![]() |
Kuran &Quot;Kutsal Kitap&Quot; Mıdır? |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kuran &Quot;Kutsal Kitap&Quot; Mıdır?Recep İhsan Eliaçık'ın yazısını yorumsuz (sadece düşünelim diye ) aktarıyorum ![]() **** "En son söyleyeceğimi ilk başta söyleyerek başlayayım, sonra gerekçelerini sıralayacağım: İslam ‘dinlerden bir din’ olmadığı gibi… Hz ![]() Kur’an da bir ‘kutsal kitap’ değildir! (“İslam dinlerden bir din midir?”, “Bir din hayattan nasıl çekilir?” ve “Hz ![]() ![]() Bu konu neden önemli? Çünkü İslam’a “dinlerden bir din” muamelesi yapar ve onun Peygamberini de “din adamı” gibi görürseniz, her ikisini de gerçek hayat mecralarının dışına itmiş olursunuz… Kur’an’a da ‘kutsal kitap’ muamelesi yaparsanız, onu “tapınak ayinine” dönüştürür ve “ölü metin” haline getirirsiniz… Çünkü ‘kutsal kitap’ okunmaz, anlaşılması gerekmez, tapınmaya yarar ![]() ![]() ![]() ![]() Daha önceki dinlerin hayattan çekilişi hep böyle olmuştu ![]() Şu an Türkiye’de din buna dönüşmüş durumda ![]() İslam, dinler dünyasındaki reformcu özelliğini kaybederek, dinlerden bir din haline geldi/geliyor ve eski dünya dinlerinin akibetine doğru hızla ilerliyor ![]() Kanımca bunun panzehiri “Devrimci din”, “Arkadaş peygamber” ve “Yaşayan Kur’an” anlayışıdır ![]() ***** Düşünün… Bir sabah kalktınız Kur’an yeryüzünden (Türkiye’den) suların çekildiği gibi çekilmiş; nüshaları kalmamış, hafızlar unutmuş ve hiç bir yerde bulanamıyor… Sizce kim arar kim sorardı onu? Tüccarın çekini, yargıcın kanun maddelerini, öğretmenin tebeşirini, öğrencinin ders kitabını, aşçının kepçesini, kadının aynasını, erkeğin cüzdanını aradığı gibi kim arar kim sorardı onu? Eksikliği nerede hissedilirdi? Kur’an’ın hayatımızdaki yerini anlamak için bunun üzerinde biraz düşünmek yeterli ![]() Ne tüccar, ne yargıç, ne siyasetçi, ne komutan, ne gazeteci, ne öğretim görevlisi, ne yönetmen, ne öğretmen, ne öğrenci, ne aşçı, ne anne, ne baba, ne kadın, ne erkek “Daha dün buradaydı, Nerede bu Kur’an? Biz şimdi ne yapacağız?” diye sorar mıydı? Kim sorardı? Sanırım şunlar: Ölüsü olanlar, ölü yıkayanlar, cenaze kaldıranlar, mezara toplananlar, taziyeye gidenler… Ezber yapanlar, hatim indirenler… Mevlit okutanlar, mabede gidenler… Tıpkı Hristıyanların yaptığı gibi… Hatta ondan da geri çünkü hiç olmazsa onlar evlenirken hatırlıyor, papazdan İncil dinliyorlar… İşte tapınak kitabı, ölü metin dediğimiz şey budur ![]() ****** Kur’an’a “kutsal kitap” muamelesi yapmanın, kavramları yanlış anlamaktan kaynaklanan sebepleri olduğu gibi, tarihten gelen kutsiyetçi anlayışların da etkisi olduğunu görüyoruz ![]() Yahudiler, üzerinde “Kutsal Kitap” yazmasından da anlaşılacağı gibi, Tevrat’ı öyle kutsarlar ki Talmutçu tefsirlere göre Tanrı ilk önce Tevrat’ı yaratmış, alem Tevrat’da geçtiği için yaratılmıştır ![]() Malum, Hristıyanlar da İsa’yı “logos” (söz) yerine koyarak “Başlangıçta logos (söz) vardı” (Yuhanna; 1-3) ifadesinden de anlaşılacağı gibi İsa’ya ezeli ve ebedi kutsallık atfederler… Aynı şeyi Müslümanların Kur’an için yaptığını görüyoruz ![]() Öyle ki Kur’an topluca “Lehv-i mahfuz”da yazılmış, oradan dünya göğünün semasına indirilmiş, oradan da Hz ![]() ![]() ![]() Bu anlayışa göre yeryüzünde olaylar olmadan önce Kur’an vardı ![]() ![]() Bu, sözü vakıaya, cevabı soruya önceleyen bir anlayıştır ![]() ![]() ![]() Böylesi kutsal bir kitaba herkesin dokunması da düşünülemez herhalde ![]() ![]() ![]() Eh, böyle olunca Kur’an alem yaratılmadan önce “lehv-i mafuz” da yazılır, ezeli ve ebedi “logos” olur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() **** Oysa Kur’an’a abdestsiz dokunmanın bir sakıncası yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Kur’an’ı biz indirdik (indirirken) koruyan da biz olacağız” (Hicr; 15/9) ayeti de böyledir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Keza Kur’an’ın kendisinden bahsederken “Kutsal Kitap” tabirini kullandığını da göremiyoruz ![]() ![]() “Kitap” kelimesi Sözlükte “yazmak, telif etmek, göndermek, kaydetmek, emretmek, farz kılmak” demektir ![]() ![]() ![]() Kitap kelimesinin Kur’an lisanında aynı zamanda daha üst bir kavram olarak da kullanıldığını görüyoruz ![]() ![]() Kuran’ın otuza yakın başka isimleri de vardır: Ayıran, fark koyan (furkan ), öğüt, hatırlatma (zikr), indirme (tenzil), söz (hadis), nasihat, vaaz (mev’iza), bilgelik kaynağı (hikmet), tedavi eden (şifa), doğru yolda yürüten, ona götüren (huda), doğruluk ve dürüstlük yolu (sırat-ı müstakim), ip (habl), sevgi ve merhamet kaynağı (rahmet), canlılık, soluk, nefes (ruh), gerçek yaşam öyküsü(kasas), açıklama (beyan), vicdanın sesi (besair), ayıran, karıştırmayan (fasl), parça, parça inen (necm), tekrarlayan, vurgulayan (mesani), iyilik, lütuf (nimet), delil, kanıt (burhan), hayatın içinden gelen, sapasağlam (qayyum), güvenli sığınak (müheymin), aydınlatan (nur), gerçeğin ta kendisi (haqq), güçlü, yüce, (aziz), cömert, asil (kerim), büyük, ulu (azim), kalıcı, sürekli, çağlar boyu yankılanacak (mübarek)… Görüldüğü gibi ısrarla “kutsal” denmiyor ![]() Çünkü daha önceki kitapların “kutsallaştırılarak” başlarına nelerin geldiğini çok iyi biliyor **** Demek ki Kur’an’a “kutsal kitap” muamelesi yaparak hayatın dışına itmek, “ulvi” yerlere göndermek ona saygı değil saygısızlık oluyor ![]() Ona saygı mı göstermek istiyorsunuz? Dokunun, açın, okuyun, anlayın, yaşayın, gereğini yapın… Ayetlerini tartışın, üzerinde tefekkür edin… Kur’an’ı hayat yolculuğunuzda “yoldaşınız” yapın… Duvarlardan indirin, başucunuza koyun… İyi günde kötü günde, hazarda seferde, savaşta barışta, özelde kamuda velhasıl hayatın akan bütün mecralarında onunla yürüyün… Korkmayın hiçbir şey olmaz ![]() Kur’an adamı çarpmaz; insandır kendini çarpan, bölen, çıkaran ![]() Kur’an toplumsal hastalıklara şifa, çözüm bekleyen ülke ve insanlık dertlerine devadır ![]() İnsanları dirilten, toplumları canlandıran, içimizi ısıtan, muhtaç olduğumuz ruhtur ![]() |
![]() |
![]() |
|