Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
elbistan

Elbistan

Eski 08-22-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Elbistan




Elbistan, Kahramanmaraş iline bağlı en büyük ilçedir Akdeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgelerin kesiştiği noktada yer alır İlçe sınırları Kahramanmaraş Akdeniz Bölgesi, Doğu Anadolu Bölgesi ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bulunan ve bir kısmı bu bölgelere ait olan Kahramanmaraş�ın toprakları 27°11� ve 38°36� kuzey enlemleri ile 36°15� ve 37°42� doğu boylamları arasında yer alır Doğudan Malatya, Adıyaman, Gaziantep; güneyden Adana; batıdan Kayseri; kuzeyden ise Sivas illeri ile çevrilidir

Doğu Anadolu bölgesinin Doğu Anadolu Bölgesi, Türkiye'nin yedi coğrafi bölgesinden biridir Anadolu topraklarındaki konumunda doğuda yer alması nedeniyle Birinci Coğrafya Kongresi tarafından 1941 yılında böyle isimlendirilmiştir

Yukarı Fırat Bölümünde olup 2547 km² yüz ölçümüne sahiptir Yaklaşık 37 doğu meridyeni ? 38 kuzey paraleli arasında bulunan Elbistanın kuzeyinde; DARENDE- GÜRÜN, İlçeleri, güneyinde; NURHAK- EKİNÖZÜ, doğusunda; MALATYA İLİ , DOGANŞEHİR, ve AKÇADAĞ ilçeleri, batısında ise AFŞİN ve GÖKSUN İlçeleri bulunur

İlçe, kendi adıyla anılan ve alanı 2547 km2 lik Ülkenin dördüncü büyük ovasında kurulmuştur Elbistanın eteğine kurulduğu ŞARDAĞI (2200 m), dış Toroslara dahil olan bir uzantıdır Deniz seviyesinden ortalama 1150 m yükseklikte bulunan Elbistan ovasını; BİNBOĞA (2935 m), BERİT (3054m), NURHAK(3090m) ve HİZANLI(2256m) dağları ile çevrelemiştir Doğu Anadolu Bölgesinin güney batı ucundaki Elbistan ovası, tektonik bir deprem sonucunda, üstünde bulunan gölü boşaltarak, bu günkü ovayı meydana getirmiştir Ova tabanı kalın bir alüvyon tabakası altında Neojen (3zaman) katmanlarını taşır Yer altı suları bakımından zengin olan gevşek bir zemine sahiptir Yapılan sondajlar ve kömür madenleri aranması sırasında, büyük bir yer altı suyunun Nur hak Dağından Elbistan istikametine doğru 160 metre derinlikte aktığı tespit edilmiştir Ayrıca bölgenin kuzeyinden ikinci bir yer altı suyunun Ceyhan yatağı istikametine doğru akmakta olduğu yapılan araştırmalar neticesinde ortaya çıkmıştır

Elbistan havzası ise, Ceyhan vadisi içinde uzanan Doğuanadolu çöküntü havzalarından biridir Doğu-Batı yönünde uzanan ekseni 60-65 Km eni ise 40-45 Km arasında değişir Havzanın batısı yüksekliği yer yer 2500 m geçen ve kütlevi bir görünüşe sahip Binboğa dağları ile çevrilmiş olup, güney kısmı poleozoik kalkerlerin kristalen şistler ve bazik volkanik kayalardan oluşan ve yüksekliği 3054 m olan Berit dağı ile sınırlanır Ayrıca güneydeki berit dağının yamaçlarında 1200 ila 1300 metre yükseltide, uzunluğu 6-8 km ye varan neojen yapıları mevcuttur Havzanın doğusunda termo-karbonifer kalkerlerinin oluşturduğu ve kuzeybatı-güneydoğu istikametinde çok kıvrılmış dağlık saha göze çarpar Bu dağların içinde en yüksek nokta Şardağı (2300m) dir Havzayı çevreleyen Şardağı, Binboğa ve Berit dağları 200-300 m ye yaklaşan ve çok dik eğimlerin mevcut olduğu kütlelerdir

Sultan Korusu önemli platosudur Ayrıca Elbistan çevresinde, dünyanın en uzun çöküntü hendeği olan KOR çukurunun atım damarı ve Elbistan diri fay hattı(Elbistanda adını taşıyan kısa aktif bir fay hattı mevcuttur) bulunur İkinci derecede deprem kuşağında yer alır


Bölgenin ve Türkiyenin en önemli akarsularından olan CEYHAN (Cahan) nehri, kaynağını Elbistan ?ın üç km güneydoğusundaki Pınarbaşı mevkiinden alır, Elbistan ovasını sulayan SÖĞÜTLÜ, HURMAN, SARSAP ve GÖKSUN çayları ile birleşerek, ilçe sınırlarını batıda terk eder Doğudan batıya doğru Y şeklindeki fay, Dünya üzerindeki en büyük fayı teşkil eden kor çukurunun bir koludur

Elbistanın bitki örtüsü bozkırlardır Su kenarlarında kavak ve söğüt ağaçları yaygındır Yükseklerde azda olsa meşe ve ardıç ağaçlarının bulunması yıllar önce dağlarımızın ormanlarla kaplı olduğunu göstermektedir TarihçeYaşadığımız bu beldenin adının nereden geldiği tarihçi uzmanlar tarafından oldukça çok tartışılmıştırGünümüzde de Elbistan sözcüğünün, sözlük anlamının ne olduğu kesin olarak bilinmemektedir Niçin bu bölgeye Elbistan denilmiştir? Bunun üzerinde bir çok araştırma yazıları ortaya çıkmış olmasına rağmen bu sözcüğün anlamı kesin olarak şudur demek mümkün olmamaktadır

Bu sözcüğü tarihsel bir süzgeçten geçirerek günümüze kadar geçirmiş olduğu evreler, şu şekilde görülmektedir

Urfalı tarih yazarı Mathieu (Matiya) ve aynı görüşte birleşen diğer Ermeni tarih yazarları ABLASTA, Suryani olan tarih yazarı Mihal ABLASTAYN, başka bir tarih yazarı olan Yakut Hamavi ise ABULUSTAYN olarak yazdıkları eserlerde belirtmişlerdir

Selçuklu tarihi üzerine eserler veren yazarlar ile İranlı tarihçilerden Reşit Al-din ve Şeref Al-din, bölgeyi ABLİSTAN şeklinde eserlerinde belirtmişlerdir 16Yüzyılda eser veren tarih yazarları ALBİSTAN veya ELBİSTAN yazmışlardır Ayrıca (1465-1466) yıllarında Kudüse haccı olmaya giden Rus yazar BAZİL, yazdığı seyahatnamesinde ELBİSTAN olarak kaydetmiştir1831 yılında yazılmış olan ORUÇ BEĞ tarihinin sayfa 20, satır 25 ve sayfa 27, satır 16da bölgenin adı ABİLİSTAN şeklinde geçmektedir

Milli Eğitim Bakanlığı Yayınlarından Anadolu Beylikleri adlı eserin Elbistan Beyliği (Dulkadır Beyliği) yazısı incelendiğinde şunları okuyoruz : 13yüzyılın sonlarında 14yüzyılın başlarında Muğla Vilayeti tarafında Menteşeoğulları bir beylik kurduklarını Selçuklu Devleti kayıtlarında öğreniyoruz İşte Türkmenler tarafından kurulan Menteşe Beyliğin ilk beyi bilinmediği fakat yazılara göre Menteşe beyinin babasının adının ELBİSTAN Bey olduğu, bunun babasının adınınsa Kuru Bey şeklinde yazıldığı okunmuşturElbistan ismi aynı zamanda kişi ismi denilebilir Tarihte bunun örneklerine bolca rastlanmaktadır(Mısır, Bağdat, Mardin , Isfahan vs)Elbistan adı da bir kişi ismi olabilir

Birinci Haçlı seferi sırasında vakanüvislerinden (tarihi yazan kişi ) Beaudri De Dol(1097) bu bölgeye PLASTANTİA demiştir OrProfMükrimin Halil Yinanç eserlerinde teyit etmiştir

İslâmiyet ten sonra Anadoluya Halim Bin Velid Komutasında akınlar yapan Arapların Elbistanı bağlık bahçelik görmeleri nedeniyle ELBİSTAN -ALBOSTAN demişlerdir

Yine Arap kaynaklarına göre buraya BİLİSTİN (Arapça bostan anlamına gelmektedir) denilmiş, ayrıca ünlü pehlivan ve yiğitlerin çokça bulunmasından dolayı Alpler şehri anlamına gelen ALP-STAN isimlendirildiği, sonradan ALBİSTAN-ELBİSTAN şekline dönüştüğü yazılmıştır

Halk arasında ALBİSTAN ?ALBUSTAN şeklinde söylenen bu isme 15yüzyıldan beri kayıtlarda ELBİSTAN olarak rastlanmıştır

Elbistan ilçesi eskiden beri önemli bir bölge sayılan dört tarafından yüksek dağlarla çevrili Türkiyenin sayılı ovalarından biridir Kaynağını yüksek dağlardan alan Ceyhan ve kolları (Söğütlü, Rumman(Hurman), Sarsap, Köksün, Nahrikali(Nerğele) başta olmak üzere irili ufaklı bir çok ırmak ve çaylar ile büyüyen Ceyhan(yerli halkça buna, orta zamanda olduğu gibi, bugün de CAHAN adı verilmektedir) nehri ile sulanan Elbistan ovası, eski çağlarda intikal eden şehirlerin ve höyüklerin enkazı ile doludur Hititler ile Kumagenlerin devrine ait olan ve TİL(Akbayır), Kara-Elbistan (eski Elbistan) Ozan (Doğanköy), Mehre, Celeği(Ekinözü),Hunu(Arıtaş) ve Efsus(Afşin) höyükleri gibi büyük harabeler başta gelmek üzere, bir çok şehir ve kasabalar ile süslenmiş olduğu anlaşılmaktadır Günümüze kadar ulaşmış bazı höyüklerde azda olsa kazılar yapılabilmiştir

Elbistanın 10 km kuzeybatısındaki Kara höyükte gerçekleştirilen kazılar sonucunda, yörenin Asur Ticaret Kolonileri çağında ve Hitit İmparatorluğu döneminde önemli bir yerleşim merkezi olduğu sonucuna varılmıştır Bu kazılarda MÖ 2000in yerel biçimini simgeleyen hiyeroglifli resimli damga mühürler, bulleler (mühür baskıları) ve Suriye biçemli silindir mühürler yer almaktadır Ayrıca Hitit krallık dönemine ait höyük katmanında Hitit kültürünü yansıtan çanak çömlek ayrıca, ev, kaldırım gibi yapı kalıntıları koç biçiminde bir riton (kutsal içki kabı) hiyeroglifli ve hiyeroglifsiz mühürler, süs eşyası, hayvan heykelcikleri bulunmuştur


Bu çalışmalar bizlere göstermiştir ki, Elbistanın tarihi MÖ 4000 lere uzanmaktadır Bölgenin en meşhur yerleşim yerleri şunlardır : Arabisus(Afşin) Hunu(Arıtaş) Tandaris(Tanır) adları verilen antik kentleri bünyesinde barındırmaktadır

Hititler bölgede uzun zaman kalmışlardır Bölge sırasıyla Akadlar, Sümerler, Asuriler, İranlılar Mekadonyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Selçuklular, Memluklar, Mogollar, Dulkadırlılar, Osmanlılar yanı sıra bölge geçiş alanı olması sebebiyle bir çok orduların geçiş güzergahı haline gelmiştir(Elbistan ovası, gerek doğrudan doğruya Darb ?al Hadus (bugünkü Göynük Geçidi)ten orta Anadoluya, Malatyadan Kayseriye yapılmakta olan akınların sürekli uğrağı idi Hele Malatyanın Bizanslıların eline geçmesinden sonra, orduların tek geçid güzergahı Elbistan ovası olmuştu Ovanın 3000 metreye varan yüksek dağlarla çevrilmiş olması ve her taraftan geçilmesi çok zor derin ve uzun geçitler, boğazlarla kapalı bulunması burasını daima bir isyan ve ihtilal merkezi yapmaya elverişli kılmıştır Bu sebeplerden Elbistan bölgesi baskıların ve akınların ilk uğrak yeri olmuş, dolaysıyla en çok tahribe uğrayan bölgelerin başında gelmiştir Sürekli bütün medeniyetlerin ilgi odağı ve yerleşim merkezi olarak seçilmesine rağmen, günümüze tarihi bir şehrin veya harabesinin intikali mümkün olmamıştır Bölgede yeterli tarihi kazılar yapılmadığından, tarihi şöhretine zıt olarak geçmişini belgeleyecek eserler bakımından yoksulluğu sürmektedir


İmparator Romanos Diogenis (Romen Diojen) ?in , Malazgirt meydan savaşından sonra Alparslana esir düşmesini fırsat bilen Bizanslı komutan Filaretos 1072-1073 yıllarında Anadolunun bir kısmı ile birlikte Elbistanı da ele geçirmişti Filaretos 1073 ?te Hunu (Arıtaş) şehrinde Ermeni rahiplerini toplayarak, bir katilikos seçtirmiş ve bu şehri katolikosluğa merkez yapmıştı


1085te Türklerin fethetmek için uğraştığı CEYHAN(Elbistan Bölgesi )nihayet Anadolu fatihi Kutulmuşoğlu Süleyman Şah ?ın kamutanlarından Emir BULDACI tarafından fethedilmiş ve Türkün hakimiyetine girmiştir


1097-1098de Haçlı ordusu bölgeyi yeniden Türklerin elinden alarak hakimiyetini Bizanslı şövalye Pieerre Daulpsa vermişse de çok sürmeden Türkler yeniden almıştır 1103te Bölge Frankların eline düşmüştür 1105te Selçuklu sultanı Kılıç Arslan tarafından alınarak Vezir Ziya Al-Din Muhammede teslim edildi Sultan Kılıç Aslanın ölümünden sonra çıkan karışıklıktan faydalanan Antakya prensi Tanerde Elbistanı işgal etmişsele 1111de Malatya hükümdarı Malik Tuğrul Aslanın atabeği olan İl Arslan tarafından geri alınmıştır 1114 yılında meydana gelen depremde Elbistan yerle bir olmuştur

1124 senesi sonunda Malatya ?nın Emir Gazi Bin Danişment tarafından zaptından sonra Elbistan havalisi Danişmentlerin eline geçmiştir1143-1144 ?te Selçuklu Sultanı Mesut(1Kılıç Arslanın oğlu ) tekrar almış ve oğlu 2inci Kılıç Arslanı vali tayin etmiştirElbistan bölgesi Danişmentliler ile Selçuklular arasında mücadele sahası olmuştur Sonunda bölge tamamen Selçuklulara kalmıştır


Sultan 2inci Kılıç Arslan Elbistan valiliğine oğlu Mugisüddin Tuğrulu getirmiştir Tuğrul Şah babasının yaşlığında istifade ederek, Elbistan ve havalisinde hükümdarlığını ilan etmiş, akıllı bir siyasetle bölgede uzun süre varlığını sürdürmüştür

1201de Anadolu Selçuklu Devletinin hükümdarı Süleyman Şah, kardeşi Tuğrul Şahın elinden Elbistan havalisini alarak doğrudan doğruya merkeze bağlı bir vilayet yapmıştır Bundan sonra bütün 13yüzyıl boyunca Elbistan başkent olan Konyadan tayin edilen valiler tarafından idare edilmiştir Bu valilerin hepsini sıra ile tespit etmek mümkün değildirBazıları şunlardır: Husam Al-Din Yusuf(Emir Yusuf mezrası buna aittir) Emir İlyas ( adına köy ismi vardır ) Mü-bariziddin Çavlı (adına Çavlı köyü teşkil etmiştir) Elbistan Ulu Camiinin bu vali tarafından yaptırıldığı caminin kapı üzerindeki kitabesinden anlaşılıyorsa da, yapılan çeşitli araştırmalarda , bu kitabenin şimdiki camiinin değil, başka bir caminin kitabesi olduğu ortaya çıkmıştır

Türkler eski Elbistanı bırakarak (eski Elbistan, Hasankendi ve Karaelbistan köyleri arasındaki bölge ) Ceyhanın Pınarbaşı ?ndan çıktıktan sonra biraz sonra ikiye ayrılıp tekrar birleşmek suretiyle bir ada teşkil ettiği mahalde,yeni bir şehir meydana getirmiştir Gerek Ermeni Devletine ve gerek Süriye haçlıları ile diger devletlere karşı Anadolunun mühim bir savunma hattı olmak dolaysıyla Selçuklu devrinde önemli vilayetlerden biri sayılıyordu

1237-1238 yıllarında iki defa Kayseriye Sultan 2inci Giyas Al-Din Kayhusrav elçilik vazifesi ile gönderilmiş olan Halep Eyyubi Devleti veziri Kamal Al-Din ve Al-Adim bu seyahatlarında Elbistandan geçmiş Efsus(Afşin) ?na uğramış ve bize her iki şehir hakkında bilgi vermiştir

Ceyhanın Elbistan ?ın bir mil cenup(güney) doğusunda bir kayalık içinden çıktığını ve bu kayalığın üzerinde eski bir kilise mevcut olduğunu, nehrin membasında(doğduğu yer) KİZMİTE adlı bir köy bulunduğu, nehrin kasabaya gelince ikiye ayrılıp, sonra birleştiğini ve Elbistanı her tarafından çevrelediğini söyler

13 yüzyıl içinde Elbistan ?da cereyan eden en mühim vaka Sultan Malik Al-Zahir Baybars?ın Mogullar ile olan şavaşıdır 15 Nisan 1277 yılında Memluklular ile Moğullar Elbistanın (Arıtaş) olma ihtimali yüksektir Burada savaşmışlardır Mogul tümen kumandanları TUKO ve TEFAVAN(Tefavun) Noyanlar başta olmak üzere bütün moğol ordusunun imhası ile sonuçlanmıştır Sultan Baybars bu zaferden sonra Hurman kalesine uğramış ve bu yoldan Kayseriye gitmiştir Kayseri dönüşü tekrar Elbistana gelerek, bu güzergahtan geçmiş Akçe ?Derbend yolu ile Suriyeye gitmiştir Bu olayı duyan Moğul Hakanı ABAKA Han Elbistana gelmiş Baybarsa ulaşamayınca tüm bölgedeki insanları kılıçtan geçirerek büyük bir katliam yapmıştır

Anadoluyu 30 yıl boyunca Mogul askeri valileri yönetmiştir Bu sure zarfında Elbistan halkının durumu meçhuldür, gelişmeler ile ilgili ele tutulur tarihi belge yoktur


Devletin kurucusu olarak bilinen HASAN DULKADIRLI Bey Cengiz Hanın istilaları sırasında Anadoluya göçlerle gelmiş olup, çeşitli kayıtlarda unvan ismi "HORASANİ" olarak belirtiliğinden İrandaki Horasan bölgesinden gelmiş olduğu kabul edilmektedir

Anadoluya geldikten sonra, Binboğa ve Maraş (Ahır) dağları arasındaki bölgede bazı Türkmen boylarının da desteğini alarak, kısa zamanda kuvvetlenmiş ve Dulkadırli Devletini (Anadoluda kurulan beylikler içerisinde Osmanlıların tek devlet olarak kabul ettikleri beyliktir Osmanlı kayıtlarında da Devlet biçiminde ifade edilmektedir) meydana getirmiştir

Elbistanı da devletin ilk merkezi yapmıştır İlk merkezi olarak seçiminde çeşitli sosyal ve siyasi sebeplerin yanında coğrafi özelliklerin ve yüzey şekillerinin başlıca rolü oynadığı sanılmaktadır Etrafı yüksek dağlar ile çevrili bir kapalı havza özelliği gösteren Elbistanın en yakın büyük yerleşim yerleri olan Malatyaya 135 km ve Maraşa165 km olan uzaklığı göz önüne alındığında bu kadar geniş alanda bulunan bu beyliğin Elbistanı merkez olarak seçimindeki isabeti daha iyi anlaşılmaktadır

Ortaçağ sonları ve yeniçağ başlarındaki 185 yıllık bir dönem içerisinde Elbistana yapılan sayısız baskın ve istilada, istilacıların çevredeki yüksek dağları aşarak şehre gelinceye kadar tedbirlerini çoktan almış olmakta idiler Böylece istilacıların şehre ve halka az zarar vererek ülkelerine dönmeleri sağlanmıştır

Elbistan Ovasının ortasında akan Ceyhan nehri ile buna ovada iken dökülen Hurman ve Söğütlü çayları, bu gözden uzak ovayı son derece verimli yapmıştır Böylece burada hüküm süren Dulkadırlılar için açlık yokluk, gibi sosyal afetler halkı fazla sıkıntıya sokmamıştır Elbistanın çevre ile bağlantısının düzensiz hatta kopuk olması buradaki halkın cesaret ve bağlılık özelliklerin korunması yanında örf ve adet gelenekleri üzerinde de olumlu bir durum yaratmıştır

1337 Yılında HASAN DULKADIR oğlu ZEYNEDDİN AHMET KARACA Bey, İlhanlı (Mogul) hükümdarı Ebu Said Bahadır Hanın ölümünden sonra oluşan yönetim boşluğundan istifade eden bu yöredeki Türkmenlerin beyi Taraklı oğlu Halil Bey Elbistanı ele geçirip, Mısır Sultanı Melik Salih İsmailden naiblik fermanını istemiş iken, KARACA Bey Halep Valisiyle birleşerek Elbistanı ele geçirmiş ve naiblik iznini elde etmiştir Bu suretle Dulkadır Beyliğinin (Devletinin) temeli atılmıştır

1337den 1522ye kadar 185 yıl bölgede hakimiyetlerini sürdürmüşlerdir Elbistanda bu devletin 130 yıl başkentliğini yapmıştır

Dulkadiroğulları, Türkmenlerin Bozoklu kolundan olup, önceleri Elbistan-Maraş Çevrelerinde görülürken bu beylik çekirdek bölgeden başka Malatya, Adıyaman, Sivas, Gaziantep(Ayıntap), Hatay, Kayseri, Kırşehir, Harput(Elazığ) gibi illerle bunların çevrelerine kadar uzanmışlardır Osmanlılarla Memluklar arasında bir tampon beylik (Devlet) olmuş bazen Osmanlılara bazan Memluklara bağlı kalmak suretiyle varlıklarını devam ettirmişlerdir 1337den 1399a kadar 62 yıl Memluklara tabi iken bu tarihten sonra 1399dan 1522ye kadar 116 yıl Mısır nüfuzuna düşmek ve Osmanlılara ara sıra başkaldırmakla birlikte Osmanlı tebaasından çıkmamışlar ve akrabalık bağı kurmuşlardır (Tarihi belgelere göre Elbistandan Osmanlı sarayına beş gelin gittiği söylenmektedir Yıldırım Bayezidin Hanımı Devlet Hatun, Mehmet Çelebinin Hanımı Emine Hatun (Valide Sultan Olmuştur) IIMuratın annesi, dolayısıyla Fatih Sultan Mehmetin babaannesidir II Muratın Hanımı Alime Hatun, Fatih Sultan Mehmetin Hanımı Sitti Mükrime Hatun, IIBayezidin Hanımı Ayşe Hatun (Gülbahar Hatun), Aynı Zamanda Valide Sultan ve Yavuz Sultan Selimin Annesidir)


Elbistan Şehri 1522 yılında Osmanlı idaresine geçtikten sonra ilk çağ ve orta çağdaki ehemmiyetini ve stratejik konumunu kaybederek sıradan bir Osmanlı kasabası haline gelmiştir Zaten şehir 1508 yılında Safevi Devletinin hükümdarı olan Şah İsmail Alaüddün Devle Beyin kızı Benli Hatunu (Yavuz Sultan Selimin Teyzesi) istemiş, vermemişler; bunu bahane eden Şah İsmail Elbistana gelerek taş üstünde taş bırakmamış ve bütün şehri harabeye çevirmiştir

Osmanlı kaynağı ibn-Kemal' e göre bu savaşın asıl nedenini Ala ud- Devle Bey' in (Alaüddün Devle Bey) Şah İsmail' in elçisini il içinde ******* ederek halka göstermesi idi Gerçekten de Dulkadir Hükümdarı Safevi elçisi USTACAOĞLU OĞLAN EMET' i köz gölü adlı gölde hapsetmişti Hoca Sadettin Efendi ise bu sebebi daha değişik olarak ele almaktadır Ona göre Ala ud Devle' nin güzellikte eşi olmayan, benzeri bulunmayan kızlarından biri olan benli Hatun'un namını duyunca istedi Devle bey bu isteği uygun bulduysa da daha sonra vermekten vazgeçti Bu durum büyük tepkiye neden oldu İki devlet arasında ilişkiler bozuldu Dulkadir ülkesine hareket eden Şah İsmail bu Ülkeye girebilmek için Osmanlı topraklarından geçmesi gerekiyordu Bundan dolayı II: Beyazıd' a mektup göndererek topraklarından geçmek zorunda kaldığından dolayı, özür diledi Sultan Beyazıd ise bu olay karşısında gereken tedbirleri aldı Bu nedenle Anadolu ve Rumeli askerine Yahya Paşa' yı serdar tayin edip Kapıkulu Sipahilerini tümü ile ve 5000 Yeniçeri askerini de ekleyerek Ankara da konaklamalarını buyurdu
Prof Dr Faruk SÜMER' e göre ise bu savaşın nedenleri arasında Ala ud- Devle Bey' in Akkoyunlu Ülkesinin Güneydoğu Anadolu bölümünü Hakimiyeti altına almak istemesi de vardır Çünkü Ala ud Devle bey bu maksatla Akkoyunlu beyi Elvenel'in ölümü üzerine yanında bulunan Akkoyunlu Uğurlu mehmet' in oğlu Zeynel' i kendi kardeşi Abdurrezzak oğulları Ahmet ve Şahruh ile birlikte Diyarbakır bölgesine gönderdi bu bölgede Mardin ile bazı yerler alınarak Zeyleni Diyarbakır da Akkoyunlu tahtına çıkardı Fakat bu durum çok sürmemiş, Elvet beyin Beyler beyi Musullu Emir Bey Zeynel ve Dulkadirliları geri çekilmeye mecbur etmiştir Buna rağmen Alaud Devle bey Emir beyi kendisini tanıması için tazzik ediyordu Emir bey de bu baskıdan kurtulmak için Şah İsmail' in tabiiyyeti altına girmek zorunda kaldı İşte Şah İsmail Dulkadırli Hükümdarının Akkoyunlu Ülkesi üzerindeki ihtiraslarına son vermek istiyordu Yine Dulkadirli Hükümdarı Safevi taraftarlarının İrana gitmelerini önlemiş olmasından da şüphe edilemezdi
Şah İsmail, bu sefer için Erzurum ve Erzincan yolunu seçti, yukarıda söylediğimiz gibi Osmanlı Devleti tarafından gerekli önlemler alındıktan sonra bu davranışın sebebi soruldu Bu soruya karşılık safevi Hükümdarı da "Padişah benim babamdır, Onun memleketinde gözüm yoktur" cevabını verdi İbn-i Kemal'e göre Şah İsmail, Osmanlı Hududunda beklediği halde taraftarlarından hiç kimse ona katılamadı nihayet Şah İsmail Osmanlı Hükümdarının müsaadesi üzerine Sarız yolundan Elbistan' a gitti ve şehri yerle bir etti Dulkadırlar periyşan bir şekilde her tarafa dağıldı Kışın yaklaşması üzerine şehirden ayrılarak Harput' a gitti Bu bölgeyi de Safevi topraklarına kattı
Alaüddün Devle Bey Başkenti Elbistandan Maraşa taşımıştır 1515te Ali Bey Başkenti tekrar Elbistana taşımış ve büyük bir imar faaliyetine girişmiş, ancak onun ölümü ile kurulmakta olan eserler yarım kalmıştır


Dulkadır Devleti Osmanlıya katıldıktan sonra yerine Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1531 de Dulkadır eyaleti kurulmuş, yeni eyaletin merkezi Maraş şehri olmuştur Eyaletin Beylerbeyisi Maraş sancağında oturmakta idi Dulkadır eyaletinin Maraş, Sis (Kozan) Ayıntap(Gaziantep), Samsat, Kars-ül Kadiriye (Kadirli) ve Elbistan olmak üzere beş tane livası bulunmakta idi

Osmanlılar bu bölgedeki Türkmenleri kontrol altında tutamadıkları için yerleşik düzene geçiremiyorlardı Bu yüzden bölge isyancıların toplanma merkezi haline gelmekte idi (Bölgede büyük çapta Celali İsyanları görülmüştür) Bunlardan en önemlisi 1526 yılında Kalenderoğlu isyanıdır

Veziri Azam İbrahim Paşa Osmanlı Kuvvetlerinin başında bölgeye gelmiştir TURNADAĞ (Yeri Kesin olarak bilinmemektedir) Savaşını yenerek isyanı kanlı bir şekilde bastırmıştır Başta Mehmet Kalenderoğlu ve ailesi olmak üzere öldürülmüşlerdir

Elbistan yöresi sık sık harp sahası olması ve bölgenin coğrafi durumu nedeniyle isyancıların sığınağı haline gelmesi ve bunların sonucu olarak emniyet ve asayişin sağlanamaması gibi nedenlerden dolayı şehrin imarı gerçekleşmemiştir Böylece Elbistan tarihi karanlığa gömülmüştür

1839 Tanzimat Dönemine kadar Elbistan önemsiz bir kaza olarak Maraşa bağlılığını devam ettirmiştir1866 yılında yapılan bir idari düzenleme sırasında lağvedilerek sancak haline getirilip Halep eyaletine bağlanmış, İkinci Meşrutiyetten sonra bağımsız sancak, Elbistan da bu sancağın içinde müsellimlik olmuş ve daha sonra Müdürlüğe ve Cumhuriyet le birlikte Elbistan da Kaymakamlığa dönüştürülerek Maraş iline bağlı ilçe haline gelmiş ve halen de ilçelik vasfı devam etmektedir

Kaynakhttp://wwwelbistangovtr/ Elbistan kaymakamlığıYukarı Fırat Bölümü genel olarak dağlık olmakla beraber, geniş çöküntü ovalarına ( Afşin-Elbistan, Malatya, Elazığ ve Bingöl) sahiptir Doğu Anadolu Bölgesi'nde etkili olan sert karasal iklim şartları bu bölümde daha az etkilidir Kış mevsimi bölgenin diğer bölümlerine nazaran daha ılımandır Sebebi yükseltinin azalması ve baraj göllerinin ılımanlaştırıcı etkisidir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.