Bayramilik |
08-21-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
BayramilikHacı Bayram Veli tarafından Hacı Bayram Veli 1352 - 1429 tarihleri arasında yaşamış olan Türk, mutasavvıf Bayramilik Tarikatını kurmuş, Tanrı'nın insan gönlünde görünüş alanına çıktığı inancını savunmuştur Gerçek adı Numan olan Hacı Bayram Veli, Ankara yakınlarında Solfasol köyünde doğdu, Ankara'da, bugün Hacı Bayram Camii'nin bulunduğu yerde öldü Babası, tarımla geçinen Koyunluca Ahmed'dir 14 yüzyılın sonları ile 14 yüzyıl olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler 15 yüzyılın başlarında kurulan ve önemli bir yere sahip tarikatlardan biri Adını Hacı Bayram Velî (15 yüzyıl olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler [1429)'den almıştır Hacı Bayram, 1352 yılında 1352 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler Ankara Çubuksuyu civarında bugünkü söyleyişiyle Solfasol (Zü't-Fadl) köyünde doğmuştur Asıl adı Numan'dır Şeyhi ile Kurban Bayramı'nda tanıştığı ve çok mütevazi olduğundan Bayram adını almış ve bu adla ün yapmıştır Babası, Koyunluca Ahmed adında bir köylüdür, Safiyüddin ve Abdal Murat isminde iki küçük kardeşi vardır (M Ali Aynî, Hacı Bayram Velî, İstanbul 1343, s 50) Çocukluk hayatı hakkında fazla malûmat sahibi değiliz Onun meşhûr olması o zamanlarda çok büyük bir kıymet taşıyan müderrisliğiyle başladı Görev yeri Melike Hatun'un yaptırdığı Kara Medrese'dir Hacı Bayram, Kayserili Şeyh Hamîdeddin b Musa (Somuncu Baba)'ya (815/1412) intisâb ederek ondan feyz aldı Şeyhinin neş'e ve kemâline olan aşkının sonucu hep onunla birlikte oldu, onunla birlikte Şam ve Mekke'ye gitti Hac görevini yerine getirerek Aksaray'a geri geldiler Hacı Bayram şeyhinin irtihâlinden sonra Ankara'ya döndü Gazalî'nin (ö 505/1111), Bağdat Nizamiye Külliyesi'nden ve Molla Câmî'nin (898/1492) görev yaptığı medreseden ayrıldıkları gibi Hacı Bayram Velî de Kara Medrese Müderrisliği'nden çok geçmeden ayrıldı Bu sıralar Anadolu halkı üzerinde Muhyiddin İbnü'l-Arabî (638/1240) Celâleddîn-i Rûmî (672/1273), Sadreddin Konavî (673/1274) ve şeyhi Hamideddin'in nüfûzları hissediliyordu Hacı Bayram'ın tasavvuf terbiyesinin yanına müderrisliği de eklenince, fikirlerini yayması çok kolay oldu İrtihalinden sonra da Bayramîlik adıyla ün salan bu tasavvuf ekolü (tarikatı)'nü, yetiştirdiği müridleri idame ettirdiler (Abdülbaki Gölpınarlı, Melâmilik ve Melâmîler, İstanbul 1931, s 34) Bayramîlik, tasavvuf tarihinde gözle görülür bir yer tutmuştur Tarîkat denilen olgu bir görünümdür Bunun hayat sahnesine çıkışı ve devamlılığı, ondaki öz'e bağlıdır Bunun yanında, başta bulunan şeyhin şahsiyeti, teslimiyeti, fedakârlığı ve kendisine intisâb edenlerin kemmiyet ve keyfiyet açısından durumları da göz ardı edilemez Tabiî bir diğer önemli faktör de, o sıralarda mevcûd olan ortam ve şartlardır Bunlar bir arada bulunduğunda bir tasavvuf ekolü oluşur ve sahnede görevine başlar Tasavvuf alanında bütün tarikatlarda görülen öz, müntehâ nokta olan melâmettir Melâmet ise, bir cümleyle ifade edecek olursak nefsi kınamak ve Hakk'ı yüceltmektir Yani, Tevhîd-i Zât'a varmaktır Bunun tahakkuku, meşrûiyyet dairesinde olur Hacı Bayram Veli'de bunları rahatlıkla görürüz Silsilesi: Bayramîlik, bir koldan Bayezid Bestamî'ye (261/874) çıkar Diğeri, bilhassa Halvetîler ve Melâmîler tarafından kabûl edilen silsile olup Hasan Basrî'ye uzanır Birinci silsile, Ebu'l-Hasan Zarafânî'den Nakşıbendiyye silsilesine ulaşır Bayramîlik'te Aleviyye ve Sıddıkiyye nisbeti vardır Bayramîlik, kendisinde sesli ve sessiz hatî ve cehrî zikri toplamıştır Sesli zikri Halvetîlikten, sessiz zikri de Nakşîlikten aldığı kabul edilir İhtiyârî ve ıztırarî ölümle zevk edilen vahdet-i vücûd olgusuna inanmak, bu tarikatın fikrî alandaki önemli özelliğidir Vahdete inanmak diğer tarikatlarda; sonunda varılan bir netice iken; Bayramîler'de, henüz işin başında iken bulunması gereken bir husustur Bu inanç, zamanla oluş haline gelmelidir Fenâfillah mertebeleri diye de adlandırılan ve Tevhîd-i Ef'âl (Fiillerin birlenmesi), Tevhîd-i Sıfât (Sıfatların birlenmesi) ve Tevhîdi Zât (Zâtın birlenmesi), yani sırayla; her fiilin fâilinin, her sıfatın mevsûfunun Allah olduğu ve Allah'tan başka gerçek varlık bulunmadığı şeklinde özetlenen Tevhîd anlayışına çok önem verilir Hacı Bayram bu Tevhîd mertebelerini "bilmek", "bulmak" ve "olmak" diye ifade eder (Mehmet Demirci, Mezhepler ve Tarikatlar Ansiklopedisi, İstanbul 1987, s 39) Bayramîlik, dünya hayatında kimseye yük olmamayı, alınteriyle kazancı esas alır Bizzât Hacı Bayram, Ankara'da geçimini ziraatle sağlamıştır Bayramîlik'te aynı zamanda, başkasının da geçim zorlukları karşısında yardımına koşmak prensibi vardır Bu husus ile ilgili olarak Hacı Bayram'ın üç aylarda halktan zekât toplayıp fukarasına dağıttığı bilinmektedir Bu davranış aynı zamanda nefsi kınamaya da işaret sayılabilir Bu tarihî gerçeklerin ışığı altında tasavvufî düşünce ve pratik hayat anlayışında görüldüğü üzere, gerek özel hayatında, gerekse devlet büyükleriyle olan ilişkilerinde Hacı Bayram Velî' yi maneviyata aşırı düşkün mistik bir mutasavvıf olmaktan çok, hayatın pratik ve yaşanılır gerçeğine kolayca uyum sağlayabilen, dünyayı ihmal etmeyen, müridlerini son derece disiplinli yetiştiren, çalışma ve hayat mücadelesini teşvik eden, günün büyük kısmını tarlada, bağda çalışarak geçirip zamanında muntazam ibadetini ve zamanında da işini gücünü yerine getiren plânlı bir hayat adamı olarak görüyoruz Bayramîlik geleneklerine gelince onları şöylece özetleyebiliriz: Tekke veya bir mecliste toplanmak, oniki rekâtlık bir teheccüd namazı kılmak, sonra zikir halkası oluşturmak, kudûm çalarak çarşıyı dolaşmak Zikirlerinde "Lâ ilâhe illâllah" derlerdi "Gönüle varmak" diye adlandırılan zikirde, gözler kapanır, nefes tutulur ve başlar sağa sola sallanırdı (Mehmet Demirci, age, s 39) Tarikatın esasları; cezbe, muhabbet ve sırr-ı ilâhi olarak ifade olunabilir (M Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, I, İstanbul 1983, s 181) Bayramîliğin Hacı Bayram'ın ölümü üzerine iki kola ayrıldığı kabul edilir Bir kısım, zikr-i cehrîyi kabul ederek Hacı Bayram'ın halifesi Ak Şemseddin'e (864/1459) bağlanmış; bir kısmı da diğer halîfesi Bursalı Ömer Dede'ye (880/1475) uyup, zikir ve vird gibi şeylerden, özel giyimden, hatta tekkelerden bile feragat ederek Melâmî adını almıştır Bayrâmîlik adıyla ün salan tarikat, Ak Şemseddin koluyla yayılmıştır Bilhassa Anadolu'da Ankara, İstanbul, Bolu, Bursa, İzmir ve Kastamonu'da yayılmış ve özellikle Türk tasavvuf çevrelerinde etkili olmuştur Bayramîliğin yukarıda zikrettiğimiz iki şubesinin yanında, ayrıca Tennûriyye, Himmetiyye, İseviyye ve Hamzaviyye kolları vardır Aziz Mahmud Hüdâî'nin kurduğu Celvetîlik de Bayrâmîlik'den doğmuş ve onun devamı sayılmıştır Bayrâmîlik, kurucusunun şahsiyeti dolayısıyle büyük etki bırakmıştır Onun yetiştirdiği ünlü kişilerden Ak Şemseddin, Mehmed ve Ahmed Bîcan, Melâmiyye-i Bayramiyye müessisi Ömer Dede ve diğerleri, Anadolu'da İslâmî varlığın korunmasında da büyük tesirler icra etmişlerdir Hacı Bayram Velî, Yunus Emre tarzında ilâhiler yazmıştır Hacı Bayram Velî' nin (ks) kabri, önemini ve değerini yükselttiği Ankara'da kendi adıyla anılan camün avlusundadır Onun meşhur ilâhilerinden biri şöyledir: "Çalab'ım bir şâr yaratmış iki cihan aresinde, Bakıcak dîdâr görünür ol şârın kenâresinde Nağihan ol şâra vardım, ol şârı yapılır gördüm Ben dahi bile yapıldım taş u toprak aresinde Ol şârdan oklar atılır, gelir ciğere batılır Arifler sözü satılır ol şârın pazaresinde Şâkirdleri taş yonarlar, yonup üstada sunarlar Çalab'ın ismin anarlar o taşın her pâresinde Bu sözü ârifler anlar, cahiller bilmeyip tanlar Hacı Bayram, kendi banlar ol şarın minaresinde "Ankara Türkiye Cumhuriyetinin başkenti ve ikinci büyük şehri Nüfus bakımından İstanbul'dan, yüzölçümü bakımından da Konya'dan sonra ikincidir Bolu, Çankırı, Kırıkkale, Kırşehir, Konya, Aksaray ve Eskişehir arasında yer alır 38°33' ve 40°47' kuzey enlemleri ile 30°52' ve 34°06' doğu boylamları arasındadır Batıdan doğuya, kuzeyden güneye transit yolların düğüm noktasıdır |
|