Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
eşraf, nakîbül

Nakîbül Eşrâf

Eski 08-22-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nakîbül Eşrâf




düzenle-tarihMayıs 2006
ilk olarak Abbasi halifesi Mütevekkil zamanında ihdas edilen kurum Bu zamandan itibaren diğer İslâm devletlerinde nikâbet teşkilatı varlığını sürdürmüştür

Osmanlı Devleti`nde de ilk olarak sâdât nikâbeti Sultan Yıldırım Bayezid zamanında Mayıs 1400 tarihinde tesis edilmiştir İlk Nakîbü`l-eşrâf da Seyyid Ali Nata b Muhammed olmuştur Ondan sonra oğlu Seyyid Zeynelabidin babası gibi seyyid ve şeriflere nâzır olmuştur

Nakîblik, Abbasi 750 ile 1258 yılları arasında hüküm süren Abbasi Devleti'ni kuran ve Hz Muhammed'in amcası Abbas'ın soyundan gelen hanedana verilen isim

Fatih Sultan Mehmed zamanında bir ara kaldırılmışsa da, Fatih Sultan Mehmed (1432 - 1481) 29 Mart 1432'de Edirne'de doğdu Babası Sultan İkinci Murad, annesi Huma Hatun'dur Fatih Sultan Mehmed, uzun boylu, dolgun yanaklı, kıvrık burunlu, adaleli ve kuvvetli bir padişahtı


II Bayezid devrinde yeniden ihdas olunmuş ve son devirlere kadar varlığını devam ettirmiştir Bu tarih nezâret olarakkuruluş tarihidir Yoksa Osmanlının kuruluşundan itibaren seyyid ve şeriflerin öneminin
olmadığı anlamına gelmez Nakîbü`l-eşrâflık, ilmiye sınıfının en üst seviyesine çıkan seyyidlere veriliyordu Nakîbü`l-eşrâflar, kadılar gibi belirli bir süre için görevlendirilmiyor, uzun yıllar iş başında kalıyorlardı Resmi giysileri, konakları ve kendilerine hizmet eden adamlarıyla saygın bir yer tutuyorlardı

Sultan İkinci Bayezid sekizinci Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmed’in iki oğlundan büyüğüdür 1447 yılında doğdu Küçük yaştan itibaren tam bir ihtimamla yetiştirilen şehzade Bayezid, devrin en kıymetli alimleri elinde tahsil gördü Yedi yaşındayken, Hadım Ali Paşa nezaretinde Amasya valisi oldu 1473 Otlukbeli Savaşına sağ kol kumandanı olarak katıldı Babası Fatih, 3 Mayıs 1481 tarihinde sefere giderken Gebze’de vefat edince, 20 Mayıs 1481’de tahta çıktı

Osmanlı Devleti`nde nakîbü`l-eşrâflar hakkında ilk biyografik eser Ahmet Rıf`at
Efendi`nin Osmanlı Devleti, 13 yüzyıl sonlarından 20 yüzyılın ilk çeyreğine değin varlığını sürdüren Türk devleti Anadolu'da kurulmuş, sınırları tarihi boyunca çok değişmekle birlikte en geniş döneminde bugünkü Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya, Romanya ye Akdeniz'in doğusundaki adaları, Macaristan ve Rusya'nın bazı kesimlerini, Kafkasya, Irak, Suriye, Filistin ve Mısır'ı, Cezayir'e kadar tüm Kuzey Afrika'yı ve Arabistan'ın bir bölümünü kapsamıştır

Devhatü`n Nukabâ adlı eseridir Bu eser 1500`lü yıllardan itibaren 1800`lü
yıllara kadar Nakîbü`l-eşrâf olarak görev yapan toplam 62 kişinin biyografisini vermiştir

Nakîbü`l-eşrâfın başlıca görevi, Hz Peygamberin soyundan geldiklerine ilişkin
ellerinde belgeleri bulunan seyyid ve şeriflere tanınmış olan ayrıcalıkları korumaktı
Nakîbü`l-eşrâflar, eyalet, sancak ve diğer yerleşim birimlerindeki kaymakamlıkları
vasıtasıyla bütün seyyid ve şeriflerin isimlerini kapsayan defterleri tutarlardı "

Şecere-i
Tayyibe" denilen bu defterlerde Peygamber soyundan geldiklerini belgeleyenlerin soy
kütükleriyle birlikte bulundukları şehir, siyâdet veya şerâfet silsilesi, evladı, ahval ve
ahlakı, ikametgâhı, görevi ve durumları kayıtlı idi

Seyyid ve şeriflerin kanunlara aykırı tutum ve davranışları görüldüğünde veya
herhangi bir suç işlediklerinde, İstanbul`da Nakîbü`l-eşrâf, taşralarda ise nakîbü`l-eşrâf
kaymakamları tarafından yargılanır, gerekli cezaya çarptırılırlardı Yöneticiler ve
kadılar bu işe karışamazlardı Halktan ayırt edilmeleri için başlarına yeşil sarık
sarmaları mecburi idi
Nakîbü`l-eşrâf kaymakamları, İstanbul`dan Nakîbü`l-eşrâf`ın sadrazama
mektupla arzı neticesinde atanırlardı Genellikle bir yıllık süre için atanan nakîbü`l-eşrâf
kaymakamlarının atanmaları mektuplarında, doğrudan kaymakam atanan kişiye hitap
edilmekte olup, seyyidlerin üzerlerine kaymakam olarak tayin edildikleri bildirildikten sonra, göreve tayin edildikleri tarih yazılır ve daha sonra görecekleri işler açıklanırdı

Seyyidlerin haklarının korunması, "arûsiyye" ve "tevcihiyye" gibi vergilerin aldırılmaması, bunlara hürmet edilmesi, sahte seyyidlik iddiasında bulunanlara müsaade edilmemesi, seyyidlerin tespit edilerek İstanbul`a bildirilmesi ve bunların halktan ayırt edilebilmeleri için yeşil sarık ve cüppe giydirilmesi gibi yapacakları işler açıklandıktan sonra, Nakîbü`l-eşrâf`ın imzası ile tamamlanan atama mektuplarının, Isparta Şerâ??iyye siciline kaydedilmesi ile birlikte atama işlemi de tamamlanmış olmaktaydı

Atanan nakîbü`l-eşrâf kaymakamları, Nakîbü`l-eşrâf`ın sancak merkezlerinde
uygun gördüğü kadılardan, müderrislerden, eski nakîbü`l-eşrâf kaymakamlarından veya
eşraftan birisi oluyordu

Seyyid ve şerif oldukları belgelerle ispatlanmış olan bu kişilere toplum
tarafından çok büyük saygı, sevgi ve itibar gösterilmiştir Aynı zamanda devlet de onları
vergi verme ve benzeri bütün kamu yükümlülüklerinden muaf tutmuştur Kendilerinden
önceki Türk ve İslâm devletlerindeki yerleşmiş uygulama gibi, Osmanlı Devleti`nde de
sâdât-ı kirâm askeri sınıfından addedilmiştir Örneğin, XVI yüzyılda Hamid
Sancağı`nda vergiden muaf olanlar arasında şerifzâde, âl-i Rasul ve seyyidlerin de yer
aldığı görülmektedir Toplam 26 adet olarak sâdât-ı kirâmın vergiden muaf olduğu
kayıtlara geçmiştir

XVIII yüzyılda, nakîbü`l-eşrâf kaymakamlarının bir kısmı da birtakım
yolsuzluk işlerine karışmaktaydılar Bazı kazalarda, nakîbü`l-eşrâf kaymakamları
"harc-ı maâ??kûl", "devriye", "tevcih", "sâdât akçesi", "arûsiyye" isimleriyle tekâlif-i
şakka gibi sonradan uydurulan vergiler toplamaya başlamışlardı 24 Eylül-3 Ekim 1759
tarihinde Rumeli ve Anadolu`daki kadılara , nâiblere ve nakîbü`l-eşrâf kaymakamlarına
gönderilen bir fermanda, nakîbü`l-eşrâfların seyyidlerden sorumlu oldukları, uygunsuz
hareketlerinde onları yakalamaları, seyyidlik iddialarında bulunanları derhal İstanbul`a
göndermeleri, alınan haksız vergilerin hemen iade edilmesi ve bu işlerin takibinde
Nakîbü`l-eşrâf Seyyid Mehmed Emin Efendi`nin yetki sahibi olduğu açıklanmıştır O
dönemde, bu gibi haksız yere para tahsil edilmesini yasaklayan Vezir-i Azam Mehmed
Ragıb Paşa`nın da mektubu mevcuttur

Bu makale, online kullanıcı topluluğu tarafından oluşturulan ve düzenlenen özgür ansiklopedi projesi Wikipedia'nın Türkçe versiyonu Vikipedi'deki Nakîbül eşrâf maddesinden kopyalanmıştır Bu makale, GNU Özgür Belgeleme Lisansı ilkeleri kapsamında özgürce kullanılabilirİstanbul, Marmara Bölgesi'nde il ve Türkiye'nin en büyük kenti Tarih boyunca çeşitli imparatorluklara başkentlik yapan, 133 milyar dolarlık yıllık üretimiyle Dünyada 34 sırada yer alır Türkiye'nin kültür ve finans merkezidir İstanbul, 41° K, 29° D koordinatlarında yer alır Marmara kıyısı ve İstanbul Boğazı (Boğaziçi) boyunca, Haliç'i de çevreleyecek şekilde Türkiye'nin kuzeybatısında kurulmuştur

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.