|  | Ölü Deniz Yazmaları.... |  | 
|  08-20-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Ölü Deniz Yazmaları.... Ölü Deniz Yazmaları 1947 yılında, Ölü Deniz Kıyısında Kumran'da, çobanlık yapan bir Bedevi'nin kaybolan hayvanlarını ararken girdiği bir mağarada bulduğu yazmalar bilim ve teoloji dünyasını alt üst etmişti  Tarihe Ölü Deniz Yazmaları olarak geçecek olan bu yazmaların sırrının çözülebildiğini söylemek için ise daha çok erkendir   Yazmaların 1947 yılında çoban tarafından bulunmasından sonra, bu yazmalar Kudüs Üniversitesi'nin eline geçmiş ve bu mağaralarda araştırmalar başlamıştır  1958 yılına kadar süren çalışmalarda bir çok yazmanın yanı sıra arkeolojik başka bulgulara da rastlanmıştır  10 yıl süresince 11 mağarada yapılan kazılar 800 kadar yazmanın ve bir çok parçanın gün ışığına çıkmasını sağlamıştır  Bunlar arasında Tevrat'ta geçen metinler bulunduğu kadar bulunmayanlar da mevcuttur  Bu metinlerin aşağı yukarı dörtte biri kadarı Tevrat'ta geçen metinlerdir  Bunların dışında kutsal metinlerin imitasyonları da söz konusudur  Ancak yazmaların pek çok yeri okunamadığı için bunları yeniden derlemek çok zor olmuş, bazı bölümler ise derlenemez şekilde bozulmuştur   Metinler daha çok deri üzerine yazılmış olmakla birlikte papirüs ve bakır üzerine yazılmış metinler de vardır  Bu metinlerin dilleri İbranice, Arami dili ve yerel dillerdir  Bu belgeler aynı zamanda bunları yazan topluluğun inançları ve yaşayışları hakkında da bilgi vermektedir   Bu metinleri bir Yahudi topluluğunun yazdığına kuşku yoktur  Bu topluluk genellikle Esseniler olarak düşünülmektedir  Metinlerin yazılış tarihleri de metinlerin bir topluluk tarafından yazıldığını ve saklandığını göstermektedir  Metinlerin en eskisi MÖ 250 en yenisi ise 68 tarihine tarihlenmektedir  68 tarihi aynı zamanda Kudüs'e giden Roma ordularının Kumran kentini yıktıkları tarihtir   YAZMALARI KİMLER YAZDI? Yazmaların bir Yahudi tarikatına ait oldukları konusunda araştırmacılar görüş birliğine varmışlardır  En olası gözüken topluluk ise Esseniler olarak düşünülmektedir  Bu topluluğun Esseniler olup olmadığını bir kenara bırakıp yazmalara göre bu topluluğun kurallarına ve yaşayışına bakmakta fayda vardır  Çıkan yazmaların arasında bu tarikatın kurallarını belirleyen yazmalar da vardır  Bunların arasında bu topluluğun Tanrı ile yeni bir ahit yaptığına ilişkin yazmalar da vardır  Kanunlar yazmasında bu tarikatın kuralları ile ilgili ayrıntılı bilgi sahibi olabiliyoruz    Bunun dışında tarikat hakkında bilgi alabileceğimiz başka yazmalar da vardır  Yazmalara göre bu topluluk İsrail halkından çıkma , katılmak isteyen ve akıl ve disiplin sınavlarını verebilen herkese açıktı  Tarikata girenler için , artık bu hayata başladığına ilişkin törenler yapılmaktaydı  Yeni girenler ayrıca günahlarını itiraf ediyor ve Tanrı'nın lutfunu talep ediyorlardı  Bu törenlerde ilgi çekici bir yön de Tanrı'nın adı yüceltilirken şeytan yani Belial yeriliyordu  Yeni girenin tam olarak kabul edilmesi ise seneler sonra yaptığı işlere göre oluyordu  Topluluk içinde ruhban sınıfının tam bir hegemonyası vardı  Ruhban sınıfı da kendi içinde bir hiyerarşiye tabii idi  Rahipler her sene yaptıklarına göre bir sıralamaya sokulmaktaydılar  Topluluğa girenler için ise her sene neler yapacağı önceden belirlenmişti  "Kardeş"ler arasında ise tam bir sevgi ortamı öngörülmekteydi  Herkes kardeşini kendi kadar sevmeli, etrafına iyilik yapmalıydı  Kötü davranışlar ise sert bir biçimde cezayı hak etmekteydi   Topluluğa girenler maddi zevklerden uzaklaşmak, bunların peşinden koşmamak zorundaydılar  Evlilik yasak olmamakla beraber sıkı kurallara bağlıydı  Bu topluluk aynı zamanda “Kanun Evi” olarak da adlandırılıyordu  Yazmalara göre on kişiyi geçtiklerinde içlerinden birinin “gece ve gündüz” kanunları okuması gerekiyordu  Kanunlara karşı koyanlar ise cezalandırılıyor ve topluluktan ihraç ediliyorlardı  Törenler : Topluluğa kabul edilen kişi tam bir yıl geçmeden bazı törenlere katılamıyordu  Bu törenlerden en önemlisi ise arınma (purificatio) töreni idi  Bu tören vaftiz törenine benzeyen ve suyla yapılan bir törendi  Törenin ayrıntıları günümüze kadar ulaşmamıştır ; ancak Şam yazmasına göre suyun “kişiyi tam olarak kaplayacak” kadar olması gerektiğini biliyoruz  Bu töreni büyüsel bir tören olarak kabul etmemek gerekmektedir  Bu sembolik bir arınmadır  Zaten bu törenin etkili olabilmesi için kişinin kalbinin de temiz olması gerekmektedir  Bir önemli tören de komünyon, topluluk yemeği idi  Yemek konseyden on kişi hazır bulununca toplanabiliyor ve ekmek ve şarabın kutsanmasıyla gerçekleşiyordu  Bu iki önemli tören de farklı şekillerle de olsa Hristiyanlığa geçmiştir   YAZMALARIN İÇERİĞİ Daha önce de belirttiğimiz gibi 11 mağaradan çeşitli boyutlarda yazmalar çıkmıştır  Bu yazmalar dışında bölgede yaşayan Bedevilerden satın alınanlar yazmalar da vardır  Bu yazmalar içinde çok iyi korunanlara da rastlanmıştır, tamamen parçalanmış olanlara da  Bu yazmaların konuları çeşitlidir  Bakır yazmalar dışında kalanları kısaca özetleyecek olursak : - Yaradılış (Tekvin bölümünün apokrif’i) - Kurallar - Işık oğulları ve Karanlık oğulları (İyi kötü mücadelesini anlatan yazılar) - Tevrat yorumları - İlahiler Ölü Deniz yazmaları içinde farklı konularda olanlar olsa da kabaca bu başlıklar altında toplanabilirler  Bir envanter çıkartmak gerekirse, parçalı olarak 600 civarında yazma sözkonusudur  Bu yazmaların yaklaşık dörtte biri Tevrat metinleridir, hatta çoğu metinin bir çok kopyasına rastlanmıştır  Bu metinlerin arasında apokrif metinler de vardır  Bulunan parçalardan bir bölümü de , 1896-1897 yıllarında Kahire’de bir sinagogda Salomon Schechter tarafından bulunan ve 1910’da yayımlanan yazmalarla aynı bölümleri içermektedir  Şam yazması ya da Şam Belgesi denilen bu belge de değerli bilgiler içermektedir  Bakır Rulolar Ölü deniz yazmaları içinde en ilginç olanları da kuşkusuz bakır rulolardır  Bu ruloların diğer rulolardan olan farkı bakır olması dışında , topluluğun kuralları ya da inançlarından bahsetmemesi bunun yerine saklı bir hazine hakkında bilgi vermesidir  Bu rulo’nun bir hazine hakkında bilgi vermesi , yazmaları araştıran ekibi de şaşırtmış, hatta bunu ilk tercüme eden John Marco Allegro’nun bunu basması bu ekip tarafından, define avcılarının hücum etmesi korkusuyla engellenmiştir  Bu keşif bilim dünyasını da ikiye bölmüştür  Bir bölüm araştırmacı burada gerçekten bir hazine olduğunu savunurken başkaları da bunun sembolik bir anlatım olduğunu iddia etmişlerdir  Bunun gerçek hazine olduğunu iddia edenler bu hazinelerin birinci ya da ikinici tapınaktan geldiğini ve Esseniler tarafından saklandığını söylemektedirler  Bunun tersini iddia edenler ise Kumran Essenileri’nin bu kadar zenginliğe sahip olamayacaklarını ve Kudüsteki toplulukla olan ilişkilerinin kötülüğünden, tapınaktaki hazineleri elde edemeyeceklerini söylemektedirler  Bu hazinelerin gerçek anlamı ne olursa olsun bu hazineleri arayanlar, hatta bu hazineleri Tapınakçıların bulduğunu söyleyenler vardır  Ancak Roma’daki Titus’un zafer takına bakıldığında Romalıların hazineleri aldıkları görülmektedir  Buna karşılık olarak da bazı araştırmacılar asıl hazinelerin saklı kaldığını , Romalıların aldıklarının sadece göstermelik olduğunu iddia etmektedirler   TOPLULUĞUN ÖĞRETİLERİ Topluluk kaçınılmaz olarak Tevrat’da geçen ana kavramlara bağlı idi ancak yine de kendine özgü görüşler geliştirmişti  Ölü Deniz yazmaları incelendiğinde , topluluğun kendine özgü doktrinleri ve topluluk kurallarının büyük ölçüde yazıya geçirildiği görülmüştür  Topluluğun inanışına göre, topluluk kutsal yazılardaki gizemleri anlamış ve bunların sırrına ermektedir  Kurallar yazmasına göre Büyük üsdatın da görevi, bu yolu seçmiş topluluk üyelerine bu bilgileri almasında yardımcı olmaktır  Bu şekli ile bu topluluk ezoterik karakterini göstermektedir  Burada dikkat edilmesi gereken husus, ezoterik öğretilerin aksine fazlasıyla yazılı metin bulunmasıdır  Ancak bulunan yazılı metinler, topluluğun sakladığı sırlarla ilgili olmaktan öte kuralları ve yorumları kapsamaktadırlar  İyi – Kötü Karşıtlığı Topluluğun öğretilerinde en ilgi çekici husus , Zerdüştlük’de olduğu gibi , iyi ve kötü güçlerin karşıtlığının önemli bir yer tutmasıdır  İyi güçlere hükmeden güç topluluk tarafından “Işık Prensi” diye adlandırılmaktaydı  Onun emrindekiler ise “Işık oğulları” diye adlandırılmaktaydı  Onların karşısında ise kötü güçlere hükmeden “Karanlıkların Prensi” ya da “Belial” vardı  Emrindeki gçler ise “Karanlık Oğulları” olarak adlandırılıyordu  Ölü Deniz yazmalarına göre, Tanrı insana iki tür ruh vermişti  Bir doğruluğun yolundan giderken ötekisi sapkınlık yolunu izliyordu  Bu yolların açıklaması da ilginçtir  Kurallar yazması şöyle anlatır :“Bir ışık kaynağından Doğruluk kökünü almaktadır, Sapkınlık ise karanlıkların kaynağından, Işık Prensi’nin elinde Doğruluk oğullarının hükümdarlığı vardı, Işık yolundan yürüyorlardı  Karanlıklar Prensi ise Sapkınlık oğullarının hükümdarlığını elinde bulunduruyordu, Ve onlar Karanlıkların yolundan yürüyorlardı  ” (Kurallar 3, 19-20) Kralların dördüncü bölümünde de buna benzer ifadeler geçer  Yine Kurallar yazmasına göre Işık oğullarının işlediği günahların nedeni de Karanlıklar Prensidir  Burada dikkat edilmesi gereken, Işık ve Karanlıklar Prensinin İyi ve kötü tanrılar olarak düşünülmemesi gerektiğidir  Çünkü her ikisi de Tanrı tarafından insanlar için yaradılmışlardır  "Fakat Tanrı , Sapkınlığın sonunu önceden belirlemiştir   Bu onun gizemi ve bilgeliğinin zaferidir   Ve Tanrı yeniden geldiği vakit doğruluk sonsuza kadar hükmedecektir  “ Ancak iyi ve kötünün savaşı Tanrı’nın geleceği hüküm gününe kadar sürmektedir  Bu bölümler bize, Hıristiyanlığın kökeni, daha başka bir deyişle Hıristiyanlıktaki Şeytan kavramının kökeni hakkında bilgi vermektedir  Kişilerin Işık Oğullarına ya da Karanlık oğullarına katılmaları tamamen Tanrı’nın önceden yaptığı bir seçim olarak belirlenmiştir  Karanlık oğulları sonsuza kadar böyle kalacaktır  Işık oğulları ise yanlış yollara da sapabilirler  Ancak “Tanrı ve Işık Prensi bütün Işık oğullarının yardımına geleceklerdir  ” (Kurallar 3, 24-25)  Böylece toplulukta Tanrı’nın onları kurtaracağına dair her zaman bir güven hüküm sürmektedir  Bu güven daha sonra Hıristiyanlık’ta da, İslam’da da karşımıza çıkacaktır  Buradaki bir dikkat çekici nokta da , hüküm gününde ödüllendirilme ve cezalandırılma kavramlarıdır  Hüküm günü geldiğinde “ölüler topraktan kalkacaklar” (Savaş Kuralları Yazması 12,5) ve son mücadele başlayacaktır  Seçilmiş olanlar ise sonsuz mutluluk dolu bir yaşamı yaşamı yaşayacaklardır  Karanlık oğulları ise , karanlıkların ateşi içinde tamamen yok olana kadar acılar içinde kıvranacaklardır  Kurallar yazmasında geçen bu bölümler de bize Hristiyanlığı ve İslam’ı anımsatmaktadır  Mesih beklentisi Mesih beklentisi de topluluğun doktrinlerinin önemli bir öğesidir  Değişik tarihlere tarihlenen belgeler ışığında, Mesih beklentisi topluluğun tarihi boyunca da farklılık göstermiş , yukarıda adı geçen kavramlarla karışmıştır  Ancak genel olarak bu topluluğun bir beklenti içinde olduğunu ve zamanın sonuna gelindiğinini düşünüldüğünü söyleyebiliriz  Ancak Mesih kavramı topluluk yazmalarında oldukça karmaşıktır  Klasik mesih öğretisine bağlı kalınmakla birlikte mesih-rahip, mesih-kral ve aşağıda inceleyeceğimiz Adalet Üstadı kavramları birbirine karışmış bir haldedir  Mesih kavramı ile beraber Adalet Üstadı kavramının da, Adalet Üstadı’nın dönüşünün beklenmesinin de büyük rol oynamış olduğu kesindir  Adalet Üstadı Yazmalarda geçen bir önemli kavram da “more hassedek” diye adlandırılan ve Adaletin Efendisi, Adalet Üsdatı ya da Adil olan, Adil Efendi diye tercüme edebileceğimiz kavramdır  Kumran topluluğunun inançlarına göre, bu kişi beklenen Mesih’den farklı bir kişi idi  Bazı yazmalara göre Adalet Üsdatı, İsa’dan önce 180-60 yılları arasında bir dönemde yaşamış ve ölmüş biridir  Ancak dönüşü beklenmektedir  Burada şaşırtıcı olan Adalet Üsdatı ile İsa’nın hayatı arasındaki şaşırtıcı benzerliktir  Ancak Adalet Üsdatı hakkındaki bilgilerimiz oldukça kısıtlıdır  Ölü Deniz yazmaları arasındaki Habakkuk yorumuna göre, Habakkuk kitaabı aslında Adalet Üsdatı’nı anlatmaktadır ve zamanın sonunun geldiğini haber vermek de Adalet Üsdatı’na düşmüştür: “Ve Tanrı son nesile neler olacağını yazmasını Habakkuk’a bildirdi  Dediklerine gelince; onu okuyan koşsun, bu Adalet Üsdatı’nı anlatmaktadır  Tanrı ona peygamberlerin sözlerinin sırrını açıklamıştır  “ Bu bölüm oldukça ilginçtir, çünkü Adalet Üsdatı direk olarak Tanrı’dan vahiy alıyor olarak gözükmektedir  Aslında burada Adalet Üsdatı Tanrı’dan vahiy alan biri olarak görülmekten öte, eski bilgileri yeniden derleyen biri olarak da görülebilir   Burada bir başka dikkat çekici nokta da, Kumran topluluğu zamanında çok yaygın olan, zamanın sonunun geldiği düşüncesinin, Adalet Üsdatı tarafından ele alınıyor olmasıdır  Oysa Vaftizci Yahya da bu savla ortaya çıkmıştır  Burada Yahya’nın bu yazmaları bildiğini de düşünebiliriz, daha ileride göreceğimiz gibi de bu hiç de düşük bir olasılık değildir  Zamanların sonunun geldiğini söyleyen Adalet Üsdatı, Habakkuk yorumuna göre etrafındaki insanların karşı koyması ile karşılaşmış ve onlar tarafından suçlanmış, hatta cezalandırılmıştır  Ancak metinde nasıl cezalandırıldığı yazmamaktadır  Şam yazmasına göre ise Adalet Üstadı Tanrı’dan esin alan biri olmaktan öte, insanlara yol gösteren bir rehberdir   KAYNAKÇA ALLEGRO John Marco, The People of the Dead Sea Scrolls, Doubleday &Company Inc  , New York, 1958 ALLEGRO John Marco, The Treasure of the Copper Scroll, Doubleday Anchor Books, New York, 1964 BAIGNENT Michael, LEIGH Richard, The Dead Sea Scrolls Deception, Touchstone, New York, 1991 DANILEOU Jean, Les Manuscrits de la Mer Morte et les Origines du Christianisme, Editions de l’Orante, Paris, 1974 EISENMAN Robert, James, the Brother of Jesus, Penguin Books, New York, 1998 FEATHER Robert, The Copper Scroll Decoded, Thorsons, London, 2000 GASTER Theodor H  , The Dead Sea Scriptures, Doubleday Anchor Books, New York, 1956 LAPERROUSAZ E  M  , Les Manuscrits de la Mer Morte, Presses Universitaires de France, Paris, 1984 SHANKS Hershel, The Mystery and Meaning of the Dead Sea Scrolls, Random house, New York, 1998 VERMES G  , The Dead Sea Scrolls in English, Penguin Books, Middlesex, 1965 | 
|   | 
|  | 
|  |