Prof. Dr. Sinsi
|
Kurtuluş Savaşı'nın Kaynakları
I Dünya Savaşı'nda dört yıl savaşan Birinci Dünya Savaşı, 1914 yılında Avrupa'da başlamış, ancak dünyanın dört bir yanındaki ülkelerin katılması ve diğer kıtalardaki sömürgelere de yayılması nedeniyle "dünya savaşı" olarak adlandırılmıştır 1914'te başlayan savaş 1918 yılında sona ermiştir 30 Ekim 1918'de Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesi'ni imzalayarak savaştan çekildi
Osmanlı İmparatorluğu'nun çökmesinden sonra Türkiye'nin kurtuluşu için yapılan Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın kaynakları her bakımdan çok kötü durumda idi Osmanlı Devleti, 13 yüzyıl sonlarından 20 yüzyılın ilk çeyreğine değin varlığını sürdüren Türk devleti Anadolu'da kurulmuş, sınırları tarihi boyunca çok değişmekle birlikte en geniş döneminde bugünkü Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya, Romanya ye Akdeniz'in doğusundaki adaları, Macaristan ve Rusya'nın bazı kesimlerini, Kafkasya, Irak, Suriye, Filistin ve Mısır'ı, Cezayir'e kadar tüm Kuzey Afrika'yı ve Arabistan'ın bir bölümünü kapsamıştır
Balkan Savaşı ve I Dünya Savaşı peş peşe gelince
1918 sonunda ateşkes imzalandığında 1918 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler
Türkiye altı yıl savaşmıştı Bu savaşlar zaten mali ve ekonomik yönden perişan olan Türk kaynaklarını tüketmişti Mondros'tan sonra artık Arapların yaşadığı topraklar İmparatorluktan ayrılmış, ayrıca ülkenin en verimli toprakları dört yandan işgal edilmişti Birinci Dünya Savaşı'nda, Osmanlı Devleti 2 850 000 kişiyi ***** altına almıştı Yararlanabildiği nüfusu o tarihte 15 milyon kadar olduğuna göre, bu sayı yaklaşık beşte bir oluyordu Bu büyük savaşta 325 000 şehit 400 000 yaralı 250 000 esir verilmişti Salgın hastalıklardan ölenler ve göçler sırasında Türk halkındaki kayıplar toplanınca Türkiye'nin savaş kayıpları milyonla belirtilir Birinci Dünya Savaşı sonunda Türkiye'nin nüfusu, ekonomik,mali kaynakları yeni bir savaşı kaldıramayacak durumda görüldüğü için, ülkenin kurtuluşunu İngiliz, Amerikan mandalarında arayanlar çıktığı gibi yöresel kurtuluş çareleri arayan Müdafaa-i Hukuk hareketi de oluştu Nüfus Osmanlı İmparatorluğu'nda tam sağlıklı bir nüfus sayımı yapılmadığı için nüfus konusunda yeterli bilgi bulmak mümkün olamamaktadır 1902'de kabul edilen "Sicil Nüfus Nizamnamesi" (Nüfus Sicil Yönetmeliği) gereğince 1905'de nüfus sayımı yapıldı Ancak bu sayıma Arap vilayetlerinin çoğu (Hicaz, Bağdat-Basra, v s ) ve Doğu illerinin çok ilkel durumda yaşayan aşiretleri alınamamıştı Bu durumda Osmanlı İmparatorluğu'nun nüfusu 1914 yılında 18 520 016 dolaylarında idi Mondros Ateşkesi'nin imzalanmasından sonra Halep, Suriye, Beyrut nüfusları toplamı olan 2 805 534'ü bu sayıdan düşünce 16 714 428 kalıyordu Ayrıca Türk Ordusu'nu arkadan vurdukları ve iç güvenliği bozdukları için 700 000 kadar Ermeni de sınır dışı edilmişti Bunun dışında ülkede Rum, Ermeni, Musevi, Latin, Bulgar, Sırp ve Ulahların nüfus toplamı 3 314 965 idi Bunlar da genel nüfustan düşülünce İstiklal Savaşı'nın başladığı tarihte Türkiye nüfusu 13 milyon kadardı Ancak İzmir ve Batı Anadolu (3 365 308) ve Trakya(546 280) Yunan işgali altında idi Buraların nüfusundan yararlanmak da mümkün olmuyordu Bu bakımdan yararlanılabilen nüfus toplamı 9 000 000 kadardı Ancak, bu nüfus, açlık, her çeşit, ihtiyaç malzemesinin yokluğu, salgın hastalıklar (kolera, tifüs, verem, sıtma, çiçek, firengi, v b ) yüzünden perişan durumda idi Savaştaki insan kayıpları yüzünden erkek nüfusunun 18-35 yaş grubunda büyük açık oluşmuştu Toplumun üretici ve tüketici oranı bozulmuş, tüketici olan çocuk, yaşlı ve kadın nüfusu artarken üretici yaş grubundaki düşüş üretime ve ekonomiye kötü etki yapmıştı Ülkenin en aydın tabakası olan yedek subaylar savaşta ağır kayıplar vermişti Ekonomik DurumBirinci Dünya Savaşı'nda ülkenin gençleri üretim alanından alınıp cepheye gönderilince, bu nüfusun tüketici duruma gelmesi sebebiyle üretimde büyük düşüş oldu Her ne kadar kadınlardan üretimde yararlanmak yoluna gidildiyse de ihtiyacı karşılayamadı Savaş ekonomisi kuralları uygulandığı için, ülkenin bütün kaynakları ordunun gereksiniminde kullanıldı Yatırımlar durdu Bunun yanı sıra mali çöküntü, enflasyon daha çok arttı Savaş bittiğinde "Kapitülasyonlar" ve "Duyun-u Umumiye" yeniden devreye girdiler
Mondros Ateşkesi'nden sonra ülkenin en verimli toprakları ve gelişmiş şehirleri işgal edildiler Yunanlıların da İzmir ve Ege Bölgesi'ni işgal etmeleri üzerine, bu şehir ve yörelerin üretiminden ve vergilerinden yararlanma olanağı bulunamadı Böylece nüfus kaynağının yetersizliği yanı sıra, en verimli ve zengin ticari şehirlerin de düşman işgalinde bulunması yüzünden, İstiklal Savaşı boyunca ordunun insan kaynağı ve bunların beslenmesi, giydirilmesi, her türlü bakımı, ***** ve cephane sağlanması, maaş ve diğer masrafların karşılanması için geri kalan, çoğu yoksul, üretimi çok düşük topraklardan ve küçük ticari işletmelerin bulunduğu şehirlerin kaynaklarından yararlanıldı insan ve çeşitli üretim mallarından yararlanılan vilayet ve sancaklar çok azdı Doğu Anadolu'dan (Birinci Dünya Savaşı'nda Rus ve Ermeni işgaline uğramış, nüfus içerilere göç etmiş olduğu için perişan durumda idi ) yararlanmak mümkün olmadı Çeşitli gıda ve malzemeyi taşımak çok güçtü Bu sebeple buradan ancak ***** ve cephane taşınabildi Milli Savunma Bakanlığı 1921 yılı sonunda bütün illerin ekonomik durumunu öğrenmek için bilgi istedi Menteşe, İzmit, Bolu, Eskişehir, Afyon, Teke, Kastamonu, Ankara, Konya, Niğde, Silifke, Samsun, Sivas, Kayseri, Trabzon, Elazığ, Erzurum, Diyarbakır, Bitlis, Van, Kars ve Ardahan'dan gelen raporlar bu yörelerin zirai ve hayvancılıkla ilgili üretim mallarına sahip olduğunu gösteriyordu Değerli madenlerin üretimi çok düşük olduğu gibi, işletmeciliğinin büyük kısmı yabancıların elindeydi En önemli maden olan kömürün 1921 yılında üretimi 342 041 ton, 1922'de ise 410 000 ton idi Ancak kömürün bulunduğu Zonguldak bir süre Fransız işgalinde kalmıştı
Yollar ise çok kötü durumda idi Karayolları şose ve toprak olup, kullanılamayacak durumdaydı Bu yollarda kullanılan ulaşım araçlarının çoğu, ilkel araçlardı Kağnı, iki veya dört tekerlekli atlı arabalar, deve, eşekle, taşımacılık yapılıyordu Bunlar durumlarına göre 100-140 km arası yük taşıyabiliyorlar ve günde (kağnı 15-20 km ) 15-40 km arası gidebiliyorlardı Kamyon ve benzeri motorlu araçlar yok denecek kadar azdı
Demiryolları İstanbul-Bağdat hattı ve diğer hatlardan oluşuyordu İzmit'e kadar İngiliz işgalinde idi Eskişehir'de bulunan İngilizler, Türk kuvvetlerinden kaçarlarken üç tren kullandılar İşletme veznesindeki 20 000 lirayı önemli memurları ve 13 lokomotif ve 100'den çok vagonu da beraber götürdüler Ulusal kuvvetlerin elinde Osmaneli-Eskişehir (118 km ), Eskişehir-Ankara (268 km ), Konya-Ulukışla (237 km ) hatları vardı Bunlar toplam 1 000 km kadar tutuyordu Bu hatlarda ise kömürlü 15 ve mazotlu 5 Lokomatif ve 717 kadar vagon vardı M Kemal Paşa 25 Mart 1920 tarihinde bu hatlara el koydurtarak askeri yönetim altına aldırttı Ancak Eskişehir-Kütahya Savaşları sırasında kömür olmadığı için odun ve hatta vagonlar yakılarak taşıma yapılmaya çalışıldı
Fakat taşıma yetersizliği ve haberleşme olanaksızlıkları yüzünden Eskişehir'de çok malzeme kaldı Sakarya Savaşı sırasında bu hatta günde ancak 320 ton malzeme taşınabildi Büyük Taarruz öncesi ise 600 tona, bazen de 900 tona ulaştı
Deniz taşımacılığı, özellikle yurt dışından gelen malzemenin taşınması için büyük önem taşıyordu Osmanlı Donanması İtilaf Devletleri'nin elinde bulunuyordu Bu sebeple İstiklal Savaşı boyunca T B M M çok sınırlı olanaklarla çalıştı Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey yarımkürede, Avrupa ve Asya kıtalarının kesişme noktasında bulunan bir ülke Ülke topraklarının büyük bir bölümü Anadolu yarımadasında, kalanı ise Balkan Yarımadası'nın uzantısı olan Trakya'da bulunur Ülkenin üç yanı Akdeniz, Karadeniz ve bu iki denizi birbirine bağlayan Boğazlar ile Marmara Denizi ve Ege Denizi ile çevrilidir Komşuları Yunanistan, Bulgaristan, Gürcistan, Ermenistan, İran, Irak ve Suriye'dir
24 Ağustos 24 Ağustos Gregorian Takvimine göre yılın 236 günüdür Sonraki sene için 129 (Artık yıllarda 130) gün var
1920'de "Mili Savunma Bakanlığı Umuru Bahriye Müdüriyeti" kuruldu Eylül 1920 tarihinden itibaren Rus limanlarından başlayan taşımada sivil motorlar çalıştılar Diğer yandan Samsun'da Deniz Harp Okulu kuruldu, fakat ancak altı ay çalışabildi Birkaç gemiyle başlayan bu ulaşım Rusların yardımı ile güçlendi Heyet-i Temsiliye DönemiYunan işgali ve M Kemal Paşa'nın Anadolu'ya çıkıp, Ulusal Mücadele'ye başlaması aynı tarihlere rastlıyordu Bu sebeple M Kemal Paşa Erzurum'dan itibaren Heyet-i Temsiliye'nin kurulması ile birlikte, mali kaynak bulma sorunlarıyla karşılaşırken; Yunan işgaline karşı direnişi başlatan Kuva-yı Milliyecilerin de insan ve para kaynağı bulmaları gerekiyordu Bu iki olay Sivas Kongresi'nde M Kemal tarafından birleştirildi
M Kemal Paşa Anadolu'ya 16 kişilik bir heyetle gelmişti Başlangıçta bu heyetin masrafları, peşin alınan üç aylık ödenekleri ile karşılanabilmişti Fakat Amasya Genelgesi'nin duyulmasından sonra İstanbul Hükümeti kendisini görevden aldı Bu sebeple masrafların karşılanması zorlaştı Amasya'dan Erzurum'a ise M Kemal Paşa'nın biriktirdiği 800 lira ile gidildi Erzurum Kongresi'ne gönderilen delegelerin masrafları, gönderen ilin Müdafaa-i Hukuk gruplarınca karşılandı Erzurum Müdafaa-i Hukuku ise , ev sahibi olarak masrafları üstlendi Erzurum Şubesi Erzurum halkının manevi desteği yanı sıra, maddi yardımda bulunmasını şükranla anıyordu Kongre giderlerinin ve temsilcilerin ağırlanması için toplanan para 1 500 liraydı Kongre sona erdiğinde kasada 80 lira kalmıştı M Kemal Paşa Erzurum'da askerlik mesleğinden ayrıldığından, kendisinin ve yanındakilerin Erzurum'dan Sivas'a gitmeleri için para bulmak gerekiyordu Gerçi Heyet-i Temsiliye Başkanı olduğundan yönetmelik gereğince masrafların Vilayet-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nce karşılanması gerekiyordu, fakat kasada 80 lira kalmıştı M Kemal Paşa'nın bu sıkıntılı anında, Emekli Binbaşı Süleyman Bey (60 yaşında), Cemiyet'e, "Ulusun selametinden başka bir dileğim yok Bu parayı size veririm Fakat bu parayı verdiğimizi ne Paşa ne de başka kimse bilmeyecek, ileride Müdafaa-i Hukuk'un parası olursa verirsiniz, olmazsa helal olsun " diyerek biriktirdiği 900 lirayı verdi İşte M Kemal Paşa ve yanındakiler Erzurum'dan bu para ile yola çıktılar
Sivas Kongresi'ne katılan delegelerin masrafları Müdafaa-i Hukuk örgütlerince karşılandı Fakat bazı yerlerin temsilcileri, temsilcisi oldukları şehirlerde anlaşmazlık olduğundan kendi paralarıyla geldiler Sivas'a gelen temsilcilerin barındırılma ve yemek ihtiyaçlarını Şekeroğlu İsmail Efendi karşıladı 28 delegeyi 32 gün ağırladı Sivas Kongresi'nde seçilen Heyet-i Temsiliye'nin de parası yoktu Erzurum'da alınan para tükenmişti Rauf Bey 100 altın vererek bir süre ihtiyacı giderdi Sivas'tan Ankara'ya kadar aynı sorunlar devam etti Ankara'da T B M M 'nin açılması ile yeni dönem başladı Meclis'in açılışına kadar ise 2 Kolordu Komutanlığı masrafları karşıladı Kuva-yı Millîye DönemiYunan işgali ile birlikte Batı Anadolu'da başlayan Kuva-yı Milliye kuruluşları insan, para sağlamak için çeşitli yollara başvurdular Balıkesir Kongresi'nde alınan kararlarla, levazım örgütleri ve Milli Menzil Müfettişliği kurulması uygun bulundu Halktan ***** ve para yardımı alınması esasa bağlandı Nazilli Kongresinde ise, cephelere yeterli asker ve malzeme yollanması, bunların masraflarının karşılanması için halktan para ve ayni yardım alınmasına ve bu işlerin yürütülmesi mücahit başkanlarının yetkisine bırakıldı Alaşehir Kongresi'nde ise ulusal ve genel seferberlik ilanı kararı alındı Asker ve para toplamakla yetkili kurulların çalışmasının devamı uygun bulundu Bu kongrelerde Batı Anadolu Kuva-yı Milliye'sinin bir otorite altına alınması, asker, para ihtiyacının karşılanması için çok önemli kararlar alındı Batı Anadolu Kuva-yı Milliyesi, Sivas Kongresi'nde Ali Fuat Paşa'nın Kuva-yı Milliye Komutanlığı'na atanması ile birleşti
Gerek şehirlerde gerekse köylerde kurulan heyetler, Kongrelerin kararlarını uygulamada büyük güçlüklerle karşılaşmadılar Fakat asıl güçlük, eşkıyadan oluşan Kuva-yı Milliye birliklerinin bir düzene konulamaması ve bunların başlarında bulunanların kendilerini Kongrelerin kararlarına bağlı saymamaları yüzünden kendi başlarına hareket etmelerinden doğuyordu Eşkıyalıktan gelen bu örgütler, cephe gerisinde halktan, ihtiyaçlarından daha fazla para ve çeşitli malları zorla almışlar bu sebeple birçok olay çıkmıştı Bunların içinde, kendi başına buyruk ve kendi yöntemleriyle çalışarak yörelerinde adeta mutlak hakim duruma gelmiş olan Çerkez Ethem ve Demirci Mehmet Efe önemli yer alırlar
Ethem, 1919 Haziran'ından itibaren Yunanlılara karşı Salihli yöresinde *****lı direnişe başladı Eski İzmir Valisi Rahmi Bey'in oğlunu kaçırarak 50 000 lira karşılığında serbest bıraktı Bu para sayesinde kuvvetlerinin uzun süre ihtiyacını karşıladı Kuva-yı Milliye komutanlarının halktan "Nakti ve Ayni" yardım almaları ile silâh, cephane, ve askerlerinin beslenmesi, ikamet masrafları karşılanıyordu Ethem'in başvurduğu bu yöntem Demirci Mehmet Efe ve bazıları tarafından kullanılıyordu Bu durum Ulusal Mücadele'ye karşı olanların, Padişah'ın asker toplamayı ve vergi almayı yasakladığı propagandalarını yapanların halkı isyana kışkırtmasına yol açıyordu Halktan toplanan paraların nasıl ve nerelere harcandığını saptamak ise mümkün değildi Ethem ve onun gibi çalışanlar emirlerindekilere maaş verdikleri için 1920 yılı sonunda bu birliklerin düzenli ordu durumuna geçirilmesinde büyük güçlüklerle karşılaşıldı
Güney Anadolu Kuvayı Millîyesi ise Batıdaki gibi değildi Tam bir halk savaşı veriliyordu Savunma savaşları yapan şehirler kendi kıt olanakları ile savaşı sürdürdüler Maraş'ın savunmasından sonra, şehir çok fakir düşmüş olduğu için M Kemal Paşa 10 Şubat 1920'de 12 Kolordu Komutanlığına emir vererek, toplanacak para yardımının Maraş Müdafaa-i Hukuku'na verilmesini bildirdi Bu yörede de silâh ve cephane yokluğu çok duyuldu Kuvayı Milliye'nin desteklenmesi için zenginlerin ve halkın fedakârlıkları ile toplanan yardımlar yararlı oldu Antep Savaşı B M M nin açılmasından sonra da sürdü Fakat yol olmadığı için Antep'e yeterli yardım yapılamadı 18 000 Antepli yiyecek bulamadıkları için ot kökü ve ağaç kabukları, zerdali çekirdeği yemek zorunda kalmışlardı Sonunda açlık ve cephanesizlik yüzünden teslim oldu T B M M Dönemi Mali Kaynaklarıİstiklal Savaşı'nın çok büyük yokluklar içinde başladığını gördük Ekonomik çöküntü B M M 'nin açıldığı sırada Meclis'in para bulmakta büyük sorunlarla karşılaşmasına yol açtı Mebusların oturduğu yerler bile bin türlü güçlükle sağlanabildi Yemekleri askerlere pişen yemek ile aynıydı Cephedeki askerin sıkıntı çekmemesi için her türlü sıkıntıya göğüs geriliyordu Meclis tutanakları, dilekçe kağıtlarına yazılıyor, mektup zarfları defalarca kullanılıyordu
Meclis'in açıldığı tarihte en büyük sorun bütçe hazırlamaktı Yeni bir bütçe hazırlamak uzun zaman alacağı için, Meclis-i Mebusan tarafından çıkarılan bütçenin 1920 yılının Mart ve Nisan ayına ait olan kısımları geçici bütçe olarak kabul edildi Bütçe hazırlanamadığı için geçici bütçeler (avans kanunları biçiminde) yapmak yoluna gidildi 1 Mayıs-31 Ekim 1920 tarihleri arasında ilk altı aylık dönem için 30 000 000 lira harcama yetkisi tanındı Bunun 10 775 303 lirası Milli Savunmaya aitti Mayıs l920'de çeşitli illerden toplanan para ancak 20 479 lira idi Cephelere malzeme taşınması için 250 lira harcama yapılmasına bile M Kemal'in imzası gerekmişti Mayıs ayı sonunda Niğde'den 100 000 ve Kastamonu'dan gelen 200 000 lira büyük para sayılmıştı Maliye bu paraları çok titiz bir şekilde harcıyordu Subayların 6-14 ay maaş alamadıkları bir sırada bu paralar ***** ve cephane için kullanılıyordu Ekim ayında ikinci bütçe hazırlanmasına başlandı Fakat çalışmalar sürdüğü için Kasım-Aralık ayları için 11 923 400 liralık geçici bütçe ile harcama yetkisi tanındı Ocak-Şubat 1921 ayları için de 10 300 000 liralık (300 000 lirası fakir köylüye yardım idi ) harcama yetkisi tanındı 1920 yılı esas bütçe kanunu ise ancak 28 Şubat 1921'de, yani mali yılın bitmesine iki gün kala kabul edildi Bu kanunla gelir arttırıcı yollar aranırken, Kuva-yı Milliye ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin ve Birlik Komutanlarının, halktan gelir toplamaları da yasaklandı Bütçe gelirleri 61 388 626 lira, giderler ise 63 018 358 liradır Açık 11 629 732 lira yani % 20'ye yaklaşmaktadır Mali kaynak sağlamak için Duyun-u Umumiye ve Tütün Rejisi İdareleri ve Osmanlı Devleti'ne ait borç ödemeleri barışta ve yalnız Misak-ı Milli sınırlarına düşen hisseye ait olanının ödenmesi koşuluyla durduruldu Fakat bu kurumların T B M M 'nin bulunduğu yerlerde devlet kuruluşlarına zarar vermeden çalışmalarına izin verildi Osmanlı Bankası'ndan geçici avanslar alınması kabul edildi Savaş yılları içinde, olağanüstü sebepler dolayısıyla, devlet harcamaları kısa vadeli avans kanunlarıyla yapılırken, gelirler gelir kanunlarına göre yapıldı
Meclis açılır açılmaz ele alınan konuların başında gelir kaynağı bulmak geliyordu Ancak vergi ve asker toplanabilmesi için, Meclis'in Anadolu'da otoritesinin kurulması gerekliydi Oysa Meclis'in açıldığı tarihte Anadolu'nun birçok yerinde iç ayaklanmalar çıkmış ve sürmekteydiler Bu sebeple buralardan vergi almak mümkün olmuyordu Meclis'in 24 Nisan 1920'da ilk ele aldığı kanun "Ağnam Resmi" (Hayvanlar Vergisi) ile ilgili kanun oldu Ağnam Resmi'nin eskiden olduğu gibi dört kat alınması kabul edildi Duyun-u Umumiye gelirlerine el kondu İlk gelir getirici kanun 28 Temmuz 1920'de kabul edildi Anadolu'ya getirilen mallardan vergi alınması için, gümrük vergisi beş kat arttırıldı Daha sonra Zonguldak yöresinden çıkartılan kömürden gümrük vergisi dışında, ayrıca ton başına 2-3 lira arası ihracat vergisi alınması için kanun çıkartıldı Pul gelirleri için Maliyeye yetki tanındı İhracat vergisi diğer mallara da uygulanmaya başlandı Diğer yandan 1914 tarihli Gelir Vergisi Kanunu'ndaki oranlar 5-10 misli arttırıldı Bütün bu gelir kaynağı bulmaya yönelik çalışmalarda köylüyü vergi yükü altına sokmamaya büyük özen gösterildi Gelir kaynağı aranırken tasarruf önlemleri de alındı Mebus maaş ve yolluklarından vergi kesildi Gereksiz yere soba ve geceleri lamba yakılmaması, kışın öğlen saatlerinde çalışılıp, gündüzden yararlanılması, gereksiz telgraf haberleşmelerinin yapılmaması gibi yöntemler uygulanırken, 14 Eylül 1920'de "Men-i Müskiyrat" (içki yasağı) ve 25 Kasım 1920'de de "Men-i İsrafat" (israfı engelleme) kanunları kabul edildi
1920 yılı bu önlemlerle geçirildi 1921 yılı ise İnönü, Eskişehir-Kütahya ve Sakarya Savaşları'nın yapıldığı yıl olduğu için, para sıkıntısı en üst düzeye ulaştı Cephane ve malzeme yokluğu I İnönü Savaşı'nda kendini gösterdi 10 Ocak günü cepheden, cephane olmadığı için yenilmek üzere olunduğu haberleri geliyordu Fevzi Paşa cephe Komutanı'na telgrafla "Size bir tren cephane gönderdim Elinize varıncaya kadar mukavemet imkanını temin ediniz " yanıtını verdi Oysa bir kaç sandık cephane ancak bulunabilmişti Bu çaresiz durumda askere moral gönderen Fevzi Paşa'nın gözyaşlarını tutamadığı acı bir gerçektir II İnönü Savaşı da aynı kıt olanaklarla sürdürüldü Eskişehir-Kütahya taarruzuna başlayan Yunanlıların ordularını ve kaynaklarını iki kat arttırmalarına karşılık Türkiye'nin kaynakları bu hıza yetmedi Bu sebeple Başkomutan "Tekâlif-i Milliye Emirleri" ile yeni bir gelir kaynağına başvurup, halktan bir çift çoraba kadar vergi almak zorunda kaldı Sakarya Savaşı bu yöntemlerle kazanıldı
1921 yılı bütçe giderleri yalnız ordu için 45 000 000 liraya ihtiyaç gösteriyordu Oysa tahmin edilen gelir 55 000 000 lira idi Gerçek ihtiyaçlar için ise 81 000 000 lira gerekliydi Daha başlangıçtan açık 26 000 000 lira olarak görülüyordu 1921 yılı da avans kanunları ile geçiştirildi Tam bütçe yapılamadı Bütçe kanunu ise ancak yılın sonuna doğru kabul edildi Buna göre 52 285 000 gelir, 77 325 399 lira gider vardı Açık ise 25 039 899 lira idi Birçok giderden tasarruf yapılmaya çalışıldıysa da açık kapanamadı Bu sebeple dış para yardım kaynaklarına başvuruldu
1922 yılında da, daha önceki yıllarda olduğu gibi toplu bir bütçe yapılmayıp, avans kanunları ile mali durum yönetildi Kesin bütçe ancak mali yıl sonunda ortaya çıktı 22 Şubat 1923'de kabul edilen kanuna göre bütçe 87 735 573 lira olup Milli Savunma`Bütçesi 49 207 924 lira idi Sovyet YardımıBu üç sene içinde çok büyük para sıkıntısı çeken Türkiye, ülke içinde yeni para kaynakları, tasarruf uygulamaları ve olağanüstü yöntemlerle (Tekâlif-i Milliye) para bulmaya çalışırken, dışarıdan da para yardımı aldı M Kemal Paşa, daha 26 Nisan 1920'de Meclis'in açılışından üç gün sonra Sovyetler Birliği'ne yazdığı mektupla, *****,cephane ve malzeme yanında para da istemişti O tarihte Türkiye'ye yardım edecek tek ülke Sovyetler Birliği idi Sovyetler Birliği'nin Türkiye'ye niçin yardım ettiğini daha önce açıklamıştık
Sovyetler Birliği ile ilişki ve dış yardım konusu gündeme geldiğinde 3 Temmuz 1920'de Meclis'te gizli oturumda M Kemal Paşa, "Pek ziyade memüldür ki (umulmakta) Sovyet Cumhuriyeti bize tasavvur ettiğimiz muavenetleri (yardım) ifa etsin (yerine getirsin)   Biz kendi mevcudiyetimizi (varlığımızı) yine kendi mevcudiyetimizle müdafa ve muhafaza edecek tarzda hareket etmeliyiz ki hiç bir surette nevmid (ümitsiz) olmayalım " sözleriyle, Sovyet yardımına bağlanmamak, kendi kaynaklarımızla hazırlanmak gerektiğini, çünkü Sovyet yardımının gelmemesinin ümitleri yok edebileceğini belirtti Dış yardım, doğal olarak bu tarihte Sovyet yardımı söz konusu olunca M Kemal'in ortaya koyduğu ilkeleri, yardım ve dış ilişkilerin bu ilkeler içinde biçimlendiğini görüyoruz Bu bakımdan M Kemal, tam bağımsızlık temeli üzerine oturttuğu temel politikasını, dlş yardım konusunda da bu esastan ödün vermeden kabul etmektedir Dış yardım bir araçtır, oysa bağımsızlık amaçtır Bu bakımdan her ülke ile ilişki kurmak mümkündür Bağımsızlığın ön koşulu, uluslaşmak olduğuna göre M Kemal, ulusal bağımsızlığın her şeyden önce ulusun kendi öz kaynaklarına dayanmasına dış yardımın himaye biçimine girmemesine dikkat etmektedir Batılı devletlere karşı bağımsızlık savaşı verilirken, Sovyetlerin Türkiye'nin iç işlerine karışmasına kesinlikle karşıydı Türk Ulusal Savaşı anti-emperyalist olduğu kadar anti-Bolşeviktir, çünkü ulusçudur
Çiçerin'le görüşen Bekir Sami Bey, Çiçerin'in Ermenistan için toprak istemesi üzerine, sert bir karşılık vererek, dış yardım için bunların kabul edilemeyeceğini bildirmişti Sovyetler dış yardımı koz olarak kullanıp, Kars, Ardahan,Batum'u istedikleri gibi, Doğu Anadolu topraklarının Ermenilere verilmesini istedikleri için ilişkiler gerginleşmişti Sovyetler iç savaş, Polonya Savaşı ile de uğraştıklarından ve İngiltere ile ticari ilişki kurmak üzere olduklarından da yardım yapmakta duraksama gösteriyorlardı Fakat bütün hu anlaşmazlıklara rağmen sonunda, emperyalizme karşı savaşan Türkiye'ye yardımın önemini kavradılar
Sovyetler Birliği'ne gitmiş bulunan Halil Paşa Temmuz 1920'de 100 000 lira değerinde altınla Moskova'dan ayrılmıştı Bu parayı Karaköse'de Tümen Komutanı Cavit Bey'e teslim etti Bekir Sami Bey'in Çiçerin'le politik konularda tartışmaları sürerken, Sovyetler prensip olarak yardımı kabul etmişler, Novorsiski ve Tuapse limanlarını hazırlamışlardı Ekonomi Bakanı olarak Moskova'da bulunan Yusuf Kemal Bey Ekim ayında Türkiye'ye dönerken 1 000 000 altın ruble getirdi 1920 yılı içinde Sovyetler Türkiye'ye politik sebeplerden dolayı yeterli yardım yapmadılar Fakat 16 Mart 1921'de Moskova Antlaşması'nın imzalanması sırasında Çiçerin Yusuf Kemal Bey'e bir mektup vererek, para (10 000 000 Ruble) yardımı yapmayı vaad etti Sovyetler Birliği'nden para ve *****, cephane, malzeme yardımları gelmeye başladı Bu yardımlar çeşitli tarihlerde, çeşitli miktarda geldi
Sovyet yardımı yapılacağı tarihte Sovyetlerin elinde yeterli altın Ruble bulunmadığı için, Buhara Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Osman (Kocaoğlu) Bey, Lenin'e, kendilerinde altın para bulunduğunu ve Türkiye'ye verilmek üzere 100 000 000 altın Ruble verebileceklerini söyledi Buhara Meclisi de bunu kabul edince Buhara Cumhuriyeti, Ankara'ya gönderilmek üzere Ruslara parayı teslim etti Burada bunların dökümünü vermeden önce o tarihte Ruble ile lira arasındaki farkı belirtmekte yarar vardır Bir Ruble 59 kuruş idi Buna göre üç yıl içinde yapılan Sovyet yardımı şöyledir:
1920 YılıCinsi Tl Olarak 516 800 Adet Altın Ruble 304 912 1 000 000 Adet Altın Ruble 590 0001 500 000 Adet Altın Ruble 885 000 50 000 Adet Altın Ruble29 500 100 000 Osmanlı Altını 507 000 Toplam 2 316 412 1921 YılıCinsi Tl Olarak 4 000 000 Adet Altın Ruble 2 360 000 4 000 000 Adet Altın Ruble 2 360 0001 160 000 Adet Altın Ruble 900 000 240 000 Adet Altın Ruble241 000 400 000 Adet Altın Ruble 236 000 Toplam 5 997 000 1922 YılıCinsi Tl Olarak 1 100 000 Adet Altın Ruble 649 000 3 500 000 Adet Altın Ruble 2 065 000Toplam 2 714 000 Genel Toplam 11 028 012
Türkiye'nin Milli Savunma Bütçesi 1920'de 27 576 039 Lira olduğuna göre Sovyet yardımının yetersiz olduğu görülür
Hindistan Müslümanlarının Para Yardımı
Osmanlı İmparatorluğu tek bağımsız müslüman devleti idi Birinci Dünya Savaşı'nın çıktığı tarihte diğer müslüman ülkelerinin büyük kısmı İngiliz-Fransız sömürgesi halinde yaşıyorlardı Osmanlı Halifesi'nin bütün müslümanlar üzerinde etkisi olacağı düşünülmüşse de, etkisiz kalmıştı Savaş sonu Osmanlı İmparatorluğu'nun çökmesi ve Türk İstiklal Savaşı'nın başlaması, Müslüman toplumları etkiledi Türklerin kazanması bir ümit ışığı olabilirdi Özellikle Hindistan Müslümanları (Bugünkü Pakistan) Türkiye'ye yardım için çeşitli tarihlerde para gönderdiler Bu paralar M Kemal Paşa'nın şahsına yollandı Hindistan Hilafet Komitesi'nin 26 Aralık 1921'den 12 Ağustos 1922'ye kadar yolladığı paranın tutarı 675 494 Türk lirası idi Bu para Maliye Bakanlığı'nda durdu ve Hazine'ye girmedi, M Kemal Paşa'nın emrinde Osmanlı Bankası'nda idi çok sıkıntılı zamanlarda bile bu paraya dokunulmadı Büyük Taarruz öncesi büyük sıkıntı doğunca M Kemal Paşa, bu parayı geçici olarak Maliye'ye verdi Büyük Taarruz sırasında Yunanlıların yaptığı yıkımı ve katliamı gören M Kemal Paşa, paranın bir kısmını yardım olarak felakete uğrayanlara dağıttı Geri kalan parayı Maliye, savaştan sonra iade etti
*****, Cephane, ve Malzeme Kaynakları
Mondros Ateşkesi'nin imzalanmasından sonra İtilaf Devletleri, bir yandan Türk Ordusu'nu terhis ettirirlerken diğer yandan da orduya ait ***** ve cephaneye el koydular Toplayamadıkları *****ların önemli parçaları (tüfeklerin sürgü kollarını, topların kamalarını) kendi bölgelerine taşıttılar, geri kalanları da imha ettiler Ordu elinden alınan ***** ve elde kalanların durumu şöyleydi:
*****ın Cinsi Ordunun Elinden Alınan Türk Ordusu'nun Elinde Kalan Ağır Top 1 099 82 Sahra Topu 606 200 Piyade Tüfeği 667 983 123 191 Ağır Mk Tüfek 3 118 1 370
Anadolu'ya dağılmış bulunan birlikler içinde en düzgün ve malzeme bakımından en iyi durumda olanı Erzurum'da bulunan 15 Kolordu idi 660 Subay, 19 047 er, 1 380 tüfek, 120 makinalı tüfek, 64 top, 3 769 hayvana sahip olan bu Kolordu, Ermeni saldırılarına karşı bulunuyordu M Kemal Paşa'nın Samsun'a çıktığı sırada Anadolu'da bütün kuvvet 35 000 savaşçı kadardı Eldeki *****ların cephanesi ise çok sınırlı idi Bunlarla en çok iki savaş yapılabilirdi Oysa iç ayaklanmalar, Ermeni Harekatı, Pontus Ayaklanması, Fransızlara ve Yunanlılar'a karşı savaşılıyordu Türk Ordusu'nun savaşı kazanabilmesi için gücünün en az şöyle olması gerekliydi:
Düşünceler Er Tüfek Ağır Mk Tüfek Top Çeşitli Cephelerde 300 000 300 000 2 000 700 Geri Teşkil ve Jandarma 150 000 150 000 --- --- Toplam 450 000 450 000 2 000 700
Bu olanakları sağlamak için şu önlemlere başvuruldu:
Elde mevcut ***** ve malzeme ile işe başlamak Dağınık durumda bulunan ***** ve malzemeyi cephelerde toplamak Savaş için gerekli görülen ve yurt içi kaynaklarından yararlanmak için, ***** yapımına başlamak Atölyeleri çalıştırmak Tarafsız dış ülkelerden ***** ve malzeme satın almak Yurt içi kaynakları top yekun seferber etmek İstanbul'da İtilaf Devletleri elinde bulunan çok büyük sayıdaki ***** ve aracı Anadolu'ya kaçırmak
İtilaf Devletleri'nin işgali altında bulunan yerlerde, özellikle İstanbul'da, gerek Anadolu'ya *****, cephane ve milliyetçileri kaçırmak ve bilgi toplayıp Ankara'ya ulaştırmak, gerekse Rumların taşkınlıklarına ve Türklere karşı giriştikleri saldırılara karşı, Türk halkının can, namus ve malını korumak amacıyla çeşitli gruplar kuruldu Bunlar Felah Grubu'ndan başka şu isimler altında çalışmaya başladılar:
M M Grubu (Milli Müdafaa Grubu) Karakol Grubu Namık Grubu Bizci Grubu Kaynarca Ferhat ve Kerimi Grubu
Bu gruplar Anadolu'ya *****, cephane ve milliyetçilerin kaçırılmasında büyük hizmetler yaptılar Akbaş Cephaneliği baskını ve bunun gibi birçok baskın olayı da kişisel faaliyetlerle gerçekleştirildi 4 Eylül 1919-23 Nisan 1920 arası bu şekilde kaçırılan ***** şöyleydi:
230 piyade tüfeği 14 makinalı tüfek 2 dürbün
Akbaş Cephaneliği'nden kaçırılanlar ise:
8 000 tüfek 5 000 sandık cephane 200 ağır makinalı tüfek
Tekalif-i Milliye Emirleri ile de Anadolu'nun kaynakları ordunun emrine verildi Böylece iç kaynakların tüm sınırı zorlandı
1920 yılı sonuna doğru Eskişehir ve Ankara'da ***** ve cephane yapan fabrikalar bir merkez altına alınmaya başlandılar ve 10 Ocak 1921'de Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı "İmalat-ı Harbiye Genel Müdürlüğü" kuruldu Bu atölyeler ve fabrikalarda, Türk işçileri olağanüstü gayretle çalıştılar Eski tren ve ray parçaları eritilerek, kılıç, süngü, tüfek süngüsü, top kamaları yapıldı Çapları büyük mermiler, patlama tehlikesine rağmen inceltildiler Ordunun büyük ihtiyacını özellikle, İnönü ve Sakarya Savaşları'nda bunlar karşıladılar Sakarya Savaşı sırasında Eskişehir'dekiler de Ankara'ya taşındılar Buralarda üretilen ve onarılan malzeme dökümünü yapmak çok yer alır
Sovyet Yardımı
Sovyetler Birliği ile ilişkiye çok önem veren Türkiye, Sovyetler Birliği'nden isteklerini şöyle belirlemişti:
200 000 Tüfek 5 000 000 Mermi 400 Top 75 000 Top Mermisi 500 Mitralyöz 100 Kamyon 100 000 Asker Elbisesi Ayda 600 ton Benzin ,İlaç ve çeşitli malzeme, v s
Sovyetler birinci parti olarak 21 Eylül'den, 15 Ekim 1920'ye kadar 2 815 İngiliz Tüfeği, 1885 sandık İngiliz Piyade Cephanesi yolladılar Ayrıca Giresun Alayı Komutanı Osman Ağa'ya da 500 İngiliz Tüfeği ve 250 sandık cephane verildi Sovyet yardımının 18 Eylül 1921'den 14 Haziran 1922'ye kadar ki genel toplamı şöyledir:
43 374 Piyade Tüfeği 56 042 sandık Piyade Tüfeği Mermisi 18 sandık Rus Piyade Tüfeği Fabrikası Aletleri 318 Ağır ve Hafif Makinalı Tüfek 81 Top 13 Rus Bomba Topu 159 043 top mermisi 40 sandık Fransız El Bombası 83 sandık İngiliz El Bombası 200 adet Rus El Bombası 60 Süvari Kılıcı 10 sandık Dumansız Barut 48 sandık Rus Piyade Mermi Kovanı 8 sandık Rus Piyade Mermi Kapsülü 104 sandık Rus Piyade Mermi Çekirdeği
Sovyet kaynaklarına göre ise bu yardım şöyleydi:
39 275 Tüfek 327 Makinalı Tüfek 54 Top 62 986 000 Piyade Mermisi 147 079 Top Mermisi 1 000 atımlık Top Barutu 4 000 El Bombası 4 000 Şarapnel Mermisi 1 500 Kılıç 20 000 Gaz Maskesi
Gerek Türk, gerekse Sovyet kaynakları, Sovyet yardımının, Türk Ordusu'nun ihtiyacı göz önüne alınırsa, pek de yeterli olmadığı görülür
Ayrıca Fransızlarla Ankara Antlaşması imzalandıktan sonra Fransızlar Güney Anadolu'yu terk ederlerken, bir kısmını bağış, bir kısmını da satış yoluyla olmak üzere Türk Ordusu'na
l0 089 Tüfek 1 505 sandık Mermi 10 Uçak bıraktılar Bu anlaşma ayrıca, Türkiye'ye Fransız piyasalarından ***** satın alma olanağı da tanıdı
Sağlık Hizmetleri
1921 yılından önce en çok sıkıntısı duyulan şeylerin başında sağlık personeli azlığı ve sağlık malzemesi yokluğu idi Bu tarihe kadar orduda 300 muvazzaf ve 116 yedek olmak üzere 416 doktor, 99 muvazzaf ve 32 yedek olarak 131 eczacı vardı Bu yıl içinde İstanbul'dan 271 muvazzaf, 7 yedek olarak 278 doktor, 11 diş doktoru 18 eczacı geldi Bu rakamlar 1922 yılında arttı 957 doktor, 224 eczacı ve 26 diş doktoru düzeyine ulaştı
Yalnızca savaşta yaralananlar değil, ayrıca salgın hastalıklar, yoksulluk, beslenme noksanlığı, kış mevsiminin aşırı soğukları da Türk halkını ve orduyu perişan ediyordu Verem, zatürree, çiçek, tifo, çeşitli bağırsak hastalıkları, zührevi hastalıklar yüzünden yüz binlerce insan hastanelere başvuruyordu Aşı kampanyaları ile bulaşıcı hastalıklarla savaşıldı Ameliyatlarda ********** bulunmadığı zamanlar oldu Gaz tenekelerinde su kaynatılarak buharında aletler temizlendi Büyük sıkıntılar çekildi Savaşlarda ölenlerden çok, hastalıktan ölenler vardı Savaşlarda şehit düşenler ile yaralanıp hastanede ölenlerin sayısı en çok 11 600 dolaylarında iken, aynı sürede hastalıktan ve yakın sebeplerden ölenlerin sayısı 26 000'den çoktu
Ordunun beslenme durumu çok zor yürütülebildi İskorpit hastalığını engelleyen yiyeceklerin yokluğu bu hastalığa neden olurken, değişik gıda verilememesi, etin kemikli oluşu, ekmeğin iyi olmaması, hububatın kabuklu, hatta taşlı ve topraklı oluşu beslenmeyi kötü etkiliyordu Giyim işleri oldukça yetersizdi Tekalif-i Milliye Emirleri bunu açıkça ortaya koymaktadır Giyim yetersizliği sebebiyle sevk erlerinin çıplak denecek durumda gelmeleri, askerlik şubelerinin olanaksızlıkları yüzünden ve ulaşım güçlüklerinden askerlerin uzun yürüyüşlerle gönderilmeleri de kayıplara yol açtı Kayıpların büyümesini engelleyen en önemli etken Birinci Dünya Savaşı'nda Komutanların edindikleri tecrübe oldu Bu sebeple acele seferberliğe gidilmedi Planlı ve dikkatli bir seferberlik uygulandı
Ordunun sağlık hizmetlerine yardımcı olan en büyük kuruluş Kızılay Derneği oldu Hastanelerde sağlık hizmetlerine yardımcı olurken, binlerce adet giyecek malzemesi sağlandı
Ordunun sağlık işleri içinde veteriner hizmetlerinin de ayrı önemi vardı Özellikle, süvari atları, taşıyıcı hayvanlar, taşımacılıkta kullanılanlar, beslenmede yararlanılan hayvanların sağlık iş]eri veteriner hizmetleri ile yapıldı Hayvan kayıpları yüzde yirmiyi aştı
Görülüyor ki Büyük Taarruz öncesi ordunun durumu pek iyi değildir Malzeme, *****, sağlık hizmetleri noksandır Fakat moral kuvvet her geçen gün artmaktadır Eğitim ve disiplin düşman ordusundan çok iyidir
Bu yazı
Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı serisinin bir parçasıdır: Türk Kurtuluş Savaşı serisi aşağıdaki aşamalardan / başlıklardan oluşmaktadır:
30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı hükümetince imzalattırılan Mondros Ateşkes Antlaşması İtilaf devletlerince yalnız savaş sonrasında yapılan gizli antlaşmalarda belirtilen yerleri işgal hakkını vermemekte, aynı zamanda şu iki önemli hükmü de öngörmekteydi
(i)Boğazlar bölgesi işgal altına alınacak ve
(ii)İtilaf devletleri güvenliklerini tehlike altında gördükleri bölgeleri de işgal edebileceklerdi İşta I Dünya Savaşı'nın galip devletleri, anlaşmalarda sözkonusu edilen "[
İngiliz işgalleri
Fransız işgalleri İtalyan işgalleri Yunan işgalleri İzmir'in işgal edilmesi İzmir'in işgaline tepkiler Ermeni ve Gürcü işgalleri Mustafa Kemal'in İstanbul'a gelmesi Mustafa Kemal'in Anadolu'ya gönderilmesi Amasya Genelgesi Erzurum Kongresi Balıkesir Kongresi Alaşehir Kongresi Sivas Kongresi Amasya Protokolü Kuvay-i Milliye Mustafa Kemal ve Temsil Heyeti Ankara'da Son Osmanlı Meclisi İstanbul'un işgali TBMM'nin kuruluşu Düzenli ordunun kurulması İlk anayasanın kabulü İstiklâl Marşı'nın kabulü Cephelerin kurulması İç Cephe - Ayaklanmalar Doğu Cephesi Trakya Cephesi Güney Cephesi Batı Cephesi Ordunun teşkilatlandırılması I İnönü Savaşı II İnönü Savaşı Kütahya - Eskişehir Savaşı Sakarya Meydan Muhaberesi Büyük Taarruza hazırlık Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi Paris Konferansı Gümrü Barış Anlaşması Londra Konferansı Moskova Antlaşması Kars Antlaşması Ankara Antlaşması Mudanya Ateşkes Antlaşması Lozan Barış Antlaşması Kurtuluş Savaşı'nın yöntemi Kurtuluş Savaşı'nın kaynakları Başkomutanlık Kanunu Büyük Millet Meclisinin yapısı Tekalif-i Milliye Emirleri Kurtuluş Savaşı ve dış ilişkiler İstiklal Mahkemeleri Azınlık Dernekleri Zararlı Dernekler Yararlı Dernekler Misak-ı Milli İstanbul Hükümeti'nin Mustafa Kemal'e karşı mücadele kararı
|