|  | Köpekbalığı Gerçeği... |  | 
|  08-23-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Köpekbalığı Gerçeği...ABD’li bilim adamları  köpek balıkların cüsselerine göre güçsüz ağızları olduğunu tespit etti    köpek balıklarının ağızları sanılandan çok daha güçsüz    Köpek balıklarının sadece çok keskin dişleri olduğu için kurbanlarını ısırabildikleri belirtiliyor  Köpek balıklarının milyonlarca yıl hayatta kalmalarının sebeplerinden birinin diş ve çene yapıları olduğu biliniyor  Alt ve üst çenede 4 ya da 5 sıra halinde dizilen ve sayıları türlerine göre değişen köpek balıklarının dişlerinin hemen arkasındaysa “yedek dişler”i bulunuyor  Beslenme sırasında dişler kırıldığında yerini bu dişler alıyor  Bu hızlı değişim birkaç günle birkaç hafta arasında meydana geliyor  KÖPEK BALIKLARI HAKKINDA BİLİNMEYENLER Fosil kayıtlara göre köpek balıkları yaklaşık 400 milyon yıldan beri hayatlarını sürdürüyor  Vücut yapıları kemik yerine kıkırdaktan oluşan  bu nedenle de sualtında oldukça kıvrak hareket edebilen bu hayvanların en büyük dezavantajları  kemikli balıklarda bulunan ve su içinde dengede kalmalarını sağlayan “yüzme keselerinin” olmayışıdır  Yüzmeyi bıraktıkları anda  ağır bir metal parçası gibi dibe çöken köpek balıkları sürekli hareket etmek zorundadır  Bununla beraber yüzme keselerinin olmaması  su içinde dikey yönde oldukça hızlı hareket edebilmelerini sağlar  Ayrıca  bu hayvanlarda vücudun yaklaşık yüzde 20-30’u karaciğerden oluşur  Bu çok yağlı karaciğerler  köpek balıklarına pozitif bir yüzerlilik kazandırır  Bugün dünyada 350 köpek balığı türü yaşıyor  Türkiye civarındaki denizlerde ise 27 köpek balığı türü hayatını sürdürüyor ve bunlar içinde tehlikeli olabilecek 8 tür bulunuyor   en küçüğüyse 20 cm’lik cüce kedibalığıdır (Etmopterus perryi)  Balina köpek balıkları dışındaki türlerin hepsi etçildir  Balina köpek balıkları ise dev cüsselerine rağmen sadece planktonlarla (mikroskopik canlılar) beslenirler  En büyük etçilse “büyük beyaz” olarak bilinen 7  2 metrelik boyuyla  Carcharodon carcharias’tır  Ancak türlerin çoğunluğu oldukça küçük boyludur  Buna ilaveten tehlike yaratabilecek herhangi bir organları yoktur ve insanlara potansiyel bir tehlike kaynağı olamayacak kadar derinlerde yaşarlar  Köpek balıklarının doğal besinleri arasında büyük balıklar  bazı deniz memelileri  büyük mürekkep balıkları ve diğer köpek balıkları yer alır  Üreme sistemlerine baktığımızda  dişi bireylerle erkek bireyler aşağı yukarı birbirlerine benzerler  Bu hayvanlar genelde derin sularda yaşadıklarından ve akvaryumda yaşatılmaları zor olduğundan  çiftleşme davranışları iyi araştırılmamıştır  Köpek balıkları üç farklı şekilde ürer  Bazıları diğer balıklarda olduğu gibi döllenmiş yumurtayı dışarıya bırakırlar (ovipar)  bazıları yavrularını vücut içinde taşır ve bizdeki göbek bağına benzeyen bir organ aracılığıyla besler (vivipar)  bazılarıysa döllenmiş olan yumurtayı vücut içinde tutar ama herhangi bir şekilde yavruyu beslemez ve gelişimini tamamlayınca dışarıya bırakır (ovovivipar)  Gebelik süreleri 9 ile 24 ay arasında değişir  Bir defada en az 1 en çok 100 yavru doğurabilirler   oysa insan sualtında sesi duyar ama geldiği yönü tayin edemez  Görme duyuları pek gelişmemiştir  Zaten genelde derin sularda yaşadıkları için  görme duyularını pek kullanmaz  Vücutlarının yan tarafında bir çizgi şeklinde bulunan ve “yanal organ” denen duyu organlarıyla manyetik alanları algılayabilir  yön tayini yapabilir (özellikle bulanık suda) ya da yaralı bir balığın çıkardığı titreşimleri saptayabilirler  Köpek balıklarının en önemli duyu organıysa “Lorenzini ampulleri” denen elektroreseptör hücreleridir  Bunlar vücudun baş kısmında bulunan ve 1 mm’lik kanallarla dışarıya açılan yapılardır  Elektriksel uyarılara karşı oldukça hassastırlar  Bu kadar hassas duyu organlarına sahip bir canlı için av bulmak ve onu avlamak çok güç olmasa gerek  Avlanmada ilk uyarılan koku alma ve işitme duyularıdır  Harekete geçen hayvan ava yaklaştıkça görme duyusu devreye girer  Avı bulduğunda etrafında daireler çizmeye başlar  Bir müddet sonra bu daireler küçülmeye ve çapraz geçişler yapmaya başlar  Iyice yaklaştığında gözleri (parçalama sırasında koruma amaçlı olarak) geriye doğru kayar ve özel bir kapakla kapanır  Bu andan sonra artık devrede sadece elektroreseptör organları çalışmaktadır ve hayvan elektrik yayan her şeye saldırır  Ağız açıldığında alt çene dışarıya doğru çıkar ve avını yakalayan hayvan üst çenesiyle avını tutar  Alt çeneyle de parçalar  Bu arada kazayla parçalanan kendi türlerini dahi yiyebilirler  Tek tek avlandıkları gibi  grup halinde de avlanabilirler  Uzmanlar dalarken ya da yüzerken saldırgan tek bir birey görüldüğünde korkulacak bir durum olmadığını ama sürüyle karşılaşıldığında durumun pek güvenilir sayılamayacağını söylüyor  Kuzey yarımkürede yaşayan köpek balıklarının neden olduğu saldırma olayları yok denecek kadar azdır  Akdeniz  Ege ve Marmara Denizinde yaşayanların insanlara hiç saldırmadıkları kabul edilir  Bu durumda sahillerde tehlike yok gibidir  Bununla birlikte  açık denizde yüzmek ya da derin su dalışları yapmak her zaman beraberinde belli bir riski getirir  Yine de istatistiklere bakılacak olursa köpek balığı fobisi için bir neden yoktur  Köpek balığı saldırıları en çok Avustralya’da görülmektedir ama burada da arı sokmasıyla ölenler köpek balığı saldırılarından ölenlerden 100 kat daha fazla olup boğulma sonucu ölenlerin sayısı ise 1000 kat daha fazladır  Güney Afrika’da son 35 yıl içerisinde en çok saldırıya sörfçüler ve zıpkıncılar maruz kalmış olup  bu arada yalnızca bir dalgıç ciddi biçimde yaralanmıştır  Akdeniz sularındaki köpek balığı saldırılarına ait bilimsel raporlar incelenecek olursa 1863-1961 yılları arasındaki yaklaşık 100 yıllık sürede sadece 18 saldırı olayının gerçekleşmiş olduğu görülür  1960’lı yıllardan sonra Akdeniz’deki bu tip olaylara ait raporların bilimsel yayınlarda yer almadığı gözlenmiştir  Saldırı olaylarındaki en yüksek sayıya Italya kıyılarında rastlanmıştır (5 saldırı)  Bunu Yunanistan (4)  Mısır (3)  Yugoslavya (3)  Malta (1)  Fransa (1) ve Kuzey Afrika kıyılarındaki belirsiz bir bölge (1) izlemektedir   gelişebilmek  yayılabilmek ve toksinlerini kan dolaşımına aktarabilmek için kan damarlarına ihtiyaç duyarlar  Tümör oluşumundan sonra o bölgede yeni kılcal kan damarları oluşumu gözlenir  Yapılan çalışmalarda köpek balığı kıkırdağının bu yeni kılcal kan damarlarının oluşumunu baskılayan bir etkiye (anti-angiogenesis) sahip bir maddeyi içerdiği bulunmuştur  Köpek balığı kıkırdakları kullanıldığında  bu etki ile damarlaşmayı baskıladığı için tümör gelişemiyor  Tümör yok olmasa da yayılması durduğu için belirli bir bölgede sabit kalıyor ve tedavi için çok büyük bir şans doğuyor çünkü bilindiği gibi tümörün yayılması (metastaz) hastanın hayatını kaybetmesinin en büyük habercisidir  Sadece bununla da kalmıyor kıkırdağın faydaları  Eklem yaralanmalarının tedavisinde  iltihap giderici olarak  bağışıklık sisteminin kuvvetlendirilmesinde  bakteriyal  viral ve mantar (fungal) enfeksiyonlara karşı dayanıklılık sağlanmasında  artrit (mafsal iltihabı) tedavisinde  ağrı kesici olarak  sedef ve akne tedavilerinde kullanılmaktadır  Köpek balıklarının bazı türleri yaklaşık 500 m derinlikte yaşarlar  Peki hiç düşündünüz mü bu canlılar ışığın bile ulaşamadığı bu derinliklerde nasıl ya-şamlarını devam ettirebiliyorlar? Bi-limadamları bunu da araştırdılar ve köpek balığı karaciğerinde saklı olan bu sorunun cevabını buldular  Köpek balığının karaciğerinde squalene denen bir madde vardır  Bu madde yağ özelliğinde bir maddedir  oksijeni kolayca tutar ve ihtiyaç duyulan dokuya iletilmesini kolaylaştırır  Bu özelliği ile de bağışıklık sistemini güçlendirir  Oksijenin verimli kullanılmasına yardım eden squalene bize  köpek balılarının çok derinlerde  yüksek basınç altında çok az oksijenle nasıl yaşayabildiklerini açıklıyor  Squalene’ nin diğer faydalarına gelince  kanser tedavisinde hem antioksidan hem de kemoterapik ajandır  kanserojenler karşı koruyucudur  kalp hastalıklarında  diyabet (şeker)  artrit  hepatit  gastrit tedavisinde ve kandaki kolesterolün düzenlenmesinde kullanılır  Köpek balığı karaciğeri yağında  aynı zamanda anne sütünde bulunan alkoksi gliserol yüzlerce kat daha fazla bulunmaktadır  Alkoksi gliserol bağışıklık sistemimizi güçlendirir  akyuvar ve trombositleri arttırarak antikorları uyarır  radyoterapinin yan etkilerini azaltır   | 
|   | 
|  | 
|  |