|  | Yunan Mitolojisinde İnsan Gerçeği |  | 
|  08-20-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Yunan Mitolojisinde İnsan GerçeğiYunan Mitolojisinde İnsan Gerçeği Mitoloji Uygarlıkları ve Yunan Uygarlığı Görmekte olduğumuz eski uygarlıklar birer mitoloji uygarlığıdır  Eskiçağ’ı yunan uygarlığına kadarki uygarlık etkinlikleri dönemi ve yunan-latin uygarlığı dönemi olmak üzere ikiye ayırırsak, birinci dönemin kültür değerleri açısından tam tamına mitolojik özellikler gösterdiğini, ikinci dönemin mitolojik düşünceden ussal düşünceye ya da hatta felsefeye geçiş dönemi olduğunu söyleyebiliriz  Mitoloji dönemleri ussal düşüncenin henüz yetkin bir düzeye ulaşmadığı, usun henüz yeterince gelişmediği, imgelemin usa egemen olduğu ya da usun imgelemi denetleyecek güçte olmadığı dönemlerdir  Bu dönemlerde insanla ve evrenle ilgili araştırmalar her zaman olağanın sınırlarını aşan bir takım tasarımlar içinde, ama gene de gerçekçi bir düzeyde, insan ve evren gerçeğini açıklamaya yönelir biçimde, insanın evrendeki yerini,evrenin nereden geldiğini araştıracak biçimde gelişmiştir  Mucize fikri özellikle baskındır, ancak mucizenin altında yatan tam anlamında bir insan araştırmasıdır  Bu fikir mitoloji dönemleri için doğaldır, hatta günümüzde de birçok yönde, birçok bakımdan yürürlükte gibidir  Mucize Fikri Doğal nedenlerle açıklayamadığımız tüm olgular bize birer mucize olarak görünür  En eski zamanlar bu yüzden mucizelerle dolu zamanlardır  XVII  yüzyılda bile birçok doğa olayı mucize gibi alınmıştır  O dönemde gökkuşağının ne olduğunu anlayamayanlar onu mucize diye nitelendirmişlerdir  Kepler, gezegenleri meleklerin çektiğine inanıyorlardı  Gökbilgisi, elfalı, cincilik, büyücülük Yeniçağ’ın başlarına kadar bilim sayılmıştır  Descartes bile bu alanlarla azçok ilgilenmiştir  Ayrıca dinler her zaman mucizeyi öngörür  Yalnız eski pagan dinleride değil, üç büyük tektanrıcı dinde de, yani Musevi dininde, Hıristiyanlıkta ve İslam inancında mucize vardır  Musa Tanrı’yla konuşur, İsa ölüleri dirildir… Benzer özellikler eski doğu uygarlıklarında da görülmüştür  İleride Buddha olacak olan Bodhisattva tanrıların dördüncü göğünde doğmuştur  Göklerin derinliklerinden dünyaya bakmış, Buddha olup insanları kurtaracağı yüzyılı, kıtayı, krallığı ve kastı belirlemiştir  Kendine anne olarak kraliçe Maya’yı seçmiştir  Maya, böğrüne altı dişli, gövdesi kar beyazı, başı yakut kırmızısı bir filin girdiğini düşünde görmüştür  Hiçbir acı, hiçbir ağırlık duymamış, tersine kendisini rahat ve hafif duymuştur  Tanrılar onun bedeninde bir saray kurmuşlardır  Bodhisattva orada dua ederek vakti saati beklemiştir  İlkyazın ikinci ayında kraliçe bir bahçeden geçerken, yaprakları tavus kuşunun telekleri gibi parlayan bir ağaç ona bir dal uzatmıştır, kraliçe o dalı sessizce almıştır  Bodhisattva o sırada doğrulmuş ve kraliçenin böğrünü yırtmadan onun böğründen doğmuştur  Yunan Mucizesi Mucizelerin bitmeye yüz tuttuğu yer, ussal düşüncenin kurulmaya başladığı yerdir  Bu defa ussal düşüncenin birden bir pırıltıyla ortaya çıkması insanlara bir mucize gibi görünmüştür  Ussal düşüncenin kurucuları Yunanlılar uzun zaman bir mucizeyi gerçekleştiren insanlar olarak alındılar  Mucizelerin olmadığı bir dünyada yunan mucizesine inanmak bir bilgi eksikliğinin sonucuydu  Kaynağını göremediğimiz zaman en basit bir olgu bize bir mucize olarak görünür, görünebilir  “Yunan mucizesi” yakıştırması eski uygarlıkların, toprağın derinlerine batmış uygarlıkların dünyamıza yeniden doğuşuyla silinmeye yüz tuttu ama tam bırakılmadı  Kazılar unutuşun derinliklerinde kalmış uygarlık ürünlerini ortaya çıkardıkça dikkatimiz yunan öncesine çevrildi  Eski uygarlıkların yeniden doğuşu, yunan uygarlığı mitolojik düşünceden ussal düşünceye geçişi gerçekleştirmiş olmakla mucizeye benzer bir şeyleri duymaktaydı  Jean Voilquin, Sokrates’ten Önce Yunan Düşünürleri adlı kitabına yazdığı giriş yazısının en başında şöyle diyor: “Yunan mucizesi! Özel olarak yetenekli yunan halkının insanlık düşüncesine kazandırdığı büyük ilerlemeler göz önünde tutulunca, büyük ölçüde yıpranmış da olsa bu sözü kullanmak gerekir  Son derece elverişli gelişim koşullarına yerleşen yunan halkı, insanlık düşüncesine etkinliğinin çerçevelerini ve temel ilkelerini gösterdi  Felsefede, tarihte, bilimlerde olsun, çeşitli sanatlarda ve edebiyat türlerinde olsun, yunan halkı her şeyi bir temele oturtmayı ve tam tamına deneysel ve uygulamalı bilgiden uzaklaşarak, her bilginin evrensel kaynaklarına kadar yükselmeyi, büyülerin ve dinlerin tehlikeli koruyuculuğundan kurtulmayı, tüm sorunları ussal düzeyde ele amayı ve kurgusal düşünceye daha sonra da uzaklaşamayacağı yolları açmayı başardı  | 
|   | 
|  | 
|  |