Doğa Hali |
08-21-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Doğa HaliModern sivil top*luma ilişkin görüşlerin temelinde yer alan bir fikir olarak, çoğunluk sivil toplumu te*mellendirmek için kullanılan ve insanın, hiçbir siyasi örgüt ya da yönetimin olmadığı zamanki durumunu dile getiren ya da insa*nın toplum dışında, bozulmamış bir halde olma durumuna işaret eden fikir Doğa hali kavramı, on yedinci ve on seki*zinci yüzyıl filozofları tarafından, sivil top*lum anlayışının karşıtı olan bir kavram ola*rak görülmüş ve insanın devlet ya da siyasi bir düzen olmadığı zaman durumunun ne olabileceğini, söz konusu doğa halinin uygarlık tarafından ne ölçüde değiştirildiği ya da bozulduğunu açıklama sürecinde, bir ölçüt ya da temel olarak alınmıştır Başka bir deyişle, toplumlar yaratılmazdan önce varolmuş olan bir hali, toplumsallaşma ön*cesi yaşanan bir durumu betimleyen doğa hali düşüncesi, doğal düzeni toplumsal dü*zenle, doğal ya da fiziki insanı toplumsal insanla karşıtlaştırmak ve insan toplumları*nın doğasını ya da özünü toplumların bizzat kendilerinin işleyişi tarafından sağlanan öl*çütlerden bağımsız olarak açıklayıp yorum*lamak amacıyla tarihsel bir delil veya anali*tik bir araç olarak kullanılmıştır İşte bu çerçeve içinde, doğal düzen ço*ğunluk Tanrı tarafından yaratılmış bir düzen olarak görülmüş ve dolayısıyla onun insan tarafından kurulmuş olan düzenlerden çok daha meşru olduğuna inanılmıştır Doğa hali düşüncesiyle ifade edilen doğal düzenin Tanrı tarafından yaratılmış olduğu yerde, toplum, belirli doğal ihtiyaç, istek ve arzuları olan bireyler tarafından yaratılmış olan bir düzene karşılık gelir Doğa hali dü*şüncesi, işte bu temel üzerinde, insanın, ahlâk ya da siyaset alanındaki, tüm toplum*sal çaba ve girişimlerinin kendisiyle ölçül*düğü bir standart meydana getirdikten başka, bize toplumların nasıl varlığa geldikleri, devletlerin nasıl kuruldukları sorularını yanıtlamanın en önemli yollarından birini sağlar Buna göre, doğa hali düşüncesi, insan varlığının doğal hakları olan eşitlik ve özgürlüğü temellendiren tarihsel bir delil olarak kullanılabildiği gibi, devletle devle*tin tüm toplumsal ilişkileri denetleme hak*kının zorunluluğunu gösteren bir kanıt ola*rak da kullanılmıştır Filozofların benimsedikleri insan doğası imgelerine bağlı olarak, doğa halini farklı şekillerde betimleyen görüşler ortaya çık*mıştır örneğin, insanın, insanın kurdu oldu*ğunu söylerken, özü itibariyle kendi çıkan peşinde koşan bencil bir varlık oldu*ğunu iddia eden Thomas Hobbes, bireyler arasındaki çıkar ve güç mücadelesini vurgu*larken, doğa halini herkesin herkesle savaş içinde bulunduğu bir hali olarak tanımlamış*tır Başka bir deyişle, doğa durumunun, her*kesin herkesle savaş içinde bulunduğu bir duruma, tam bir anarşi ve genel savaş haline karşılık geldiğini söyleyen Thomas Hobbes, insanların, bu anarşi ve kaos halinden daha beter ve aşağılık bir hali ol*madığı için, bu durumdan her ne pahasına olursa olsun kurtulmak istediklerini öne sür*müştür Bununla birlikte, doğa halinde çatışma*nın kaçınılmaz olduğu görüşüne, onun tü*müyle yanlış bir insan doğası konsepsiyonu*na dayandığı gerekçesiyle itiraz edilmiştir Bireylerin doğal bencilliğiyle açgözlülüğü*nü varsayan Hobbes, yalnızca mutlaka yakın güçlerle donanmış bir hükümdarın düzen getirebileceği ve herkesin başka her*kesle olan savaşını önleyebileceği sonucunu çıkartır ve politik otoriteyi, biricik alternati*f kaos olduğu için meşrulaştırır Oysa, kimi düşünürlere göre, doğal ya da vahşi insanı tasvir ederken, Hobbes toplum içindeki in*sanı betimler Hırs, kibir, açgözlülük doğal insanın niteliklerinden ziyade, toplumun ürünüdür Bundan dolayı, insanın doğasının özü iti*bariyle iyi ve yardımsever olup, işbirliğine açık durumda bulunduğunu savlayan Jean Jacques Rousseau gibi düşünürler, doğa halini kaybedilmiş bir cennet, geride kalmış bir altın çağ ve "soylu vahşi"nin, uygarlık ta*rafından bozulmamış dünyası olarak gör*müşlerdir Nitekim Pufendorf, doğa duru*munda yaşadıkları söylenen insanların, birbirlerinin boyunduruğunda olmadıkları gibi, ortak bir efendiye de bağlı olmayan ve birbirlerine kötülük de iyilik de etmeyen in*sanlar olduklarını söylemiştir Pufendorfa göre, insanlar, doğa halinde, özleri gereği, eşit ve özgürdürler Her şeye rağmen, doğa halinin niteliği ko*nusunda farklılık gösteren tüm görüşlerin ortak paydası, insan varlıklarının doğal eşit*liğine duyulan inançtır işte bu inanç, sivil toplum görüşleriyle tüm liberal öğretilerin temelinde yer alır Buna göre, tüm insanlar, aynı insani sıfat ya da özelliklere sahip ol*mak, aynı fiziki çevreyle karşı karşıya bu*lunmak, aynı kendi varlığını koruyup sür*dürme içgüdüsünü sergilemek, koşullarını iyileştirme dürtüsüne sahip olmak bakımın*dan, aynı insan doğasını paylaşıyorlarsa eğer, bu takdirde toplumun da doğal bir te*meli vardır demektir ve tüm toplumsal düzenlemeler arka plandaki doğal yasa ve düzene uygun hale getirilmelidir |
|