|  | Hitler'in Güçleri |  | 
|  08-20-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Hitler'in Güçleri“Yakınlarının anlattıklarına göre Adolf Hitler geceleri çığlıklar atarak uyanıyordu; titreyerek anlaşılmaz sözcükler söylüyor, soluk soluğa yatağından fırlıyor, odanın ortasına dikiliyor, görmeyen gözlerle bakarak ‘İşte o, buraya da gelmiş, işte o’ diye inliyor sonra yine anlamsız garip sözcükler mırıldanmaya başlıyordu  Zorla teskin edilip yatağına yatırılıyor ama yine fırlayarak ‘İşte yine orada, köşede   ’ diye haykırarak tepiniyor ve çığlıklar atıyordu  ” Herman Rausching, “Hitler Bana Dedi ki” adlı kitabında Hitler’le ilgili bu iddialarda bulunuyor  Dünyayı titreten Nazi liderini korkutan ne olabilirdi? Çok yazılıp çizilen siyasi ve askeri kişiliğinin ötesinde Adolf Hitler kimdi? On iki yıl basın sözcülüğünü yapmış olan Otto Dietrich, “Çılgınca milliyetçi düşünceleri olan şeytani bir adam” diyordu Hitler için  Yenik bir ulusun kırılan gururu, açlıktan perişan bir milletin bilinçsizce umut arayışı, bir ırkın hedef gösterilmesi, komünizmin ülkeyi kaosa sürüklemesi ve daha bir sürü sebep, Hitler’in kitleler üzerindeki etkisini ve büyüsünü tek başına açıklamaya yetmiyordu  Dahası I  Dünya Savaşı’nda büyük kayıplar veren Avrupa 2  Dünya Savaşı’nın kapıda beklediğinin farkında değildi  Savaş birden bire, Hitler’in bütün dünyaya meydan okumasıyla başladı  Milyonlarca insan öldü, sınırlar değişti  Savaşın yaraları hâlâ sarılabilmiş değil  II  Dünya Savaşı bilinen yönleriyle, siyaset bilimciler ve uluslararası ilişkiler uzmanları tarafından enine boyuna tartışıldı, üniversitelerde ders olarak okutuldu  Oysa bu büyük savaşın pek bilinmeyen ve fazlaca da ele alınmayan garip nedenleri bulunuyordu  Kısa süreli aralıklarla dünyayı kana bulayan savaşların acaba gizemli sebepleri bulunabilir mi? Bu sorunun yanıtını bulabilmek için Hitler’i ve II  Dünya Savaşı’nın bilinmeyen yönlerini araştırdık  Büyüsel güçlerle ilgili kitap yazdı Hitler’in bu gizemli konumuyla ilgili en önemli kaynaklardan biri olan Rausching’in “Hitler Bana Dedi ki” kitabı Hitler’le ilgili başka tanıklıklarda daha bulunuyor: “Hitler, sürekli olarak zamanın çok az kaldığı endişesindeydi ve sürekli korkuyordu  Sık söylediği şeyler arasında, ‘Evrenin Kesin Dönemeci’ sözü vardı ama eğitilmemiş olan bizler, gezegende olacak bir kıyameti tam anlamıyla kavrayamazdık  Kitle için ‘ruhun yanlış yolu’ deyimini kullanıyordu  ‘Büyüsel görüşe’ sahip olmak, insan tekamülünün amacıydı  Kendisi, o andaki ve gelecekteki başarıların kaynağı olan gizemli bilginin eşiğindeydi  İlkel dünyaya ait efsaneleri inceliyor, ilk toplumları ve kitleleri etkileyen mitleri araştırıyordu  Doğa yasalarının değiştirilmesi için kullanılan büyüsel antik yöntemler hakkında bir kitap bile yazdı  Kendi gücünün, gizli güçlerden kaynaklandığına emindi  İnsanlığa yeni İncil’i bir an önce bildirmek hevesi içindeydi  ” Rausching’in bu sözleri eğer doğruysa Hitler’in büyüyle olan ilişkisi açıkça görülüyor  Nitekim ünlü Fransız bilim adamı Jacques Bergier, “Büyü ve Politika” adlı çalışmasında büyünün 20  yüzyılda bir çok biçimde politikayı gizli olarak yönettiği düşüncesini ortaya koyuyor  Bergier, büyünün soyut olmadığını ve her şekilde ortaya çıktığını söylerken, çok gizli politik büyü gruplarının gizli bir savaş içerisinde olduklarını, bu savaşta hatanın kabul edilmediğini ve acımasızlığın ana ilke olduğunu belirtiyor  Artık bu akıl ötesi politik—büyü örgütleri, ulusların ötesinde, kendi çıkarları için mücadele etmektedirler, bu güce bilinçsizce karşı çıkanlar, aldatılarak silinmekte ya da kurban edilmektedir  ” Rausching’in kitabında, Hitler’le özel olarak görüşen bir yakınının şu konuşmasına da yer veriliyor: “Führer’im, kara büyüyü tercih etmeyiniz, kara büyüyü seçerseniz, artık o yaşamınızdan ve kaderinizden bir daha asla çıkmayacaktır  Çamura bulanmış mahlukların sizi iyi yoldan çevirmelerine izin vermeyin  ” Bazı görüşlere göre Hitler, Nazi öğretisinden çok daha ürkütücü güçlerin kontrolü altındaydı  Hitler kendisinden çok daha büyük olan ve kendisini aşan öğretinin basitleştirilmiş, küçük bir kısmını halka açıklıyordu    Bütün gezegendeki yaşamı değiştirmekle ilgili düşüncelerini Rausching’e ve diğer arkadaşlarına zaman zaman şöyle ifade ediyordu: “Hakkımda hiçbirşey bilmiyorsunuz  Parti arkadaşlarım, peşimi hiç bırakmayan hayaller ve öldüğüm zaman temelleri atılmış olacak olan o görkemli yapı hakkında ufak bir görüşe bile sahip değiller  Dünya bir dönüm noktasına ulaşmıştır  Sizler anlamayacaksınız ama gezegen altüst olacaktır  Olup bitenler yeni bir dinin oluşumunu çoktan aşmıştır  ” Thule Efsanesi’nden etkilenmişti İddialara göre Hitler, Germen mitololojisindeki Thule Efsanesi’nden etkilenmişti  Thule Efsanesi de tıpkı Atlantis gibi kayıp bir ülkenin efsanesiydi ve Hitler’in arkasındaki gizli ve büyülü güç de Thule örgütüydü  Bu örgütün en önemli ismi Münih Üniversitesi profesörlerinden Karl Haushoffer adlı bir bilim adamıydı  Karl Haushoffer’ın kimliği de en az Hitler kadar ilgi çekici  Haushoffer ile Hitler’i tanıştıran Rudolf Hess’ti  Thule grubunun yaşayan son üyesi Rudolf Hess, barış görüşmeleri için silahsız bir uçakla İngiltere’ye gönderilmiş ancak beklenmedik bir şekilde tutuklanmıştı  Savaştan sonra da Hess, Nazi savaş suçlularının kapatıldığı Spandau Cezaevi’nde ömür boyu tutuldu  Diğer mahkumların bazıları idam edildiler veya cezalarını çekip tahliye oldular, ancak Hess Spandau Cezaevi’nin tek mahkumu olarak yıllarca İngiliz, Fransız, Amerikalı ve Ruslar’dan oluşan bir birliğin gözetimi altında kaldı  Hakkında bir çok kitap yazıldı  Bunlardan birisi on yıl önce “Dünya’nın En Yalnız Adamı” ismi ile Türkçe’ye çevrildi  Hess, çok yaşlanmasına, aradan uzun yıllar geçmesine ve ötekiler kadar ağır bir savaş suçlusu olmamasına rağmen neden ölünceye kadar hapiste tutulmuştu? Hess’i farklı kılan, savaşın farklı sebepleriyle ilgili olarak bildikleri, Hitler ve Haushoffer’e olan yakınlığıydı  Hitler iktidara gelişinden önce yaşanan ayaklanmadan ötürü hapse atılınca, Haushoffer onu hergün ziyaret ediyordu  1869 doğumlu olan Haushoffer, Hindistan ve Uzak Doğu’nun çeşitli yerlerinde uzun yıllar görevli olarak bulunmuştu  Japonya’ya gitmiş ve Japonca öğrenmişti  Ona göre Alman ırkının kökenleri Orta Asya’da idi  Haushoffer, en gizli Budist örgütlerinden birine alınmış ve görevinin başarısızlıkla sonuçlanması durumunda harakiri yapmaya yemin etmişti  1914 yılında genç bir generalken olayları önceden isabetle tahmin etmesi ile dikkatleri üstüne toplamıştı  Düşmanın saldıracağı saati, top mermilerinin düşeceği yerleri, fırtınaları, yabancı ülkelerdeki siyasal değişimleri önceden biliyordu  Hitler de ordusunun Paris’e ilk gireceği günü, çeşitli cephelerde düşmanın ne kadar dayanabileceğini ve Roosvelt’in ölüm tarihini önceden doğru tahmin etmişti  Haushoffer, I  Dünya Savaşı’ndan sonra yeniden öğretim hayatına döndü  Çeşitli bilimsel içerikli dergiler yayınladı  Nazi Partisi’nin sembolü olan Gamalı Haç’ı seçen de oydu  Nitekim “Bilinmeyen Hitler” adlı kitabında Wulf Schwartzwaller iddiaları doğruluyor: “Hitler, Landsberg Hapishanesi’ndeyken en düzenli ziyaretçileri Münih Üniversitesi Jeopolitik Enstitüsü Profesörü General Karl Haushoffer ile Rudolf Hess’ti  Hitler, ‘Kavgam’ adlı kitabını bu iki önemli ismin yardımıyla yazmıştı  Haushoffer, Hitler ve Hess çok uzun söyleşilere, müzakerelere dalıyorlardı  Haushoffer gizli bilimlerin yanısıra Zen Budizmi’ne de ilgi duyuyordu  Tibetli Lama rahiplerinden ders almıştı  Dietrich Eckart’tan sonra Hitler’i etkileyen ikinci kişiydi  Berlin’de Berlin Luminous Locası’nı o kurmuştu  Haushoffer ünlü Rus büyücü ve metafizikçisi Gregor İvanovich Gurdyev’in öğrencisiydi  Gurdyev ve Haushoffer dünyanın altında yaşayan ve insandan daha üstün dünya dışı bir tür ile ilişki içerisinde olduklarına emin oldukları Tibet Locası’na üyeydiler  Hitler, Alfred Rosanberg, Himler, Goring ve Hitler’in hemen hemen yanından hiç ayırmadığı fizikçisi Dr  Morell de aynı zamanda bu Loca’ya üyeydiler  ” (The Unknown Hitler, Wulf Schwartzeller, Berkeley Books, 1990) Nazi Karargahında Tibet rahipleri Hitler’in başında bulunduğu Nazi Partisi 1925 yılından itibaren hızla büyümeye ve iktidara yürümeye başladı  Partinin yedi kurucusu da kara güçler tarafından yönetildiklerine ruhen ve bedenen emindiler  Onları birleştiren yemin, enerji ve şans kaynağı bir Tibet Efsanesi’ne dayanıyordu  Araştırmacı yazar Ergun Candan, “Gizli Sırlar Öğretisi” adlı kitabında bu konuyla ilgili son derece çarpıcı bulgulara yer veriyor: “II  Dünya Savaşı sonlarına doğru yıkılan Nazi Karargahı’na girildiğinde, hiç akıllara gelmeyen bir şeyle karşılaşılmıştı  Yıkıntılar arasında 12 Tibetli rahibin cesetleri bulunuyordu  Bu duruma o yıllarda hiç bir anlam verilememişti  Aslında savaş atmosferi içinde bunu hiç kimsenin düşünecek hali de yoktu  Savaş bitip de her şey normale dönmeye başladıktan sonra bu durum bir çok kimsenin dikkatini çekmeye başladı: Nazi Karargahı’nda 12 Tibetli rahibin işi neydi? Bu soru uzun bir süre zihinleri meşgul etti  Naziler ile Tibetli rahiplerin ne gibi bir birlikteliği olabilirdi? İşte bu konu inceden inceye araştırılmaya başlandı  Ortaya çıkan sonuçlar bir hayli düşündürücüydü: Naziler bir yer altı uygarlığı olduğuna inanılan Şambala ile irtibatlıydılar! Her şey Thule Efsanesi’yle başlıyordu  Thule Efsanesi’nin kökeni ise kayıp bir uygarlığa dayanıyordu  Bu da Nazizm’in temelini oluşturuyordu  Bu efsane etrafında birleşen bir grup, Thule adında gizli bir tarikat kurdu  Nazi Partisi’nin yedi kurucusundan biri olan Diettrich Eckardt, Thule tarikatinin temel felsefesini şöyle açıklıyordu: “Thule’un tüm sırları, eski kayıp bir uygarlığa dayanır  İnsanoğlu ile ‘dış zekalar’ arasında bulunan bazı aracı varlıklar, bu sırlara erenlere büyük bir güç kaynağı oluşturmaktadır  Bu güç kaynağı Almanya’yı dünyaya egemen kılacaktır  Yine bu güç kaynağı geleceğin üstün insanının ortaya çıkmasını ve insan türünün değişimini sağlayacaktır  ” İşte bu sözler özetle Nazizm’in de temelini oluşturmaktaydı  Gizli Thule Tarikati’nin üyeleri arasında Rudolf Hess, Karl Haushoffer, Alfred Rosenberg ve Adolf Hitler gibi önde gelen isimler bulunmaktaydı  Daha sonraları Hitler’in büyü çalışmaları da gerçekleştirdiği ortaya çıktı  Bunlardan en belirgin olanı radyodan yaptığı konuşmalarda kullandığı ‘ses büyüsü’ denilen bir yöntemdi  Bu yöntem büyük kitlelerin etki altına alınmasında büyük bir fonksiyon görmüştü  ” Ergun Candan’a göre bir başka ilginç nokta da Naziler’in bayraklarında kullanmış oldukları semboldü  Bu şekil öyle rastgele seçilmiş bir sembol değildi  Gamalı Haç insanlığın kullanmış olduğu en eski sembollerden biriydi  Dünyanın pekçok köşesinde bu sembole rastlanmıştı  Eski uygarlıkların en önemli sembollerinden biri olan Gamalı Haç’ı daha da ilginç yapan özellik, bunun bir Mu sembolü olmasıydı  Mu kültürüyle karşılaşan tüm eski uygarlıklar da, bu sembolü kullanmışlardı  Gamalı Haç, Mu kültüründen alınma Gamalı Haç, Mu tabletlerinde ilk bulunduğu şekle dayanıyordu  Bu sembol dünya üzerinde yüze yakın yerde bulunmuş ve Mu uygarlığı ile ilgili bilgi ve belgeleri ortaya çıkaran Niven ve Churchward’ın kayıtlarında da yer almıştı  Bu sembol Mu’nun gizli bilgilerinin en önemli sırlarından birini bünyesinde saklıyordu  Sembolün anlamı Eski Mısır ve Tibet’teki mabetlerde bulunan rahiplerce, büyük bir sır olarak saklanmış ve kimseye bu sırla ilgili bir açıklama yapılmamıştı  Bu sembolün sırrını sadece gizli eğitimden geçen rahipler bilmekteydi  Kökeni Mu’ya dayandığı için bu sembol iki yer altı uygarlığı olan Agarta ve Şambala’da bilinen ve kullanılan bir semboldü  Naziler’in bu sembolü ele geçirmeleri de Tibet’teki gizli çalışmalarına dayanmaktaydı  Şambala üyesi bazı rahiplerden öğrendikleri sırlar arasında bu sembol de bulunmaktaydı  Böylece sembol Şambala’nın karanlık güçlerine hizmet eden Naziler tarafından dejenere edilerek karanlık amaçları doğrultusunda bayraklaştırıldı  Hitler, kendi liderliğindeki dönemde ateş çağının yaşanacağına, buz ve soğuğun yenileceğine inanıyordu  İddialara göre, Rusya’daki buz çöllerine askerlerini yazlık elbiselerle göndermesi bu yüzdendi  Kafkasya’ya girdikten sonra yüksek rütbeli üç SS subayı, yüksek bir dağın zirvesine Gamalı Haçlı kara tarikat bayrağını dikti  Stalingrad yenilgisinden sonra Nazi söylevcisi Goobels haykırıyordu  “Anlamıyor musunuz? Evrensel anlayış yenildi, ruhsal güçler yeniliyor  Hüküm saati geliyor, tüm insanlar acı çekecekler ve çekmeliler  ” Hitler ekliyordu: “ Yeterince kayıp verilmedi!” Hitler ve yandaşları korkuyorlardı  Karşıt güçler harekete geçmişti ve cezalandırılacaklardı  Son anda bile, Berlin düştüğünde, metroya sığınmış 300 bin Alman için Hitler çılgınca emir verdi: “Metroyu sular altında bırakın, herkes ölsün, bu bir ayindir ve kurban gerektirir, böylece yerdeki güçler yardımımıza koşacaktır  ” Gerçekten çıldırmış mıydı yoksa öğretisini mi uyguluyordu? “Ya Masonlar, ya biz” Rausching’in kitabında Hitler ve arkadaşlarının kendilerine başka tarikatları rakip gördükleri açıkça ortaya konuyor ve son derece önemli ipuçları bulunuyor: “Düşmanlarımdan çok şey öğrendim  Katoliklerden, Marksistlerden veya masonlardan  Masonlar hakkında bir rapor hazırlattım  Simgeler, esrarlı törenler  Bu adamlarda tehlikeli olan tek şey, benim de kullandığım tarikat sırrı yöntemidir  Bir tür ruhani aristokrasi oluşturuyorlar  Hiyerarşik bir örgüt kuruyor ve simgeler kullanıyor ve ayrı ayrı ibadetler yapıyorlar yani zekayı yormadan  Alıştırarak simgelerin büyüsel etkilerini kullanıyorlar  İşte masonların en tehlikeli yönü budur  Dünyada bir kaç örgüte yer yoktur  Ya masonlar ya biz    ” ‘Zaman Gezmenleri’ adlı kitapta da konuyla ilgili ilginç bazı ayrıntılar bulunuyor: “Bilimsel tüm yasalara karşı amansız bir savaş açan Nazi’lerin şefi Adolf Hitler bu gücü nereden bulmaktaydı? Yeni bir bilim ve hayat görüşünü on sene gibi kısa bir zaman sürecinde ortaya koyması imkansızdı  Adolf Hitler’in arkasındaki güç gizemli ve büyülü bir kimliğe sahipti  Bu gizli gücün ismi ‘Thule Örgütü’ idi  Bu örgütün en önemli ismi Karl Haushoffer adlı bilim adamıydı  1923 sonbaharında Münih’te, şair Dietrich Eckardt ciğerleri iperit gazıyla kavrulmuş olarak öldü  Komaya girmeden önce, ‘İşte benim Hacer—i Esved’im’ dedi  Astronomik bilimin kurucularından Prof  Oberth’e miras bıraktığı siyah bir göktaşı önünde kendine özgü tapınarak dostu Houshoffer’e uzun bir el yazması postalamıştı  Ölüyordu ama içi rahattı  Thule örgütü yaşamaya devam edecekti; çok geçmeden hem dünyayı, hem de hayatı köklü şekilde değiştirecekti  ” Thule’n son temsilcileri D  Eckardt’la aynı gizli örgütün üyesi olan mimar Alfred Rosenberg, 1920’lerde Hitler’i tanımışlar, üç yıl boyunca zorlu bir eğitime tabi tutmuşlardı  Adolf Hitler’e Doğu bilgisinin gizemlerini, gizli dilini ve konuşmayı öğreten Eckardt’tı  Öğretisini iki ayrı planda yürütmüştü; gizli öğreti ve propaganda planları  Eckardt, 1923 yılının temmuz ayında kurulan Hitler’in Nasyonel Sosyalist Partisi’nin yedi kurucu üyesinden biriydi  Kitaba göre Thule örgütünün ardında Cermen kökleri yatıyordu  Dünyanın gizli tarihinde kuzey kutup bölgesinde batmış bir ada olduğu rivayet ediliyordu  Kökleri Mu uygarlığına dayanıyordu  Öğretinin temel taşlarını “insan psikolojisinin bilinmeyen yanları” ve “zaman boyutları” oluşturmaktaydı  Eckardt ve dostları, Thule’un dünyadaki temsilcileriydi  Dünyanın kaderini değiştirip üstün bir ırk meydana getirerek, “üst zekalılarla” diyaloğa geçmeyi hedefliyorlardı  Thule’un temsilcileri Karl Haushoffer ve Dietrich Eckardt, medyum özelliğine sahip Adolf Hitler ve Rudolf Hess’i kendi amaçları için kullanmışlardı  1926 yılında Berlin’de, Berlin ve Münih’e küçük bir Tibet kolonisi yerleşti  Ruslar Berlin’e girişleri sırasında cesetler arasında rütbesi olmayan bin kadar Tibet ölüm gönüllüsüne rastladı  Nazi hareketi başarıya ulaşır ulaşmaz Tibet’e heyetler gönderilmiş ve bu 1943’e kadar kesintisiz devam etmişti  Thule grubu üyeleri uzlaşmayı bozacak bir hata işleyecek olurlarsa intihar etmeye yemin etmişlerdi ve 14 Mart 1946’da Karl Haushoffer, karısı Martha’yı öldürüp, Japon usulü harakiri yaptı  Mezarına hiç bir anıt ya da haç dikilmedi  Oğlu, Hitler’e karşı düzenlenen süikaste karışanlardan biri olarak idam edildi  Ceketinin cebinde şiir şeklinde yazılmış olan şu yazı bulundu: “Babam kötülüğün sesini duymadı  Şeytanı dünyaya saldı  ” | 
|   | 
|  | 
|  |