|  | Vitriol: Ruhların Serüveni |  | 
|  08-20-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Vitriol: Ruhların SerüveniEski okült bir deyiş ?V  İ  T  R  İ  O  L  ; Visita Interiora (Interiorem) Terræ (Tellus) Rectificando Invenies Occultum (Operae) Lapidem? der  Ünlü bir simya deyimidir bu  Anlamı ise ?Dünyanın derinliklerini (içini) ziyaret et, damıtırken (arıtırken) gizli taşı (felsefe taşı'nı) bulacaksın  ?dır   ?Biz insanı en güzel şekilde yarattık  Sonra da onu aşağıların aşağısına attık? diye geçer Kuran?ın Tin suresinde  En güzel şekilde yaratılmış bir varlığın, en aşağıdan en yukarıya gidiş serüvenidir aslında hayat  Bütün bu sahne bunun için düzenlenmiştir adeta  Herkes, aşağıdan yukarıya koşuşturur durur  Bu, esasında ruhların sevgi dolu yarışıdır  Bir yarıştır ama kendi benliğimizle olan yarışımızdır  Yarışı bitirenler, diğer yarışanlara yardım etmeye devam eder  El ele, yürek yüreğe, zihin zihine, en üste doğru koşarız  ?Ve O?na döndürüleceksiniz  ? Der yine kutsal kitap  O?na dönmek içindir bu kadar çaba, eziyet, sıkıntı  O?na dönmüş olanların acı çekerek dünyada yardım etmelerinin sebebi ise hepimizin sonunda kavuşacağı, bir olacağı gerçeğidir  Bu yüzden yardımlar esirgenmez  Bu, el ele, gönül gönüle ilerlenen sevgi dolu bir yarıştır   Aynı kaynaktan gelen bunca ruh, aynı kaynağa geri dönecektir mutlaka  Dönecektir ama anlamayız niye bu kadar yol var? Bu kadar din var? Bu kadar öğreti, bu kadar farklı düşünce kalıbı var? Bazımız muammada kalır, bazımız çıkamaz işin içinden, bazılarımız ise hepsini reddeder  Kimi ermişlere bakarız, her yolun O?na çıktığını anlatırlar  ?Mutlak hakikat ve her şey O ise O?na çıkmayan bir yolun olması mümkün mü!? derler  Kişi elbet O?na varacak O?nla bir olacaktır ama doğru zaman ve doğru yaşamda diye açıklarlar  Bunlar da ayrı kafamızı karıştırır  ?Hani kötüler cehennem ehli olacaktı? Hani O?na dönmeyeceklerdi? Hani O?nu görmeyeceklerdi?? deriz bazımız  Bazımızın işine gelir buna inanmak, bazımızın işine gelmez  ?İyiyle kötü hiç bir olur mu?? der kimisi  Kimisi ise ? Oyun bittiğinde şah da piyon da aynı kutuya girer  ? Diye söylenir  Nedir bunun doğrusu, eğrisi? Her yol Hakk?a mı çıkar gerçekten   Simyanın felsefesine göre felsefe taşı, aydınlanmanın sembolüdür  Simyacıların asıl amacı felsefe taşını bulmaktır  Bunu bulmak için ateşle taşları sürekli arıtıp, damıtırlar  Taş ile taşları birleştirip üzerlerinde çalışırlar  Ve bilirler ki aslında taşları ateşle arıtırken, arındırdıkları taşlar değil kendi ruhlarıdır  En nihayetinde söylenceye göre taş en mükemmel haline ulaşır yani felsefe taşına  Felsefe taşı, ölümsüzlüğü verirken, her maddeyi altına çevirme gücüne de sahiptir  Yine bu da aslında sembolik bir anlatımdır  Simyacılar, öze dibe inerek, arınmanın sembolü olan ateş ile ruhlarını arındırmış ve nihai bilgeliğe, aydınlığa ulaşmayı hedef almışlardır  Altın, bilgeliğin, aydınlanmanın sembolüdür  Bu yüzden felsefe taşı aydınlanmış, bilge olmuş, O?na ulaşmış insanı anlatmaktadır  Vitriol söylencesinin temel felsefesine göre kişi ateşte arınmadan, cehenneme inmeden ve nihayetinde öze dönüşmeden aydınlanamaz    Kuran?da, Meryem suresinin 71  ayetinde ?İçinizden oraya uğramayacak hiç kimse yoktur  Bu Rabbinin kesin bir hükmüdür  ? Denmiştir cehennem için  Bu tam olarak nedir ki herkes oraya bir kere uğrayacaktır? Ateşten geçmenin manası nedir? Acaba bir azap mı yoksa ruhun yükselmesi için arınması gerektiğini anlatan bir işaret mi? Belki de söylenmek istenen vitriol?de olduğu gibi kişinin O?na ulaşması için arınması, saflaşması gerektiğidir  Ve evrensel arınma sembolü olan ateş üzerinde durulması bu yüzdendir  Belki de bu yüzden aşk ile Mevlanalar yanmaktadır  ?Hamdım, piştim, oldum  ? Demeleri, Allah aşkından cayır cayır yanmalarının sebebi budur belki de  O yüzden ateş ile ?oluruz? tüm derin deyişlere göre  Ateş, azabın değil aşkın unsuru olabilir  Aşkın ateşi dahi olsa, ateşin yapısıdır acı vermek  Bu acı kişiyi zorlasa da, hamlıktan çıkarıp, arındırıp, pişirip olduracaktır   Peki nedir farklı olan? Tanrı mıdır? Tüm kültürlere baktığımızda hepsindeki Yaratıcı inancı aynıdır  Mu inancından bu yana, aynı Yaratıcı inancı temel ve en derin felsefe olmuş ve bütün inançlarda yerini almıştır  Hepsinin özünde ?Bir olan Yaratıcı? inancı vardır  İhlas suresinde; ?Ey peygamber! De ki; Allah birdir, tektir  O Allah Samed?dir/ ezeli ve ebedidir, her şey O?na muhtaç, O ise hiçbir şeye muhtaç değildir  O ne doğurmuş ne doğmuştur  Ve O?nun hiçbir dengi de yoktur  ? Bu dört ayet tüm inançların temelindeki Yaratıcı inancının özünü vermektedir  4 cümleden oluşan bu ayet Hakikat ile ilgili en önemli perdeyi kaldırmaktadır  Tasavvuf?un neredeyse temel taşlarından birini oluşturup, en derin bilgilerden birine işaret etmektedir  4 ayet üzerine ciltler yazılmakta, yorumlar yapılmakta, O?na ulaşmak için tüm hayat feda edilmektedir  Mu inancında, Yaratıcıya ?O? denirdi  O?na hiçbir isim verilmezdi çünkü O?nu hiçbir ismin tanımlayamayacağına inanılırdı  Her şey O?ndan gelmiş olarak söylenegelirdi  Bakın Taoizmin kurucusu Lao Tzu Yaratıcıyı nasıl ifade etmiş; ?Kelimelerle ifade edilebilen Tao, ebedi Tao değildir  O, bir ismi olmadığı yerde göklerin ve yerin başlangıcıdır  Eylemsiz olan O isimden münezzehtir  O isimsiz olandır  ? Hermetik inanç hermes?ten ileri gelmektedir  Hermes ise thot?a tekabül eder  Bu yüzden mısır ve yunan kökenli ezoterik bir inanç sistemidir  Mısır dininde bir sürü görevli tanrı ve tanrıça vardır  Bunlar ölümlü varlıklardır ve sistemde görevlilerdir  Ama asıl bunların üzerinde  Atum denen bir Yaratıcı vardır  Asıl var olan tek olan odur  Bakın hermetik şiirin bir bölümünde Atum?u nasıl anlatılmıştır; ?Bütün dikkatinizi bana veriniz ve düşüncelerinizi toplayınız, çünkü Atum'un Varlığının Bilgisi derin anlayış ister, sadece onun ihsanıyla gelen bir lütuftur  Engel tanımayan bir sel gibidir, hızıyla geride bırakan onu izlemeye çalışan herkesi, önüne geçtiği dinleyiciler değildir sadece, öğretmen bile yetişemez ona  Atum'un kavranması zordur  Onu tanımlamak imkansız  Mükemmel ve kalıcı olmayanlar kolay kavrayamazlar sonsuza kadar mükemmelleşmiş olanı  Atum bütündür ve süreklidir  O, hareketsizdir kendi içinde, yinede kendini hareket ettirendir  O, kusursuzdur, bozulmaz ve süreklidir  O, Yücelerin Yücesi Mutlak Gerçekliktir  O, fikirlerle doludur duyuların algılayamadığı ve herşeyi kucaklayan Bilgi'yle  Atum Asli Zihindir  O, çok büyüktür, ''Atum'' adıyla anılmayacak kadar  O, gizlidir, yinede apaçıktır heryerde  Onun varlığı bilinir düşünce yoluyla ancak, yinede onun suretini görürüz gözlerimizin önünde  O, bedensizdir, yinede her şeyde vucut bulmuştur  Onun mevcut olmadığı birşey yoktur  Ona hiçbir ad verilemez, çünkü bütün adlar onun adıdır  O, her şeydeki birliktir, bu yüzden onu bütün adlarla bilmeliyiz ve her şeye ''Atum'' demeliyiz  O her şeyin köküdür kaynağıdır  Her şeyin bir kaynağı vardır kendinden başka, hiçlikten doğan bu kaynağın Atum bir sayısı gibi tamdır, o kendisi kalır çoğalsada bölünsede, yinede tüm sayıları üretir  Atum Bütün'dür; O her şeyi içerir  O Bir'dir iki değil  O Bütündür çokluk değil  Bütün birçok parça değildir, Sadece kısımlardan oluşmuş bir Bütündür  Onlara ayrı ayrı baktığınız zaman, herşeyin çok olduğunu düşünürsünüz  Ama gördüğünüz zaman hepsinin Bir'e ait olduğunu ve Bir'den aktığını, tüm parçaların bütünleşmiş olduğunu ve birbirleriyle bağlantılı olduğunu anlayacaksınız  En yücesinden en alttakine kadar herşey bir Varlık zinciriyle Atum'un iradesine bağlıdır  ? Yollar ne kadar farklı olursa olsun, özümüz hep aynı şeyi söyler  Gidiş öyle ya da böyle aşka ve aşk ile O?nadır  Tekamül etmenin amacı da, sonucu da bu yöndedir  Ne kadar farklı ruh varsa o kadar farklı yol ve deneyim vardır  Yollara uzun ya da kısa olabilir, engebeli yada kolay olabilir  Ne şekilde veya nasıl olduğunun bir önemi yoktur  Eğer sonuca götürecekse bir sorun da yoktur  Bu yüzden, belki de her ruhun ilk öğrenmesi gereken şeylerden biri yargılamamaktır  Her insanın hayata bakış açısı faklıdır  En basit bir nesneye bile baktığında herkesin düşüncesi ve o nesneye bakış açısı değişecektir  Kimisi o nesneden hoşlanacak, kimisi hoşlanmayacak, kimisi eski bir sevgilisini kimisi ise anne yada babasını hatırlayacaktır  Kime neyin çağrıştırdığını bilemeyiz  Haliyle hangi çağırışımın doğru olduğunu tartışmakta bir o kadar saçmadır  Hepsi doğrudur  Bundan dolayı yargılama yapılan en büyük hatalardan biridir    Yargılamadan, birbirimize destek vererek ve en önemlisi ayırt etmeksizin saf bir kalp ile severek bu serüveni tamamlamak en makulüdür  Aşk ile bütünleşerek, O?na doğru ilerlemek hepimizin farkında olmadan yaptığı bir şeydir  Doğamızda vardır en öze inmek  Aslında bir tarafımız oraya çekilir hep  Kimimiz bundan kaçsa da, mutlaka her insan belli yaşamında, o özün çağrısını duyacaktır  Önemli olan bazen kalbin saflığı ve iyi niyettir bu yüzden  Beraberinde gelecek arınma ve aşkın ateşiyle pişme evreleridir  Sonrası ise ancak ermişlerin anlayabileceği derin bir sırdır  Ama şunu biliyoruz ki O?nun aşkının zerresinin zerresi bile bizi kendimizden geçirmeye yetecektir   En büyük niyet ve amaç budur belki  O yüzden ?Neyi arıyorsan O?sun sen!? demiştir Mevlana  ?Can konağını aramadaysan, cansın; bir lokma ekmek arıyorsan, ekmeksin  şu nükteyi biliyorsan, işi biliyorsun demektir: neyi arıyorsan O?sun sen  " Öyleyse kişinin değeri belki de aradığı şey kadardır dersek pek de yanlış olmaz  Niye aradığımız şeyi daraltalım, sınırlandıralım  Her ruhun arayışı aynıdır ama her nefsin bir değildir  Nefs ve irademiz ile ruhun arayışı bütünleştiğinde o zaman tam bir huzur meydana gelir  Madem O?nun bir parçası, dolayısıyla O?yuz  Öyleyse ne diye sınırlandırırız kendimizi  Ne diye gönlümüzü dizginlemek için uğraşır, ruhumuzu sustururuz  Niçin akışa bırakmaktan korkarız? Ruh ve gönül özgür olduğunda, akışa kendimizi bırakmayı öğrendiğimiz de zaten nihai sonuca götürecektir bizi  İşte söylencelere göre hepimizin verdiği sınav budur  Umarım ki her ruh kendi amacını bulur ve vazifesi doğrultusunda bu evrene bir şeyler katar  Evren olarak huzurlu ve uyumlu olmanın mutlak yolu budur  Herkesin aşk ile yanması dileğiyle   *İndigo Dergisi  | 
|   | 
|  | 
|  |