Kuran'da Ki En Uzun Sure; Bakara Suresi Ve Anlamı |
08-20-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kuran'da Ki En Uzun Sure; Bakara Suresi Ve AnlamıBAKARA SURESİ Bakara Sûresi, Kur?an?ın, en uzun sûresi olup 286 ayetten oluşmaktadır İniş sırasına göre 87 sıradadır Bakara, "inek" demektir Özellikler Medine döneminde hicretten hemen sonra nazil olmaya başlamış ve takriben on yıla yayılan vahiy parçaları halinde devam etmiştir Kur?an?ın en uzun suresi olup, 286 ayettir Hacim itibariyle Kur?an?ın 1/12?sini teşkil eder Kur?an?ın, ayrıntılı bir özeti durumundadır Sure bir mukaddime, dört ana maksat ve bir neticeden oluşur Mukaddime: Kur?an?ın şanını, görevini bildirir ve ondaki hidayetin temiz kalb taşıyanlar nezdinde aşikar olup kalbi hasta ve bozuk olanların ondan yüz çevireceklerini bildirir Birinci maksat: Bütün insanları İslam'a dâvet eder İkinci maksat: Özellikle Ehl-i Kitabın yanlışlarını düzeltip Kur?anı tasdik etmeye çağırır Üçüncü maksat: Bu dinin ahkamını ayrıntılı olarak bildirir Dördüncü maksat: Bu hükümlerin yerine getirilmesini sağlayacak müeyyidelere ve teşvik edici hususlara yer verir Netice: Mezkur maksadları içeren daveti kabul edenleri tanıtır; onların dünya ve ahiretteki akıbetlerini açıklar Bakara ismi 67-71(73) ayetlerinde yer alan bakara kıssasından alınmıştır Bir ineği (sığırı) kesmek gibi cüz?i bir vak?anın ayrıntılı olarak anlatılması, hatta bu uzun sureye adının verilmesi tuhaf gelebilir Fakat Kur?an temel bir kanun ve prensibin tezahürünü ifade eden cüz?i olayları bazan ayrıntılı olarak anlatarak o genel prensibi zihinlere yerleştirmek ister Kur?an, Musa ? ın risaletiyle, İsrailoğulları'nın seciyelerine girmiş olan sığıra tapınma fikrini kesip öldürdüğünü, bu olay ile anlatmaktadır Bakara Suresi سورة البقرة İsmin Anlamı: Sığır/İnek (67-71 ayetleri ile alakalıdır)Bakara kelimesi Bakar'dan gelmektedir ki sığır demektir Kelimenin sonundaki te, tekil için kullanildiginda bir tek sığır demek olur Sure numarası: 2 Ayet Sayısı; 286 Kelime Sayısı: 6144 Harf Sayısı: 25613 Not: Bir çok kaynaktan alıntıdır |
Kuran'da Ki En Uzun Sure; Bakara Suresi Ve Anlamı |
08-20-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kuran'da Ki En Uzun Sure; Bakara Suresi Ve AnlamıBAKARA SURESİ Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla 1- Elif, Lam, Mim, 2- Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap'tır 3- Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler 4- Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar 5- İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır 6- Şüphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için fark etmez; inanmazlar 7- Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır Ve büyük azap onlaradır 8- İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir 9- (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller 10- Kalplerinde hastalık vardır Allah da hastalıklarını arttırmıştır Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır 11- Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler 12- Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler 13- Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler 14- İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki: “Şüphesiz, sizinle beraberiz Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz" 15- (Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır 16- İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alış-verişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır 17- Bunların örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir 18- Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler Bundan dolayı dönmezler 19- Ya da (bunlar) karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek(ler)le yüklü, 'gökten şiddetli bir yağmur fırtınasına tutulmuş gibidirler ki, yıldırımların saldığı dehşetle'; ölüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar Oysa Allah kafirleri çepeçevre kuşatıcıdır 20- Çakan şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini her aydınlattığında (biraz) yürürler, üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar Allah dileseydi, işitmelerini de görmelerini de gideriverirdi Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir 21- Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınasınız 22- O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah'a eşler koşmayın 23- Eğer kulumuza indirdiğimiz (Kur'an)’dan şüphedeyseniz, bu durumda, siz de bunun benzeri bir sûre getirin Ve eğer doğru sözlüyseniz, Allah'tan başka şahitlerinizi (kendilerine güvendiğiniz yardımcılarınızı) çağırın 24- Ama yapamazsanız -ki kesin olarak yapamayacaksınız- bu durumda kafirler için hazırlanmış ve yakıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının 25- (Ey Muhammed) iman edip salih amellerde bulunanları müjdele Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır 26- Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da, (herhangi bir şeyi) örnek vermekten çekinmez Böylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkar edenler ise, "Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?" derler (Oysa Allah,) Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete erdirir Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz 27- Ki (bunlar) Allah'ın ahdini, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah'ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar Kayba uğrayanlar, işte bunlardır 28- Nasıl oluyor da Allah'ı inkar ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O'na döndürüleceksiniz 29- Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O'dur Sonra göğe yönelip (istiva edip) de onları yedi gök olarak düzenleyen O'dur Ve O, herşeyi bilendir 30- Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti Onlar da: "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler (Allah "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi 31- Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi 32- Dediler ki: "Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın" 33- (Allah "Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver" dedi O, bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: "Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten Ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da Ben bilirim" 34- Ve meleklere: "Adem’e secde edin" dedik İblis hariç (hepsi) secde ettiler O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu 35- Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz" 2/36- Fakat şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve vardır" dedik 37- Derken Adem, Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı Bunun üzerine (Allah da) tevbesini kabul etti Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir 38- Dedik ki: "Oradan tümünüz inin Bundan sonra size Benden bir hidayet geldiğinde, kim Benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır" 39- "İnkar edip de ayetlerimizi yalanlayanlar ise; onlar, ateşin halkıdırlar ve orada süresiz kalacaklardır" 40- Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi hatırlayın ve ahdime bağlı kalın, ki Ben de ahdinize bağlı kalayım Ve yalnızca Benden korkun 41- Yanınızda olan (Tevrat)ı, doğrulayıcı olarak indirdiğime (Kur'an'a) iman edin; onu inkar edenlerin ilki siz olmayın ve ayetlerimizi az bir değer karşılığında değişmeyin Ve yalnızca Benden korkun 42- Hakkı batıl ile örtmeyin ve hakkı gizlemeyin (Kaldı ki) siz (gerçeği) biliyorsunuz 43- Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin 44- Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz Yine de akıllanmayacak mısınız? 45- Sabır ve namazla yardım dileyin Bu, şüphesiz, huşû duyanların dışındakiler için ağır (bir yük)dır 46- Onlar, (mü'minler ise), şüphesiz, Rableriyle karşılaşacaklarını ve (yine) şüphesiz, O'na döneceklerini bilirler 47- Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere üstün kıldığımı hatırlayın 48- Ve hiç kimsenin, hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği, hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği, hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının 49- Sizi, dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın Onlar, kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı 50- Ve sizin için denizi ikiye yarıp sizi kurtardığımızı ve Firavun'un adamlarını -gözlerinizin önünde- boğduğumuzu hatırlayın 51- Hani Musa ile kırk gece için sözleşmiştik Ama sonra siz, onun arkasından buzağıyı (tanrı) edinmiş ve (böylece) zalimler olmuştunuz 52- Bundan sonra, (artık) şükredesiniz diye sizi bağışladık 53- Ve hidayete eresiniz diye Musa'ya kitabı ve Furkan’ı verdik 54- Hani Musa, kavmine: "Ey kavmim, gerçekten siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz Hemen, kusursuzca Yaratan(gerçek İlah)ınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün: bu, Yaratıcınız Katında sizin için daha hayırlıdır" demişti Bunun üzerine (Allah) tevbelerinizi kabul etti Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir 55- Ve demiştiniz ki: "Ey Musa, biz Allah'ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız" Bunun üzerine yıldırım sizi (kendinizden) almıştı Ve siz bakıp duruyordunuz 56- Sonra şükredesiniz diye, sizi ölümünüzden sonra dirilttik 57- Bulutları üzerinize gölge kıldık ve size kudret helvası ve bıldırcın indirdik Size rızık olarak verdiklerimizin temizinden yiyin (dedik) Onlar Bize zulmetmediler, ancak kendi nefislerine zulmettiler 58- Ve hatırlayın, demiştik ki: "Şu şehre girin ve orada istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnızca secde ederek kapısından girerken 'dileğimiz bağışlanmadır' deyin; (Biz de) hatalarınızı bağışlayalım; iyilik yapanların (ecirlerini) arttıracağız" 59- Ama zulmedenler, kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla değiştirdiler Biz de o zalimlerin yaptıkları bozgunculuğa karşılık, üzerlerine gökten iğrenç bir azap indirdik 60- (Yine) Hatırlayın; Musa kavmi için su aramıştı, o zaman Biz ona: "Asanı taşa vur" demiştik de ondan on iki pınar fışkırmıştı, böylece herkes içeceği yeri bilmişti Allah'ın verdiği rızıktan yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk (fesad) yaparak karışıklık çıkarmayın 61- Siz (ise şöyle) demiştiniz: "Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız, Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın" (O zaman Musa "Hayırlı olanı, şu değersiz şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır'a inin, çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır" demişti Onların üzerine horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar Bu, kuşkusuz, Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız yere öldürmelerindendi (Yine) bu, isyan etmelerinden ve sınırı çiğnemelerindendi 62- Şüphesiz, iman edenler(le) Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiiler(den kim) Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah Katında ecirleri vardır Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır 63- Sizden misak almış ve Tur’u üstünüze yükseltmiştik (ve demiştik ki "Size verdiğimize sımsıkı yapışın ve onda olanı (hükümleri sürekli) hatırlayın, ki sakınasınız" 64- Siz ise, bundan sonra da yüz çevirdiniz Eğer Allah'ın üzerinizdeki fazlı (lütuf ve ihsanı) ve rahmeti olmasaydı, siz gerçekten hüsrana uğrayanlardan olurdunuz 65- Andolsun, sizden cumartesi (günü) yasağı çiğneyenleri elbette biliyorsunuz İşte Biz, onlara: "Aşağılık maymunlar olun" dedik 66- Bunu, hem çağdaşlarına, hem sonra gelecek olanlara 'ibret verici bir ceza', takva sahipleri için de bir öğüt kıldık 67- Hani Musa kavmine: "Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler (Musa) "Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım" dedi 68- "Rabbine adımıza yalvar da, bize niteliklerini açıklasın" dediler (Musa, Rabbine yalvardıktan sonra) "Şüphesiz Allah diyor ki: O ne pek geçkin, ne de pek genç, ikisi arası dinç(likte bir sığır olmalı)dır Artık emrolunduğunuz şeyi yerine getirin" dedi 69- (Bu sefer) dediler ki: "Rabbine adımıza yalvar da, bize rengini bildirsin" O: "(Rabbim) diyor ki: O, bakanların içini ferahlatan sarı bir inektir" dedi 70- (Onlar yine "Rabbine adımıza yalvar da, bize onun niteliklerini açıklasın Çünkü bize göre sığırlar birbirine benzer İnşaAllah (Allah dilerse) biz doğruyu buluruz" dediler 71- (Bunun üzerine Musa, “Rabbim) diyor ki: O, yeri sürmek ve ekini sulamak için boyunduruğa alınmayan, salma ve alacası olmayan bir inektir" dedi (O zaman): "Şimdi gerçeği getirdin” dediler Böylece ineği kestiler; ama neredeyse (bunu) yapmayacaklardı 72- Hani siz bir kişiyi öldürmüştünüz ve bu konuda birbirinize düşmüştünüz Oysa Allah, gizlediklerinizi açığa çıkaracaktı 73- Bunun için de: "Ona (cesede, kestiğiniz ineğin) bir parçasıyla vurun" demiştik Böylece, Allah ölüleri diriltir ve size ayetlerini gösterir; ki akıllanasınız 74- Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki, onlardan ırmaklar fışkırır, öyleleri vardır ki yarılır, ondan sular çıkar, öyleleri vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır Allah yaptıklarınızdan gafil (habersiz) değildir 75- Siz (Müslümanlar,) onların size inanacaklarını umuyor musunuz? Oysa onlardan bir bölümü, Allah'ın sözünü işitiyor, (iyice algılayıp) akıl erdirdikten sonra, bile bile değiştiriyorlardı 76- İman edenlerle karşılaştıklarında "İman ettik" derler; kendi başlarına kaldıkları zaman ise, derler ki: "Allah'ın size açtık (açıkladık)larını, Rabbiniz Katında size karşı bir belge olsun diye mi onlarla konuşuyorsunuz? Hala akıllanmayacak mısınız?" 77- (Peki) Onlar, Allah'ın gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bildiğini bilmiyorlar mı? 78- Onlardan bir kısmı ümmidir Kitabı bilmezler; (bildikleri) bir sürü asılsız şeylerden başkası değildir ve yalnızca zannederler 79- Artık vay hallerine; Kitabı kendi elleriyle yazıp, sonra az bir değer karşılığında satmak için "Bu Allah Katındandır" diyenlere Artık vay, elleriyle yazdıklarından dolayı onlara; vay kazanmakta olduklarına 80- Dediler ki: "Sayılı günlerin dışında, ateş asla bize değmeyecektir" De ki: "Allah Katından bir ahid mi aldınız? -ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?" 81- Hayır; kim bir kötülük işler de günahı kendisini kuşatırsa, (artık) onlar, ateşin halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır 82- İman edip salih amellerde bulunanlar ise cennet halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır 83- Hani İsrailoğulları’ndan, "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, anneye-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara güzel söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin" diye misak almıştık Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz ve (hala) yüz çeviriyorsunuz 84- Hani sizden "Birbirinizin kanını dökmeyin, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayın" diye misak almıştık Sonra sizler bunu onaylamıştınız, hala (buna) şahitlik ediyorsunuz 85- Sonra (yine) siz, birbirinizi öldürüyor, bir bölümünüzü yurtlarından sürüp-çıkarıyor ve günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde onlarla fidyeleşiyordunuz Oysa onları çıkarmanız, size haram kılınmıştı Yoksa siz, kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkar mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir 86- İşte bunlar, ahireti verip dünya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azapları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez 87- Andolsun, Biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peş peşe elçiler gönderdik Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le teyid ettik Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir kısmınız da onu öldürecek misiniz? 88- Dediler ki: "Bizim kalplerimiz örtülüdür" Hayır; Allah, inkarlarından dolayı onları lanetlemiştir Bundan dolayı pek azı iman eder 89- Allah Katından yanlarında olan (Tevrat)ı doğrulayan bir kitap geldiği zaman, -ki bundan önce inkar edenlere karşı fetih istiyorlardı- işte bilip-tanıdıkları gelince, onu inkar ettiler Artık Allah'ın laneti kafirlerin üzerinedir 90- Allah'ın kullarından, dilediğine Kendi fazlından (peygamberliği) indirmesini 'kıskanarak ve hakka baş kaldırarak' Allah'ın indirdiklerini tanımamakla, nefislerini ne kötü şeye karşılık sattılar Böylelikle gazab üstüne gazaba uğradılar Kafirler için alçaltıcı bir azap vardır 91- Onlara: "Allah'ın indirdiklerine iman edin" denildiğinde: "Biz, bize indirilene iman ederiz" derler ve ondan sonra olan (Kur'an)ı inkar ederler Oysa o (Kur'an), yanlarındakini (kitabı) doğrulayan bir gerçektir (Onlara) De ki: "Eğer inanıyor idiyseniz, daha önce ne diye Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?" 92- Andolsun, Musa size apaçık belgelerle geldi Sonra siz onun arkasından buzağıyı (tanrı) edindiniz İşte siz (böyle) zalimlersiniz 93- Hani sizden misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik (ve): "Size verdiğimize (kitaba) sımsıkı sarılın ve dinleyin" (demiştik) Demişlerdi ki: "Dinledik ve baş kaldırdık" İnkarları yüzünden buzağı (tutkusu) kalplerine sindirilmişti De ki: "İnanıyorsanız, inancınız size ne kötü şey emrediyor?" 94- De ki: "Eğer Allah Katında ahiret yurdu, başka insanların değil de, yalnızca sizin ise, (ve) doğru sözlüyseniz, öyleyse hemen ölümü dileyin" 95- Oysa onlar, önceden ellerinin takdim ettiklerinden dolayı onu (ölümü) hiçbir zaman kesin olarak dilemeyeceklerdir Allah, zalimleri bilendir 96- Andolsun, onları hayata karşı (diğer) insanlardan ve şirk koşanlardan (bile) daha ihtiraslı bulursun (Onlardan) Her biri, bin yıl yaşatılsın ister; oysa bunca yaşaması onu azaptan kurtarmaz Allah, onların yapmakta olduklarını görendir 97- De ki: "Cibril'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten onu (Kitabı), Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren O’dur 98- Her kim Allah'a, meleklerine, elçilerine, Cibril'e ve Mikail'e düşman ise, artık şüphesiz Allah da kafirlerin düşmanıdır" 99- Andolsun Biz sana apaçık ayetler indirdik Bunları fasıklardan başkası inkar etmez 100- Ne zaman bir ahidde bulundularsa, içlerinden bir bölümü onu bozmadı mı? Hayır, onların çoğu iman etmezler 101- Ne zaman onlara Allah Katından yanlarındakini doğrulayan bir elçi gelse, kitap verilenlerden birtakımı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah'ın Kitabı’nı arkalarına attılar 102- Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların anlattıklarına uydular Süleyman inkar etmedi; ancak şeytanlar inkar etti Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı Oysa o ikisi: "Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkar etme" demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiçbir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi 103- Eğer gerçekten iman edip sakınsalardı, Allah Katındaki sevab(ları) gerçekten daha hayırlı olurdu; bir bilselerdi 104- Ey iman edenler, "Raina-Bizi güt, bize bak" demeyin "Unzurna-Bizi gözet" deyin ve dinleyin Kafirler için acı bir azap vardır 105- Kitap Ehlinden olan kafirler ve müşrikler, Rabbinizden üzerinize bir hayrın indirilmesini arzu etmezler Allah ise, dilediğine rahmetini tahsis eder Allah büyük fazl sahibidir 106- Biz, daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiçbir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız Bilmez misin ki Allah, gerçekten herşeye güç yetirendir 107- (Yine) Bilmez misin ki, gerçekten göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır Sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur 108- Yoksa daha önce Musa'nın sorguya çekildiği gibi, siz de Resulünüzü sorguya mı çekmek istiyorsunuz? Kim imanı inkar ile değişirse, artık o, dümdüz yoldan sapmış olur 109- Kitap Ehlinden çoğu, kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi inkara döndürmek arzusunu duydular Fakat, Allah'ın emri gelinceye kadar onları bırakın ve (onlara ne sözle, ne de eylemle) ilişmeyin Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir 110- Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin; önceden kendiniz için hayır olarak neyi takdim ederseniz, onu Allah Katında bulacaksınız Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı görendir 111- Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan olmayan hiç kimse kesin olarak cennete giremez" Bu, onların kendi kuruntularıdır De ki: "Eğer doğru sözlüyseniz, kesin-kanıtınızı (burhan) getirin" 112- Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi Katında ecri vardır Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır 113- Yahudiler dediler ki: "Hıristiyanlar bir şey (herhangi bir temel) üzere değillerdir"; Hıristiyanlar da: "Yahudiler bir şey üzere değillerdir" dediler Oysa onlar, Kitabı okuyorlar Bilmeyenler (bilgisizler) de, onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi Artık Allah, kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hüküm verecektir 114- Allah'ın mescidlerinde O'nun isminin anılmasını engelleyen ve bunların yıkılmasına çaba harcayandan daha zalim kim olabilir? Onların (durumu) içlerine korkarak girmekten başkası değildir Onlar için dünyada bir aşağılanma, ahirette büyük bir azap vardır 115- Doğu da Allah'ındır, batı da Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır Şüphesiz ki Allah, kuşatandır, bilendir 116- Dediler ki: "Allah oğul edindi" O, (bu yakıştırmadan) Yücedir Hayır, göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur, tümü O'na gönülden boyun eğmişlerdir 117- Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir 118- Bilgisizler, dediler ki: "Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?" Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi Kalpleri birbirine benzedi Biz, kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gösterdik 119- Şüphesiz Biz seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak, hak (Kur'an) ile gönderdik Sen cehennemin halkından sorumlu tutulmayacaksın 120- Sen onların dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olacak değillerdir De ki: "Şüphesiz doğru yol, Allah'ın (gösterdiği) yoludur" Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (arzu ve tutku)larına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı 121- Kendilerine verdiğimiz Kitabı gereği gibi okuyanlar, işte ona iman edenler bunlardır Kim de onu inkar ederse, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir 122- Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere muhakkak üstün kıldığımı hatırlayın 123- Ve hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı ve hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının 124- Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemişti O da (istenenleri) tam olarak yerine getirmişti (O zaman Allah İbrahim'e): "Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım" dedi (İbrahim) "Ya soyumdan olanlar?" deyince (Allah "Zalimler Benim ahdime erişemez" dedi 125- Hani Evi (Ka'be’yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kılmıştık "İbrahim'in makamını namaz yeri edinin", İbrahim ve İsmail'e de, "Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin" diye ahid verdik 126- Hani İbrahim: "Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti de (Allah: “Sadece inananları değil) inkar edeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o" demişti 127- İbrahim, İsmail'le birlikte Evin (Ka'be'nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): "Rabbimiz bizden (bunu) kabul et Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin"; 128- "Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş (Müslüman) bir ümmet (ver) Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin" 129- "Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, Kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin" 130- Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, Biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de o salihlerdendir 131- Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti 132- Bunu İbrahim, oğullarına vasiyet etti, Yakup da: "Oğullarım, şüphesiz Allah sizlere bu dini seçti, siz de ancak Müslüman olarak can verin" (diye benzer bir vasiyette bulundu) |
Kuran'da Ki En Uzun Sure; Bakara Suresi Ve Anlamı |
08-20-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kuran'da Ki En Uzun Sure; Bakara Suresi Ve Anlamı133- Yoksa siz, Yakub'un ölüm anında, orada şahidler miydiniz? O, oğullarına: "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde, onlar: "Senin İlahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın İlahı olan tek bir İlaha ibadet edeceğiz; bizler O'na teslim olduk" demişlerdi 134- Onlar bir ümmetti; gelip geçti Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir Siz, onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz 135- Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan olun ki hidayete eresiniz" De ki: "Hayır, (doğru yol) Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dini(dir); O müşriklerden değildi" 136- Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız" 137- Şayet onlar da, sizin inandığınız gibi inanırlarsa, kuşkusuz doğru yolu bulmuş olurlar; yok eğer yüz çevirirlerse, onlar elbette bir (çelişki ve) aykırılık içindedirler Sana onlara karşı Allah yeter O, işitendir, bilendir 138- Allah'ın boyası Allah(ın boyasın)dan daha güzel boyası olan kimdir? Biz (yalnızca) O'na kulluk edenleriz 139- De ki: "O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz iken, bizimle Allah hakkında (sözde kanıtlarla) tartışmalara mı giriyorsunuz? Bizim amellerimiz bizim, sizin de amelleriniz sizindir Biz, O'na gönülden bağlanmış (muhlis) olanlarız" 140- Yoksa siz, gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah'tan kendisinde olan bir şehadeti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir" 141- Onlar, bir ümmetti, gelip geçti; onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir Siz, onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz 142- Birtakım beyinsiz insanlar: "Onları daha önceki kıblelerinden çeviren nedir?" diyecekler De ki: "Doğu da Allah'ındır, batı da O dilediğini doğru yola yöneltir" 143- Böylece Biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde bir şahid olsun Senin üzerinde bulunduğun (yönü, Ka'be'yi) kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden ayırt etmek içindir Doğrusu (bu,) Allah'ın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir 144- Biz, senin yüzünü çok defa göğe doğru çevirip-durduğunu görüyoruz Şimdi elbette seni hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir Her nerede bulunursanız, yüzünüzü onun yönüne çevirin Şüphesiz, kendilerine kitap verilenler, tartışmasız bunun Rablerinden bir gerçek (hak) olduğunu elbette bilirler Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir 145- Andolsun, kendilerine kitap verilenlere her ayeti (delili) getirsen, yine onlar senin kıblene uymaz; sen de onların kıblelerine uyacak değilsin Onlardan bir kısmı, bir kısmının kıblesine (bile) uymaz Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olursan, o zaman gerçekten zalimlerden olursun 146- Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu (peygamberi), çocuklarını tanır gibi tanırlar Buna rağmen içlerinden bir bölümü, bildikleri halde gerçeği gizlerler 147- Gerçek (hak) Rabbinden (gelen)dir Şu halde sakın kuşkuya kapılanlardan olma 148- Herkesin (her toplumun) yüzünü çevirdiği bir yön vardır Öyleyse hayırlarda yarışınız Her nerede olursanız, Allah sizleri biraraya getirecektir Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir 149- Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir Şüphesiz bu, Rabbinden olan bir haktır Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir 150- Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir (Siz de) Her nerede olursanız yüzünüzü onun yönüne çevirin Öyle ki, onlardan zulmedenlerin dışında insanların, size karşı bir delilleri olmasın Onlardan korkmayın, Benden korkun, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım Umulur ki hidayete erersiniz 151- Öyle ki size, kendinizden, size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size kitap ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik 152- Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin 153- Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir 154- Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin; hayır onlar diridirler Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz 155- Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz Sabır gösterenleri müjdele 156- Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz" 157- Rablerinden bağışlanma (salat) ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır 158- Şüphesiz, 'Safa' ile 'Merve' Allah'ın işaretlerindendir Böylece kim Evi (Ka'be'yi) hacceder veya umre yaparsa, artık bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur Kim de gönülden bir hayır yaparsa (karşılığını alır) Şüphesiz Allah, şükrün karşılığını verendir, bilendir 159- Gerçekten, apaçık belgelerden indirdiklerimizi ve insanlar için kitapta açıkladığımız hidayeti gizlemekte olanlar; işte onlara, hem Allah lanet eder, hem de (bütün) lanet ediciler 160- Ancak tevbe edenler, (kendilerini ve başkalarını) düzeltenler ve (indirileni) açıklayanlar(a gelince); artık onların tevbelerini kabul ederim Ben, tevbeleri kabul edenim, esirgeyenim 161- Şüphesiz, inkar edip kafir olarak ölenler, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti bunların üzerinedir 162- Onda (lanette) süresiz kalacaklardır, onlardan azap hafifletilmez ve onlar gözetilmezler 163- Sizin İlahınız tek bir İlah'tır; O'ndan başka İlah yoktur; O, Rahman’dır, Rahim’dir (bağışlayan ve esirgeyendir) 164- Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır 165- İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi severler İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi 166- Öyle ki (o gün) kendilerine tabi olunanlar, kendilerine tabi olanlardan uzaklaşıp-kaçmışlardır (Artık) Onlar azabı görmüşlerdir ve aralarındaki bütün bağlar (ve ilişkiler) de parçalanıp-kopmuştur 167- (O zaman, yönetilip) Uyanlar derler ki: "Eğer bize bir kere (daha dünyaya dönme) fırsatı verilse(ydi) muhakkak (şimdi) onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşır (onları yüzüstü bırakır)dık" Böylece Allah, onlara bütün yaptıklarını onulmaz hasretlerle gösterecektir Ve onlar ateşten çıkacak değildirler 168- Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır 169- O, size yalnızca, kötülüğü, çirkin-hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder 170- Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? 171- İnkar edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip (duyduğu veya bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve sürekli) haykıran (bir hayvan)ın örneği gibidir Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akıl erdiremezler 172- Ey iman edenler size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin ve yalnızca O'na kulluk ediyorsanız, (yine yalnızca) Allah'a şükredin 173- O, size ölüyü (leşi)- kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı Fakat kim kaçınılmaz olarak muhtaç kalırsa, taşkınlık yapmamak ve haddi aşmamak şartıyla (ölmeyecek oranda yiyebilir), ona bir günah yoktur Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir 174- Allah'ın indirdiği Kitap'tan bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz Ve onlar için acı bir azap vardır 175- Onlar, hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar! 176- Bu, Allah'ın Kitabı şüphesiz hak olarak indirmesindendir Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise uzak bir ayrılık içindedirler 177- Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır) İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır 178- Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı) Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi Fakat kimin (hangi katilin) lehine, onun (maktulün) kardeşi (varisi veya velisi) tarafından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktulün varis veya velisine) güzellikle (diyet) ödemektir Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azap vardır 179- Ey temiz akıl sahipleri, kısasta sizin için hayat vardır Umulur ki sakınırsınız 180- Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya bilinen (uygun, meşru) bir tarzda vasiyette bulunması -Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir hak olarak- size yazıldı (farz kılındı) 181- Bundan böyle kim onu (vasiyeti) işittikten sonra değiştirirse, günahı elbette onu değiştirenlerin üzerinedir Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir 182- Bunun yanında, kim, vasiyet edenin haksızlığa eğilim göstereceğinden ya da günaha gireceğinden korkup da ikisinin (tarafların) arasını bulup-düzeltirse, artık ona günah yoktur Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir 183- Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı) Umulur ki sakınırsınız 184- (Oruç) Sayılı günlerdir Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun) Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır) Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır 185- Ramazan ayı İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun) Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir Umulur ki şükredersiniz 186- Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar 187- Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, (sakın) onlara yanaşmayın İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki sakınırlar 188- Birbirinizin mallarını haksızlıkla yemeyin ve bile bile günahla insanların mallarından bir bölümünü yemeniz için onları hakimlere aktarmayın 189- Sana, hilalleri (doğuş halindeki ayları) sorarlar De ki: "O, insanlar ve hacc için belirlenmiş vakitlerdir İyilik (birr), evlere arkalarından gelmeniz değildir, ama iyilik sakınan(ın tutumudur) Evlere kapılarından girin Allah'tan sakının, umulur ki kurtuluşa erersiniz 190- Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez 191- Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın Fitne, öldürmekten beterdir Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın Kafirlerin cezası işte böyledir 192- Onlar, (savaşa) son verirlerse (siz de son verin); şüphesiz Allah, bağışlayandır esirgeyendir 193- (Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya kadar onlarla savaşın Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur 194- Haram ay, haram aya karşılıktır; hürmetler (de) karşılıklıdır Öyleyse kim size saldırırsa, onun saldırdığı gibi siz de ona saldırın Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki Allah, muhakkak ki korkup-sakınanlarla beraberdir 195- Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın İyilik edin Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever 196- Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin) Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin Kim sizden hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir) Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir) Bulamayana da, haccda üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere, bunlar, tamı tamına on (gün) oruç vardır Bu, ailesi Mescid-i Haram'da olmayanlar içindir Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak cezası pek çetin olandır 197- Hacc, bilinen aylardır Böylelikle kim onlarda haccı farz eder (yerine getirir)se, (bilsin ki) haccda kadına yaklaşmak, fısk yapmak ve kavgaya girişmek yoktur Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir Azık edinin, şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır Ey temiz akıl sahipleri, Benden korkup-sakının 198- Rabbinizden bir fazl istemenizde sizce sakınca yoktur Arafat'tan hep birlikte indiğinizde Allah'ı Meş'ar-ı Haram'da anın O, sizi nasıl doğru yola yöneltip-ilettiyse, siz de O'nu anın Gerçek şu ki, siz bundan evvel sapmışlardandınız 199- Sonra insanların (topluca) akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah'tan bağışlanma dileyin Şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir 200- (Hacc) ibadetlerinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anma ile Allah'ı anın İnsanlardan öylesi vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada ver" der; onun ahirette nasibi yoktur 201- Onlardan öylesi de vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru" der 202- İşte bunların kazandıklarına karşılık nasibleri vardır Allah, hesabı pek seri görendir 203- Sayılı günlerde Allah'ı anın İki günde (Mina'dan dönmek için) elini çabuk tutana günah yoktur, geri kalana da günah yoktur (Bu) sakınan için(dir) Allah'tan korkup-sakının ve gerçekten bilin ki, siz O'na döndürülüp-toplanacaksınız 204- İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır 205- O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar Allah ise, bozgunculuğu sevmez 206- Ona: "Allah'tan kork" denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır Böylesine cehennem yeter; ne kötü bir yataktır o 207- İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah'ın rızasını ara(yıp kazan)mak amacıyla nefsini satın alır Allah, kullarına karşı şefkatli olandır 208- Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e, İslam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin Çünkü o, size apaçık bir düşmandır 209- Size, apaçık belgeler (ayetler) geldikten sonra yine ayağınız kayarsa, bilin ki Allah, gerçekten üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir 210- Onlar, bulut gölgeleri içinde Allah'ın (azabının) meleklerle onlara gelmesini ve (azap) emrinin gerçekleşmesini mi gözlüyorlar? Oysa bütün işler Allah'a döner 211- İsrailoğulları’na sor, onlara nice açık ayet(ler) verdik Kendisine geldikten sonra kim Allah'ın nimetini değiştirirse, (bilsin ki) şüphesiz Allah, cezası pek şiddetli olandır 212- İnkar edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi) Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir Allah, dilediğine hesapsız rızık verir 213- İnsanlar tek bir ümmetti Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi Oysa kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan 'azgınlık ve kıskançlıkları’ yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o, (kitap) verilenlerden başkası değildir Böylece Allah, iman edenleri, hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe Kendi izniyle eriştirdi Allah, kimi dilerse onu doğruya yöneltir 214-Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu Dikkat edin Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır 215- Sana neyi infak edeceklerini sorarlar De ki: "Hayır olarak infak edeceğiniz şey, anne-babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışadır Hayır olarak her ne yaparsanız, Allah onu şüphesiz bilir" 216- Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı) Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir Allah bilir de siz bilmezsiniz 217- Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar De ki: "Onda savaşmak büyük (bir günahtır) Ancak Allah Katında, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkar etmek, Mescid-i Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır) Fitne, katilden beterdir Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; sizden kim dininden geri döner ve kafir olarak ölürse, artık onların bütün işledikleri (amelleri) dünyada da, ahirette de boşa çıkmıştır ve onlar ateşin halkıdır, onda süresiz kalacaklardır 218- Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, Allah'ın rahmetini umabilirler Allah bağışlayandır, esirgeyendir 219- Sana içkiyi ve kumarı sorarlar De ki: "Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için (bazı) yararlar vardır Ama günahları yararlarından daha büyüktür" Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar De ki: "İhtiyaçtan artakalanı" Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz; 220- Hem dünya (konusun)da, hem ahiret (konusunda) Ve sana yetimleri sorarlar De ki: "Onları ıslah etmek (yararlı kılmak) hayırlıdır Eğer onları aranıza katarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir Allah bozgun (fesad) çıkaranı ıslah ediciden bilir (ayırt eder) Eğer Allah dileseydi size güçlük çıkarırdı Şüphesiz Allah güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir" 221- Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır O, insanlara ayetlerini açıklar Umulur ki öğüt alıp-düşünürler 222- Sana 'kadınların aybaşı halini' sorarlar De ki: "O, bir rahatsızlık (eza)dır Aybaşı halinde kadınlardan ayrılın ve temizlenmelerine kadar onlara (cinsel anlamda) yaklaşmayın Temizlendiklerinde, Allah'ın size emrettiği yerden onlara gidin Şüphesiz Allah, tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever" 223- Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediğiniz gibi varın Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak güzel davranışlar) takdim edin Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki elbette O'na kavuşucusunuz İman edenlere müjde ver 224- Bir de yeminlerinizi bahane ederek; iyilik yapmanız, sakınmanız ve insanların arasını düzeltmenize Allah'ı engel kılmayın Allah işitendir, bilendir 225- Allah sizi, yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden, boş, amaçsız sözler'den dolayı sorumlu tutmaz; fakat kalplerinizin kazandıklarından dolayı sorumlu tutar Allah bağışlayandır, yumuşak davranandır 226- Kadınlarından uzaklaşmaya yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır Eğer (bu süre içinde eşlerine) dönerlerse, şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir 227- (Yok) Eğer boşamada kararlı davranırsa (boşanırlar) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir 228- Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç 'ay hali ve temizlenme süresi' beklerler Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara helal olmaz Kocaları, bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almada (başkalarından) daha çok hak sahibidirler Onların lehine de, aleyhlerindeki maruf hakka denk bir hak vardır Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var Allah Azizdir Hakimdir 229- Boşanma iki defadır (Sonra) Ya iyilikle tutmak veya güzellikle bırakmak (gerekir) Onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şeyi geri almanız size helal değildir; ancak ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkmuş olmaları (durumu başka) Eğer ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkarsanız, bu durumda (kadının) fidye vermesinde ikisi için de günah yoktur İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; onlara tecavüz etmeyin Kim Allah'ın sınırlarına tecavüz ederse, onlar zalimlerin ta kendileridir 230- Yine onu (kadını üçüncü defa) boşarsa, (kadın) onun dışında bir başka kocayla nikahlanmadıkça ona helal olmaz Eğer (bu koca da) onu boşarsa, onlar (ilk koca ile karısı) Allah'ın sınırlarını ayakta tutacaklarını sanıyorlarsa, tekrar birbirlerine dönmelerinde ikisi için günah yoktur İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; bilen bir topluluk için bunları (böyle) açıklar 231- Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamlamışlarsa, onları ya güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın Fakat haklarını ihlal edip zarar vermek için onları (yanınızda) tutmayın Kim böyle yaparsa artık o, kendi nefsine zulmetmiş olur Allah'ın ayetlerini oyun (konusu) edinmeyin ve Allah'ın size verdiği nimeti ve size öğüt olarak indirdiği Kitabı ve hikmeti anın Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah herşeyi bilendir 232- Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini de tamamlamışlarsa -birbirleriyle maruf (bilinen meşru biçimde) anlaştıkları takdirde- onlara, kendilerini kocalarına nikahlamalarına engel çıkarmayın İşte, içinizde Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere bununla (böyle) öğüt verilir Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir Allah, bilir de siz bilmezsiniz 233- Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği bilinen (örf)e uygun olarak, çocuk kendisinin olana (babaya) aittir Kimseye güç yetireceğinin dışında (yük ve sorumluluk) teklif edilmez Anne, çocuğu, çocuk kendisinin olan baba da çocuğu dolayısıyla zarara uğratılmasın; mirasçı üzerinde(ki sorumluluk ve görev) de bunun gibidir Eğer (anne ve baba) aralarında rıza ile ve danışarak (çocuğu iki yıl tamamlanmadan) sütten ayırmayı isterlerse, ikisi için de bir güçlük yoktur Ve eğer çocuklarınızı (bir süt anneye) emzirtmek isterseniz, vereceğinizi örfe uygun olarak ödedikten sonra size bir sorumluluk yoktur Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah yaptıklarınızı görendir 234- İçinizden ölenlerin (geride) bıraktığı eşler, kendi kendilerine dört ay on (gün) beklerler Bu bekleme süresi dolduğunda, artık onların kendi haklarında maruf (meşru) bir şekilde yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur Allah, işlediklerinizden haberi olandır 235- (İddeti bekleyen) Kadınları nikahlamak istediğinizi (onlara) sezdirmenizde ya da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir sakınca yoktur Gerçekte Allah, sizin onları (kalbinizden geçirip) anacağınızı bilir Sakın bilinen (meşru) sözler dışında onlarla gizlice vaadleşmeyin; bekleme süresi tamamlanıncaya kadar nikah bağını bağlamaya kesin karar vermeyin Ve bilin ki, elbette Allah kalbinizden geçeni bilmektedir Artık ondan kaçının Ve bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak davranandır 236- Kendilerine el sürmediğiniz, mehirlerini tespit etmediğiniz kadınları boşamanızda sizin için bir sakınca yoktur Onları yararlandırın, zengin olan kendi gücü, darda olan da kendi gücü oranında, maruf (meşru ve örfe uygun) bir şekilde yararlandırsın (Bu,) iyilik edenler üzerinde bir haktır 237- Eğer onlara mehir tespit eder de, el sürmeden boşarsanız, bu durumda -kendileri veya nikah bağı elinde olanın bağışlaması hariç- tespit ettiğiniz (mehr)in yarısı onlarındır Sizin (tümünü veya fazlasını) bağışlamanız takvaya daha yakındır Aranızdaki üstünlüğü (derece farkını) unutmayın Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görendir 238- Namazları ve orta namazını (üstlerine düşerek, titizlik göstererek) koruyun ve Allah'a gönülden boyun eğiciler olarak (namaza) durun 239- Eğer korkarsanız, yaya veya binekte iken kılın Güvenliğe girdiğinizde ise, yine Allah'ı, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi zikredin 240- İçinizde ölüp de (geride) eşler bırakanlar, (evlerinden) çıkarılmaksızın, bir yıla kadar yararlanmaları için eşlerine vasiyet (bıraksınlar) Ama onlar, (kendiliklerinden) çıkarlarsa, artık onların maruf (meşru) olarak kendileri için yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur Allah güçlü ve üstün olandır Hüküm ve hikmet sahibidir 241- (Kocası tarafından) Boşanan (kadın)ların maruf (meşru) bir tarzda yararlanma (ve geçim pay)ları vardır Bu, sakınanlar üzerinde bir hak (borç) tır 242- İşte Allah, size ayetlerini böyle açıklar; ki akıl erdiresiniz 243- Binlerce kişinin ölüm korkusuyla yurtlarından çıktıklarını görmedin mi? Allah onlara: "Ölün" dedi, sonra da onları diriltti Şüphesiz Allah, insanlara karşı fazl sahibidir Ancak, insanların çoğunluğu şükretmez 244- Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah işitendir, bilendir 245- Allah'a karşılığını çok artırma ile kat kat artıracağı güzel bir borcu verecek olan kimdir? Allah, daraltır ve genişletir ve siz O'na döndürüleceksiniz 246- Musa'dan sonra İsrailoğulları’nın önde gelenlerini görmedin mi? Hani, peygamberlerinden birine: "Bize bir melik gönder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi, O: "Ya üzerinize savaş yazıldığı halde savaşmayacak olursanız?" demişti "Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık)" demişlerdi Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü) zaman, az bir kısmı hariç yüz çevirdiler Allah zalimleri bilir 247- Onlara peygamberleri dedi ki: "Allah size Talut'u (melik olarak) gönderdi" Onlar: "Biz hükümdarlığa, ona göre daha çok hak sahibiyken ve ona bir mal (servet) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir?" dediler O (şöyle) demişti: "Doğrusu Allah size onu seçti ve onun bilgi ve bedenî gücünü arttırdı Allah, kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmeti ve gücü) geniş olandır, bilendir" 248- Peygamberleri, onlara (şöyle) dedi: "Onun hükümdarlığının belgesi, size Tabut'un gelmesi (olacaktır ki) onda Rabbinizden 'bir güven duygusu ve huzur' ile Musa ailesinden ve Harun ailesinden arta kalanlar var; onu melekler taşır Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır" 249- Talut, orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç alanlar hariç- onu tadmazsa bendendir Küçük bir kısmı hariç (hepsi sudan) içti O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı) geçince onlar (geride kalanlar): "Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok" dediler (O zaman) Muhakkak Allah'a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: "Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir" 250- Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa) çıktıklarında, dediler ki: "Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kafirler topluluğuna karşı bize yardım et" 251- Böylece onları, Allah'ın izniyle yenilgiye uğrattılar Davud Calut'u öldürdü Allah da ona mülk ve hikmet verdi; ona dilediğinden öğretti Eğer Allah'ın, insanların bir kısmı ile bir kısmını def'i (engellemesi) olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı Ancak Allah, alemlere karşı büyük fazl (ve ihsan) sahibidir 252- İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir; onları sana bir hak olarak okuyoruz Sen de gönderilen elçilerdensin 253- İşte bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık Onlardan, Allah'ın kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır Meryem oğlu İsa'ya apaçık belgeler verdik ve O’nu Ruhu'l-Kudüs'le destekledik Şayet Allah dileseydi, kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, onların peşinden gelen (ümmet)ler, birbirlerini öldürmezdi Ancak ihtilafa düştüler; onlardan kimi inandı, kimi inkar etti Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi Ama Allah dilediğini yapandır 254- Ey iman edenler, hiçbir alış-verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı gün gelmezden evvel, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin Kafirler Onlar zulmedenlerdir 255- Allah O'ndan başka İlah yoktur Diridir, Kaimdir O'nu uyuklama ve uyku tutmaz Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur İzni olmaksızın O'nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır Onların korunması O'na güç gelmez O, pek Yücedir, pek büyüktür 256- Dinde zorlama (ve baskı) yoktur Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulba yapışmıştır; bunun kopması yoktur Allah, işitendir, bilendir 257- Allah, iman edenlerin Velisi (dostu ve destekçisi)dir Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar edenlerin velileri ise tağut'tur Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır 258- Allah, kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti; o da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti (O zaman) İbrahim: "Şüphe yok, Allah Güneş'i doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir" deyince, o inkarcı böylece afallayıp kalmıştı Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez 259- Ya da altı üstüne gelmiş, ıssız duran bir şehre uğrayan gibisini (görmedin mi?) Demişti ki: "Allah, burasını ölümünden sonra nasıl diriltecekmiş?" Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra onu diriltti (Ve ona) Dedi ki: "Ne kadar kaldın?" O: "Bir gün veya bir günden az kaldım" dedi (Allah ona "Hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak; (bunu yapmamız) seni insanlara ibret-belgesi kılmamız içindir Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?" dedi O, kendisine (bunlar) apaçık belli olduktan sonra dedi ki: "(Artık şimdi) Biliyorum ki gerçekten Allah, herşeye güç yetirendir" 260- Hani İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti (Allah ona "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için" dedi "Öyleyse, dört kuş tut Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır Sana koşarak gelirler Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir" 261- Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir Allah, dilediğine kat kat arttırır Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir 262- Mallarını Allah yolunda infak edenler, sonra infak ettikleri şeyin peşinden başa kakmayan ve eziyet vermeyenlerin ecirleri Rableri Katındadır, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır 263- Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır 264- Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez(elde edemez)ler Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez 265- Yalnızca Allah'ın rızasını istemek ve kendilerinde olanı kökleştirip-güçlendirmek için mallarını infak edenlerin örneği, yüksekçe bir tepede bulunan, sağnak yağmur aldığında ürünlerini iki kat veren bir bahçenin örneğine benzer ki, ona sağnak yağmur isabet etmese de bir çisintisi (vardır) Allah, yaptıklarınızı görendir 266- Hangi biriniz ister ki, altından ırmaklar akan hurmalardan, üzümlerden bir bahçesi olsun, içinde kendisinin olan bütün ürünler de bulunsun; fakat kendisine ihtiyarlık gelip çatsın, (üstelik) zayıf ve küçük çocukları olsun (böyle bir durumda iken) ona (bahçesine) ateşli bir kasırga isabet etsin de yanıversin İşte Allah size ayetleri böyle açıklar, ki düşünesiniz 267- Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyi olanından ve sizin için yerden bitirdiklerimizden infak edin Kendinizin göz yummadan alamayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki, şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, övülmeye layık olandır 268- Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor Allah ise, size Kendisi'nden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir 269- Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez 270- Her neyi nafaka olarak infak eder ve adak olarak neyi adarsanız, muhakkak Allah onu bilir Zulmedenlerin yardımcıları yoktur 271- Sadakaları açıkta verirseniz ne iyi; fakat gizleyip fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır O, günahlarınızdan bir kısmını bağışlar Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır 272- Onların hidayete ermesi, senin üzerinde (bir yükümlülük) değildir Ancak Allah, dilediğini hidayete erdirir Hayır olarak her ne infak ederseniz, kendiniz içindir Zaten siz, ancak Allah'ın hoşnutluğunu istemekten başka (bir amaçla) infak etmezsiniz Hayırdan her ne infak ederseniz -haksızlığa (zulme) uğratılmaksızın- size eksiksizce ödenecektir 273- (Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler Hayırdan her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir 274- Onlar ki, mallarını gece, gündüz; gizli ve açık infak ederler Artık bunların ecirleri Rableri Katındadır, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır 275- Faiz (riba) yiyenler, ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi, çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar Bu, onların: "Alım-satım da ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır Oysa Allah, alış-verişi helal, faizi haram kılmıştır Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah'a aittir Kim (faize) geri dönerse, artık onlar ateşin halkıdır, orada sürekli kalacaklardır 276- Allah, faizi yok eder de, sadakaları artırır Allah, günahkar kafirlerin hiçbirini sevmez 277- İman edip güzel amellerde bulunanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve zekatı verenler; şüphesiz onların ecirleri Rablerinin Katındadır Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır 278- Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve eğer inanmışsanız, faizden artakalanı bırakın 279- Şayet böyle yapmazsanız, Allah'a ve Resulüne karşı savaş açtığınızı bilin Eğer tevbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir (Böylece) Ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz 280- Eğer (borçlu) zorluk içindeyse, ona elverişli bir zamana kadar süre (verin) (Borcu) Sadaka olarak bağışlamanız ise, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz 281- Allah'a döneceğiniz günden sakının Sonra herkese kazandığı eksiksizce ödenecek ve onlara haksızlık yapılmayacaktır 282- Ey iman edenler, belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız Aranızdan bir katip doğru olarak yazsın, katip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan hiçbir şeyi eksiltmesin Eğer üzerinde hak olan (borçlu), düşük akıllı ya da za'f sahibi veya kendisi yazmaya güç yetiremeyecekse, velisi dosdoğru yazdırsın Erkeklerinizden de iki şahid tutun; eğer iki erkek yoksa, şahidlerden rıza göstereceğiniz bir erkek ve biri şaşırdığında öbürü ona hatırlatacak iki kadın (da olur) Şahidler çağırıldıkları zaman kaçınmasınlar Onu (borcu) az olsun, çok olsun, süresiyle birlikte yazmaya üşenmeyin Bu, Allah Katında en adil, şahitlik için en sağlam, şüphelenmemeniz için de en yakın olandır Ancak aranızda devredip durduğunuz ve peşin olarak yaptığınız ticaret başka, bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur Alış-veriş ettiğinizde de şahid tutun Yazana da, şahide de zarar verilmesin (Aksini) Yaparsanız, o, kendiniz için fısk (zulüm ve günah)tır Allah'tan sakının Allah size öğretiyor Allah herşeyi bilendir 283- Eğer yolculukta iseniz ve katip bulamazsanız, bu durumda alınan rehin (yeter) Şu durumda eğer birbirinize güveniyorsanız, kendisine güven duyulan, Rabbi olan Allah'tan sakınsın da emanetini ödesin Şahidliği gizlemeyin Kim onu gizlerse, artık şüphesiz, onun kalbi günahkardır Allah, yaptıklarınızı bilendir 284- Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi onunla sorguya çeker Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini azaplandırır Allah, herşeye güç yetirendir 285- Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü'minler de Tümü, Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve elçilerine inandı "O'nun elçileri arasında hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz İşittik ve itaat ettik Rabbimiz bağışlamanı (dileriz) Varış ancak Sanadır" dediler 286- Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir "Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma Bizi affet Bizi bağışla Bizi esirge, Sen bizim Mevlamızsın Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et" Not: Bir çok kaynaktan alıntıdır |
|