08-21-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Kritik Etki Yasasi
Ontoloji-Epistemoloji
Bilgi-varlık ilişkisi eskiden beri sorgulanmış ontoloji-epistemoloji sorununa dayanır Ontoloji varlık bilimi, epistemoloji ise bilgi bilimidir Bilimin esas dayanağı, dış dünyadaki nesneler ve olgular mıdır, yoksa insan düşüncesi midir? Bunlar birbirlerini üretirler ama bu üretme bir örtülü gerçeği gün yüzüne çıkarmak mıdır, yoksa dış dünyayı açıklamak isteğini somutlaştırmak gayreti midir? Bir diğer ifadesi “Biz dış dünyayı açıklamaya çalışırken dış dünyayı keşif mi ediyoruz, yoksa icat mı ediyoruz?”
Bilimin dış dünyayı açıklamak gayreti içinde olduğunu kabul ettik Fakat bu arada bilimin ileri sürdüğü yeni nesnel varlıklar yeni gerçekliklere de yol açarlar Bilim mikro dünya ile makro dünyayı açıklamakta birtakım zorluklarla karşılaşıyor En büyük zorluk da deney ve gözlemlerin birtakım temel engellerle karşılaşmış olmasıdır Bir elektronun yerini saptamaya çalıştığımız anda hızı (momentumu) hakkındaki kesin bilgimiz kayboluyor Yani, yerini bilsek dahi ne tarafa doğru hareket ettiğini bilemiyoruz Dolayısıyla deterministik (belirlemeci) görüş geçerliliğini yitirmiş oluyor Aynı durum sonsuz uzak gök cisimleri için de söz konusudur Uzak gök cisimlerinden gelen ışık bize o gök cisminin milyonlarca yıl önceki durumunu yansıtıyor Eğer eski durumunu yansıtıyorsa şimdiki durumu nedir? Bunu hiçbir bilim adamı kesinlikle söyleyemiyor Çünkü milyonlarca yıl içinde evrende oluşan gelişim ve etkileşmeleri tümüyle bilmeye olanak yok Demek ki belirlemeci yaklaşım makro evren boyutunda da yetersiz kalıyor
Kritik Etki Yasası
Öyle anlaşılıyor ki bilimsel düşünce olaylara ve olgulara belirleyicilikle, determinist olarak, yaklaştığında neyin ne zaman oluşacağı konusunda çaresiz kalıyor Nedeni ise doğanın temel yapısında belirsizliğe izin veren bir yasanın bulunuşudur Bu yasaya Kritik Etki yasası adını verebiliriz  Bir olayın veya olgunun (fenomenin) ortaya çıkabilmesi için kritik bir etkinin bulunması gerekir Doğa genelde bu şekilde çalışmaktadır Eğer bu kritik etki oluşmuyorsa olay gerçekleşmez Yani varlığın hem oluşumunda hem de dağılımında kritik etki yasasından söz edebiliriz Dolayısıyla, hem düzenli hem de düzensiz rastlantıların gerisinde duran yasa Kritik Etki yasasıdır
Örnek vermek gerekirse atomdaki elektron sıçramalarını düşünelim Belli bir Eşik Enerjisine sahip fotonları atom üzerine yollamadıkça elektronu bir yörüngeden diğerine sıçratamazsınız Fakat elektron, almış olduğu foton enerjisini derhal geri verip eski yörüngesine döner Bu arada iki yörünge arasındaki enerji farkına eşit bir foton salar Böylece atom var olmaya devam eder Demek ki “kritik etki” hem niceliksel hem de niteliksel olarak varlığın var olmasında önemli bir rol oynar
Mikro alemi açıklayan Kuantum Kuramı istatistiksel bir kuramdır Yani tek bir nesneden söz etmez Pek çok nesnenin ortak özelliklerini ortalama bir değer olarak verir Kuantum Kuramı kritik etkilerle ortaya çıkan durumların kuramıdır da denebilir Kuantum kuramı yukarda sözünü ettiğim mikro evrenin “Düzenli Rastlantıları” ile ilgilenir Düzenli rastlantılar ile kritik etki arasındaki ilişkiyi göstermek açısından güncel hayattan alınan basit bir örnek sunmak istiyorum
Bir futbol maçında izleyici olarak tribünlerde 30,000 kişinin bulunduğunu düşünelim Bunların yarısı (15 000 kişi) A takımını, yarısı da B takımını destekliyor olsun Maç süresince her seyirci farklı bir davranış içinde olabilir Bir yandan maç izlerken bir yandan da sandviç yiyebilir Veya yanındaki ile konuşabilir   vs Bu örnekleri çoğaltabiliriz Her bir seyircinin davranışı bizim için düzensiz bir rastlantı olarak tanımlanabilir Fakat maçta bir gol oldu mu aniden o takımın taraftarları bir anda “Goool” diye ayağa fırlar Demek ki gol olayı tüm taraftarların ortak bir tepki vermelerine neden olmuş, seyircileri polarize etmiştir Polarize etmek kutuplaştırmak demektir Gol olayı ile birlikte seyirci gurubu kutuplaşmış ve zaten gizli olan kutuplaşma aniden ortaya çıkmıştır Artık bu davranış türü düzenlidir ve kurala bağlanabilir Maç süresince golün ne zaman olacağını bilemeyiz Fakat gol olduğu andaki tepkiyi bilebiliriz Gol olayı hem bir kritik etki oluşturmuştur hem de bu etki düzenli bir sonuç yaratmıştır
Bu örnekte çok parçacıklı sistemlerin davranışı incelenmiştir denilebilir Futbol maçındaki seyirciler çok parçacıklı bir sistemi oluştururlar Belli şartlar altında çok parçacıklı sistemlerin davranışını tahmin etmek mümkündür Örneğin Termodinamik bilimi belli şartlar altında gaz ve sıvıların davranışını inceler Statistik mekanik de çok parçacıklı sistemleri inceleyen bir fizik kuramıdır Aynı şekilde Kuantum kuramı da çok parçacıklı sistemlerin kuramıdır Kuantum kuramı mikro alemde bize bu gol anındaki tepkiden, yani “düzenli rastlantılardan” söz eder Kutuplaşma gizli iken ölçülebilir bir durum yoktur Ama kritik etki oluştuğunda ani ve süreksiz bir olay gelişir ki buna fizik dilinde “simetrinin aniden kırılması” denir Futbol seyircileri örneğinde taraftarlar A ve B gurubu olarak eşit ve dengededir Yani gizli bir simetri (bakışıklık) söz konusudur Fakat gol olduğunda bu bakışıklık aniden kırılmış olur Çünkü taraftarların yarısı bağırırken diğer yarısı suskun kalır
Artık yirmi birinci yüzyıla girmiş bulunuyoruz Bu yüzyılın fizik kuramları birçok yerleşik görüşü değiştirmekte, eski fikir ve varsayımlar geçersiz olmaktadırlar Bu yüzyılın bakışı bütünsel bir bakıştır Tek başına ve çevresinden yalıtık nesne inancı bir soyutlamadan ibarettir Her nesne, içinde bulunduğu ortam ile birlikte ele alınıp incelenmesi gerekir Daha doğrusu, tek bir nesneden söz etmek yerine nesneler topluluğundan söz etmek daha anlamlı gelmektedir İnsan da bu açıdan yaşadığı topluluğun parçasıdır ve o toplumun değerleri ile yoğrulur İnsanı yaşadığı kültür ortamından soyutlayıp bağımsız ve tümüyle özgür bir varlık olarak değerlendirmemek gerekir Yani bir bakıma, özgür irade dahi tartışılması gereken önemli bir kavramdır
Bir sanatçıyı ele alalım Kendi özgür iradesi ile yaptığı bir sanat eseri aslında yaşadığı çağı yansıtmaktan öteye geçemez Sanatçı için yaşadığı çağı aşan ve geçerli kültürü sorgulayan, hatta değiştiren kişi olduğu düşünülür Oysa ki her yenilikçi sanatçı çağının yeni kültür değerlerini sezen ve o yönde eser veren kişidir Olaya yeniden bir yumurta-tavuk ilişkisi içinde bakmak gerekir Yani, toplum sanatçıyı etkilerken sanatçı da toplumun değişimine katkıda bulunur Nasıl ki her nesne hem dalga hem parçacık ise, sanatçı da hem birey olarak özgürdür hem de toplumun kültüründen kopuk değildir Aynı durum bilim adamı için de söz konusudur Doğayı anlamaya çalışan bilim adamı doğadan birtakım veriler alırken bir yandan da bu verileri yorumlar Yani hem doğadan etkilenir hem de doğayı etkiler Bir yanda kendi dışında olan bir gerçeği kabullenirken, diğer yanda o gerçeği kendi bilinci ile dönüştürdüğünü bilmektedir Zira insan hem doğanın hem de içinde bulunduğu çağın ve kültürün bir parçası olup, ne çağından ne de kültüründen kopuk ve bağımsız bir nesne değildir
Sadece insan toplumlarında değil, hayvanlar aleminde Kritik Etki yasası önemli bir yer tutar Örneğin, Neo-Darwinizm denen yeni bir modele göre türler birbirlerinden sürekli küçük değişimlerle oluşmamışlardır Ani ve kritik etkilerle birdenbire ortaya çıkmışlardır Yani insan yavaş yavaş maymundan dönüşmüş bir tür değildir Ani bir sıçrama ile yepyeni bir tür olarak belirmiştir Bu görüş Kuantum kuramının Eşik Enerjisi veya sözünü ettiğim Kritik Etki yasası ile de örtüşüyor
Kritik Etki Yasası hem Kuantum Kuramına konu olan mikro sistemlerde, hem de canlılardan oluşmuş makro sistemlerde geçerlidir Bu yasa ile uzay cisimlerinin, yıldızların gelişimi ve ölümü dahi açıklanabilir Ayrıca yasada öyle bir tümel bakış vardır ki canlı-cansız ayrımı yapmadan her türlü sisteme uygulanabilir
|
|
|