Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dede, nayî, osman

Nayî Osman Dede

Eski 08-21-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nayî Osman Dede




Nayî (Neyzen) Osman Dede'nin doğum tarihi kesin olarak belli değildir Bu tarihin 1642-1647 yılları arasındaki bir tarih olduğu tahmin edilmektedir Bazı kaynaklar Gelibolu'lu olduğunu, küçük yaşında İstabul'a geldiğini bildiriyorsa da hakkında bilgi veren kaynakların çoğu İstanbul'lu olduğunu ve Vefa semtinde doğduğunu söylüyor Babası Süleymaniye Darüşşifası reis'ül-hüddamı Süleyman Efendi'dir Tuhfe-i Hattatın yazarı Mustakîm-zâde Sâdeddin Efendi babası hakkında bilgi vererek "Bir pîr-i sâhib nefes ve hezar bîmar-ı bîhuşa devâres olmuş, Haccü'l harameyn bir zat-ı şerif idi" diyor


Osman Dede, çok genç yaşından itibaren güzel sanatların mûsikî, şiir ve hat sanatı gibi kollarında çalışmaya başladı Bu uğraşının sonucu olarak 1672 yılında, Galata Mevlevihânesi şeyhi Gavsi Dede'nin hizmetine girerek mevlevi oldu Gavsi Dede, XVII yüzyılın yetişdirdiği değerli ilim ve sanat adamlarındandı Şiir ve hat sanatını iyi bilen, mensubu bulunduğu tarikatın gerektirdiği bilgileri nefsinde toplayan bir kimseydi Osman Dede bu mevlevihâneye girdikten sonra, şeyhinin dizinin dibinde yetişti ve bu yetişmede bu kültür adamının büyük etkisi oldu Bir yandan Arapça ve Farsça öğrenirken ney üflemeye ve tasavvufa çalışıyor, güzel yazı yazmayı öğreniyordu Ney üflemesini üç yıllık "Çile" süresi içinde geliştirdiği söylenir


Söylentiye göre bir gün Gavsi Dede'ye Halil Efendi adında bir dostu ziyarete gelmiş Bir süre sohbetten sonra her ikisinin de canı ney dinlemek istemiş O gün de usta neyzenlerden dergâhta hiç kimse yokmuş O sıralarda çok genç ve emekleme döneminde bulunan Osman Dede'ye ney çaldırtmışlar Bütün acemiliğine rağmen genç sanatkârdaki kabiliyeti sezen Halil Efendi, bu genç delikanlının ileride neyzenbaşı olabileceğini Gavsi Dede'ye söyleyerek takdirlerini belirtmiş


Gerçekten de Osman Dede sanatkâr kişiliğini işleyip geliştirdi;sazında erişilmez bir virtüöziteye ulaşarak Galata Mevlevihânesi'nde on sekiz yıl neyzenbaşılık yaptı Bu arada Gavsi Dede'nin kızı ile evlendi Kayınbabasının ölümü üzerine 1697 yılında mevlevihânenin şeyhliğine getirildi Bu makamda otuz üç yıl kaldıktan sonra 1729 yılında öldü ve tekkenin mezarlığına defnedildi Yerine oğlu Sırrî Abdülbaki Dede şeyh olmuştur


XIX yüzyılın ünlü bilgin ve mûsikîşinaslarından Ali Nutkî Dede, Nasır Abdülbaki Dede, Abdürrahim Künhî Dede, Osman Dede'nin kızı Saide hanımdan torunlarıdır Bu büyük din ve sanat adamı iyilik seven, neşeli, güzel konuşan, kimseyi incitmeyen, herkesi kendine bağlayan bir kimseymiş


Çağının usta hattatlarındandı Sülüs ve nesih türü yazıyı Nefes-zâde İsmail Efendi'den , taliyk türü yazıyı ise kayınbabası Gavsi Dede'den öğrendi En çok taliyk yazmada başarılı olduğu söylenir


Bir şair olarak o dönemin şiir anlayışı çerçevesinde güzel örnekler vermiştir Tasavvufî gazelleri, mesnevi şeklinde yazdığı miraciye'si, âşıkhane şiirleri, na'tleri, Hazreti Muhammed'in mûcizelerini anlatan şiir şeklinde yazdığı bir eserinden başka bazı nazireleri vardır Şiirlerinde "Nayî"mahlasını kullanan Osman Dede'nin Ravzatü'l-İcaz ile Miraciye'si göz önünde tutulursa, iyi bir tasavvuf şairi olduğu sonucuna varılır


Ney üflemedeki ustalığı, o günden bugüne kadar "Kutb-, Nayî" sıfatı ile anılması, neyzenbaşı olması ve bu görevi onsekiz yıl başarı ile sürdürmesi ile belgelenmiştir


Mûsikîşinaslığına gelince eserlerindeki ifade kudreti, sağlamlık ve dâhiyane sentezler bu sanatı ne derece bildiğini anlatmaya yeterlidir Mûsikînin sadece teknik yönü ile değil eski Edvâr kitaplarını inceleyen, nazariyat ile uğraşan bir sanatkârdır Bu sanat dalında notasızlığın nelere mal olduğunu görüp anlayarak bir de nota yazısı bulmuştur


Mûsikî öğrenim yıllarının ilk dönemlerine ait güzel bir hikâye anlatılır:Mevlevihânede "Çile" doldurduğu yıllarda, ney öğreniminin başlangıcında "Dem Çekme" denemeleri yaparken çıkardığı seslerin güzelliği her nasılsa padişahın kulağına ulaşmış Genç derviş, şeyhinden izin alınarak saraya getirilmiş Mûsikî üstadlarının da bulunduğu bu mecliste padişah, Osman Dede'nin uşşak makamından bir taksim etmesini emretmiş O zamanlar mûsikîyi ve bu sanatın inceliklerini henüz iyi bilmediğinden, ney'i rastgele üflemeğe ve tatlı nağmeler çıkartmağa başlamış Bu başarı oarda bulunan mûsikîşinasları hayrete düşürmüş Padişah "Dedem bunun peşrevi yok mudur ?"deyince, "Eyvallah" diye çalmağa koyulmuş Padişahın "Derviş, bu peşrevin adı nedir ?" sorusuna da "Gül Devri padişahım"karşılığını vermiş Eserin adı böylece kalmış Rast makamındaki bu peşrevin âyinlerde çalınması mevlevihânelerde gelenek halini almıştır


Eserleri:


1-Mevlevi Âyinleri:Rast, Hicaz, Uşşak ve Çargâh makamlarından bestelemiş olduğu dört mevlevi âyini başlı başına birer sanat olayıdır Bunlardan hicaz makamındaki âyinin tamamı unutulmuşken, Edirneli bir dervişin hâfızasından, birinci ve ikinci selâm'ın tamamı, üçüncü selâm'ın bir bölümü tesbit edilmiştir


2-Rabt-ı Tabiat-ı Mûsikî:Bir Edvâr kitabıdır;mûsikî ile ilgili eserlerden söz eder


Şiir şeklinde ve Farsça yazılmıştır


3-Miraciye:Türk Mûsikîsi'nde şaheser bir beste örneğidir Segâh, Müstear, Dügâh, Neva ve Hüseyni makamlarında beş bölüm olarak bestelenmiş, her bölümün başı tevşihlerle süslenmiştir Ancak, Neva bölümünün on sekiz mısraının bestesi unutulmuştur Miraciye'nin sözleri eksiksiz bir şekilde derlenerek, 1895 yılında Maarif Nezareti Evrak Müdürü Ali Galip Bey tarafından bastırılmıştır


4-Gazeller, nazireler, na'tlar


5-Türk Mûsikîsi'nde kullanılan perdelerin baş harflerini alarak Arap alfabesine dayalı bir nota yazısı bulmuş ve bu konu ile ilgili bir kitap yazmıştır Bu eserin iki müshası yakın zamanlara kadar Yenikapı Mevlevihânesi'nde iken sonradan kaybolduğundan geniş bir bilgi elde edilememiştir


6-Saz Eserleri:Osman Dede klâsik mûsikîmizde önemli bir saz eseri bestekârıdır Eserleri yeni mûsikî öğrenenler, hele ney çalmağa çalışanlar için öğretici özelliktedir Bu eserler kendisinden sonra gelen bestekârlara örnek olmuştur


Hem dinî hem de din dışı mûsikîmize birbirinden değerli eserler kazandıran bu büyük insanı saygıyla ve rahmetle anıyoruz


Hazırlayan:Tâhir AYDOĞDU


Kaynak:Türk Mûsikîsi Tarihi Dr Nazmi ÖZALP

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.