Prof. Dr. Sinsi
|
Karagöz Oyunu
Karagöz Oyunu Türklere has gölge oyunu Deriden, mukavvadan biçilip, boyanmış şekilleri, arkadan ışık vererek, beyaz bir perde üzerine yansıtılarak oynatılan Türk gölge oyunu İki değişmez oyuncusundan çok hareketli, canlı ve çekici olanı Karagözden dolayı bu isimle bilinmektedir
Resimlerin renkleri şeffaf olduğundan, ışık arkadan vurdukça seyirciler yalnız bu suretleri görür Karagözcü sopaların yardımı ile şekilleri hareket ettirir, hem de sesini ve şivesini değiştirerek oyun kahramanlarını kendine has tarzda konuşturur Oyunun konusu bir metne dayanmadan, temsil sırasında tabii olarak geliştirilir Seyircinin ilgisine göre kısaltılıp, uzatılır Bütün oyun tek sanatçının hüneridir
Hayal veya gölge oyununun kaynağı, bugünkü bilgimize göre eski şark (doğu) medeniyetidir Bütün şarkta hayal-i zıl, tayf-ül hayal, hizib-i sitare, hayal-bazi gibi isimlerle bilinmektedir
Türk gölge oyununun nasıl yayıldığına dair değişik rivayetler vardır Türkiyedeki gelişmesi 12 yüzyılda oldu Türklerin en eski temsil tarzı olan Karagöz oyunu, hayatın sahnelerini ve zaman olaylarını tasvir ve tenkid eder Çifte anlamalar, abartma, güzelleme, ağız taklitleri, sosyal ve siyasi taşlama, tekrar tersinleme gibi yollara başvurarak güldürü mahiyetinde anlatılmak istenen konu verilirdi
Selahaddin Eyyubi ile Kadı Fazılın bulunduğu bir mecliste, sultanın emri ile hayal-ı zıl ile uğraşan sanatkardan sanatını göstermesi istenir Gösterinin sonunda Sultan Kadı Fazıla oyun hakkında fikrini sorduğunda şu cevabı alır:
"Büyük ibretlerle dolu olduğunu ve hayallerin hakikatı tamamiyle temsil ettiğini ve aradan perde kalkınca bir sanatkardan başka kimse olmadığını gördük "
Şeyh Muhyiddin-i Arabi Füthuhat-ı Mekkiye adlı kitabında tasavvufi bir açıklama yapmak için hayal oyunundan bahseder
Ebüssuud Efendi fetvasında, ibret için nazar edip ehl-i hal fikri ile tefekkür etmesine fetva vermektedir
Türk gölge oyununun iki kahramanı olan Karagöz (Demirci ustası) ile (Baş Mimar Hacı İvaz Ağa) rivayete göre Bursada yaşamıştır Orhan Gazinin emriyle Şeyh Küşteri, Hacivat ve Karagözü eski bir Türk oyunu olan gölge tiyatrosu ile devam ettirmiştir
Türkler kendilerine has olan bu oyunu, çok eski çağlardan beri çeşitli adlar altında biliyorlar ve oynatıyorlardı Hatta Batıda "Çin Gölgeleri" diye tanınmış gölge oyununun bile Karagözden gelme olduğunu araştırmalar göstermektedir
Karagöz oyunu 15 yüzyılda Osmanlı Türkleri arasında çok sevilip, uzun zaman yaygın halde yaşadı O zaman karagözcülerin gayesi, seyredenleri güldürmek değil, güldürürken düşündürmek ve ders vermekti
Zamanın örf ve adetlerine ters düşen durumları da karagözcüler perdede yansıtmaya çalışıyorlardı On altı ve on yedinci yüzyıllarda, Karagöz oyunu sünnet düğünleri başta olmak üzere, birçok yerde oynatılıyor ve 19 yüzyılda da Ramazan gecelerine katılıyordu
Oyunlarda hakikatın gölge ile perdeye yansıtılması ve insanın ibret alması meseleleri işlenmiştir Hakikat gizlidir ve temsili olarak verilmiştir ahiret ve dünya hayatı birbirlerine tezat teşkil ettikleri gibi Hacivat (Hacı İvaz) ve Karagöz de birbirinin zıddı tiplerdir Hacivat hakikate yakın düşünürken, Karagöz ona tezat teşkil etmekte ve doğruyu görememektedir
Karagöz oyunu, gerçekte tek sanatçının hüneridir Seyircilerin önüne konulan gergin beyaz bir perde arkasında yağ kandili veya mum ışığıyla deve derisinden kesilmiş, şeffaflaştırılmış ve renkli boyanmış tasvirler, bunlara dikey açı yapan sopalar yardımıyla hareket ettirilir Karagözcü bir taraftan sopalarla bu görüntüyü hareket ettirirken bir taraftan da sesini ve şivesini değiştirerek her bir oyun kişisini kendine has şekilde konuşturur Karagöz kadrosu şu kimselerden meydana gelmektedir: Usta (Oyunu oynatan ve seslendiren), çırak, sandukkar, iki yardak, bir hamal
Ustanın gayet zeki ve hazır-cevap bir kişi olması lazımdır Çünkü oyunu yalnız bir kişi (Usta) oynatır Çırak, sıra ile oyun içerisindeki şekilleri yerleştirir İşi bitenleri kaldırır Sandukkar ise işi biten malzemeleri sandığa yerleştirir, ayrıca ustaya yardım eder Birinci yardak, oyuna gerekli manileri ve tekerlemeleri okur İkinci yardak da tef çalıp, oyun için gerekli gürültüleri sağlar Hamal ise sandığı ve daha başka malzemeleri taşır
Karagöz temsili için önce perde gerilir, perdeye "meydan" veya "ayna" denir Arkasına ensiz bir tahta yerleştirilir Bunun üzerine içinde mum parçaları yanan "şema" konur ve yakılır Perde aydınlanınca arkadan ışık alan şekiller renkli olarak beyaz perde üzerinde görünür Usta, şekilleri perdede hem hareket ettirir, hem de oyun kahramanlarının ağzından gereğince ses vererek oyunu yürütür
Karagöz oyunu dört bölümden meydana gelir Oyun başlamadan evvel gösterilecek temsilin konusuna göre perdeye bir şekil iğnelenir ki buna "göstermelik" denir Bu, temsil başlayıncaya kadar perdede durur Göstermelik yerinden ağır, ağır kalkmaya başlayınca perdenin arkasında bir def gürültüsü başlar Derinden derinden Hacivatın ağdalı, boğuk sesi duyulur:
"Nakş-ı sunun remz eder hüsnünde rüyet perdesi
Hace-i hükm-i ezeldendir hakikat perdesi
Bu hayal-i alemi gözden geçirmektir hüner,
Nice Karagözleri mahvetti suret perdesi
Of; hey hak! perdemi sanmayın bezden,
Hisse alın siz bu sözden
Of; bir yar-i vefakar olsa  Ol söylese ben dinlesem "
Hemen perdeye Karagöz iner ve aralarında muhavere başlar Üçüncü bölümde belli bir olaylar dizisi içinde çeşitli kimseler boy gösterir Bitiş bölümünde seyirciden özür dilenir, gelecek oyunun adı duyurulur
Karagöz oyununun şahısları toplumun mahalle çevresinde çeşitli tipleri temsil eder Başta Karagöz gelir Karagözün başında"ışkırlak" denilen bir başlık vardır Karagöz, tok sözlü, halktan bir adamdır Sonra Hacivat gelir Hacivat medresede yetişmiş, dili ağdalı bir divan efendisidir; Çelebi, kibar bir delikanlıdır; Zenne (kadın) bir hanımefendidir; Tiryaki, afyon tutkunu bir sersemdir; Tuzsuz Deli Bekir sarhoş bir külhanbeydir; Altı Karış Bebe Ruhi bir cücedir; Çengi oyuncudur Acem, Arnavut, Yahudi, Frenk, Ayvaz, Himmet, Arap Osmanlı devletinin her yanından gelerek İstanbulda toplanmış olan tipleri canlandırır
Karagözcü bunların herbirini kendi ağızları ile konuşturur Ayrıca, herbirinin sokaklık, evlik kıyafette değişik şekilleri vardır
Karagöz oyunlarının konuları yazılı değildir İkinci Meşrutiyetten önce, yirmisi Katip Salih tarafından olmak üzere, birçok fasıl kitap halinde yayınlanmıştır Hayal veya gölge oyununun asıl özelliği böyle tesbit edilmiş olmasında değil, tersine, olmamasındadır Bütün ustalık, Karagözcünün maharetine, buluş kabiliyetine bağlı olarak konuşma kısmındadır Bu bakımdan, ana çizgileriyle yayınlanan bir fasl, oynandığı zaman adeta tanınmaz olur
Çok ün kazanmış Karagöz fasılları, konusunu yaşanmış hayattan alırdı Pekçoğunun isimleri dahi o devirde geçmiş olayları hatırlatır Kanlı Nigar, Kanlı Kavak, Karagözün Yazıcılığı, Yalova Safası, Hamam, Mandıra, Çeşme, Tımarhane, Ters Evlenme, Bekçi, Karagözün Şairliği, SalıncakSafası,Karagözün Aşcılığı gibi
|