Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > Bunları Biliyor Musunuz ?

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
gerçeği, köpekbalığı

Köpekbalığı Gerçeği...

Eski 08-23-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Köpekbalığı Gerçeği...



ABD’li bilim adamları köpek balıkların cüsselerine göre güçsüz ağızları olduğunu tespit etti

köpek balıklarının ağızları sanılandan çok daha güçsüz

Köpek balıklarının sadece çok keskin dişleri olduğu için kurbanlarını ısırabildikleri belirtiliyor

Köpek balıklarının milyonlarca yıl hayatta kalmalarının sebeplerinden birinin diş ve çene yapıları olduğu biliniyor Alt ve üst çenede 4 ya da 5 sıra halinde dizilen ve sayıları türlerine göre değişen köpek balıklarının dişlerinin hemen arkasındaysa “yedek dişler”i bulunuyor Beslenme sırasında dişler kırıldığında yerini bu dişler alıyor Bu hızlı değişim birkaç günle birkaç hafta arasında meydana geliyor

KÖPEK BALIKLARI HAKKINDA BİLİNMEYENLER
Fosil kayıtlara göre köpek balıkları yaklaşık 400 milyon yıldan beri hayatlarını sürdürüyor Vücut yapıları kemik yerine kıkırdaktan oluşan bu nedenle de sualtında oldukça kıvrak hareket edebilen bu hayvanların en büyük dezavantajları kemikli balıklarda bulunan ve su içinde dengede kalmalarını sağlayan “yüzme keselerinin” olmayışıdır Yüzmeyi bıraktıkları anda ağır bir metal parçası gibi dibe çöken köpek balıkları sürekli hareket etmek zorundadır Bununla beraber yüzme keselerinin olmaması su içinde dikey yönde oldukça hızlı hareket edebilmelerini sağlar Ayrıca bu hayvanlarda vücudun yaklaşık yüzde 20-30’u karaciğerden oluşur Bu çok yağlı karaciğerler köpek balıklarına pozitif bir yüzerlilik kazandırır

Bugün dünyada 350 köpek balığı türü yaşıyor Türkiye civarındaki denizlerde ise 27 köpek balığı türü hayatını sürdürüyor ve bunlar içinde tehlikeli olabilecek 8 tür bulunuyor

en küçüğüyse 20 cm’lik cüce kedibalığıdır (Etmopterus perryi) Balina köpek balıkları dışındaki türlerin hepsi etçildir Balina köpek balıkları ise dev cüsselerine rağmen sadece planktonlarla (mikroskopik canlılar) beslenirler En büyük etçilse “büyük beyaz” olarak bilinen 72 metrelik boyuyla Carcharodon carcharias’tır Ancak türlerin çoğunluğu oldukça küçük boyludur Buna ilaveten tehlike yaratabilecek herhangi bir organları yoktur ve insanlara potansiyel bir tehlike kaynağı olamayacak kadar derinlerde yaşarlar

Köpek balıklarının doğal besinleri arasında büyük balıklar bazı deniz memelileri büyük mürekkep balıkları ve diğer köpek balıkları yer alır Üreme sistemlerine baktığımızda dişi bireylerle erkek bireyler aşağı yukarı birbirlerine benzerler Bu hayvanlar genelde derin sularda yaşadıklarından ve akvaryumda yaşatılmaları zor olduğundan çiftleşme davranışları iyi araştırılmamıştır Köpek balıkları üç farklı şekilde ürer Bazıları diğer balıklarda olduğu gibi döllenmiş yumurtayı dışarıya bırakırlar (ovipar) bazıları yavrularını vücut içinde taşır ve bizdeki göbek bağına benzeyen bir organ aracılığıyla besler (vivipar) bazılarıysa döllenmiş olan yumurtayı vücut içinde tutar ama herhangi bir şekilde yavruyu beslemez ve gelişimini tamamlayınca dışarıya bırakır (ovovivipar) Gebelik süreleri 9 ile 24 ay arasında değişir Bir defada en az 1 en çok 100 yavru doğurabilirler

oysa insan sualtında sesi duyar ama geldiği yönü tayin edemez Görme duyuları pek gelişmemiştir Zaten genelde derin sularda yaşadıkları için görme duyularını pek kullanmaz Vücutlarının yan tarafında bir çizgi şeklinde bulunan ve “yanal organ” denen duyu organlarıyla manyetik alanları algılayabilir yön tayini yapabilir (özellikle bulanık suda) ya da yaralı bir balığın çıkardığı titreşimleri saptayabilirler

Köpek balıklarının en önemli duyu organıysa “Lorenzini ampulleri” denen elektroreseptör hücreleridir Bunlar vücudun baş kısmında bulunan ve 1 mm’lik kanallarla dışarıya açılan yapılardır Elektriksel uyarılara karşı oldukça hassastırlar

Bu kadar hassas duyu organlarına sahip bir canlı için av bulmak ve onu avlamak çok güç olmasa gerek Avlanmada ilk uyarılan koku alma ve işitme duyularıdır Harekete geçen hayvan ava yaklaştıkça görme duyusu devreye girer Avı bulduğunda etrafında daireler çizmeye başlar Bir müddet sonra bu daireler küçülmeye ve çapraz geçişler yapmaya başlar Iyice yaklaştığında gözleri (parçalama sırasında koruma amaçlı olarak) geriye doğru kayar ve özel bir kapakla kapanır Bu andan sonra artık devrede sadece elektroreseptör organları çalışmaktadır ve hayvan elektrik yayan her şeye saldırır Ağız açıldığında alt çene dışarıya doğru çıkar ve avını yakalayan hayvan üst çenesiyle avını tutar Alt çeneyle de parçalar Bu arada kazayla parçalanan kendi türlerini dahi yiyebilirler Tek tek avlandıkları gibi grup halinde de avlanabilirler Uzmanlar dalarken ya da yüzerken saldırgan tek bir birey görüldüğünde korkulacak bir durum olmadığını ama sürüyle karşılaşıldığında durumun pek güvenilir sayılamayacağını söylüyor

Kuzey yarımkürede yaşayan köpek balıklarının neden olduğu saldırma olayları yok denecek kadar azdır Akdeniz Ege ve Marmara Denizinde yaşayanların insanlara hiç saldırmadıkları kabul edilir Bu durumda sahillerde tehlike yok gibidir Bununla birlikte açık denizde yüzmek ya da derin su dalışları yapmak her zaman beraberinde belli bir riski getirir Yine de istatistiklere bakılacak olursa köpek balığı fobisi için bir neden yoktur

Köpek balığı saldırıları en çok Avustralya’da görülmektedir ama burada da arı sokmasıyla ölenler köpek balığı saldırılarından ölenlerden 100 kat daha fazla olup boğulma sonucu ölenlerin sayısı ise 1000 kat daha fazladır Güney Afrika’da son 35 yıl içerisinde en çok saldırıya sörfçüler ve zıpkıncılar maruz kalmış olup bu arada yalnızca bir dalgıç ciddi biçimde yaralanmıştır Akdeniz sularındaki köpek balığı saldırılarına ait bilimsel raporlar incelenecek olursa 1863-1961 yılları arasındaki yaklaşık 100 yıllık sürede sadece 18 saldırı olayının gerçekleşmiş olduğu görülür 1960’lı yıllardan sonra Akdeniz’deki bu tip olaylara ait raporların bilimsel yayınlarda yer almadığı gözlenmiştir Saldırı olaylarındaki en yüksek sayıya Italya kıyılarında rastlanmıştır (5 saldırı) Bunu Yunanistan (4) Mısır (3) Yugoslavya (3) Malta (1) Fransa (1) ve Kuzey Afrika kıyılarındaki belirsiz bir bölge (1) izlemektedir

gelişebilmek yayılabilmek ve toksinlerini kan dolaşımına aktarabilmek için kan damarlarına ihtiyaç duyarlar Tümör oluşumundan sonra o bölgede yeni kılcal kan damarları oluşumu gözlenir Yapılan çalışmalarda köpek balığı kıkırdağının bu yeni kılcal kan damarlarının oluşumunu baskılayan bir etkiye (anti-angiogenesis) sahip bir maddeyi içerdiği bulunmuştur

Köpek balığı kıkırdakları kullanıldığında bu etki ile damarlaşmayı baskıladığı için tümör gelişemiyor Tümör yok olmasa da yayılması durduğu için belirli bir bölgede sabit kalıyor ve tedavi için çok büyük bir şans doğuyor çünkü bilindiği gibi tümörün yayılması (metastaz) hastanın hayatını kaybetmesinin en büyük habercisidir

Sadece bununla da kalmıyor kıkırdağın faydaları Eklem yaralanmalarının tedavisinde iltihap giderici olarak bağışıklık sisteminin kuvvetlendirilmesinde bakteriyal viral ve mantar (fungal) enfeksiyonlara karşı dayanıklılık sağlanmasında artrit (mafsal iltihabı) tedavisinde ağrı kesici olarak sedef ve akne tedavilerinde kullanılmaktadır

Köpek balıklarının bazı türleri yaklaşık 500 m derinlikte yaşarlar Peki hiç düşündünüz mü bu canlılar ışığın bile ulaşamadığı bu derinliklerde nasıl ya-şamlarını devam ettirebiliyorlar? Bi-limadamları bunu da araştırdılar ve köpek balığı karaciğerinde saklı olan bu sorunun cevabını buldular

Köpek balığının karaciğerinde squalene denen bir madde vardır Bu madde yağ özelliğinde bir maddedir oksijeni kolayca tutar ve ihtiyaç duyulan dokuya iletilmesini kolaylaştırır Bu özelliği ile de bağışıklık sistemini güçlendirir Oksijenin verimli kullanılmasına yardım eden squalene bize köpek balılarının çok derinlerde yüksek basınç altında çok az oksijenle nasıl yaşayabildiklerini açıklıyor Squalene’ nin diğer faydalarına gelince kanser tedavisinde hem antioksidan hem de kemoterapik ajandır kanserojenler karşı koruyucudur kalp hastalıklarında diyabet (şeker) artrit hepatit gastrit tedavisinde ve kandaki kolesterolün düzenlenmesinde kullanılır Köpek balığı karaciğeri yağında aynı zamanda anne sütünde bulunan alkoksi gliserol yüzlerce kat daha fazla bulunmaktadır Alkoksi gliserol bağışıklık sistemimizi güçlendirir akyuvar ve trombositleri arttırarak antikorları uyarır radyoterapinin yan etkilerini azaltır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.