Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
allah, korkusu, sevgisi

Allah Korkusu Ve Allah Sevgisi

Eski 08-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Allah Korkusu Ve Allah Sevgisi




Allah'a iman eden kimse Onu tanıdıkça hem çok sevecek hem de çok korkacaktır Bu nedenle Onu sevmenin ve ondan korkmanın yolu Onu, Sıfatlarını, İsimlerini ve Eserlerini tanımakla olacaktır Ayrıca ibadetleri yamakla ve günahlardan sakınmakla da artacaktır

Muhabbetullah, Allah-ü Teâlâ'nın kemâl ve cemâlini idrak ve takdir oranında kalpte oluşan ilâhî bir nurdur Bu muhabbet ile insan ruhu, kederlerden ve hüzünlerden kurtulur Safî neşe ve huzura kavuşur İnsan ruhunu yüksek erdeme ulaştıran sebeplerin en sağlamı, Allah sevgisidir

Cenâb-ı Hak, insanın kalbine sonsuz bir muhabbet kabiliyeti yerleştirmiştir Bu sonsuz muhabbet, ancak zât ve sıfatlarıyla nihayetsiz kemâlde bulunan Allah içindir Yâni, insana lütfedilen bu sevgi kabiliyeti Allah'ı sevmek içindir

İnsan bir şeyi ya ondaki kemâl, yahut ondan aldığı lezzet ve gördüğü menfaat için sever Meselâ, bir Müslüman peygamberleri, evliyaları, irfan ve fazilet sahibi zâtları, onlardaki “kemalât-olgunluk-erdem” için sever Kendisine ihsan eden kimseleri, onlardan gördüğü lütuf ve ikramları için sever Yediği yemek ve meyveleri ise lezzetleri için sever İnsan, aklen ve vicdanen bilir ki, kemâllerini takdir ettiği, ihsanlarından memnun olduğu ve lezzet aldığı bütün bu varlıklar Allah'ındır Hepsini O yaratmıştır Bunlarda tecelli eden bütün kemâl, cemâl ve ihsanlar, hep O'ndan gelmektedir

Öyleyse, insan kendindeki bu nihayetsiz muhabbet kabiliyetini, evvela ve bizzat Allah'a verecek, diğer bütün muhabbete lâyık zâtları, nimetleri ve ihsanları da Allah için sevecektir Bozulmamış her akıl, tefessüh etmemiş her vicdan, bu hakikati kabul eder

Buna binâen, biz Müslümanlar başta Peygamberimiz (sav) olmak üzere, Dört Halifeyi, Âl-i Beyt'i, bütün sahabe-i kirâmı Allah nâmına, “Allah onları sevdiği ve sevmemizi istediği” için seviyoruz Eğer bu zâtları, Allah için değil de, sırf kendi şahsiyetleri için sevsek, o zaman Hıristiyanların düştüğü tehlikeye biz de düşmüş oluruz Zira, onlar Hz İsa'yı (as) Allah'ın bir Resulü, elçisi olarak Allah namına değil de, - hâşâ - Allah gibi seviyorlar O'nu, Allah'a ortak koşmakla dinden çıkıyorlar

Her Müslüman, şu konuyu dikkatle göz önüne almalıdır: Kur'ân-ı Kerim, insanların dünyevî ve uhrevî bütün durumlarına ölçü getirmiştir Konuşmalarına, yiyip içmelerine, ticaretlerine ölçü koyduğu gibi, fikir ve his âlemlerine de ölçüler koymuştur

Meselâ, konuşmaya ölçü getirmiştir: Müslüman yalan konuşamaz Düşünce tarzına ölçü getirmiştir: İnsan Cenâbı Hakk'ın Zâtını, mahiyetini ve nasıl olduğunu düşünemez Aynı şekilde Allah'ı sevmeye ve O'ndan korkmaya da ölçü getirmiştir Allah sevgisinin ölçüsü, “iyi amel işlemek”, Allah korkusunun ölçüsü ise, “takvâ” yâni günahlardan sakınmaktır

Konumuzla ilgili olarak “sevgide ölçü” üzerinde biraz durmakta fayda görüyoruz

Biz Müslümanlar sonsuz ve şartsız olarak ancak Allah'ı severiz Sonra Peygamberimizi (sav) severiz Ama, O'nu (sav) hâşâ Allah gibi değil, Allah'ın kulu ve Resulü olarak severiz O'ndaki bütün kemalâtın kendi zâtından değil, Allah'tan olduğuna iman ederiz O'nun, Cenâb-ı Hakk'ın isim ve sıfatlarının tecellisine en geniş bir ayna olduğunu bilir ve bu itibarla kendisini canımızdan, malımızdan ve akrabalarımızdan kısaca her şeyimizden daha çok severiz

Allah ve Resulünden sonra diğer peygamberleri, sonra dört halifeyi, sonra diğer sahabeleri severiz Sonra da derecelerine göre, bütün evliyaları ve müminleri severiz Sonuç olarak, sevgimizde İslâmîyet’in koyduğu ölçülere dikkat ederiz

Allah'ı sevmenin nasıl olacağına gelince, bu hususta Kur'ân-ı Kerim şu ölçüyü koymuştur:

“De ki: Eğer Allah'a muhabbetiniz varsa hemen bana uyun ki, Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı affetmekle örtsün Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir” (Âl-i İmrân, 31 )

Yukarıdaki ayet-i kerimenin tefsirinde şöyle buyurulmaktadır:

“Allah'a (cc) imanınız varsa, elbette Allah'ı seveceksiniz Madem Allah'ı seveceksiniz, Allah'ın sevdiği tarzı yapacaksınız Ve o sevdiği tarz ise Allah'ın sevdiği zâta benzemelisiniz O'na benzemek ise, O'na ittiba etmek (tâbi olmak)tır Ne vakit O'na ittiba etseniz Allah da sizi sevecek Zaten siz Allah'ı seversiniz; tâ ki, Allah da sizleri sevsin” (Lem’alar,21)

Bu ayet-i kerime ve izahından anlaşıldığı gibi, Allah'ı sevmenin yöntemi, Peygamber Efendimize (sav) uymaya çalışmaktır Bir mümin, itikat, ahlâk ve ibadette Resulüllah'a benzemek ve O'nun getirdiği bütün hükümleri mümkün olduğu kadar uygulamakla Allah'ı sevmiş olur Ashâb-ı kirâmın büyüklüğü, Resulüllah'a tâbi olmakta en ileri seviyede olmalarındadır Bu vadide, Hz Ali (ra) ve Âl-i Beyt'in de çok özel bir yeri vardır Öyleyse onları seven her mümin de, onlar gibi Peygamberimize (sav) tâbi olmakla sorumludur Sonuç olarak, Peygamberimiz (sav) Allah'ın sevdiği, razı olduğu insan modelidir Bir mümin O Rehber-i Ekmel'e benzediği ölçüde Allah'ı sevmiş ve O'nun muhabbetini kazanmış olur

Peygamberimize benzemek ise, fiilleriyle, sözleri ve emirleriyle, davranışlarıyla O'nun bütün Sünnet-i Seniyye'sine tâbi olmakla mümkün olur

Buna göre, Sünnet-i Seniyye'ye tam uymak isteyen bir mümin, Resulüllah Efendimiz (sav) gibi - farz, vacip, sünnet - bütün namazlarını kılacak, orucunu tutacak, zengin ise hacca gidecek ve zekât verecek, Kur'an'ı okuyacak, O'nun sevdiklerini sevecek, sevmediklerini sevmeyecek O'nun ahlâkına mümkün olduğu kadar uymaya çalışacaktır

Allah korkusunu nasıl anlıyoruz?

İşlenen suçların ve günahların çoğunu, bunları yapan kişilerde Allah korkusunun bulunmayışına bağlarız “Bu kimseler Allah’tan korkup Onun azabından çekinselerdi, bu işleri yapmazlardı” deriz Acaba Allah korkusu nasıl olmalıdır? Yalnızca dehşet ve korku üzerine kurulmuş bir disiplini, İslâmın hoşgörü muhtevası ve Cenab-ı Hakkın sonsuz rahmetiyle nasıl bağdaştırabiliriz?

Kur’ân-ı Kerim’de mü’minler şöyle anlatılır:

“Mü’minler ancak o kimselerdir ki, Allah’ın adı anıldığı zaman kalbleri titrer Kendilerine Onun âyetleri okunduğunda imanları artar ve onlar yalnız Rablerine tevekkül ederler” 1

Bu âyetten anlaşıldığı gibi, iman nurunun artmasıyla Allah korkusunun kalbde yerleşmesi arasında çok yakın bir ilgi ve irtibat vardır

Allah’ın âyetleri okundukça imanın ziyadeleşmesi ne demektir? Bu hususu merhum Elmalılı şöyle izah eder:

“İlim ve amel cihetinden gelen deliller arttıkça tahkikî iman inkişaf eder Yakîn ve iman ziyadeleşir”2

Tahkikî imanın da mertebeleri vardır Bunlardan ilmelyakîn mertebesi, delillere dayanarak şüphelere karşı koyar Taklidî, yani anne ve babadan devralınan ve derin bir araştırmaya dayanmayan bir iman bazan tek bir şüphe karşısında bile mağlûp olabilirken, delillere dayanarak elde edilen bir iman sayısız şüphe karşısında dahi sarsılmaz

Tahkikî imanın ikinci bir mertebesi aynelyakîndir ki, onun da kendi içinde mertebeleri mevcuttur Allah’ın kâinatta tecellî eden güzel isimleri ve bu isimlerin mertebeleri kadar mertebesi vardır Mü’min o tecellîleri görüp okuyabilme kabiliyeti nisbetinde sağlam ve sarsılmaz bir imana sahip olur Bu safhanın en yüksek mertebelerinde artık kâinatı bir Kur’ân gibi okuyabilecek dereceye gelmiştir Yani, meselâ bir çiçek üzerinde Cenab-ı Hakkın Halık, Musavvir, Müzeyyin, Mülevvin, Cemil, Rahim gibi isimlerini okur Onu yaratan, sûret veren, süsleyen, renklendiren, güzelleştiren ve şefkat ve merhamet gösteren bir yaratıcısının isimlerinin tecellilerini seyreder

Üçüncü mertebe de hakkalyakîn olarak isimlendirilir Bu dereceye ulaşan bir kimse artık varlık âlemlerini saran perdeleri geçmiş ve şüphelerin ordular halinde hücumu karşısında dahi sarsılmayacak bir imana erişmiştir3

Peygamberlerin ve maneviyat rehberlerinin ima-nı bu derinliğe sahiptir Miracda Cenab-ı Hakkın cemâl ve kelâmına muhatap olan Resul-i Ekrem Efendimizin (asm) ve onun izinden giderek yerde iken Arş-ı Âlâyı temâşâ edebilecek kadar ruhen terakkî eden Abdülkadir Geylanî Hazretlerinin kuvvetli imanları bu mertebeye misal olarak verilebilir

Bu umman misali imana ancak ilim yoluyla ulaşılabilir Tabiî ki, bu ilmin, insanı imana götüren bir ilim olması şarttır İşte her an ilimle bu iman mertebelerinde yükselenlerin, Cenab-ı Hakkın huzurunda imişçesine duydukları haşyet ve ürpertiyi tarif etmek mümkün müdür?

“Allah’tan ancak ilim sahipleri korkar”4 meâlin-deki âyet-i kerimede bu hakikat ifade edilmektedir Bu hürmet ve haşyet, her mü’minde imanın derecesine göre tecellî eder

Çünkü insan ilim vasıtasıyla Rabbini tanıdıkça Ona olan sevgisi ve saygısı artmaktadır Zira bütün kemâl mertebelerinin üzerindeki sonsuz bir kemâl, elbette ki sonsuz bir hürmete lâyıktırÜstün vakarıyla ve eşsiz şahsiyetiyle erişilmez bir mertebeye sahip bir maneviyat büyüğünün huzurunda nasıl içimizi sevinçle karışık bir ürperti kaplıyorsa, onun sayısız defa üstünde bir kemâlin sahibi olan Cenab-ı Hak katında nasıl bir ruh hali içine gireceğimizi düşünelim

Allah sonsuz rahmet ve şefkat sahibi olduğu gibi, sonsuz derecede gayret ve izzet sahibidir aynı zamanda Pekçok Kur’ân âyetinde tekrarlandığı üzere, Allah hem Rahîm’dir, hem Azîz’dir Rahîm isminin gereği olarak bütün varlık âlemini sonsuz şefkat ve rahmetiyle kucaklarken, Azîz ismiyle de, kanunlarına isyan edenleri ve bu isyanlarıyla izzetine dokunanları cezalandırmaktadır

Bu itibarla, Cenab-ı Hakkın huzurunda olan bir kul, bir taraftan o sonsuz rahmetin câzibesiyle kendisinden geçmiş, diğer taraftan da gazabının dehşeti karşısında kalbi titrer bir vaziyettedir Böyle bir insanın Allah’ın emirlerine isyan edip yasaklarını çiğnemesi mümkün müdür?

Bu korku da, tıpkı sevgi gibi, insanı Allah’a götürür Bediüzzaman’ın izah ettiği gibi, “Halik-ı Zülce-lâlinden havf etmek [korkmak>, Onun rahmetinin şefkatine yol bulup iltica etmek demektir Havf [korku> bir kamçıdır, Onun rahmetinin kucağına atar Mâlûmdur ki, bir vâlide, meselâ bir yavruyu korkutup sînesine celb ediyor O korku, o yavruya gayet lezzetlidir Çünkü şefkat sinesine celb ediyor Halbuki, bütün vâlidelerin şefkatleri, rahmet-i İlâhiyenin bir lem’asıdır [parıltısıdır> Demek, havfullahta [Allah korkusunda> bir azîm [büyük> lezzet vardır” 5

Şu halde, korkunun veriliş maksadı da insanı Allah’a götürmektir Bu bakımdan, bu duygumuzu başka yerlerde kullanıp asıl maksadından uzaklaştırırsak, büyük zararlara uğrarız Nasıl sevgimizi yanlış yerlerde kullandığımızda, sevdiklerimizden karşılık görmemek; aksine onlar tarafından tahkir edilmek ve kalbimizdeki onca sevgiye rağmen onlardan ayrılmak gibi acılarla o sevgi bizi ıztıraplar içinde boğan bir duygu haline gelirAynı şekilde, korku duygusunun yanlış yerde kullanılması da, insanın hayatını zindana çevirir Çünkü korkulmaya değmediği halde korktuğumuz varlıklar bize gayet sıkıntılı bir zillet yaşatmaktan başka hiçbir şey yapamazlar Ne yardımcı olabilirler, ne de korkumuzu teskin edebilirler Aksine, duygusuz bir merhametsizlikle sırtlarını çevirerek veya hücumlarını şiddetlendirerek bizleri perişan ederler

Korku hissinin iman ve tevekkülle olan alâkası Sözler’de şöyle anlatılır:

“Tam münevverü’l-kalb bir âbidi [kalbi nurlanmış bir mü’mini> küre-i arz [dünya> bomba olup patlasa, ihtimaldir ki, onu korkutmaz Belki, harika bir kudret-i Samedâniyeyi [Allah’ın kudret tecel-lîlerini> lezzetli bir hayret ile seyredecek Fakat meşhur bir münevverü’l-akıl denilen [aklını ilim ve düşünce ile aydınlattığı iddia edilen> kalbsiz bir fâsık feylesof ise, gökte bir kuyruklu yıldızı görse yerde titrer ‘Acaba bu serseri yıldız arzımıza çarpmasın mı?’ der, evhâma düşer (Bir vakit böyle bir yıldızdan Amerika titredi Çokları gece vakti hânelerini terk ettiler)” 6

1 Enfâl Sûresi, 2
2 Hak Dini Kur'ân Dili, 3:2367
3 Bediüzzaman Said Nursi Emirdağ Lahikası, 1:102-3
4 Fâtır Sûresi, 28
5 Sözler, s 331
6 A g e


Alıntı

Dy!nG



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.