Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hoca, nasreddin

Nasreddin Hoca

Eski 08-22-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nasreddin Hoca




Nasreddin Hoca ( 1208 - 1208 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler

1284) Türk halk bilgesi Halk dilinde, duygu ve inceliği içeren, gülmece türünün öncüsü olmuştur


1284 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler

Sivrihisar'ın Hortu yöresinde doğdu, Eskişehir iline bağlı bir ilçe Yüzölçümü 4103 kilometrekare, nüfusu 50338dir Yüzeyi ,yer yer hafif

Akşehir'de öldü Babası Hortu köyü imamı Abdullah Efendi, annesi aynı köyden Sıdıka Hatun'dur Önce Sivrihisar'da medrese öğrenimi gördü Babasının ölümü üzerine Hortu'ya dönerek köy imamı oldu 1237'de Akşehir'e yerleşerek, Seyyid Mahmud Hayrani ve Seyyid Hacı İbrahim'in derslerini dinledi Konya ilinin bir ilçesidir Nasrettin Hoca'nın türbesi bu ilçede bulunur

İslam diniyle ilgili çalışmalarını sürdürdü Bir söylentiye göre medresede ders okuttu, kadılık görevinde bulundu Bu görevlerinden dolayı kendisine Nasuriddin Hace adı verilmiş, sonradan bu ad Nasreddin Hoca biçimini almıştır


Onun yaşamıyla ilgili bilgiler, halkın kendisine olan aşırı sevgisi yüzünden, söylentilerle karışmış, yer yer olağanüstü nitelikler kazanmıştır Bu söylentiler arasında, onun İslam, Allah'ın insanlara Hz Muhammed (sav) aracılığı ile gönderdiği son ilahi dindir


Arapçada seleme (Allah'a tamamen bağlanmak) kökünden gelen İslam sözcüğünün Türkçe anlamı "Allah'a ve onun buyruklarına kayıtsız şartsız inanan" demektir Bu kelime aynı zamanda, Hz Muhammed aracılığıyla ilkeleri bildirilen ve Müslüman adı verilen (Arapça İslamlığı kabul eden anlamına, müslim'den) 600 milyon insanı bünyesinde toplamış büyük bir dinin de adıdır

Selçuklu sultanlarıyla tanıştığı, Mevlana Celaleddin ile yakınlık kurduğu, kendisinden en az yetmiş yıl sonra yaşayan Timur'la konuştuğu, birkaç yerde birden göründüğü bile vardır


Nasreddin Hoca'nın değeri, yaşadığı olaylarla değil, gerek kendisinin, gerek halkın onun ağzından söylediği gülmecelerdeki anlam, yergi ve alay öğelerinin inceliğiyle ölçülür Onun olduğu ileri sürülen gülmecelerin incelenmesinden, bunlarda geçen sözcüklerin açıklanışından anlaşıldığına göre o, belli bir dönemin değil Anadolu halkının yaşama biçimini, güldürü öğesini, alay ve eğlenme türünü, övgü ve yergi becerisini dile getirmiştir


Onunla ilgili gülmeceleri oluşturan öğelerin odağı sevgi, yergi, övgü, alaya alma, gülünç duruma düşürme, kendi kendiyle çelişkiye sürükleme, Şeriat'ın katılıkları karşısında çok ince ve iğneli bir söyleyişle yumuşaklığı yeğlemedir O, bunları söylerken bilgin, bilgisiz, açıkgöz, uysal, vurdumduymaz, utangaç, atak, şaşkın, kurnaz, korkak, atılgan gibi çelişik niteliklere bürünür Özellikle karşısındakinin durumuyla çelişki içinde bulunma, gülmecelerinin egemen öğesidir Bu öğeler Anadolu insanının, belli olaylar karşısındaki tutumun yansıtan, düşünce ürünlerini oluşturur


Nasreddin Hoca, halkın duygularını yansıtan bir gülmece odağı olarak ortaya çıkarılır Söyletilen kişi, söyletenin ağzını kullanır, böylece halk Nasreddin Hoca'nın diliyle kendi sesini duyurur


Nasreddin Hoca, bütün gülmecelerinde, soyut bir varlık olarak değil, yaşanmış, yaşanan bir olayla, bir olguyla bağlantılı bir biçimde ortaya çıkar Olay karşısında duyulan tepkiyi ya da onayı gülmece türlerinden biriyle dile getirir Tanık olduğu olaylar genellikle halk arasında geçer Hoca, soyluların, yüksek saray çevresinde bulunanların aralarına ya çok seyrek girer ya da hiç girmez Sözgelişi onun tanıştığı söylenen Selçuklu sultanlarıyla ilgili gülmecesi yoktur


Timur (1336 - 14 Şubat 1405) 1336'da Keş'de (Özbeksitan topraklarındaki Semarknad'ın 50 mil güneyindedir) doğdu Türkler kendisine, Aksak Timur derlerdi (Sol ayağı doğuştan sakat olduğu için) Barlas aşiretinin liderlerinden Emir Turagay ile Tekina Hatunun oğluydu

Timur'la ilgili "hamam, Timur ve peştemal" gülmecesi de, Timur'dan çok önce yaşadığı için, sonradan üretilmiştir Halk beğenisi Hoca'yı Timur gibi çevresine korku salan bir imparatorun karşısına hamamda çıkarak, "kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit" türünden bir yergi yaratmıştır Burada yerilen, dolaylı olarak kendini toplumun, halkın üstünde gören saray insanlarıdır


Nasreddin Hoca gülmecelerinde dile gelen, onun kişiliğinde, halkın duygularını yansıtan başka bir özellik de eşeğin yeridir Hoca eşeğinden ayrı düşünülemez Onun taşıtı, bineği olan eşek gerçekte bir yergi ve alay öğesidir Anadolu insanının yarattığı gülmece ürünlerinde atın yeri yoktur denilebilir Eşek, acıya, sıkıntıya, dayağa, açlığa katlanışın en yaygın simgesidir Soyluların, sarayların çevresinde üretilmiş gülmecelerde eşek bulunmaz, oysa at geniş bir yer tutar


Bu konuda başka bir çelişki sergilenir Gülmecede güldürücü öğe ile yerici öğe yanyana getirilir Bunun örneği de kendisinden eşeği isteyen köylüye, "eşek evde yok" deyince ahırda onun anırmasını duyan köylünün "işte eşek ahırda" diye diretmesi karşısında, Hocanın "eşeğin sözüne mi inanacaksın benimkine mi" demesidir


Onun gülmecelerinde, kaba sofuların "ahret" le ilgili inançları da önemli bir yer tutar "Fincancı Katırları", "Ben Sağlığımda Hep Burdan Geçerdim" başlıklı gülmeceler katı bir inanç karşısındaki duyguyu açığa vurur Toplumda neye önem verildiğini anlatan "Ye Kürküm Ye" gülmecesi, Hoca'nın dilinde, halkın tepkisini gösterir


Nasreddin Hoca'nın etkisi bütün toplum kesimlerine yayılmış, "İncili Çavuş", "Bekri Mustafa", "Bektaşi" gibi çok değişik yörelerin duygularını yansıtan gülmece türlerinin doğmasına olanak sağlamıştır Bunlardan ilk ikisi saray çevresinin oldukça kaba beğenisini, üçüncüsü de gene halkın, Şeriat'ın katılığına karşı duyduğu tepkiyi dile getirir Ek bilgiTürk halk bilgesi Halk dilinde, duygu ve inceliği içeren, gülmece türünün öncüsü olmuşturSivrihisar'ın Hortu yöresinde doğdu, Akşehir'de öldü Babası Hortu köyü imamı Abdullah Efendi, annesi aynı köyden Sıdıka Hatun'dur Önce Sivrihisar'da medrese öğrenimi gördü Babasının ölümü üzerine Hortu'ya dönerek köy imamı oldu 1237'de Akşehir'e yerleşerek, Seyyid Mahmud Hayrani ve Seyyid Hacı İbrahim'in derslerini dinledi İslam diniyle ilgili çalışmalarını sürdürdü Bir söylentiye göre medresede ders okuttu, kadılık görevinde bulundu Bu görevlerinden dolayı kendisine Nasuriddin Hace adı verilmiş, sonradan bu ad Nasreddin Hoca biçimini almıştırOnun yaşamıyla ilgili bilgiler, halkın kendisine olan aşırı sevgisi yüzünden, söylentilerle karışmış, yer yer olağanüstü nitelikler kazanmıştır Bu söylentiler arasında, onun Selçuklu sultanlarıyla tanıştığı, Mevlana Celaleddin ile yakınlık kurduğu, kendisinden en az yetmiş yıl sonra yaşayan Timur'la konuştuğu, birkaç yerde birden göründüğü bile vardırNasreddin Hoca'nın değeri, yaşadığı olaylarla değil, gerek kendisinin, gerek halkın onun ağzından söylediği gülmecelerdeki anlam, yergi ve alay öğelerinin inceliğiyle ölçülür Onun olduğu ileri sürülen gülmecelerin incelenmesinden, bunlarda geçen sözcüklerin açıklanışından anlaşıldığına göre o, belli bir dönemin değil Anadolu halkının yaşama biçimini, güldürü öğesini, alay ve eğlenme türünü, övgü ve yergi becerisini dile getirmiştir Onunla ilgili gülmeceleri oluşturan öğelerin odağı sevgi, yergi, övgü, alaya alma, gülünç duruma düşürme, kendi kendiyle çelişkiye sürükleme, Şeriat'ın katılıkları karşısında çok ince ve iğneli bir söyleyişle yumuşaklığı yeğlemedir O, bunları söylerken bilgin, bilgisiz, açıkgöz, uysal, vurdumduymaz, utangaç, atak, şaşkın, kurnaz, korkak, atılgan gibi çelişik niteliklere bürünür Özellikle karşısındakinin durumuyla çelişki içinde bulunma, gülmecelerinin egemen öğesidir Bu öğeler Anadolu insanının, belli olaylar karşısındaki tutumun yansıtan, düşünce ürünlerini oluştururNasreddin Hoca, halkın duygularını yansıtan bir gülmece odağı olarak ortaya çıkarılır Söyletilen kişi, söyletenin ağzını kullanır, böylece halk Nasreddin Hoca'nın diliyle kendi sesini duyururNasreddin Hoca, bütün gülmecelerinde, soyut bir varlık olarak değil, yaşanmış, yaşanan bir olayla, bir olguyla bağlantılı bir biçimde ortaya çıkar Olay karşısında duyulan tepkiyi ya da onayı gülmece türlerinden biriyle dile getirir Tanık olduğu olaylar genellikle halk arasında geçer Hoca, soyluların, yüksek saray çevresinde bulunanların aralarına ya çok seyrek girer ya da hiç girmez Sözgelişi onun tanıştığı söylenen Selçuklu sultanlarıyla ilgili gülmecesi yokturTimur'la ilgili "hamam, Timur ve peştemal" gülmecesi de, Timur'dan çok önce yaşadığı için, sonradan üretilmiştir Halk beğenisi Hoca'yı Timur gibi çevresine korku salan bir imparatorun karşısına hamamda çıkarak, "kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit" türünden bir yergi yaratmıştır Burada yerilen, dolaylı olarak kendini toplumun, halkın üstünde gören saray insanlarıdırNasreddin Hoca gülmecelerinde dile gelen, onun kişiliğinde, halkın duygularını yansıtan başka bir özellik de eşeğin yeridir Hoca eşeğinden ayrı düşünülemez Onun taşıtı, bineği olan eşek gerçekte bir yergi ve alay öğesidir Anadolu insanının yarattığı gülmece ürünlerinde atın yeri yoktur denilebilir Eşek, acıya, sıkıntıya, dayağa, açlığa katlanışın en yaygın simgesidir Soyluların, sarayların çevresinde üretilmiş gülmecelerde eşek bulunmaz, oysa at geniş bir yer tutarBu konuda başka bir çelişki sergilenir Gülmecede güldürücü öğe ile yerici öğe yanyana getirilir Bunun örneği de kendisinden eşeği isteyen köylüye, "eşek evde yok" deyince ahırda onun anırmasını duyan köylünün "işte eşek ahırda" diye diretmesi karşısında, Hocanın "eşeğin sözüne mi inanacaksın benimkine mi" demesidirOnun gülmecelerinde, kaba sofuların "ahret" le ilgili inançları da önemli bir yer tutar "Fincancı Katırları", "Ben Sağlığımda Hep Burdan Geçerdim" başlıklı gülmeceler katı bir inanç karşısındaki duyguyu açığa vurur Toplumda neye önem verildiğini anlatan "Ye Kürküm Ye" gülmecesi, Hoca'nın dilinde, halkın tepkisini gösterirNasreddin Hoca'nın etkisi bütün toplum kesimlerine yayılmış, "İncili Çavuş", "Bekri Mustafa", "Bektaşi" gibi çok değişik yörelerin duygularını yansıtan gülmece türlerinin doğmasına olanak sağlamıştır Bunlardan ilk ikisi saray çevresinin oldukça kaba beğenisini, üçüncüsü de gene halkın, Şeriat'ın katılığına karşı duyduğu tepkiyi dile getirir Timur (1336 - 14 Şubat 1405) 1336'da Keş'de (Özbeksitan topraklarındaki Semarknad'ın 50 mil güneyindedir) doğdu Türkler kendisine, Aksak Timur derlerdi (Sol ayağı doğuştan sakat olduğu için) Barlas aşiretinin liderlerinden Emir Turagay ile Tekina Hatunun oğluydu

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.