|  | Gazi Giray Han |  | 
|  08-21-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Gazi Giray HanGazi Giray Han (1554 - 1607) Devlet Giray Han'ın oğlu olan Gazi Giray Han 1554 yılında Bahçesaray'da doğdu  Düzenli bir öğrenim görerek cesur bir asker ve kumandan olarak yetiştirildi;1588-1596 ile 1596-1607 yılları arasında iki kez Kırım hanı oldu   Daha delikanlılığında 1578 yılında Osmanlı-İran savaşında Osmanlı Devleti'ne yardımcı kuvvet komutanı olarak katıldı  Bu savaşta gösterdiği yiğitlik, Özdemiroğlu Osman Paşa'nın dikkatini çekti  1481 yılında diğer bir İran seferinde üç yüz kişilik bir kuvvetle koca bir orduya saldırarak İranlılar'a esir düştü  "İranlılar'ın kendisini bazı kayıt ve şartlar altında serbest bırakma tekliflerini kahramanlık şanına yedirememiş ve reddetmiştir  "Bunun üzerine Alamut kalesinde dört yıl süreyle hapsedildi  Bir yolunu bularak buradan kaçtı ve 1585 yılında Erzurum'a geldi  Bu sıralarda Osman Paşa öldüğü için ülkesine, Yanbolu'ya döndü  Bütün bu hareketlerinden dolayı onu çok beğenen padişah 1588 yılında bir gemi ile Kırım'a gönderdi  Kardeşi Selim Giray Han'ın ölümü üzerine Kırım Hanı oldu  Hükümdarlığının ilk yıllarında Rus Çarı ile yapmış olduğu savaşlarda Rusları ağır yenilgilere uğratarak vergiye bağladı  Osmanlı İmparatorluğu'nun Macaristan seferine katılarak , Eflâk beyinin 1594 yılındaki ayaklanmasını bastırdı  Önemsiz nedenlerle bir ara Osmanlı İmparatorluğu ile arası açıldığı için bazı seferlere katılmadı  Gazi Kirman Kalesi'ni bu sıralarda yaptırmıştır   Padişahın isteği üzerine 1598'de Avusturya seferinde Türk ordusunun yanında yer aldı  Aynı yılın kışını Zambor'da geçirdi;Silistre'yi"arpalık"olarak istedi ise de verilmedi  Buna çok kırılmış olmasına rağmen Habsburg'ların on bin altın karşılığında kendi saflarında çalışması teklifini geri çevirerek 1599'da Kırım'a döndü  Macaristan'da bulunduğu bir kış boyunca avlanmak ve edebiyatla uğraşmakla vakit geçirdi  1593-1606 yılları arasında hemen hemen bütün savaşlara katıldı;Celalî isyanlarında Osmanlı İmparatorluğu'na yardımcı oldu  Son olarak İran üzerine yürüdü ise de Bahçesaray'da veba hastalığından öldü  (1607) Osmanlı İmparatorluğu ile anlaşarak bağımsız bir Türk Devleti olmayı arzulayan bir hükümdardı  Yabancılarla anlaşmaktan çok Türk birliğine inanıyordu  Düzenli bir ordu kurmuş, eğitime önem vermiş, onun zamanında bu devletin Osmanlı kültürü ile ilişkisi artmıştır   "Savaş meydanlarında yaman bir cengâver olan Gazi Giray, husûsi hayatında şiir ve mûsikî ile meşgul olurmuş, kendisinin en yakın dostu devrin müderris ve âlimlerinden Kefeli Hüseyin Efendi'dir  Bu zâtın da iyi bir bestekâr olduğunu tarihi kaynaklar bize bildirmektedir  Gazi Giray Han mûsikîde olduğu kadar klâsik Türk şiirinde de önemli bir şahsiyettir  (Gazayî) mahlası ile bir çok şiir yazmıştır  Bilhassa devrinin diğer şairlerinden (Epik) mahiyetteki şiirleriyle ayrılır  Ayrıca mesnevi tarzında yazdığı (Gül ve Bülbül) isimli eseri, mektupları, Kefeli Hüseyin Efendi'ye yazmış olduğu manzum ve mensur münşeatı(mektupları) zikre değerdir   "Gazi Giray Han, mûsikî alanında yalnız bestekârlıkla değil, iyi bir icrakâr olarak da tanınmıştı   Edebiyat ve mûsikîden başka pozitif ilimlerle güzel sanatların diğer kollarında da kalem oynatmış, dinî bilgisini ilerletmiştir  Hat sanatında ustaydı   Hâzâ Mecmua-i Saz ü Söz, Kantemiroğlu, Hamparsum ve Mandoli mecmualarında kayıtlı ve günümüze gelen eserleri arasında 11 peşrev ve saz semaisi bulunuyor  Divanından başka Arabça, Farsça, Çağatay ve Kırım Türkçesiyle yazılmış çeşitli yerlerde şiirleri vardır  Düz yazıdaki ustalığı da elimizde bulunan mektuplarından anlaşılmaktadır   Kaynak:Türk Mûsikîsi Tarihi/Dr  Nazmi ÖZALP | 
|   | 
|  | 
|  |