Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bilginleri, farabi, türk

Farabi (870-950)Türk Bilginleri

Eski 03-30-2007   #1
puslu
Varsayılan

Farabi (870-950)Türk Bilginleri



Büyük mütefekkir ve ünlü musikî üstadıdır 870 yılında Türkistan'ın Seyhun ırmağı kenarındaki Farab kasabasında doğdu Asıl adı Ebu Nasır Muhammed ibn Türkan el Farabî’dirİlk öğrenimini Farab'da, yüksek öğrenimini ise Bağdat'ta yaptı Farsça, Arapça, Latince ve Yunanca öğrendi Mantık, felsefe, matematik, tıp ve musikî üzerinde büyük bilgi sahibi idi Bu konular üzerinde 100'den fazla eser verdi Ancak bugün elde sadece 39 eseri kalmıştır Bu arada Aristo'nun bütün eserlerini de şerh etti 950 yılında Şam'da vefat etti Babüssagîr mezarlığında yatmaktadır

Onun, İlimler Ansiklopedisi (İhsâu’l-Ulûm) adlı eseri, döneminin filoloji, mantık matematik, fizik, kimya, ekonomi ve siyaset alanlarındaki bütün bilgileri sayıp döker ve özet olarak mahiyetlerini anlatırFarabi kanun adı verilen sazı icat etti Bundan başka birçok besteler yaptı ve şark müziği üzerinde değerli eserler yazdı et-Ta’limü’s-Sanî ve İhsâu’l-Ulûm doğu dünyasının ilk ansiklopedisi sayılan değerli eserlerindendirBu büyük dahinin eserleri Hindistan’da ve Mısır’da basıldı, İbranice’ye ve batı dillerine de çevrildiBüyük bilginlerden, İbni Sina ve İbni Rüşt gibi büyük filozoflar ondan ders aldılar ve onun aydınlığında yetiştiler

Farabi’den 300 yıl sonra, Hristiyanlığın en büyük doktrineri Thomas d’Aquinas, onun fikirlerini hemen hemen aynen tekrarlayarak otorite olur Farabi’nin sosyolojik incelemesi olan el-Medinetü’l-Fâdıla adlı eseri, bütün kainatın ve kainat içindeki varlıkların ancak daimi bir mücadele ile var oldukları tezini işleyerek 5 asır sonra Hobbes ve Darwin’in ortaya atacakları teorilerin öncüsü olmuşturAynı zamanda iyi bir matematikçi olan Farabi, logaritmayı da bulmaya çok yaklaşmıştır Ancak bu araştırması Batı dünyasında duyulmadığından, sadece İslam dünyasında etki doğurabildi

Yaşadığı devirde ilim dilinin Arapça olması yüzünden bütün eserlerini Arapça kaleme alan Farabî, doğu âleminin ve Türklüğün ilk büyük fikir adamı sayılır Aynı devirlerde Batı dünyasında ilim dilinin Grekçe ve Latince olması yüzünden bütün batılı bilim adamlarının eserlerini bu dillerle yazdıkları göz önünde tutulursa, Farabî'nin Türk olduğu halde Arapça eser yazmasını kınamak doğru olmayacaktır

Üstün bir zekâ ve kabiliyete sahip bulunan Farabî, Bağdat'ta yaptığı yüksek öğrenimi sırasında Arapça, Farsça, Grekçe ve Latince'yi anadili gibi öğrenmiş, bu lisan zenginliğini çeşitli dallardaki çalışmalarıyla bir kat daha değerlendirmişti Bu arada Yunan felsefesini de inceledi Bu konunun büyük üstadı Aristo'nun eserlerini, aslından çok daha anlaşılır şekilde şerh etti Bu yüzden yalnız doğu aleminde değil, Batı alemi de kendisini Aristo'dan sonra gelen Muallim-i Sânî olarak kabul etti [Aristo muallim-i evveldir, Fârâbî muallim-i sânî (İkinci öğretmen)]

Farabî, eski felsefeyi yeni felsefeye aktarırken gösterdiği büyük ustalıkla da dikkat çekmişti Bu nedenle Montesqieu ve Spinoza gibi ünlü fikir adamları da onun etkisi altında kaldılar Felsefeye mantık yolu ile giren Farabî, genellikle metafizik üzerinde durdu Din ile felsefeyi birbirinden ayıranlara karşı dururken bu iki kavramın birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğu tezini savundu Hayatı boyunca dini, felsefenin temel taşı saydı Bu arada İslam dinine felsefe anlayışını da sokarak İslam felsefesini ortaya çıkardı Farabî'nin tek ve şaşmaz ilkesi, “Varlığın ilk sebebi” idi

Ona göre insan, gerçeğe varabilmek için mutlak surette dış âlemle ilgisini keserek manevî âlemini arındırabilirdi Aşk ise, felsefede işte böyle bir ifadenin gerçekleşmesinde yardımcı etkendi Aşk, insan benliğinin geçici bir eylemi değil, bütünüyle gerçeğe, yani Tanrıya bağlanmaktı Varlıkların özü Tanrıdan geliyordu Daima şöyle derdi: “Evrenin tümünü kavramak isteyen bir kişi, önce insana bakmalıdır Çünkü bütünüyle varlık kavramı ruhta belirmiştir Tanrı, varlıkların en büyüğü ve en son kademesidir Bütün insanlık onun özünde birleşmektedir Varlığı başka varlıklarla kıyaslanmayacak kadar mükemmeldir Akıl, Tanrının özünden gelir Ahlâkın temeli ise bilgidir



“Akıl, edindiği bilgilerle iyiyi, güzeli, kötüyü ayırır İnsan için en yüksek erdem bilgi olduğuna göre, en yüce kattan gelen akıl, davranışlarımızda gerekli doğru yargıyı verebilecek güçtedir

Bu büyük ilim adamı, ilimleri iki bölümde inceledi Bunlardan birincisi teorik ilimlerdir ki, içinde metafizik, mantık ve biyoloji bulunur Diğeri pratik ilimlerdir Bu grupta da ahlâk, siyaset, musiki ve matematik yer alır Farabî, Aristoteles'in ilim dediği hitabet ve şiiri bu sınırın dışında bırakır941 yılında Halep'e gelen Farabî, orada hüküm sürmekte olan Hamdanoğulları'ndan Seyfüddevle Ali adlı bir Türk beyi ile tanıştı İlminin ününü işitmiş bulunan Türk beyi, onun engin şahsiyetine de hayran kaldı Farabî'yi ağırlamakta kusur etmeyen bey, onun Halep'e yerleşmesini sağladı Fakat kendisine vermek istediği yüksek maaşı kabul ettiremedi Ömür boyunca son derece mütevazı bir hayat süren Farabî, yevmiye olarak ancak dört dirhem gümüş aldı

Halep Beyi'nin büyük hayranlığını kazanması, bu büyük kültür merkezi ile civarında bulunan yerlerdeki bilginlerin olanca kıskançlıklarını körükledi ve pek küçümsedikleri bu büyük bilgin ile imtihan olmaya kalkıştılar Beyin huzurunda yapılan bu çetin imtihanda Farabî, bütün konularda büyük üstünlüğünü ortaya koydu Bunu kendisiyle imtihan olmak isteyen kişilere de kabul ettirdiO kadar ki, imtihana gelen ve kendilerini bilgin zannedenlerin hepsi, bu imtihan sonunda öğrencisi olarak Farabî'nin yanında kaldılar

Farabî aynı zamanda musiki alanında da büyük bir üstad idi Kanun adı verilen müzik aleti onun buluşudur Ayrıca rübap denilen çalgıyı da geliştiren ve bugünkü şeklini veren yine odur Farabi ayrıca akort ve intarvaller nazariyesini de geliştirmiştirŞark musikisinin nazariyelerini Kitabü'l-Musikiyyu'l-Kebîr, yani Büyük Musiki Kitabı adlı eserinde gösterdiği gibi bir çok besteler de yapmıştıArap ülkelerinde yaşamasına rağmen mütevazı hayatının yanı sıra Türkistan millî kıyafetini de asla terk etmedi Hep bu kıyafet içinde göründü

Seyfüddevle Ali Bey'in Şam'ı fethetmesi üzerine Farabî de onunla birlikte Şam'a gitti Ömrünün son günlerini orada geçirdi 950 yılında 80 yaşında Şam'da vefat etti Kendisini Babüssagir’e gömdüler

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.