Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kimyası, mutluluğun

Mutluluğun Kimyası

Eski 08-23-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mutluluğun Kimyası




Mutluluğun Kimyası



Sanskirit dilinde,Vetenda terminolojisinde ruhun ismi ‘‘atman’’dırBunun anlamı da, ruhun mutluluğun kendisi olmasıdır Burada anlatılmak istenen mutluluğun ruha ait bir şey olduğu değil,ruhun kendisinin mutluluk olduğudur Bugün mutluluk ile memnuniyet ve zevk, keyif hali birbirine karıştırılmaktadır Fakat gerçekte keyf ve zevk veren,memnuniyet veren şeyler aslında bir illuzyondur; mutluluğun bir gölgesidirVe insan bu yanılgı içerisinde tüm yaşamını da harcayabilir, memnuniyet veya keyf veren şeylerin peşinde koşar ve hiçbir zaman da tatmin olmaz Hindular ise bunu atasözleriyle şöyle açıklamaktadır : ”Kişi keyf ve zevk peşinde koşar ve sonunda bulduğu acı ve kederdir’’ Her keyf ve zevk verici şey dıştan bakıldığında mutluluk getiriyor gibi gözükebilir ve bazende mutluluk habercisi de olabilirlerAma aslında onlar mutluluğun gölgesidirlerTıpkı kişinin gölgesinin nasıl o kişinin kendisi olmadığı ve sadece onun formunu temsil ettiği gibi, aynı şekilde zevk ve keyf sadece mutluluğu temsil ederler, ama hakikatte mutluluğun kendisi değildirler


Bu fikirden gidersek, gerçekten bu dünyada mutluluğun ne olduğunu bilen çok az ruh bulabiliriz İnsanların çoğunluğu sürekli olarak bir konudan diğeri peşinde koşmakta ve hayalkırıklığına uğramaktadırlar Yaşamın tabiatı böyledirO derece aldatıcı ve yanıltıcıdır ki, kişi bin kere de hayal kırıklığına uğrasa gene de aynı yolda gitmeye devam ederÇünkü bundan daha iyisini bilmezBiz yaşam hakkında ne kadar çok şey öğrenirsek o derece çok da ,samimi olarak ben mutluyum diyen bir ruha çok az rastladığımızı kavrarız Hemen hemen her ruh yaşamın hangi pozisyonunda olursa olsun öyle veya böyle mutsuzluğundan bahsetmektedirVe ona bunun sebebini sorduğumuzda muhakkakki, istediği pozisyona,kuvvete,mala,mülke veya makama sahip olmadığını, bunlar için yıllarca çalıştığını yine de bunları elde edemediğinden bahsederBelki para peşinde koşar ama zenginliğin kendisini tatmin edemeyeceğinin farkında değildirYa da düşmanı olduğunu söyler vayahut sevgilisinin onu sevmediğinden bahseder Mutsuzluğu için binlerce sebep vardırİnsanın mantığının bulduğu,yarattığı binlerce sebep mutsuzluk için bulunabilir


Acaba bu bulunan bahanelerin bir tanesi bile hakikaten doğru mudur? İnsanın elde etmek istediği arzuları gerçekleşse, acaba kendisi gerçekten tam anlamıyla mutlu olabilecek midir? İnsan herşeye sahip olabilse, acaba bu ona yetebilecek midir?Hayır,onlar yine de mutsuzlukları için herhangi bir sebep bulacaklardırTüm bu bahaneler insanın gözlerini örten birer perde gibidirÇünkü insanın derinliği bu tip şeylerin veremiyeceği hakiki mutluluğu özlemekte ve aramaktadırHakikaten mutlu olan kişi her yerde mutludur Sarayda da mutludur, küçük bir kulübede deZenginlikte de fakirlikte deÇünkü o mutluluğun kaynağını bulmuştur ve bu kaynakta onun kalbinin derinliklerinde yatmaktadır Eğer insan bu kaynağı keşfedemezse, artık ona hiçbir şey hakiki mutluluğu veremezMutluluğun sırrını bilmeyen kimse genelde hırs ve tamaha bürünürBinlerce şeyi ister ve onlara sahip olsa da bunlar onu tatmin yinede etmezMilyonlar istemeye başlar ve yine tatmin olamazDaha fazla,daha fazla isterOna sempatini ve hürmetini versen, o yine de mutlu olmazSahip olduğun tüm serveti versen, tüm sevgini versen, gene de onun için bu yeterli olmazÇünkü o yanlış yönde aramaktadırVe o yüzden de yaşam onun için trajedi haline gelirMutluluk ne satın alınır,ne de satılırNe sen onu bir kişiye verebilirsin,ne de o kişiden onu alabilirsinMutluluk senin kendi varlığındırSenin aslındırİnsanın bu aslı, yaşamında en değerli şeyidirTüm dinler,felsefi sistemler,farklı düşünce şekillerinde insana dini veya mistik yol vasıtasıyla bunu bulmayı öğretmeye çalışmışlardırTüm bilgeler değişik form ve şekillerde bireylere ruhun aradığı bu mutluluğu bulabilmek için birer metod gösterirler


Ermiş ve mistik bu yönteme”Simya’’adını verirBinbirgece masallarında tamamiyle mistik fikirler sembolik olarak anlatılmaktadırBu masallar filozofların taşlarından bol bol anlatırlarBu öyle bir taştır ki, metali kimya yöntemiyle altına çevirebilmektedir ve şüphesiz bu sembolik fikir doğuda ve batıda birçok kişinin aklını çelmiş ve onları yanıltmıştırÇoğu böyle bir kimyevi sürecin oluşumunun olduğuna inanarak bu yolla da altın elde edebileceklerini düşünmüşlerdirBilge kişilerin fikri böyle değildir ve onlar böyle bir yönteme inanmazlarBu yolla altın elde edebilme fikri çocukça bir düşüncedirHakikatin bilincinde olan kişiler için altın, ışığın ve ruhani ilhamın sembolüdür ve aynı zamanda altın ışığın rengini temsil ederBu sebeple altının saçtığı ışığı arayış insanları altın peşinde koşmaya sürüklemektedir Aynı zamanda altın, hakiki ve sahte altın olarak sembolik anlamda iki çeşittir ve aralarında büyük fark vardırHakiki altını özlemek ve onu arzulamak insanı sahte altını biriktirmeye sürüklemektedirBu kişiler İnsan hakiki altının kendi içinde olduğunun farkında değildir ve ruhun bu çabasını sahte yolda giderek feda ederTıpkı çocukların bebeklerle oynarken kendilerini feda edişi gibiBu bilince erişme, işin özünün farkına varma aslında yaşla ilgili bir konu değildirİnsan ileri bir yaşada erişebilir, ama hala bebeklerle oynamakta yani ruhu hala sahte altının peşinde koşmakta da olabilir Diğer tarafta ise genç bir kişinin çok erken yaştada yaşamın hakiki konularının peşinde de koşması mümkündürEğer kişi yaşamın değişken tabiatını inceleyip, onun nasıl değiştiğini öğrense ve herkesin sürekli olarak mutluluk peşinde koştuğunu görse,muhakkak her ne pahasına olursa olsun güvenebilir,bağlanabilir bir şeyi bulmak için her türlü çabayı gösterirBu değişken dünyanın ortasında insan yinede bir şekilde süreklilik peşinde koşmakta ve bunu yaparken bilmediği bir şey vardır, o da süreklilik gösteren tabiatını kendi içinde geliştirmesi gerektiğidirAsıl kıymetli olan, güvenebilinen ruhun kendi tabiatıdır Fakat bu dünyada emin olabileceğimiz,değişken olmayan,yok yani fani olmayan bir şey var mıdır? Doğan herşey,yapılan herşey en sonunda yok olmaya mahkumdur,başlayan herşey de bitmeyeEğer insanın güvenebileceği bir şey varsa o da insanın kalbinde yatmaktadırBunun ismini de ilahi ışık olarak adlandırabiliriz Filozofların hakiki taşıyla, gerçek altınla kastedilen de budur ve insanın aslında en derin varlığıdır


Bir kişi bir dine bağlı olabilir ama yinede hakikati kavrayamayabilirPeki insanı mutlu yapamayan bir dinin faydası nedir ki?Din üzüntü,sıkıntı,depresyon anlamına gelmezDinlerin özünün insana mutluluk vermesi gerekirTanrı mutlulukturO sevginin,dengenin ve güzelliğin en mükemmelidirDini bir insanın dindar olmayan diğer insanlardan daha mutlu olması gerekirAma dini vecibelerini yerine getiren, diniyle uğraşan kişi daima melankolik bir tavır içindeyse o zaman +o din formunu muhafaza etmiş, ama ruhunu kaybetmiş demektir ve işlevini tam olarak yerine getirmemektedirEğer dini ve tasavvufu incelemek ve öğrenmek kişiyi hakiki eğlenceye ve mutluluğa götürmüyorsa, o zaman böyle bir şey olmasın daha iyiÇünkü bu insana yaşamının amacını gerçekleştirmeye yardım edemezGünümüzün dünyası büyük bir üzüntü içinde, savaşın( burada I Dünya Savaşı kastedilmekte) getirdiği felaketlerin etkisi altında acı çekmektedir Yaşamın bugünkü ihtiyaçlarına cevap veren din, ruha yaşam veren ve ruhu cesaretlendiren,kuvvetlendiren ,insanın kalbini ilahi ışıkla aydınlatan bir din olmalıdır ve o din gerçekte daima mevcutturBu hakiki dinin illede bir dış şekile de ihtiyacı yokturAma bazı insanların ise bir dış şekile ihtiyacı olduğunu unutmamak gerekir Fakat dinin insana,her ruhun arzusu olan mutluluğu vermesi gerekmektedir


Simya metodunun nasıl uygulandığı sorusuna ise şöyle cevap verebiliriz: Simya süreci arşimistler tarafından sembolik yollarla açıklanırArşimistler altının civadan yapıldığını söylerler Civa tabiatından dolayı sürekli hareket halindedir ve bu yüzden belli bir süre içinde önce durgun hale getirilmesi gerekirDurgun hale geldiğinde ise gümüşe dönüşürDaha sonra gümüş eritilir ve bir bitki özüde eritilmiş gümüşün üzerine dökülür ve bu sürecin sonunda da altına dönüşürTabii bu sadece genel hatlarıyla yapılan bir anlatımdır ve bu sürecin tüm detaylarıyla ilgili bir çok açıklamalar da vardır Birçok çocuksu ruh ise gerçekten civayı durdurmaya çalışıp,gümüşü eriterek, altın yapmaya çalıştılar Bahsi geçen bitkiyi de uzun yıllar aradılarFakat neticede bu işle uğrayaşanlar büyük bir yanılgıya düştülerAslında çalışsalardı,çalışarak para kazansalardı daha çok işlerine yarardı


Bu sürecin tam manasıyla yorumu ise şudur: Civa zihin ve his dünyasının durup dinlenmeyen hareketli tabiatını temsil ederBilhassa insan bir konuya konsantre olmaya çalıştığı zaman,zihin ve his dünyasının ne kadar rahatsız ve devamlı hareket etme isteminde olduğunun farkına varırZihin ve his dünyası rahat durmayan bir at gibidir At üstüne binildiğinde de durduğu halinden daha fazla bir şekilde huysuzlaşır ve hareketlenirZihin ve his dünyasının tabiatıda tıpkı böyledirBiri onu kontrol etmeyi arzuladığı zaman daha fazla huzursuz olur ve civa gibi devamlı hareket etmek ister


Kişi konsantre olma metodu yoluyla zihin ve his dünyasının ustası olduğu taktirde, o kutsal, ilahi görevi gerçekleştirmede birinci adımı atmış demektirDua etmek bir konsantrasyondurOkumak bir konsantrasyondurOturup rahatlamak,sakinleşmek,bir konu üzerine düşünmek,bunların hepsi konsantrasyondurTüm sanatkarlar, düşünürler,kaşifler aslında bir şekilde konsantre olmayı tam manasıyla gerçekleştiren kişilerdirOnlar kendilerini, zihin ve his dünyalarını bir konuya tümüyle odaklay'arakkonsantre olma kabiliyetlerini geliştirmişlerdirFakat zihin ve his dünyasını sakinleştirmek için belirli bir metoda ihtiyaç vardı ki, bu metod da mistik kişiler tarafından öğretilir,tıpkı şarkıcılara da ses geliştirmeyi şarkı hocalarının öğrettiği gibi


Bunun sırrıda nefes ilmini öğrenmeden geçerNefes yaşamın özüdür,merkezidir ve zihin ve his dünyası belirli bir nefes alma metodu vasıtasıyla kontrol edilebilinirBunun için bir öğretmenin açıklamalarına ve ders vermesine ihtiyaç vardırÖrneğin doğu mistik inancı batıda kitaplar vasıtasıyla bilinmektedirDin gibi kutsal olarak kabul edilen bu öğreti artık sözlerle tartışılmaktadırFakat bu hiçbir zaman insanın en öz varlığının,merkezinin gizemini açıklayamazİnsanlar kitap okuy'arak nefesle oynamaya başlamaktalar ve bundan fayda sağlayacaklarına vücutları,zihinleri ve hislerini zarara uğramaktadır Bu öğretiyi ticaret haline getirip, nefes alma metotları vasıtasıyla para kazanma yoluna gidenlerde vardırBu suretle bu kutsal olay aslında deşifre edilmekte,değeri aşağı indirilmektedirNefes bilmi ise, var olan en büyük ilimdir ve binlerce yıldır mistik okullarda kutsal bir emanet olarak muhafaza edilmektedir


Eğer zihin ve his dünyası mükemmel bir şekilde kontrol altına alınıp sakinleştirilebilirse, insan bir düşünceyi istediği kadar iradesiyle gözünün önünde tutabilir İşte bu bir fenomenin başlangıcıdırBazıları böyle bir imtiyazı kötüye kullanırlar ve elde ettikleri bu kuvveti israf ederek gümüşü daha altına dönüşmeden önce yok ederlerHalbuki gümüşün erimeden önce ısıtılması gerekirPeki bunu ısıtacak olan etken nedir?O sadece insanın kalbinde yatan ilahi öz ile ısıtılabilirBu ilahi öz sevgi,tolerans, sempati,hizmet,alçakgönüllülük,bencillikten uzaklaşma olarak kendini gösterirYükselip alçalan ve binlerce taneye dönüşen bir akıntı gibidirHer taneyi bir erdem olarak adlandırabilirizErdemlerin tümü aslında insanın kalbinde gizli yatan tek bir akıntıdan kaynaklanır : bu da aşktır; ve o kalpte ateşlenip, parlarsa, o andan itibaren kişinin yaptı ğı işler, hareketler, ses tonu, ifade tarzı, hemen her şey, kalbin sıcaklaştığını gösterirBöyle bir şey gerçekleştikten sonra insan hakikaten yaşamaya başlarO insan artık mutluluk kaynağını bulmuştur ve bu kaynak ahenksiz ve rahatsız edici her şeyi kaplar ve temizler Kendini ilahi bir akıntıya dönüştürür


Kalp ilahi bir unsur olan aşk ile ısındıktan sonra gelen diğer basamak otların, bitki özlerinin kullanılmasıdırBunun anlamı ise Allah aşkıdırFakat Allah aşkı tek başına yeterli değildir Allahı bilme de aynı zamanda gereklidirAllahı bilememe sebebi kişileri dinlerini terk etmeye itmektedir İnsanın belirli derecede bir sabır sınırı vardır Allahı bilme ise insanın inancını kuvvetlendirirİnsanın kişiliğine ve yaşamı üzerine bir ışık saçar Her şey netleşmeye başlar; Allah´ın bilmine gözleri açık olan kişiler içinbir ağaçtaki her yaprak ilahi kitabın bir sayfası olur Simyada kullanılan bitkisel su iksiri gibi,ilahi aşkta insanın kalbinde bir kere fokurdamaya başlarve kişi çevresindeki insanların aşkıyla,sevgisiyle ısınırsa,o kalp altın bir kalbe dönüşür ve böyle bir kalpte ancak Allah´ın ifade edeceklerini ifade etmeye başlarİnsanoğlu Allah´ı görmedi, ama o kişide Allah´ı görebilir Eğer gerçekten böyle bir şey gerçekleşirse, ondan sonra böyle bir insandan gelen herşey aslında Allah´tan geliyor demektir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.