Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ilkeleri, neo, spiritüalizm

Neo Spiritüalizm İlkeleri

Eski 08-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Neo Spiritüalizm İlkeleri




Neo Spiritüalizm İlkeleri


DrBedri Ruhselman Batıda yeşermiş olan klasik spiritüalizmi ele almış, geliştirmiş ve insanlık ufkunu sonsuzluğa yönelterek Neo-Spiritüalizm anlayışını doktriner tarzda insanlığa sunmuştur Neo-Spiritüalizmin belli başlı ilkeleri şunlardır:


1- Bütün yaratılmış olanları var eden, yaratan Allah'tır Yaradan, her dilde başka isimle anılmış ve herkesin görecelik anlayışına göre kimlik almıştır


2- Allah'ın vücut verdiği yaratıklar bizim idrak alanımıza girmeyecek kadar sonsuzluk içinde yayılıp gider ve bu sebeple onlar bizim için ezeli ve ebedidir


3- Allah'a hiçbir kimlik yakıştırılamaz Çünkü O, Mutlak'tır Yaratıklar ise görecelidir Mutlak sözcüğünden çıkardığımız anlam; hiçbir şeyle, hiçbir şekilde karşılaştırılması söz konusu olmayandır Bu nedenle Neo-Spiritüalist bir görüşle; Allah hakkında, büyüklük, küçüklük, iyilik, fenalık, bilicilik, bilmeyicilik gibi her zaman zıtlarıyla karşılaştırılan eksik sıfatların hiçbirinin söz konusu olmayacağına inanmış bulunuyoruz Bizim O'nu anlamaktaki bu güçsüzlüğümüz O'nun Mutlak değerini ne büyültür, ne de küçültür Bundan da bize ne bir mükâfat ne de bir ceza gelir


4- Yaratılış, bizim düşünme ve duygulanma yeteneğimizin dışında kalır "Yoktan var olmak" sözü, bizim hiçbir zaman anlayamayacağımız anlamları içerir Biz, yokluğu hiçbir zaman idrak edemeyiz ki, ondan var olma halini düşünüp, duyabilelim!


5- Demek ki, Allah bizce söz konusu olmayacak şekilde ruhları yaratmıştır, onlara vücut vermiştir, gibi çok eksik ve kusurlu bir ifadeden başka herhangi bir söz söyleyemeyiz


6- Ruh, tesirlilik gücüne sahip şuurlu bir varlık olmakla beraber; onda toplanmış olan bütün nitelikler bizim bildiklerimiz ve anlayabildiklerimizle sınırlı değildir Ruhun becerileri madde evrenindeki maddesel bağları oranında kararmış ve gözden kaybolmuş durumdadır


7- Ruhlar madde evreninde tekâmül ettikçe, yani görgü ve deneyimleriyle maddeler üzerindeki tesirlilik kudretlerini kullanabilme imkânlarını genişlettikçe kendilerinde saklı bulunan yüksek becerileri yavaş yavaş ve artan bir şekilde gelişme ortamı bulur ve o oranda maddesel tutsaklıktan kurtulur


8- Ruhların tekâmülü zorunludur Çünkü onların maddelere bağlanmalarının amacı, kendilerinde saklı bulunan, maddelerle ilgili bütün becerilerinin yavaş yavaş ve yükselen bir şekilde gelişmesiyle tesirlilik kudretlerini maddesel evrende de özgür olarak gösterecek bir duruma gelmektir


9- Tekâmül, ruhların, ancak maddesel evrenle olan ilişkileri bakımından söz konusudur Daha doğrusu tekâmül, doğa kanunları gereğince ebedi olması gereken ruh ile madde arasındaki ilişkilerin yine doğa yasalarına her noktada uygun bir durumda gelişmiş olmasıdır Bu nedenle biz madde evreniyle olan ilişkileri dışında ruhun hiçbir varlığını, hiçbir etkinliğini nasıl idrak edemiyorsak, onun ebedi sonlarından da söz edemeyiz Bu nedenle, onun maddesel evren dışındaki tekâmülü de bizce söz konusu olamaz O halde ruhların tekâmülü demek, onların maddelerle olan ilişkilerinin tekâmülü demektir


10- Demek ruhlar görgü ve deneyimlerini artırmak için maddesel evrene zorunlu olarak bağlanırlar Bu durumu zorunlu kılan İlahi Yasalar, daha doğrusu bu yasaların gereklerine susamış ruhun kendi oluş halidir Bu durumda, ruhların maddelere bağlanması bir neden değil, sonuçtur ve bu sonuç ruhları tekâmül amacına ulaştırıcı bir araçtır İşte Neo-Spiritüalizm düşüncesi; klasik deneysel ruhçuluk izleyicilerinin birçoğundan, birçok skolastik felsefe düşüncesi sahiplerinden ve özellikle eski Hindistan’dan, Budizm’den kaynağını alan birçok dinsel ve felsefi anlayışlardan bu şekilde ayrılır


11- Yaratıkların göreceli oluşu ve meydana gelmiş olması onların yönetilmesi zorunluluğunu sonucunu verir Yönetim bir düzene bağlıdır Düzen de birtakım yasalarla disiplin altına alınmıştır Yasasız düzen ve düzensiz yönetim olmaz Yaratıkların düzeni, doğa yasaları adıyla anmaya alıştığımız ilahi Yasalarla sağlanır Bu yasaların belirledikleri düzen, görecelidir Bu durum onların, göreceli değerde olan şuurlu etkileyiciler tarafından uygulanma alanlarına çıkarılmasını gerektirir Çünkü kesinlikle hiçbir göreceli varlığın Mutlak'la karşılaştırılamayacağı bilinir



Evren, İlahi Yasalar içinde ruhlar tarafından yönetilir ve ruhların da bu işi başarabilecek durumlara gelmeye çaba göstermesi, bu halin doğurduğu zorunluluklardan biri olur Demek ki ruhlar, tekâmül dereceleri oranında evreni yönetecek durumlara gelirler Öte yandan evreni yönetmenin sonu olmadığı gibi ruhların tekâmüllerinin de sonu yoktur


12- Yeni Ruhçuluk anlayışına göre; bu sonsuzluk birtakım mistik ve dogmatik kaynakların inandığı gibi bizi, ruhların bir gün Allah olacakları ya da herhangi bir şekilde Allah ile ilişkide bulunabilecekleri düşüncesine hiçbir zaman götürmez


13- Ruhun tekâmülü madde evreniyle olan ilişkilerin gelişmesine ait olunca bu ilişkilerin ebediyet içinde kesilmemesi gerekecektir Çünkü bu ilişkiler, tamamlamış olmak, İlahi Yasaları tam olarak uygulayabilir bir duruma gelmek demektir


14- Ruhların madde evreni içindeki tekâmülleri için ruhlar, maddelerin en ilkel hallerinden en gelişmiş hallerine kadar sıralanmış bütün âlemlerinde kendi ihtiyaçlarına göre bir süre yaşarlar Böylece onlar her maddesel durumda, her maddesel aşamada ve her maddesel gereklilikte yoğrularak yuvarlanarak görgü ve deneyimlerini artırmak imkânını bulurlar


15- Üç buutlu âlemimiz, sonsuz madde evrenimizin oldukça geri bir aşamasıdır Böyle olmakla beraber bu ilkel aşama bile bize, bir ebediyet kadar uzun görünen zaman içindeki sonsuz maddesel oluş imkânlarını sunar Bu âlemde birçok dünyalar vardır ve her bir dünya, henüz o dünyada görgü ve deneyimini tamamlamamış bir ruh için bir dev kadar büyüktür


16- Üç buutlu âlemin dünyaları aynı doğal şartlara bağlı değildir Bunlar birbirinden çok farklı değişikliklerle ayrılır


17- Her grupta tekâmül eden ruhlar, o gruptaki dünyaların gereklerine ve zorunluluklarına uygun aynı amaca yönelik başka bir tekâmül yolu izlerler Bir ruhun üç boyutlu evrendeki tekâmülünü tamamlayabilmesi için bütün bu dünya gruplarındaki tekâmül yollarından geçmesi şart değildir


18- Evrende her yer iskân edilmiştir Her yerde, o yerin gereklerine, oluş şartlarına ve doğal yasalarına uygun şekilde tekâmül eden ruhlar vardır Maddesel evrende, maddesel zerreden arınmış boş bir yer yoktur Ruhların etkilerinden uzak bir tek zerre de yoktur


19- Gruplanmış olan bütün bu sayısız tekâmül aşamalarını, çeşitli âlemlerde tamamladıktan sonra; üç buutlu âlemde, ruhlar işlerini bitirmiş ve oralardaki maddesel olaylara egemen bir duruma gelmiş olurlar Bu andan başlayarak, ayrı ayrı yollardan gelen ruhlar sembolik bir ifadeyle dört buutlu dediğimiz daha yüksek ve esaslı değişimler geçirmiş maddesel sıralamadaki bir âleme girerler Bu âlemde yine sonsuz olan ayrı ayrı tekâmül imkânları içindeki iradeleriyle ve ihtiyaçlarına göre, belki tekrar ayrılacak olan yollarına devam etmek üzere birleşirler


20- Dünyamızın içinde bulunduğu tekâmül grubu öteki dünyalar arasındaki oldukça geri bir aşamayı oluşturur


21- Tekrar doğuş sürecinde izlenen amaç; ruhların dünyadaki herhangi bir madde oluşumuna ait gereklerde fiilen yaşadıktan sonra, daha yüksek düzendeki madde gereklerinde de yaşamaya kendilerini hazırlamalarıdır


22- Bu durumda, bazı klasik düşünce sahiplerinin kabul ettikleri tenasüh fikri klasik deneysel ruhçuluk anlayışında olduğu gibi Neo-Spiritüalizm anlayışına göre de kabule uygun değildir


23- Bir hayatta şuurlu ya da şuursuz her ruh varlığının yapmakla yükümlü olduğu, kendi ihtiyaçlarına göre belirlenmiş birtakım işleri vardır Burada varlıkların şuurlu ya da şuursuz olması, bu işlerin değerini gerekliliğini ve sonuçlarını ne azaltır, ne çoğaltır; ne de ortadan kaldırır Bütün varlıklar Nedensellik Yasası içinde birbiriyle ilintili hayat şartlarına bağlı olarak dünyaya tekrar tekrar gelip giderek yükselirler


24- Nedensellik Yasası'nı tanımış olan ruh, tekâmül yolundaki adımlarını daha önceki aşamalarda olduğundan daha çok hızlandırır Bu döneme girdikten sonra ruhun öteki gizli becerileri daha hızlı olarak ve daha güvenle gelişmeye başlar Çünkü Nedensellik Yasası'nı anlamış ve kabul etmiş olan ruh, doğa yasalarına ayak uydurmak için daha büyük çabalar harcar Bu çabalar, onun İlahi Yasaların uygulanmasıyla vazifeli ajanlar sırasında geçmek yolundaki yürüyüşünü hızlandırır Bu da, İlahi Yasaların gereğidir



Demek ki, İnsan, Nedensellik Yasası'nın anlamını ne kadar iyi kavrayabilmiş ve onun gereklerini ne kadar yerinde uygulayabilecek bir duruma gelmiş ise, o kadar yüksek düzeyli bir insan halini alır, o kadar güçlü bir varlık olur ve sonunda, ebedi yükselişinde adımlarını o kadar fazla hızlandırmış ve kolaylaştırmış olur


25- İnsanın bir hayatta deneyimlerini başarıyla tamamlayabilmesi; "bütün fiil ve hareketlerini uygulama yasalarına uydurmuş olmak" formülü ile gösterilebilir


26- Doğa Yasalarına uyup uymamanın ölçüsü vicdandır Herhangi bir fiil ve hareket karşısında vicdanımızda duyduğumuz en hafif bir burkulmadan, en acı ve keskin sızılara kadar olan her duygu, bize doğa yasalarından ayrılmak girişiminde bulunduğumuzu hatırlatır


27- Dünyadaki deneyden amaç, maddelerden tiksinmek ve olaylardan kaçarak, yalıtılmış hayata girmek değildir Bunun aksine, maddeleri amaç olarak kabul edip onların geçici olaylarına tapmak da değildir Hem birinci, hem de ikinci yollar aynı derecede sakattır Bunlar, dünyaya gelmekteki amaçları incitir ve başarısızlık etkenlerini hazırlar



Dünyalardaki maddeler tekâmülün araçlarıdır Bu bakımdan, onlara bağlanmak ve onların doğurduğu olaylardan kendimizi uzaklaştırmamak zorundayız Fakat maddeler tekâmülün amacı değildir Bu da onlara ancak belirli amaçlar uğrunda ve o amaçların gerçekleşmesi için bağlanmamız gerektiğini gösterir Bu amaçlar gerçekleşince maddelere olan bağlılıklar hemen kendi kendine çözülür ve çözülmelidir İşte bu gerçeği duyarak anlayabildiğimiz oranda yükseldiğimizi idrak etmiş oluruz


28- Doğru yolu bulmak, iyi insan olmak, tecrübelerimizi dünyada başarıyla bitirmek; özetle, tekâmül etmek için, hiçbir ahlak hocasına gerek yoktur Bir ruh hakkında hoş görülebilir olan az çok kötü bir hareket, diğer bir ruh hakkında en ağır sorumlulukları düşündürebilir Bunu da dışarıdan kimse belirleyemez Herhangi bir ruhun ihtiyacı karşısında verilen öğütler, başka bir ruhun ihtiyaçlarına yeterli olmaz ve ona yarar sağlamaz İnsanın ahlak hocası dışında değil, kendi içindedir



O ne büyük bir saadettir ve ne büyük bir kazançtır ki, her insanın rehberi ve kurtarıcısı kendisinden asla ayrılmayan ve ebediyet içinde kendisine eşlik eden en yakın ve en emin bir yerdedir Yani kendisindedir


(Ruh ve Kâinat, DrBedri Ruhselman)

Alıntıdır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.