizlik
adem -i riâyet [ عدم رعایت ] uymama 
adem -i te’lîfiyet [ عدم تأليفيت ] uzlaşamama, bir araya gelememe
adem -i teveccüh [ عدم توجه ] ilgisizlik
ademâbâd (A -F ) [ عدم آباد ] yokluk ülkesi
âdemhâr (A -F ) [ آدم خوار ] yamyam, insan yiyen
âdemî (A -F ) [ 1[آدمی insanoğlu 2 insanlık
âdemiyân (A -F ) [ آدميان ] insanlar
âdemiyyet (A ) [ 1 [آدميت insanlık 2 adamlık
ades (A ) [ عدس ] mercimek
adese (A ) [ عدسه ] mercek
âdet (A ) [ عادت ] alışkanlık, âdet
âdeta (A ) [ عادتا ] basbayağı
âdeten (A ) [ عدتا ] âdet olarak, geleneklere göre
adhâ (A ) [ اضحی ] kurbanlar
âdi (A ) [ عادی ] sıradan, âdi, değersiz
adîd (A ) [ عدید ] birçok
adîde (A ) [ عدیده ] birçok
âdil (A ) [ عادل ] adaletli
adîl (A ) [ عدیل ] eşit, denk
âdilâne (A -F ) [ عدلانه ] adilce
adîm (A ) [ عدیم ] yok olan
adîmülimkân (A ) [ عدیم الامکان ] imkânsız
âdiye (A ) [ عادیه ] alışılmış, sıradan
adl (A ) [ عدل ] adalet
adlâ’ (A ) اضلاع ] kenarlar
adlî (A ) [ عدلی ] adalet ile ilgili
adliyye (A ) [ عدليه ] mahkeme, adliye
adn (A ) [ عدن ] cennet
adû (A ) [ عدو ] düşman
âfâk (A ) [ آفاق ] ufuklar
âfâkî (A ) [ 1 [آفاقی nesnel 2 şuradan buradan konuşma
âfât (A ) [ آفات ] afetler, belalar
âferîde (F ) [ آفریده ] yaratık, yaratılmış, mahluk
âferîdgâr (F ) [ آفریدگار ] yaratan, Tanrı
âferîn (F ) [ آفرین ] bravo, çok yaşa, aferin
âferîn (F ) [ آفرین ] yaratan
âferînende (F ) [ آفریننده ] yaratıcı
âferîniş (F ) [ آفرینش ] yaratılış
âfet (A ) [ 1 [آفت afet, bela, felaket 2 güzel sevgili
âfet -i cân [ 1 [آفت جان can belası 2 güzel
âfet -i devrân [ 1 [آفت دوران güzel, dilber
âfetengîz (A -F ) [ آفت انگيز ] afet getiren
âfetresân (A -F ) [ آفت رسان ] bela getiren
âfetzede (A -F ) [ آفت زده ] belaya uğramış, afet görmüş
afîf (A ) [ عفيف ] iffetli
âfil (A ) [ 1 [آفل batan 2 görünmez olan
âfitâb (F ) [ آفتاب ] güneş
âfitâbcemâl (F -A ) [ آفتاب جمال ] güzel yüzlü, parlak yüzlü, yüzü güneş gibi
parlayan, sevgili, maşuk
âfiyet (A ) [ عافيت ] esenlik
âfiyet bulmak sağlığına kavuşmak
afiyetbahş [ آفيت بخش ] afiyet verici
afrika (A ) [ افریقا ] Afrika kıtası
afsun (F ) [ افسون ] büyü, efsun
âftâb (F ) [ آفتاب ] güneş
âftâbe (F ) [ آفتابه ] ıbrık, su kabı
âftâbgîr (F ) [ آفتابگير ] güneş alan, güneş gören
âftâbî (F ) [ آفتابی ] güneşlik
âftâbrû (F ) [ آفتاب رو ] parlak yüzlü
afv (A ) [ عفو ] bağışlama, af
âgâh (F ) [ آگاه ] haberdar
âgâh etmek haberdar etmek
âgâh olmak haberdar olmak
âgâhî (F ) [ آگاهی ] haberdarlık
âgeh (F ) [ آگه ] haberdar
âgehî (F ) [ آگهی ] haberdarlık
âgîn (F ) [ آگين ] dolu
âgûş (A ) [ آغوش ] kucak
âğâliş (F ) [ آغالش ] kışkırtma
ağayân (T -F ) [ آغایان ] ağalar
âğâz (F ) [ 1 [آغاز başlama 2 başlangıç
ağbiyâ (A ) [ اغبيا ] kalın kafalılar
âğişte (F ) [ آغشته ] bulaşmış, bulanık
ağlâl (A ) [ 1 [اغلال boyunduruklar 2 zincirler
ağlât (A ) [ اغلاط ] hatalar
ağleb [(A ) [ اغلب احتمال ] çoğunlukla, genellikle, sık sık
ağleb -i ihtimâl [ اغلب احتمال ] büyük bir ihtimalle, büyük bir olasılıkla
ağnâ (A ) [ اغنی ] en zengin
ağnâm (A ) [ اغنام ] koyunlar
ağniyâ (A ) [ اغنيا ] zenginler
ağniye (A ) [ اغنيه ] şarkılar
ağrâs (A ) [ اغراس ] fidanlar
ağrâz (A ) [ اغراض ] maksatlar
ağsân (A ) [ اغصان ] dallar
ağşiye (A ) [ 1 [اغشيه perdeler 2 zarlar
ağyâr (A ) [ اغيار ] yabancılar
ah (A ) [ 1 [اخ kardeş 2 dost
âh (F ) [ 1 [آه feryat etme, feryat 2 ilenme
âh almak biri tarafından kendisine ilenilmek
âh ü zâr [ آه و زار ] âh edip inleme
âhâd (A ) [ آحاد ] birler
ahad (A ) [ احد ] bir
ahali (A ) [ اهالی ] halk, ahali, insan topluluğu
ahavât (A ) [ اخوات ] kızkardeşler
ahbâb (A ) [ 1 [احباب dostlar 2 dost
ahbap (A ) [ احباب ] dostlar, sevdikler
ahbâr (A ) [ اخبار ] haberler
ahcâr (A ) [ احجار ] taşlar
ahd (A ) [ 1 [عهد yemin, and 2 çağ, devir 3 söz verme
ahd -i atîk [ عهد عتيق ] Tevrat, Zebur ve Mezâmir
ahd -i cedîd [ عهد جدید ] İncil ve ekleri
ahdar (A ) [ احضر ] yemyeşil
ahdâs (A ) [ 1 [احداث yeni olaylar 2 dertler 3 gençler
ahdeb (A ) [ احدب ] kambur
ahdnâme (A -F ) [ عهدنامه ] ahitname, antlaşma metni
ahdüpeymân (A -F ) [ عهد و پيمان ] and
âhek (F ) [ آهک ] kireç
âhen (F ) [ آهن ] demir
âhendil (F ) [ آهن دل ] acımasız
âheng (F ) [ 1 [آهنگ uyum, ahenk 2 eğlence
âheng -i esvât [ آهنگ اصوات ] ses uyumu
âhengdâr (F ) [ آهنگدار ] uyumlu
âhenger (F ) [ آهنگر ] demirci
âhenggüzâr (F ) [ آهنگ گذار ] uyumlu, ahenkli
âhenîn (F ) [ 1 [آهنين demirden 2 demir gibi
âhenîndil (F ) [ 1 [آهنين دل katı yürekli 2 yiğit
âhenk (F ) [ آهنگ ] ahenk, uyum
âhenkdâr (F ) [ آهنگ دار ] uyumlu, ahenkli
âhenkeş (F ) [ آهنکش ] miknatıs
âhenrüba (F ) [ آهن ربا ] miknatıs
âhensâ(y) (F ) [ آهن سای ] törpü
âher (A ) [ آخر ] başka, diğer
âheste (F ) [ آهسته ] yavaş, usul, ağır
âhestegî (F ) [ آهستگی ] yavaşlık
ahfâ (A ) [ اخفا ] en gizli
ahfâd (A ) [ احفاد ] torunlar
ahger (F ) [ اخگر ] kor ateş
ahibbâ (A ) [ احبا ] dostlar, sevilenler; sevgililer
ahid (A ) [ عهد ] söz, yemin
ahidşiken (A -F ) [ عهدشکن ] sözünden dönen, antlaşmayı bozan
âhîhte (F ) [ آهيخته ] kınından çıkmış, sıyrılmış
ahîr (A ) [ آخر ] son, en son
âhir -i kâr [ 1 [آخر کار sonunda 2 sonuç
âhirbîn (A -F ) [ آخربين ] ileri görüşlü
âhire (A ) [ آخره ] son
ahîren (A ) [ اخيرا ] geçenlerde, son zamanlarda, son olarak
âhiret (A ) [ آخرت ] öbür dünya
âhiretlik (A -T ) 1 ahiret kardeşi 2 evlat edinilen öksüz
âhirin (A -F ) [ 1 [آخرین sonuncu 2 sonrakiler
âhirkâr (A -F ) [ آخرکار ] sonunda, nihayet
âhirülemr (A ) [ آخرالامر ] sonunda, işin sonunda
âhiz (A ) [ آخذ ] alan
ahize (A ) [ آخذه ] alıcı gereç
ahkâm (A ) [ احکام ] hükümler
ahlâf (A ) [ اخلاف ] halefler
ahlâk (A ) [ اخلاق ] huy, ahlak
ahlâk -ı amelî [ اخلاق عملی ] uygulamadaki ahlak anlayışı
ahlâk -ı hasene [ اخلاق حسنه ] iyi huy
ahlâk -ı nazarî [ اخلاق نظری ] teorideki ahlak anlayışı
ahlâk -ı zemîme [ اخلاق ذميمه ] kötü huy
ahlâken (A ) [ اخلاقا ] ahlakça
|