Prof. Dr. Sinsi
|
Freud Ve Kohut Karşılaşması
PSİKANALİTİK KURAMIN KÖKENİ
Psikanaliz; Freud (1) erişkin nörotik hastalarının ilerletilmiş anılarının aslında çocukluk düşlemleri olduğunu; (2) daha sonraki davranışı etkilemesi söz konusu olduğunda, psişik gerçekliğin dış gerçeklik kadar belirgin olduğunu; ve (3) hastanın arzuladığı ya da korktuğu çocukluk düşlemlerini şimdiki duruma yansıtmak suretiyle erişkin gerçekliğine dönüştürme çabasının doktor ve hasta arasındaki ilişkide kendisini gösteren sürekliliği olan bir süreç olduğunu anladığında araştırmacı bir yöntem olmaya başlamıştır Freud çalışmalarında nörozun çözümlenmesini sağlayanın bu aktarımın yorumu olduğu esasında durmuştur Eski örselenmenin, hastanın düşünsel yaşamı kadar duygusal yaşamıyla da meşgul olan analistle yeniden ortaya çıkması durumunda iyileştirilmesi ve sonuçta sağaltıcı olduğunu kanıtlanmasıdır Aktarımın sürdürülmesi, incelenmesi ve çözümlenmesi, psikanalizin temeli oldu ve bugün de böyledir Psikanalitik yöntemi belirleyen buydu ve ana önemi bütün analistlerce kabul edilmiş büyük olasılıkla tek ilkedir
Psikanalitik kuramın sorunu psikanalitik yöntemin en azından en başta çok iyi işe yaramasıdır Gerçekten o kadar işe yarar ki, formülleştirilmesi psikanalitik yöntemin uygulanmış olmasıyla uyarılmış olması gereken kuram ve bunun gerçekten psikanalitik etiketini hak etmesi hiçbir zaman göze görünür hale gelmez Bunun yerine Freud psikanalitik yöntemin başarısının, düşüncenin gelişimi kuramı ve zihnin ve beynin nasıl çalıştığı kavramı ile ilgili genel kuramının deneysel kanıtı olduğunu hissetmiştir Mantık dizgesini aşağıdaki hat üzerinde kurmuş görünmektedir: Çocukluk cinselliğinin giderek uğradığı değişimler, nörozun nihai başlangıcı için temel oluşturur Düşler, dil sürçmeleri ve sağlıklı kişilerde görülen günlük yaşamdaki diğer yanlışlıklar; çocukluk cinselliğinin, normal gelişimin bir parçası olduğunu göstermektedir Bu nedenle nörotik hastaların analizinde yeniden inşa edilen gelişme bütün insanların gelişimini yansıtır: Nörozlar diğerlerinde ödipal çatışmanın çözülmesi yoluyla çoğunlukla gözden saklanmış olanı kalın kabartmalarla gösterir Benzer şekilde Freud nörotik gelişimi günlük erişkin mantığının kurallarını izlemeyen bir düşünce sürecinin sonucu olarak görmüştü Herkes böyle bir düşünce süreci biçiminin düşlerdeki ve günlük yaşamın yanlışlıklarındaki evrenselliğini sergiler Bu temelde Freud, beynin ya da zihnin yaşamdaki sorunlarla uyum sağlamaya giriştiği en erken biçim olan, birincil süreci keşfetmiş olduğu sonucunu çıkartmıştı (Basch, 1983a)
Geriye bakıldığında, tabii ki, bu çeşit sonuçlar ‘non sequitur’dur (birbirini izlemez)ÇN Bir nörozun analitik çalışması yoluyla sunulan, gelişime dair içgörü, kendi içinde, bütün çocukluk gelişiminin ya da erken gelişimle ilgili önemli her şeyin artık anlaşılmış olduğu garantisini sunmamaktadır Mantığın önünde gelen bir düşünce işlemlenmesi usulünün şifresini çözme yetisi bizi en erken ya da birincil süreçle temas haline getirir diye de olduğu gibi kabul edilmez (Basch, 1977)
Psikanalitik metapsikoloji (Basch, 1973) olarak adlandırılan açıklayıcı kuramın temelini oluşturan, gelişimin psikanalitik görüşü, genel psikolojiyle ilgili beş koşula dayanır Psikanalitik yöntemin keşfinden önce Freud tarafından geliştirilmiş bu koşullar aşağıdaki gibidir:
Beyin ya da zihinsel aygıtın amacı, yaşamın korunmasıyla en fazla uygun olacak düzeyde uyarandan kaçınmak ya da en azından en düşük düzeye indirgemektir
Düşünce gelişimi doğrusaldır; çocuğun kendilik ve dünyayı anlaması daha az karmaşık olmakla birlikte temel olarak erişkinlerde bulunan aynı algı ve biliş ilkelerine dayanmaktadır
Düşüncenin yoğunluğu –duygulanım bileşeni- kendisini bir arzuya iliştiren ve davranış üzerindeki etkisini belirleyen ileri sürülmüş bir ‘psişik enerjinin’ niceliğiyle belirlenir
Konuşmanın gelişimi düşünceden öncedir ve düşünce için gereklidir
Gerçek düşünce, sözel mantıkla denktir ve duyusal, resimli görüntülerin daha karmaşık ve sonradan kazanılmış kelime imgeleriyle birleşmesi yoluyla olası hale gelir (Basch, 1983a)
Bugün biliyoruz ki bu ileri sürülen koşulların her biri yanlıştır Gerçek olan, daha çok, Freud ve sonuçta çevresinde bir araya gelen iş arkadaşlarının gelişim için başka bir seçenek oluşturan ve daha kabul edilir bir kuramı olası kılacak kanıtlarının henüz olmamasıydı O zamanlar fark edilmemesine ve şimdi bile pek çok analist tarafından böyle olduğu kabullenilmemesine rağmen Freud’un gelişim varsayımının deneysel olarak reddi yetişmemişti Kısaca tedaviye gelen hastaların belirtileri prensipte, çocuğun cinsel gelişiminin değişimlerinin araştırılması ve yorumlanmasıyla iyileştirilmiş olmalıydı; ancak bu yolla yarar sağlanamadı
PSİKANALİTİK KURAMIN UYGULANMASININ GENİŞLETİLMESİ
Psikanalistlerin nörozlar dışında şimdi narsisistik kişilik ve davranış bozukluğu olarak adlandırdığımız nedenlerden sıkıntı çeken hastaları her zaman olmuştur Freud tarafından yapılmış yorum aşağıdadır (1919)
Çok çaresiz ve sıradan yaşamı sürdüremeyen hastaları sağaltıma almaktan kaçınamayız öyle ki onlar için analitikle eğitici etki birleştirilmelidir; hatta çoğunluk için bile zaman zaman ortaya çıkan durumlarda hekim bir öğretmen ya da akıl hocasının yerine geçmek zorunda kalır Ancak bu her zaman büyük bir dikkatle yapılmalıdır ve hasta bize benzemesi için değil kendisine has doğasını bağımsızlaştırması ve gerçekleştirmesi için eğitilmelidir [ p 165] 
Benzer şekilde Freud (1937) terapötik analiz olarak adlandırılanın tersine karakter analizi gerektiren hasta grubunu analiz etmenin zorluklarına değinmişti Bu olgularda sonlandırma özellikle tatminkar ya da kesin değildi, amaçları alçakgönüllü olsa bile, sağaltımın sonuçları sınırlı ve en iyi olasılıkla çelimsizdi (p 250) Bu hastaların analizlerinde Nacherzieung olarak adlandırılan, yetiştirilmelerini makul bir olgunluk düzeyine ilerletme çabasıyla tamamlamak için geç kalmış bir girişime gerek duydukları görülmüştü Bu hastaların psikonörotik hastalara karşılık analitik divanlarda giderek daha fazla görülmeleri, psikanalizin uygulanması için genişlemekte olan alan olarak adlandırılan koşula yol açtı Eğitici ve uyandırıcı çabalar biçiminde analistin kişiliğinin işin içine girmesi, bu hastaların olgunlaşmamış, takılı kalmış kişilik özelliklerinin üstesinden gelmek için zorunlu oldu: örneğin akıldışı talepkarlıkları, saygısızlıklara aşırı duyarlılıkları, analisti tanrılaştırmaya yatkınlıkları ve sonuçta analistin sadece insan olduğu ve kusursuz olmadığı ortaya çıktığı zamanki yoğun öfkeleri gibi
Ancak bu çeşit müdahaleler psikanaliz için tatminkar olmaktan her zaman uzak olmuştur, çünkü diğer psikoterapilerin aksine psikanaliz için temel olan, aktarımın yönetilmesi değil, incelenmesi ve çözümlenmesidir Kohut’un çalışması bu sorunun çözümlenmesini sağlayacak kapıyı açmıştır
Kohut’a keşiflerinde, önyargılarını bir yana koyup kendisini dinlemesi için bir hastanın ısrarı yol gösterici olmuştu Kendiliğin Çözümlenmesi (Kohut, 1971)’nde anlatılan Bn F, olgunlaşmamış davranışlarının Kohut’un aktarımdaki cinsel ve saldırgan duygulara karşı direncinin göstergesi olduğu şeklindeki klasik yorumuyla ilerlemeyi inatla reddetmişti Böylelikle sağaltımda gelişimin çok farklı ve erken bir dönemini bilinçdışı olarak yeniden canlandırmaya çalıştığının ayırtına varmasını sağlamıştı Kohut sonunda farkına vardı ki, Bn F ödipal çatışma dönemindeki bir çocuğun karşı cinsteki ebeveynine karşı harekete geçirdiği ikideğerli sevgiyi aktarmamaktaydı Daha ziyade, çok erken bir tutumu, yani ebeveyni çocuğa ayrı bir birey gibi davranan biri gibi değil de örnek vermek gerekirse adeta Alaaddin’in cini gibi sadece çocuğun gereksinimlerini doyuran bir uzantısı gibi yapma gereksinimini ortaya koymaktaydı Kohut hastanın kendisiyle kaynaşmak ve böylelikle kendisine ait duyguları ve varlığı olan bir birey olmasını ortadan kaldırma arzusunu kabul edebildiğinde , kendisini hastanın sevgi ya da saldırganlığının mutlak nesnesi olarak düşünmekten vazgeçti Şimdi hastanın söylediğinin içeriği ve ahengiyle eşduyumsal olarak tını verebilmek için kuramsal önyargılardan yeterince bağımsızlaşmıştı Hastanın çağrışımları, anıları ve duyguları, ve bunların doğurduğu yeniden yapılanmalar, Kohut’u, hastanın, önceden ifade ettiğini farzetmiş olduğundan çok farklı düşünceleri ifade etmekte olduğunu fark etmeye götürdü Uygun bir anda hastaya erken çocukluğundan gelen bu gereksinimlerin hastanın demek istediği gibi yankılatılacağını ve dikkate değer bulunacağını gösterdiğinde, hasta anlaşılmış hissediyordu Çağrışımsal berraklaştırma ve ayrıntılandırma bunu izliyordu ve aktarım derinleşiyordu Çıkmaza sokulmuş olan analiz, aslında şimdi tatminkar bir sonuca doğru ilerlemekteydi
Kohut’un aktarımın ödipal yönlerini değil de sürekli olarak diğer yönlerini araştırması yıllar içinde onu klasik psikonörotik hastanın analizinin temelinde ileri sürüleni genişleten ve katkı sağlayan bir gelişim kavramına yönlendirdi Hastalarının yapılandırılmış, bütünleşmiş ve tutarlı bir kendilik duygusuna olan gereksinimlerini kendisine aktarmakta olduğunu fark etti Biçimlendirici olmuş yıllar süresince, bu gereksinimlere karşılık olarak verilen en uygun yanıttan daha azı nedeniyle, varoluşlarının ve değerliliklerinin geçerli kılınması gereksinimini kendileri doyuramamaktaydılar Bu hastalar; analistle, ya kaynaşmış gibi, böylelikle analistin hiç bağımsız bir varoluşu kalmayacak şekilde davranarak, ya da onu Tanrı benzeri bir konuma yükseltip paylaşmayı arzuladıkları bilgi ve güç gibi bütün erdemleri ona atfederek, iki yoldan biriyle ilişki kuruyorlardı Eğer analist bu tutumları ortadan kaldırılması gereken yapaylıklar olarak ele almamışsa ve hastayı bunların tahminen gerçekdışı doğalarıyla yüzleştirmekten kaçınmışsa, bunlar şimdiye dek sıklıkla analiz edilmesi mümkün olmayan hastaların analizinde temel olan narsisistik ya da kendiliknesnesi aktarımına doğru ilerlemekteydi Kohut, aktarımdaki ödipal dönem çatışmasını yinelemektense , bu hastaların kendiliğin çalışılabilir bir varoluşunu kurmaya yönelik başarısız bir girişime eşlik etmiş özlem ve düş kırıklıklarını yinelemekte olduğunu öğretmekteydi; böylelikle keşiflerine ‘kendilik psikolojisi’ etiketi iliştirilmiş oldu2 (Basch, 1981)
Kohut erken gelişimin üç temel gereksinimini ayrıştırmıştır1) Yeterliliğin geçerlilik kazanması ve onaylanması; (2) bebek ya da çocuğun üstesinden tatminkar bir biçimde gelebilmesi için yeterliliğini aşan gerilim ya da gerginlik zamanlarında korunması ve desteklenmesi; (3) bir yakını tarafından bir insan olarak kabul edilmesi Bu gereksinimler belirgin olarak karşılanmadığında ya da yanlış anlaşıldığında terapötik ilişkide sonuç olarak yeniden harekete geçerler Kohut bu yinelemeleri sırasıyla aynalama, idealleştirme, ve öteki ben aktarımları olarak tanımlar Ayna aktarımında, hasta terapistin onayıyla geçerli kılınma arayışındadır; idealleştirme aktarımında terapiste kendisini koruyacak ve güç alacağı, hayran olunan ve güçlü bir yardımcı olarak saygı duyar; öteki ben aktarımında hasta tanıdıklığı, onun gibi olmanın sağlayacağı rahatlığı arar (Basch, 1988)
2Bütün bir kendilik gelişimi bakış açısından analitik hastaların gelişimine bakmanın pratik ve klinik sonuçları Kohut (1971, 1977, 1978, 1984), Strozier (1985), Elson (1987), ve Goldberg (1978, 1988) tarafından ayrıntılandırılmıştır Kohut (1979), ilk terapisi kendiliknesnesi aktarımlarının keşfinden önce gerçekleşmiş ve ikinci terapisinde bu aktarımları bilgi olarak kullanılmış bir hastanın analiz ve yeniden analizini bildirmiştir Kohut ve Wolf (1978), kendilik psikolojisinin ilkelerinin bir özetini yazmışlar, ve Wolf (1988) bu alana üstün bir tanıtım sunmuştur
Ayna Aktarımı
Papousek ve diğer çocuk araştırmacılarının deneylerinin gösterdiği gibi bir bebek için hiçbir şey davranışı ile çevredeki olaylar arasındaki rastlantısal ilişkileri kurmak kadar pekiştirici olamaz Bebek ve çocuklar için, iletişimde ve özerk davranışta yeterlilik sağlama arayışında olduklarından, uygun bir duygulanım yanıtı almak özellikle önemlidir (Basch, 1988) Ayna aktarımı hastanın üstünlük elde etme çabalarının geçerlilik kazanmasında zorluklar yaşadığını gösterir
İdealleştirme Aktarımı
Hayran olunan güçlü bir kişilikle işbirliği yoluyla gerekli olduğunda güçlendirilmek ve korunmak için duyulan karşılıksız kalmış bir arzu, idealleştirme aktarımına yol açar Bebek ve küçük çocuk ebeveynlerinin kollarında duyarlılıkla ama sıkıca taşınır ya da sarmalanırken durumundan memnuniyetin, emniyetin, ve temin edilmenin kendisine iletilmesi bu yeniden canlanmanın temelini oluşturur Bu; saygı duyulan ve, tehlikedeyken, engellenmişken ya da anlam arayışındayken, kendilik sisteminin sağlamlığını sürdürebilmesi için gereken ilham, güç, ve diğer her şeyi verebilecek biriyle birlik olma gereksinimidir
Öteki Ben Aktarımı
Bir terapi ilişkisinde yer alan kişiler arasındaki aynılık ya da tanıdıklık bağını kabul eden bir yanıt gereksinimi öteki ben aktarımı olarak adlandırılır Bu olgu önceleri aynalanma sürecinin bir parçası olarak görülmüştü, ancak Kohut (1984) daha sonra her ikisi arasında bir farklılık tanımladı (ayrıca Detrick’e bakınız, 1986) Böyle yapmasını nedeni, öteki ben aktarımının insan olarak, tanıdık olarak, ya da türün diğerleriyle aynılık olarak kendini sessizce kabul ettirme gereksinimi gibi temel bir insan gereksinimine yanıt verdiği sonucunu çıkartmaktaydı Bebek ya da çocuğun değerinin geçerlilik kazanması; başarılarının memnuniyet ve gururla fark edilmesi de gencin istediği gruba katılma gereksinimini karşıladığından, öteki ben aktarımının neden başlangıçta ayna aktarımının alt başlığı olarak yer aldığı anlaşılır Ama günlük yaşamda öyle durumlar vardır ki; ne ülküleştirilenin daha büyük olan gücüyle birleştirmenin sakinleştiriciliği, ne de yetki ve başarıya tanıklık den aynalama değil de; insanın ancak kabul edildiğini hissettiği birinin yanında sessizce varlığını sürdürmesi yoluyla kendiliğin güçlenmesinin ortaya çıktığı görülür
Şunun vurgulanması gerekir ki, Kohut ile aktarımın tanımının değişmiş olmasına rağmen, ele alınışı değişmemiştir Hastaya analitik deneyimin üzerinde ve fazlasının anlamlı bir yaşantı sağlayacağı şeklindeki yanlış yolda bir çabada analistin hiçbir rolü yoktur Kohut’un klinik kurama katkısının sonucu olarak farklı olan, analistin gidişatıdır Analist artık kendisini ayna aktarımının ya da idealleştirme aktarımının gelişimine, henüz olgunlaşmamış ve tamamlanmamış yorumlarla ya da hastaya psişik gerçeklik yerine dış gerçekliği işaret etmekle (Basch, 1988), etkin olarak katılmaya zorlanmış hissetmemektedir
Başlangıçlarını ve ortaya çıkma biçimlerini tanımaya hazırlanmamız için Freud bize psikonörotiğin cinselleştirilmiş aktarım çabalarına bizi hazırlayacak bir kuramsal çerçeve vermiş olmasına rağmen, diğer kendiliknesnesi aktarımlarının etkisi için bu geçerli değildir Ülküleştirmeler, başka bir hastanın analisti baştan çıkartma girişimleriyle karşılaştırıldığında, analiste artık bir insan olarak yönlendirilmemektedir Bunun tersi gibi görülebilmesine rağmen öylece oturup hastanın ne söylediğinin bilinçdışı anlamını düşünmek, büyük olasılıkla karşılayamayacağınız taleplere dair sizde olmayan bir önem yüklendiğinde, sahip olmadığınız erdemler atfedildiğinde, ve çeşitli güçler, özellikle terapötik güçler ile övülerek göklere çıkartıldığınızda rahatsızlık duyarken kolay değildir Hastayı doğru yola sokmak ya da mide bulandırıcı derecedeki övgülerinin arkasında olumsuz duygular yattığına dair ısrar etmek zorunluluğu çok güçlüdür Ödipal aktarımda olduğu gibi bizi sadece hastanın gereksinimlerinin duygulanım etkisinin ötesine götürecek bir kuram, bizi hastanın söylediklerinin o andaki anlamından yeterli derecede bağımsız yapar Böyle bir kuram kendimizi korumak zorunda kalmaksızın duygunun aktarımını deneylememize izin verecek uygun bir eş uzaklık durumunu kolaylaştırır Sadece bu koşullar altında bir hasta deneyerek ve parçalar halinde çocukluk arzularını ve korkularını ortaya koyar ve bunların analistle birlikte yeniden özetlenmesinde berraklaştırılmasına ve sonuçta yorumlanmasına izin verir
Benzer şekilde, Kohut’un ayna aktarımları olarak adlandırılan deneyimine dayanan klinik genellemeleri, bizi hastanın büyüklenmeciliğiyle ve analistle kaynaşma gereksinimiyle nesnel olarak uğraşmaya hazırlar Burada kendi bireyselliğimizi, diğerlerinin sadece amaç için araç olarak kullanılacak şekilde var oldukları, bebeklik ve çocukluğun nesnesiz durumu dönemini yeniden yaratmaya eğilimli bir hastanın ellerinde, ihlal edilmiş buluruz Bunun neyi simgelediğini anladığımızda, hastanın aynalanma gereksinimi (çocuğun bireysellik potansiyelini ve önemini eş duyumla geçerli kılacak gereksinimini tanımlayan anımsatıcı bir terim) aktarım ortaya konuldukça analitik yanıtla karşılanabilir Ortada rol yapma ya da hastaya hoşgörü gösterme diye bir şey yoktur Hastanın anlaşılmamış değil, anlaşılmış hissetmesi yeterlidir Analisti, kendisine karşı gerçek duygularından kaçınmakta olduğuna ısrar etmeyi bırakıncaya ve yorumlarını ve yeniden yapılandırmalarını hastanın analistin bir zamanlar Bn F ’nin annesinin yapmış olduğu gibi hastanın ilgisinin merkezi olmayı talep etmesinden çok varlığını ve etkinliklerini onaylayacak kendiliknesnesi deneyimine yarayacak aktarım gereksinimine odaklandığında, Bn F , aynalanmış, yani anlaşılmış hissetmişti Böylelikle analizinde ilerleme kaydedebildi
Birinin psikanaliz yapıp yapmadığını saptama ölçütleri, hastanın iyileşmesi ve gelişmesinin öncelikle hastanın analiste olan aktarımıyla ortaya konulan patolojisine dayanıp dayanmadığıdır; aktarım, hastanın kendisini anlama düzeyini arttırmak için yorumlanır ve hasta üretken bir yaşam sürebilsin diye önceden bozuk işlev gösteren yapıların onarılacağı ya da kusurlu yapıların güçlendirileceği noktaya doğru derinlemesine çalışılır İleri sürdüğüm ölçütlere bakıldığında Kohut’un katkısı, klasik Freud analiziyle tam bir uyum halindedir Gerçekten, psikanalizle psikoterapi arasına kesin bir çizgi çekmeyi bir kez daha olası kılmıştır Nacherziehung örneğin narsisistik kişilik bozukluklarındaki hastaların gecikmiş olgunlaşmaları, aktarım analizi yoluyla geleneksel biçimde sağlanabildiğinden, psikanalizin görüş alanının genişlemekte olduğunu gerçekten iddia edebiliriz Bu nedenledir ki psikonöroz ya da psikonörotik karakter bozukluklarının analizleri ile erken dönem kendiliknesnesi bozukluklarının analizleri arasında sıklıkla yapılan bir ayrıma karşı çıkmaktayım Bu yarılma bu iki grup hastanın psikanalitik olarak ele alınması ya da anlaşılmasında özde farklı bir şeyin olduğu düşüncesine götürür İnanıyorum ki psikanalitik kuram çerçevesinde Kohut’un kuramını incelemem, böyle bir farklılık olmadığını ortaya koymuştur (Basch, 1981)
KOHUT VE METAPSİKOLOJİ
Kohut’un çalışmasının kapsamı, metapsikoloji olarak adlandırılan psikanalizin açıklayıcı kuramı için psikanalitik uygulanmada olduğu kadar önemlidir Kohut’un erişkin hastaların analizlerinde yapılmış gözlemlerine dayanan geriye dönük yeniden yapılandırmaları, erken zihinsel gelişime dair bugün bilinenleri pek çok yönden onaylar ve bütünler (Basch, 1977) Çocuk araştırmaları, bebeklerin kaçınmaktan çok uyarı aradıklarını ve düşüncenin bir konuşma ürünü olmadığını göstermektedir Bu bulgular, bebek ile ebeveynleri arasındaki makul derecedeki eşduyumsal ilişkiye dayanan Kohut’un kendilik kavramıyla aynı düşüncededir Çocukluk döneminin bebeğin sorun çözme yetilerini biçimlendirecek sözel olmayan anı izlerini inşa ettiği öğrenme dönemi olduğunu fark eden bir kuram, ancak, çocukluk yaşantısının yaşam boyunca karakter oluşumu üzerindeki etkisini açıklar Piaget (Piaget ve Inhelder, 1969) öğrenme sürecinin sadece basit bir gelişmeden ibaret olmadığını; yüzeyde benzerlik gösteren olayların deneyimlemiş kişi tarafından ulaşılmış bilişsel gelişim dönemine bağlı olarak farklı yorumlandığını göstermişlerdir Hastaların kendiliknesnesi aktarımında kurdukları ilişki biçiminin, eşduyumsal iletişimin başarısız olduğu gelişim alanlarını yansıttığına dair Kohut’un fark ettiği, bilişsel olgunlaşmanın hiyerarşik kavramıyla uygundur İçinde barındırdığı çatışmalarla ödipal evre, çocuğun yeni kazanmış olduğu simgesel soyutlama ve somut işlemleme yeteneğini yansıtan, gelişime ait yalnızca bir evredir Bütün gelişimsel sorunları bu terimlerle ele almak yanlış olur Yenidoğanlarla bakıcıları arasındaki iletişim amacın içgüdüsel olarak türetilmiş psişik enerjinin boşaltımı olan temeldeki bir kapalı sistem kavramı yoluyla açıklanamaz En başından beri ortada olan olgunlaşma karmaşıklıklarını açıklamak için yanlış düzeltici geri ve ileri bildirime izin veren bir açık sistem ileri sürülmelidir Hem güdü ve hem de yoğunluğu içgüdü ve psişik enerjiden çok duygulanım yaşamının değişimleriyle ortaya konulabilir - duygulanım yaşamın başlangıcından sonuna dek iletişim ve bilişin temeli olarak hizmet eden, kalıtımla elde edilmiş bir otomatik ve otonom davranış kalıpları şeklinde anlaşılır (Basch, 1976b, 1988)
Kohut’un çalışması, Freud’un yönteminin, bulmayı umduklarının daima çıkageleceği dairesel bir kendini geliştiren kehanet olduğunu söyleyenlerin iddialarını çürütür Potansiyel olarak aynı kendiliknesnesi aktarımı gibi gelişimin daima çalışılacak diğer yönleri vardır ve bunların bekledikleri yalnızca, analitik durumda yaşadıkları ile psikanalitik kuramın ait olduğu insan gelişimine dair daha büyük bir kuramın kapsadıkları arasındaki gerekli bağlantıları yapabilecek bir geçmişi, ve o derece kendisini analiz edebilme kapasitesi olan yetenekli bir analist aracılığıyla, Freud’un yönteminin uygulanmasıdır
Psikanalitik kuramın yeniden gözden geçirilmesinin gerekliliği bir süredir açıkça bilinmekteydi, ama analistler klinik çalışmalarına zararlı olabileceğini hissettikleri bir risk almaktansa kendilerini diğer bilimlerden yalıtmayı yeğleyerek, bu gereklilikleri kabul etmekte isteksiz olmuşlardır Kohut’un aktarımın geniş yelpazesi ve görüş alanını keşfi burada kısaca taslağı yapılmış değişiklikleri yapma gereksinimini klinik veriler temelinde açıkça gösteren, psikanaliz içinde ilk yöntemli karşı karşıya gelmedir Şurası vurgulanmalıdır ki, metapsikolojideki bu yeniden gözden geçirmelerin hiçbiri Freud’un klinik keşiflerinin önemini hiçbir şekilde değiştirmemektedir Değişen şudur ki, nörotik patolojiyi çalışmaktan öğreneceğimiz, gelişim hakkındaki bilgilerin, artık zihinsel yaşamın bütünü için örnekleyici olmayışıdır Ödipal dönem ve değişimleri olgunlaşmanın bir yönünü biçimlendirmektedir ve, önemi Kohut’un kendilik-gelişimi kavramında kesinleşen karakter evriminin daha geniş bir taslağına böylelikle uymasıyla önemi azalmamaktadır
Epistemoloji ve bilimsel bir kuram oluşturulması anlamında, yıllar önce terk ettiği yola psikanalitik kuramı, Kohut’un geri yerleştirdiğinin açık hale getirilmesi gerekir Psikanalitik yöntem insan davranışının anlamına, güdüsüne dair verileri açıklar Psikanaliz yalnız başına, Freud’un yapacağına inandığı gibi, genel bir psikoloji ortaya çıkartamaz Diğer taraftan genel psikoloji, bilinçdışı güdülemeyi berraklaştıracak araştırmacı bir yönteme gerek duymaktadır Geçmişte psikanalitik kuramın doğası hakkındaki karışıklık; psikanalizin getirecekleriyle kendi disiplinlerinin diğer yönlerini birbiriyle uyumlu hale getirmek için psikanalizin klinik başarılarını dikkate alan psikologlar için bile; bunu zor hatta olanaksız hale getirmişti Kendiliknesnesi aktarımlarına dayanan güdülenme ve anlama dair bir psikanalitik kuram hastanın aktarımında yeniden yaratıldıkça, gelişiminin herhangi bir alanındaki ilişkilerin duygulanım anlamını araştırma yetisine sahiptir Bu verilerin birikmesi, bütün düzeylerdeki insan davranışlarının araştırılmasında çok yararlı olacaktır
SONUÇ
Kohut’un çalışması psikanalitik kurumla henüz bütünleşmemiştir Kendilik psikolojisinin psikanalizden saptığını ve psikanaliz için bir tehdit oluşturduğunu hissedenler vardır İnanıyorum ki bu eleştirenler kendilik psikolojisinden korkmaktadırlar çünkü kendileri serbest çağrışım verileri, bunlardan soyutlanabilecek kanun ya da klinik genellemeler, ve diğer alanlardan bunları açıklamak için ileri sürülmüş varsayımlar arasında kesin bir ayrım yapmakta başarısız olmuşlardır (Basch, 1973) Sadece ilk ikisi psikanalitik yöntemle doğrudan ilişkilidir Sonuncu olan açıklayıcı kuram, ayrı bir tartışma alanına aittir ve bu kuramlardaki değişikliklerin psikanalitik önermelerin geçerliliği ile ilgisi yoktur Açıklayıcı varsayımlar olarak içgüdülerin ve Ödip karmaşasının dışlayıcılığı ve merkeziciliğini, Kohut psikanalitik yeniden yapılandırmalarla bebeklik ve erken çocukluk dönemine dolaylı yoldan ışık tutup, kendilik kavramının gelişimindeki değişikliklerin sandığımızdan daha karmaşık olduğunu ortaya koyarak, kaçınılmaz olarak sorgulamıştır
Kendilik psikolojisi, psikolojinin ayrı ya da yeni bir biçimi değil, geleneksel psikanalitik uygulamanın daha çok bir uzantısıdır ve bu uygulama için düzelticidir Freud ve Kohut’un çalışmasını sanki temelde farklı durumları temsil ederlermiş gibi karşılaştırmayı düşünmek yanlışlık olur Kohut, Freud’un klinik keşiflerinin mantıklı sonuçlarını benimseyebiliyordu, ve psikanalizde eşduyum ve içebakışın üstünlüğüne yaptığı vurguyla, Freud’un çalışmasını daha önce mümkün olmamış yönlere ilerletebiliyordu Kohut’un bu katkıları psikanalitik bulguların yararlı ama yeni bir şey olmadığını açıklamak için ondokuzuncu yüzyıl biyolojisini Freud’un içgüdü kuramı şeklinde kullanmanın uygunsuzluğunun altını çizmiştir - çünkü içgüdü kuramı ve buna dayandırılan açıklamaların yıllardır hiçbir bilimsel temeli olmadığı bilinmektedir (Basch, 1975a)
Daha fazla sayıda analist Kohut’un aktarımının boyutlarını ilkin kendi analizlerinde, daha sonra da hastalarının analizinde anladıkça, psikanalitik düşüncede varolan ikilik kaybolacaktır Ego psikolojisinin id psikolojisini izlemesi gibi, kendilik psikolojisi ego psikolojisinin evrimsel varisi olarak görülecektir Ve Kohut kesinlikle her zaman olduğunu düşündüğü gibi Freud psikanalizine katkıda bulunmuş olarak bilinecek ve onurlandırılacaktır
|