Hacer-Ül Esved |
08-21-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hacer-Ül EsvedHacer-ül Esved Alm Heiliger schwarzer Stein in Mekka, Fr Pierre noire bénite a la Mecque, İng Holy black stone Kabenin doğu köşesinde bir buçuk metre kadar yükseklikte bulunan ve Cennet yakutlarından olan parlak siyah taş Lügatte, hacer "taş" ve esved de "siyah" demektir Kabe, Müslümanların namazda kıblesi olup, hac emrini yerine getirmek için ziyaret edilmesi şart olan bir mesciddir (camidir) Hacda, Kabenin etrafında dönerek ziyaret etmeye"tavaf" denir Tavafa Hacer-ül-esvedden başlamak ve bitirmek haccın sünnetidir ( Hac) Hacer-ül-esved, Kabenin doğu tarafındaki duvarın bir buçuk metre yüksekliğine yerleştirilmiş olup, uzun çapı 30 santimetredir Hacer-ül-esvedin kendisine mahsus bir kokusu vardır Elin veya herhangi bir eşyanın ona sürülmesi halinde, bu koku uzun zaman hissedilir Hacer-ül-esved, Cennetten indirilmiş bir taştır adem aleyhisselamın Cennetten ayrılıp, yeryüzüne (Hindistandaki Serendip Adasına) indirilmesinden sonra ziyaret ettiği ilk hane (ev) Kabedir Rivayete göre adem aleyhisselam Cennetten dünyaya indirilince, meleklerin seslerini ve tesbihlerini (zikirlerini) işitemez olmuştu Bu halinden yakınarak, Allahü tealaya yalvardı Allahü teala, melekler vasıtasıyla bir beyt indirdi Bu beyt, Cennet yakutlarından bir yakut olup, parıl parıl parlıyordu İndirilen bu beytin biri doğu, diğeri batı olmak üzere iki kapısı vardı Üzerinde Cennetten kandiller bulunuyordu O hane, bugün Kabenin bulunduğu yere indirilmiştir Allahü teala; "Ey adem, senin için bir hane (ev) gönderdim Arşım etrafını tavaf ettiğin gibi, bunun etrafını da tavaf eyle! Arşın çevresinde namaz kıldığın gibi, bunun etrafında da namaz kıl!" buyurdu Hacer-ül-esvedi de bu beytle beraber gönderdi Bu taş, yeryüzüne ilk indirildiğinde beyazdı Cahiliyet zamanında, günahkar kişilerin ve hayızlı kadınların dokunmasıyla siyah oldu ve bundan dolayı ismine Hacer-ül-esved, (Siyah taş) dendi Tufan olacağı zaman Allahü teala Cebrail aleyhisselama Hacer-ül-esvedi Ebu Kubeys Dağında saklamasını ve tufandan kurtulmasını emretti İbrahime, (aleyhisselam) Kabeyi yapmaları emri verilince oğlu İsmail aleyhisselam ile beraber çeşitli dağlardan taş getirerek yaptılar Bu arada Ebu Kubeys dağındaki Hacer-ül-esvedi İbrahim aleyhisselam aldı ve yerine koydu Hacer-ül-esved, asırlardan beri Müslümanların hürmet ve tazim gösterdiği mukaddes bir taştır Onun korunması için her türlü ihtimamı göstermişlerdir İslamiyetten önce de bu taşın kıymeti bilinoyurdu Mekkedeki Arap kabilelerinin her biri, ona ihtimam göstermeyi kendileri için bir şeref sayıyorlardı Nitekim, Kabenin yıkılmasını önlemek için yapılan bir tamirat esnasında, her kavim bir duvarın inşaatı ile meşgul oldu Sıra Hacer-ül-esvedi duvardaki yerine yerleştirmek işine gelince, herbiri bu şerefin kendi kavmine ait olmasını istediler Aralarında neredeyse harp çıkacaktı İçlerinden yaşlı ve akıllı birisinin; "Aramızdaki bu ihtilafı halletmek için birini hakem yapalım Onun teklif edeceği hal çaresine uyalım!" demesi üzerine; "Buraya ilk gelen kişiyi aramızda hakem tayin edelim!" diyerek anlaşmaya vardılar Biraz bekledikten sonra, Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselam çıkageldi (O sırada henüz peygamberliği bildirilmemişti) Hepsi buna çok sevindi Çünkü O, kavmi arasında "Muhammed-ül-emin" diye tanınan, hiçbir kimseye haksızlık yapmıyan güvenilir bir kişiydi Meseleyi ona arz ettiler Arkasındaki mübarek paltosunu çıkardı Hacer-ül-esvedi üzerine koydu Her kavmin ileri gelenlerinden birini paltonun uçlarından tutturarak duvarın üzerine koydurdu Sonra kendi mübarek eliyle yerine yerleştirdi Böylece, çıkabilecek büyük bir kanlı çarpışmayı önlemiş oldu Tarihte buna"Peygamberimizin Kabe Hakemliği" olayı denmektedir Hacer-ül-esvedin korunmasında bütün Müslüman devletleri, her türlü ihtimamı göstermekte kusur etmemişlerdir Hazret-i Ömer, bir gün Hacer-ül-esvede yaklaşarak; "Hakikaten bilirim ki, sen bir taşsın! Ne zararın, ne de iyiliğin vardır Allahın Resulünün sana yüz sürdüğünü görmeseydim, ben de sana yüz sürmezdim" buyurdu Hacer-ül-esved zaman zaman bazı kötü niyetli kimselerin tasallutuna da maruz kalmıştır 756da çıkan yangın esnasında bazı parçaları düşmüştür Hazret-i Ebu Bekrin torunu Abdullah bin Zübeyr, bu parçaları gümüş muhafazalık içine koyarak yerine yerleştirmiştir Hatta İslam aleminde sapık inançlarını yaymak isteyen Karmatilerin reisi Ebu Tahir Süleyman, 929da Kabeyi basıp tavaf edenleri de kılıçtan geçirerek, Hacer-ül-esvedi alıp Bahreyne götürdü 22 sene sonra vücudunda çıkan yaralardan korkarak, Kabeye geri getirdi Osmanlı padişahlarının, başta Mekke ve Medine olmak üzere mukaddes beldelere ve mukaddes emanetlere gösterdiği ihtimamlar ve yaptıkları hizmetler sayılamayacak kadar çoktur Denilebilir ki, Asr-ı saadetten (Peygamberimiz devrinden) sonra Kabeye yapılan en büyük hizmetler, Osmanlılar zamanında olmuştur Kabenin örtüsünün her sene değiştirilmesi, duvarlarına altın olukların yapılması ve Kabe binasının temellerine kadar inilerek yeniden inşası, mecburiyet hasıl olunca Hacer-ül-esvedin daha önceki gümüş muhafazasının da değiştirilmesi hep Osmanlı sultanlarının hizmetidir Halen Hacer-ül-esvedi çerçeveleyen gümüş muhafaza, Sultan Abdülmecid Han (1839-1861) tarafından yaptırılmıştır Hacer-ül-esved muhafazaya alınırken, çevresinden kopan parçalar, İstanbula getirilerek bazı cami ve türbelere konuldu Bu parçalardan birkaç tanesi Sokullu Mehmed Paşa Camiinin girişinin, mihrabının ve minberinin üst kısmındadır Biri de, Kanuni Sultan Süleyman Hanın türbesinin giriş kısmının üst tarafında bulunmaktadır Hacer-ül-esvedin bu parçaları, altın çerçeve ile kaplıdır Kaynak: Rehber Ansiklopedisi |
|