Hayatını Değiştiren Rüya |
08-20-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hayatını Değiştiren RüyaMuğla'nın Milas ilçesinde yaşayan orta yaşlı bir adam, bir gece, hayatının akışını değiştiren dehşetli bir rüya görür Rüyasında adam kendi ölümünü görmüştür Öldükten sonra, vücudu teneşirde yıkanmış, kefelenmiş ve mezara defnedilmiştir Rüya çok net ve berraktır Adam mezara konulup yapılan dualar ve okunan Kur'an-ı Kerim ile birlikte üzeri topraklandıktan sonra kapkaranlık bir yerde yapayalnız kalır Bir müddet sonra bulunduğu kabrin sağ tarafından bir menfez açılır ve içeriye iki kişi girer Bunlar kendilerinin kabirdeki sual melekleri olan "Münker ve Nekir" olduğunu söylerler Bu melekler, adamı alıp bulunduğu menfezden geçirerek başka bir yere götürürler Götürdükleri yerde adamın önüne hemen bir terazi ve yanına da bir miktar üzüm koyarlar O sırada karşıdan gelen bir adam belirir Münker ve Nekir, Milaslı bu çiftçiden, karşısındaki adama üzüm satmasını söylerler "Ölçtüğünüz zaman dürüst olun, tam ölçün doğru terazi ile tartın Bu hem ticaretiniz için daha hayırlı, hem de akibet yönünden de daha güzeldir" (Kur'an-ı Kerim, İsra 35) Münker ve Nekir melekleri adamın sağ ve solunda muhafız gibi durarak satışa nezaret ederler Kendisinin alış-veriş sırasında tartıda çok az bir haksızlık yaptığını gören Melekler, onu hemen tezgâhın başından aldıkları gibi çok büyük bir kapının yanına getirirler Kapı, kale kapısı gibi çok büyüktür Kapının yanına gelir gelmez kapı kendiliğinden açılır Rüya sahibinin o anda gördüğü manzara çok korkunçtur Kapının öbür tarafında müthiş bir yangın ve alevlerin içerisinde cayır cayır yanan insanlar vardır İnsanlar bir taraftan yanmakta, bir taraftan da vücutları tazelenmektedir Yanan insanların çıkardıkları canhıraş feryatları yürek dayanacak gibi değildir Münker ve Nekir melekleri, adama bu dehşetli manzarayı gösterdikten sonra tekrar bir meydanın ortasına getirirler Kendisine, biraz önce alışveriş sırasında işlediği suçun cezasının demin gördüğü gibi yanarak mı, yoksa başka bir şekilde mi verilmesini istediğini sorarlar Adam, gördüğü o müthiş yangın manzarasındaki dehşetten ve bundan daha büyük bir ceza olamayacağı düşüncesiyle ateşe razı olmayıp bir başka cezaya razı olduğunu söylemesi üzerine, birden bire vücudunda yüzlerce derece bir hararetin başgösterdiğini bütün dehşetiyle hisseder Dayanılmaz bir ıstırap, çekilmesi mümkün olmayan acı ve azap başlamıştır Adamcağız, çektiği acının tesiriyle avazı çıktığı kadar feryad ve figan etmektedir (Rüyadan gerçek hayata, yani rüyayı gören adamın evine döndüğümüzde, adam hakikaten de avazı çıktığı kadar bağırmakta, ortalığı ayağa kaldırmaktadır Vakit gece yarısıdır Adamın karısı ve bitişik odadaki iki yetişken oğlu bu korkunç çığlıklara uyanırlar Sesler mahalleyi de inlettiğinden konu-komşu pürtelaş adamın evinde toplaşırlar Adam ile hâlâ çığlık çığlığa feryada devam etmektedir Herkes uğraşmakta fakat adamcağız bir türlü uyandırılamamaktadır) Dönelim tekrar rüyaya Adamın içine düşen yangından vücudu fokur fokur kaynamakta ve acı içinde kıvranmaktadır Çektiği acı tahammül sınırının çok ötesindedir Bir müddet geçtikten sonra, Münker ve Nekir'in işaretiyle ceza sona erdirilir ve adam çağrılarak şöyle denilir "İşte gördün ve anladın ki, dünyada yapılan ufacık bir hatanın, adaletsizliğin ahiretteki cezası bu Şimdi seni hayata, yaşadığın dünyaya iade ediyoruz Bundan sonra hayatını bu gerçeğe göre tanzim et Katiyyen en küçük dahi olsa bir haksızlık, adaletsizlik yapma" Bu müsaadeden sonra, adamcağız rüyasından gözleri yerinden fırlamış, beti benzi atmış, kan ter içinde uyanır Ama bundan da önemlisi, adamın yüzünde, etrafını çevreleyen mahalle halkını hayret ve şaşkınlık içinde bırakan bir görüntü vardır Siyah saçlı bu adamın bütün saçları, biraz önce rüyada gördüklerinin dehşetinden bir anda bembeyaz olmuştur Evet bembeyaz Milaslı bu adamı görüp hadiseyi nakledenlerin ifadesine göre, şimdi artık o, dehşetin aklaştırdığı saçlarıyla hayatını kılı kırk yaracasına hassas yaşamakta, bundan sonraki menzili olan kabir aleminde kendisine faydası olacak salih amellerin, güzel, hayırlı işlerin peşinden koşmaktadır alıntıdır |
Hayatını Değiştiren Rüya |
08-20-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hayatını Değiştiren RüyaTeşekkürler paylaşım için Buna benzer bi hikaye de benden olsun =) Herkesin böyle bir rüya görmesi gerekir bence --- Bir zamanlar bir yerde Allah'ın bir veli kulu yaşardı Temiz kalpli, ihlaslı, safça bir mü'mindi Her gördüğünü iyiye yorumlar, Allah'a çok tevekkül ederdi Bir kötülük, bir çirkinlik görse iyi tarafından alır, "Bunda bir hikmet vardır" diyerek gönlünü hoş tutardı Her şeyin iyi yönünü görür, gülleri devşirir, dikenlerle hiç ilgilenmezdi Yaratandan ötürü yaratılanı hoş görür, onlara güler yüzle nasihat ederdi Müslümanların kıskanmasına aldırmaz Onlara karşı yine hüsn-ü zan ederdi Şeytanı ve nefsini tam ve katıksız düşman bilir, Allah'a sığınırdı Nefsinin hücumlarına karşı iman kalesine girer, elden geldiğince ona karşı silahlanırdı Açıktan küfrünü açıklayanlara, Tevhid'i bulmaları için dua ederdi Hayatı nurlu, gönlü sürûrlu has bir kuldu Kur'an-ı sıkça okur, ayetleri anlamaya çalışırdı O gün yine nafile oruca niyetlenmişti Dûha namazını biraz erkence kılmış, şehrin dışına doğru yürüyüşe çıkmıştı Çevre duvarlarının dışına ağaç gölgelerinin sarktığı eski mezarlığa doğru yürüdü Kabristana girdi Fatiha ve ihlası okudu Bunu da, ebedi ikamegâhlarında yatanların ruhlarına hediye eyledi Koyu gölgeli bir ağacın altına oturup alnında biriken terleri mendiliyle sildi Derin bir tefekküre daldı Mezardakilerin hallerini düşünüp, onlar için kaygılandı Yüreğine ılık bir şeyler aktı, gözleri yaşardı Sevgili Peygamberimiz kabir konusunda ne buyurmuştu? "Kabir, ya cennet bahçelerinden bir bahçe ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur" Şimdi burada yatanlar acaba hangisinde? Acaba bunlar dünya hayatında neler yaptılar? Nasıl inandılar, nasıl yaşadılar? Şimdi cennet bahçesinde zevk mi ediyorlar, yoksa cehennem çukurunda azap mı çekiyorlar? Bir meraktır kapladı içini Bu eski mezarlıkta kimler yatıyor? Zengiler, fakirler, iyiler, kötüler, zalimler, günahkârlar Sonra yaşadığı zamanı düşündü Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışanları, mazlumlara eziyet eden zalimleri, vatan, millet, bayrak diye halkı uyutanları, bankalarındaki hesaplarını kabartabilmek için her şeyi mübah sayanları düşündü Bir lokma için çöplük karıştıranları, televizyonda gördüğü sanatçı(!)lara ilah muamelesi yapanları, sırf okumak için gittikleri okula; senin giyinişin, kılık-kıyafet yönetmeliğine aykırı diye umudunu o okula bağlamış kızları okula almayan zihniyeti, dininin gereği giyindiği için okuluna alınmayan kızları, alkolün ve uyuşturucunun batağına düşmüş gençleri, ekranlarından fuhuştan başka birşeyin gösterilmediği televizyonların yöneticilerini düşündü Allah'ım aklıma mukayyet ol! Sen ki duaları kabul edersin Bizleri Rasulullah'ın (sav) sancağı altında toplananlardan eyle! Senin dininin gereklerini yerine getirmeyenler, bu hayatın sonunda hesap yok zannediyorlar Oysa Üstad Necip Fazıl Kısakürek bir şiirinde: "Bu hayatın sonunda hesap yok mu zannettin sen? Lokantanın garsonu bile; 'hesap lütfen' diyor Sen nasıl olur da; bizlere herşeyi bahşeden, sen Hesap sormazsın? İlahî onları affet, onlara hidayeti nasip et" Ya Rabbi! Çok sürmeden beni de buraya getirecekler Benim halim ne olacak? Her nefis ölümü tadacaktır "Ölümün acısı üç yüz kılıç yarasından fazladır" buyurulmuş Ben nasıl dayanacağım? Şeytan son anda bana musallat olursa ben ne yaparım? O zaman halim nice olur Kabir hayatı, sonra diriliş, hesap-kitap, mizan-terazi, sırat, cennet, cehennem Gelen iki meleğe nasıl hesap vereceğim? Onların sorularına cevap verebilecek miyim?" Bu düşünceler içindeyken uyku bastırdı Başını yaşlı ağacın gövdesine dayadı Dualar mırıldanırken gözü dallara, yapraklara kaydı Sanki o yapraklarda ölmüş insanların isimleri vardı Onları okumaya çalıştı Uyku iyice bastırdı Gözleri kapandı Derin bir uykuya daldı Rüyasında mezardakileri gördü Güyâ kendisi de ölmüş, orada bulunan kabir arkadaşları hâl diliyle kendisine bir şeyler anlatıyorlardı Geriye dönüşü olmayan dünya hayatlarını, çaresizliklerini, nasıl aldandıklarını, halen hayatta olanlara nasıl gıpta ettiklerini, kendilerine fırsat verilse ve dünyaya dönseler sırf Allah'ın (cc) rızası için nasıl yaşacaklarını, hepsini, hepsini Sonra kabrin içinde en çok feryatların, iniltilerin geldiği kabrin sahibine sordu: - Arkadaş halin nedir? Neden en çok azap sana çektiriliyor? Kabirdeki şöyle cevap verdi: - Ah! Aman Halimi hiç sorma Ben dünya hayatında Allah'a (cc) şirk koştum Her günah affolunur, benim günahım affolunmaz - Anladım Sonra ana-babasına karşı gelenlerin, katillerin, intihar edenlerin, zulüm yapanların, zina yapanların, içki içenlerin, faiz yiyenlerin, kumar oynayanların, iftira atanların, riyakârların, münafıkların, rüşvet yiyenlerin, yetim malı yiyenlerin, sihirle uğraşanların, avret yerini açanların, karşı cinse benzeyenlerin, ilmiyle âmil olmayan alimlerin, hatta sattığı süte su karıştıranların hayatını dinledi Çektikleri azaba tanık oldu İçi sıkıldı iyice Çıldıracak gibi oldu Sonra duyduğu kuş sesleriyle, hissettiği ve tarif bile edemediği eşsiz korkularla kendine geldi - Ya sen ey mevta! Nedir tüm bu güzelliğin sebebi? Seni görünce içim açıldı, gönlüm rahatladı Senin yerinde olması ne kadar isterdim Belli ki cennete namzetsin Seni bu makama çıkaran nedir? dedi - İmandır kardeş, iman - Nasıl yani? - Ben dünyadayken "La ilahe illallah Muhammedürresullah" lafzını tam manasıya anladım, layıkıyla iman ettim, ibadet ettim Allah'ım bu güzelliklerini hepimize nasip et, düşüncesi içinde diğer cennetlikleri; zekat verenleri, oruç tutanları, namaz kılanları Allah'ı (cc) çokca zikredenleri ana-babasına hürmette kusur etmeyen evlatları, iyiliği emredip kötülükten nehyedenleri İffet sahibi insanları, şehitleri, ehl-i takva sahiplerini dinledi Onlara yapılan izzet-i ikramı gördü Onlara gıpta ile baktı Bizim Allah dostu rüyasında kabir aleminde dolaşırken gelen gürültülerle uyandı O kabristana yeni bir ölü getirilmişti Kalabalık bir cemaat vardı Ölüyü kabre koydular Üzerini toprakla örttüler Yasin, tekasür, ihlas, fatiha surelerini okuyup dua ettiler Ellerini yüzlerine sürüp kabristandan ayrıldılar Kabrin başında ölenin oğlu, kardeşi, bir de imam kaldı İmam ayağa kalkıp: - Ey Ahmet oğlu Hasan! diye üç kere bağırdı Dünya üzerinde bulunduğun inancı hatırla O da şudur: "Allah'tan (cc) başka ilah olmadığına, Muhammedin (sav), Allah'ın (cc) Rasulü olduğuna, senin Rab olarak Allah'a (cc) Din olarak İslam'a, Peygamber olarak Hz Muhammed'e (sav) razı olduğuna dair şahitliğindir" dedi Artık imamın ve yanındakilerin işi bitmişti Son kez kabre bakıp çıkışa doğru yürümeye başladılar Kendisini halen rüyada zannediyordu ki; karşıdan gelen imam: - Hey! Mübarek kalk ne yatıyorsun? sözleriyle irkildi ve birden ayağa fırladı - Sen kimsin? Ben nerdeyim? Öldüm mü? dedi İmam tebessüm ederek: - Korkma, dünyadasın Güneşin altında mezarlıkta uyumuşsun Az önce bir kardeşimizi ahirete uğurladık Uyuyacağına cenaze namazına iştirak etseydin, daha iyi olurdu dedi - Çok derin uykudaydım hocaefendi Öyle rüyalar gördüm ki Bende, ölmüş gibiydim - Hayırdır inşaallah Nasıl olsa öleceğiz Şimdi önce bir abdest al açılırsın Sonra öğlen namazının vakti çıkmadan namazını kıl İmam ve yanındakiler kabristandan ayrıldılar O ise halen gördüğü rüyanın etkisi altındaydı Elinin tersiyle alnının terini sildi Rüyasında bile cehenneme tahammül edememişken nasıl olur da yaşadığı hayatı cennete gidebilmek için harcamazdı İlahi! Bizi af ve mağfiret eyle Rahmeti ve mağfiretini üzerimizden eksik etme Bizlerin canını Senin yolundayken al Yoksa biz sorgu meleklerine nasıl hesap verir, kabir azabına ve cehenneme nasıl dayanırız? İlahi! Affet --- |
|