Prof. Dr. Sinsi
|
Müteşabih Ayet Ve Hadisler
Kur’an-ı kerimde manası açık olan âyetlere Muhkem âyetler, manası açık olmayan, tefsire, izaha muhtaç olanlara Müteşabih âyetler adı verilir Müteşabih olanlara açık manalarını vermek akla ve dine uygun olmazsa, uygun mana vermek, yani Tevil etmek gerekir Açık manalarını vermek günah olur Âyetler gibi hadis-i şerifler de, muhkem ve müteşabih diye ikiye ayrılır Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
[b](Kur’anda yedi şey bildirilir: Yasak, emir, helal, haram, muhkem, müteşabih ve misaller Helali helal, haramı haram bilin, emredilenleri yapın! Yasak edilenlerden sakının! Misal ve hikâye olanlardan ibret alın! Muhkem olanlara uyun! Müteşabih olanlara inanın!)
(Gece seher vakti, Allahü teâlâ dünya semasına iner), (Resulullah, Allah gökte diyen cariyeyi tasdik etmiştir) hadis-i şerifleri müteşabihtir Mücessime ve Müşebbih fırkaları, (Allah cisim gibidir Arş üzerinde oturur, iner, yürür) gibi şeylere inandıkları için kâfirdir (Tatarhaniye, Milel ve Nihal)
[Mısır, Şam, Kudüs kadılıkları da yapmış olan Şafii fıkıh ve hadis âlimlerinden Muhammed ibni Cemaanin (Erreddü-alel-müşebbihi fi-kavlihi teâlâ Errahmanü alel Arş-isteva) kitabı bu konuda çok güzeldir ]
Mevlana Halid Bağdadi hazretleri buyuruyor ki: Allahü teâlânın yönü, karşıda bulunması yoktur, madde, cisim değildir Sayılı değildir Ölçülmez Onda değişiklik olmaz Mekanlı değildir Bir yerde değildir Zamanlı değildir Öncesi, sonrası, önü arkası, altı üstü, sağı solu yoktur Bunun için, insan düşüncesi, insan bilgisi, insan aklı, Onun hiçbir şeyini anlayamaz Onun nasıl görüleceğini de kavrayamaz El, ayak, yön, yer ve bunlar gibi, Allah için caiz olmayan kelimelerin, âyet ve hadislerde bulunması, bizim anladığımız ve bildiğimiz, bugün kullanılan manalarda değildir Böyle âyet ve hadislere Müteşabihat denir Bunlar, kısa veya uzun olarak, Tevil olunur Yani, Allaha yakışacak başka mana verilir Mesela, (Allahın eli, onların ellerinin üstündedir) ve (Arş’ın üzerine istiva eden Allah, nerede olursanız olun, sizinle beraberdir) mealindeki âyetler için, burada ne murat edilmişse, öylece inandım demeli Allahın ilmi, bizim ilmimize, benzemez Onun eli de, elimiz gibi değildir, istivası da bizim istivamıza benzemez, beraber olması bizim beraber olmamıza benzemez demelidir (İtikatname)
Selefiyeciler, bu âyetin beraber olma kısmını tevil ediyorlar da, istiva kısmını tevil etmiyorlar Tevil etmeyince ikincisindeki tuhaflığı görüyorlar da, birincisindekini göremiyorlar Birçok âyette, (Onlar kördür) buyuruluyor Kur’an-ı kerim ve hadis-i şerifler Kureyş lügatı ve lehcesi iledir Kelimelere, 1400 yıl önce, Hicaz’da kullanılan manaları vermek gerekir Zamanla değişip, bugün kullanılan manaları vermek yanlış olur
Zıllullah için, Allahın gölgesi diyorlar Âlimler, zıl=gölge kelimesine himaye, koruma gibi manalar vermiştir Mesela, (Ali, Veli’nin gölgesinde geçiniyor) denince, Ali’nin Veli’nin himayesinde olduğu anlaşılır (Allah, gölgesinden [himayesinden] başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamette, yedi sınıf insanı kendi gölgesinde gölgelendirir ) [Buharî], (Sultan, yeryüzünde Allahın gölgesidir ) [Taberânî] mealindeki hadislerde geçen gölge himaye demektir Sultan, Allahın gölgesidir demek, (Sultan Allahın emirlerini uygulamak yetkisine sahip) demektir (Din, kılıçların gölgesi altındadır) hadis-i şerifi ise, (Din, devletin himayesi ile yayılır) demektir Nasıl ki, Beytullah=Allahın evi kelimesini, hâşâ Allahın barındığı ev olarak anlamıyorsak, gölge, el, yüz, istiva gibi kelimeleri de böyle anlamak gerekir
Alıntıdır   
|