08-21-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Mürur-İ Zaman
Mürur-ı Zaman Zaman aşımı; kanuni şartlar altında belli bir sürenin gelmesiyle bir hakkın kazanılması veya bir borçtan kurtulma yolu Lügatte, zamanın geçip gitmesi manasınadır
Mürur-ı zaman, hakkın kendisini değil, sadece dava açmayı düşürür Bir dava için kanunda belirtilmiş sürenin geçmesi durumunda, hak sahibi kişi normal olarak dava hakkını kaybetmiş demektir Fakat bu sürenin geçip geçmediğini hakim, re'sen (vazifesi icabı) dikkate almaz Davalının zaman aşımı süresinin geçtiğini ve hakkın mürur-i zamana uğradığını ileri sürmesi gerekir
Zaman aşımı sonunda şayet bir hak kazanılıyorsa buna "İktisabi mürur-ı zaman" bir külfetten, borçtan kurtulma söz konusu ise "İskati mürur-ı zaman" söz konusu demektir
Borçlar Kanunu'na göre: Borç için kanunda gösterilen sürenin geçirilmesinden sonra yapılan ödeme muteber bir ödeme sayılmaktadır Yani borçlu, borcunun zaman aşımına uğradığını ödedikten sonra farketse alacaklıdan parasını geri alamaz Halbuki kanunda gösterilen süre bir "Hak düşümü süresi" ise, bu sürenin geçip geçmediği hakim tarafından da ileri sürülebilir Bir borç için tesbit edilen süre, hak düşümü süresiyse, yani hakkı ortadan kaldırıcı bir süre ise, bu sürenin geçtiğinin farkına varamayan borçlu borcunu ödemiş de, sonradan farkına varmışsa verdiği parayı geri alabilir
Borçlar Kanunu'na göre, başka bir düzenleme yoksa, her dava on yıllık zaman aşımına tabidir (Md 125) Medeni Kanun bazı hakları altı aylık (Md 119, 129, 130), bazı hakları da bir senelik (Md 436, 437, 501, 513, 579) mürur-ı zamana tabi tutmuştur
Medeni Kanun, bir gayri menkulün mülkiyetinin iktisabı için iki ayrı mürur-ı zaman şekli tesbit etmiştir M K 638 göre, haklı bir sebep olmaksızın, tapu sicilinde kayıtlı analiz sıfatı ile kayıtlı bulunan bir gayri menkulü fasılasız ve nizasız on sene müddetle ve hüsniyetli olarak elinde bulunduran kimse o yerin maliki sayılır Sahipsiz veya sahibi adına tapuya tescil edilmemiş bir gayrimenkule nizasız ve fasılasız yirmi sene müddetle ve malik sıfatı ile elinde bulundurmuş olan kimse, o gayrimenkulü kendi mülkü olmak üzere, tapuya tescilini talep edebilir (M K Md 639)
Ceza Hukuku'nda, farklı mürur-ı zaman süreleri kabul edilmiştir Suçlu hakkında ceza davası açmak için belirtilmiş süreler vardır Bu süre geçmişse sanık hakkında dava açılamaz Keza, belli bir cezaya çarptırılan mahkum kişi de belli süre kaçar, yakalanmazsa süre geçtikten sonra mahkum edilemez
Şahsa bağlı haklarda, (nafaka hakkı, isim üzerindeki haklar gibi) mürur-ı zaman yoktur Bu haklar her zaman takip edilebilirler
Mürur-ı zaman, bazı sebeplerle kesintiye uğramışsa, geçen zaman, normal zaman aşımına dahil değildir Yani geçen süre hesaba katılmaz Buna "Mürur-ı zamanın kat'ı (kesilmesi) denir Mürur-ı zamanın durması durumunda ise, işlemiş müddet (geçen zaman) hesaba katılır Yani mürur-ı zaman durduğu andan itibaren devam eder
İslam Hukuku'nda, Mürur-ı zaman ile hak sakıt olmaz Yani mürur-ı zaman sebebiyle asıl hak sahibi, bu hakkından mahrum kalmaz ve bu sürenin geçmesi, başkasına bir hak sağlamaz Şu kadar var ki mürur-ı zaman, o hakka ait davanın dinlenmesine mani olur Yalnız Mürur-ı zamana dayanarak başkasının hakkına sahip olmak iddiasında bulunmak, bir haksızlıktır Bu yol ile bir hakka, mala sahip olmak haramdır, yasaktır Hatta zamanın geçmiş olmasına rağmen, aleyhinde dava açılan kimse davacının iddiasını tasdik ve itiraf ederek borcunu ikrar etse, dava dinlenir ve borçlunun aleyhine verilen hüküm geçerli olur
Kaynak: Rehber Ansiklopedisi
|
|
|