Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kültür-Sanat

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
arkelojinin, bilgi, hakkında, kişilikleri, tarihi, önemli

Arkelojinin Tarihi Ve Önemli Kişilikleri Hakkında Bilgi

Eski 08-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Arkelojinin Tarihi Ve Önemli Kişilikleri Hakkında Bilgi



Arkelojinin Tarihi ve Önemli Kişilikleri Hakkında Bilgi
Arkelojinin Tarihi ve Önemli Kişilikleri

a Arkeolojinin tarihi:

Arkelojinin ortaya çıkışı geçtiğimiz yüz yılda yani 19 YY'de olmuştur Daha önceleri insanlar geçmiş ile ilgili bilgileri antik tarihçilerden öğreniyorlardı Fakat verilen bilgiler çok eskiye uzanmamaktaydı Bunun yanısıra kutsal kitaplarda bir takım efsanevi tarihi bilgiler vermekteydi(özellikle tevrat) İlk eski eserlere ilgi ve arkeolojinin bir disiplin olarak orataya çıkması 15 ve 16 YY 'lara rastlar Bunun nedeni Rönesans hümanistlerinin antik çağ sanat yapıtlarına yönelmeleriydi Gene 15 ve 16 Yüzyıllarda İtalya'da papalar, kardinaller ve soylular eski yapıtları toplamaya ve yeni yeni antik sanat ürünlerinin bulunması için yapılan kazılara mali destek sağlamaya başladılar Bu sırada Kuzey Avrupa'da da antik kültürlere benzer biçimde ilgilenen kişiler ortaya çıktı, onlarda İtalya'daki koleksiyonculara özenip eski yaptları toplamaya giriştiler Böylece tarihte ilk kez eski yapıt koleysiyonculuğu başladı
Yunan ve Roma sanatına ilginin giderek artması ve 18 Yüzyılda İtalya'da Pompei ve Hercalaneneum adlı iki Roma kentinin kazılması arkeolojinin gelişmesinde önemli rol oynadı JJ Winckelmann, bu kazılar üzerinde yazdığı yazılarla ve hazırladığı değerli taş koleksiyonu kataloğuyla arkeloji alanında çalışan ilk bilim adamı oldu Bundan sonra klasik arkeloji, bir dizi arkeloğun çalışmalarıyla daha sağlam bir temel üzerine oturmaya başladı
Öbür taraftan Napeleon 1789'daki Mısır seferinde birlikte getirdiği bilginlere ülkedeki antik kalıntıları belgeleme olanağı verdi Böylelekle mısır arkeolojisinin ilk adımları atıldı ve bu belgeler Description de L'Egypte (1808-25;Mısır'ın Tanımı) adlı yaptta yayımlandı Bu sıralarda artık arkeoloji bir bilim olarak kabul göremeye başladı Bu bilgilere dayanarak Jean François Champallion Hİyeroglifleri yani eski Mısır yazısını çözdü Bundan sonra bilginlerin Mısırlılardan kalma sayısız yazılı belgeyi okumaları Mısır arkeolojisinin en büyük aşamasını oluşturdu Daha sonra çeşitli bilim adamlarının Mısır'ın çeşitli bölgelerinde yaptıkları kazılar sonucu Mısır Arkeolojisi çok daha sağlam bir temel üzerine oturdu Eserlerin birikmesi sonucunda yavaş yavaş arkeoloji müzeleri açıldı ve eserler buralarda toplanmaya başladı
Bu sırada Mezopotamya'da hazine ve sanat yapıtı bulma tutkusuyla höyükler gelişigüzel kazılmaya başlandı 1840'da bu düzensiz kazıların yerini daha sistemli kazılar almaya başladı 1846'da Henry Creswicke Rawlinson Mezopotamya çivi yazsını çözmeyi başardı 19 yüzyılın sonlarına doğru yapılan sistemli bir kazıyla, Mezopotamya'da Babiller ve Asurlulardan önce yaşamış ve daha önce bilinmeyen Sümerlerin varlığı saptandı Sümer uygarlığına ilişkin en ilginç kazı Sir Leonard Wooley tarafından 1926'da Ur'da yapıldı ve Ur kral mezarları gün ışığına çıkarıldı
Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu'nun toprakları önem kazanmaya başladı Anadolu'da kültür birikimi o kadar fazlaydıki batı ve güney kıyıları adeta açık hava müzesi niteliğindeydi Osmanlı İmparatorluğu'nun arkeolojiye karşı duyarsızlığı yabancı bilim adamları ve mezar soyguncuları için büyük bir fırsat oluşturmuştur ve diğer devletler Osmanlı Toprakları üzerinde izinli kazılar yapmaya başlamışlardır Osmanlı'da bu yağma 1900'lü yıllara kadar devam etti Bu sırada Osmanlı'da eski eserleri korumaya yönelik Asar- Atika kanunu(1874) kabul edildi Ancak bu Anadolu'daki yağmayı daha da arttırdı çünkü bu yasaya göre yabancı bir bilim adamı kazı yapmak isterse saraya başvurmak zorunda ancak şöyle bir şart var: Çıkan eserlein üçte biri Osmanlı İmparatorluğu'nun, üçte biri çıkaranın ve üçte biri toprak sahibinin olacak şekilde
Bu böyle bir süre devam etti Bu sırada Fethi Ahmet Paşa önderliğinde ilk arkeoloji müzesi Abdül Mecit zamanında kuruldu(1846) ve bu müzeye eserler toplanmaya başlandı 1874 yılında eserlerin toplanması için bir arkeoloji okulu gündeme geldi 1875 yılında okulun kurulması için kanun çıktıBu okulun adı Asar-ı Atika mektebi Kuruluş amacı kazı yapabilen ve eski eserleri tanıyan bilim adamları yetiştirmekti Ancak çeşitli etkenlerle bu proje hayata geçirlemedi
Ancak 19 Yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı arkeolojiye daha bilinçli yaklaşmaya başladı Osman Hamdi Bey adında kültürlü, bilime ve özellikle arkeolojiye meraklı bir memur 1877 yılında müze komisyonuna seçildi Osman Hamdi Bey müzenin başına getirildi ve yeni bir müze kurulmasını istedi Sonunda bir arkeoloji müzesi yapılmasını sağladı ve tüm kazılara denetleyici olarak gitti 2 Asar-ı Atika'nın(1884) çıkarılmasını sağladı Buna göre osmanlı toprakların da kazı yapma hakkı sadece Osmanlıya ve çıkan eserler yine sadece Osamanlı İmparatorluğu'na ait olacaktı (Türk arkeoloji Osman Hamdi Bey öncesi ve Osman Hamdi Bey sonrası diye ikiye ayrılmaktadır)
Osmanlının son zamanlarında devletin her alanında olduğu gibi arkeolojide de çok kötü bir tablo vardı Casuslar arkeolog adı altında araştırma yapıyorlardı Osmanlının yıkılmasıyla her alanda olduğu gibi Anadoluda'da arkeoloji için yeni bir safha başladı Cumhuriyetin ilk yıllarında yurt dışına arkeoloji eğitimi görmesi için insanlar yollanmaya başlandı İlk kazı Atatürk önderliğinde Ahlatlıbel'de başlatıldı
1935 yılında yine Atatürk önderliğindeAlacahöyük kazıları başlatılıdı
Daha sonra Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nin ve arkeoloji bölümünün açılmasıyla çok çeşitli bilim adamları yetişti ve çok çeşitli yerlerde kazılar yapılmaya başlandı
Bunlar arasında Kültepe, Bergama, Mirina, Asos , Zincirli, Halikarnasos, Efes'i örnek olarak gösterebiliriz

bArkeolojinin Önemli Kişiliklerinden Bazıları

Prof Dr Seton Lloyd
Önasya ve Anadolu'da yaptığı kazılarla tanınmış İngiliz mimar ve arkeolog Mimarlık öğrenimini Uppingham'da tamamladı
1939-49 yılları arasında Irak hükümetinin arkeolojik danışmanı olarak Bağdat'ta görev yaptı Özellikle Sinjar bölgesi araştırmaları ile Ugarit (bugün Ras Şamra), Hassuna ve Eridu kazılarını yönetti 1949'da Ankara'da kurulmakta olan İngiliz Arkeolog Enstitüsü'nün yöneticiliğine getirildi On iki yıl sürdürdüğü bu görevinde enstitünün bugünkü etkili konumuna ulaşmasını sağladı
Ayrıca Polatlı'da ve Urfa yakınlarında Sultantepe'de OR Gurney ile, Denizli'deki Beycesultan höyüğünde J Melaart ile birlikte kazıları yönetti
1961'de İngiltere'ye dönen Lloyd, Londra Üniversitesi 'nde arkeoloji profösörü olarak ders vermeye başladı 1964'te Muş'un Varto ilçesindeki Kayalıdere adındaki bir Urartu yerleşmesinde CA Burney ve M van Loon ile birlikte kazı yaptı 1969'da emekliye ayrıldıysa da Londra'daki arkeoloji enstitüsünde çalışmalarını sürdürdü 1974'te Londra Üniversitesi Arkeoloji Bölümü başkanı, 1978'den sonra da Irak İngiliz Arkeoloji Okulu başkanı oldu 1971'de ülkesinin Arkeolojiye Katkı Madalyası, 1973'te de Türkiye'nin verdiği Üstün Hizmet Sertifikası ile onurlandırıldı

Ord Prof Dr Ekrem Akurgal(30 Mart 1911 İstanbul)

Türk Arkeolog 1930/31'de İstanbul Erkek Lisesi'ni bitirdi Devlet imtihanını kazanarak Almanya'da arkeoloji eğitimi gördü 1941'de Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde dekanlık görevinde bulundu
Ege'de Foça,Çandarlı , Eryhrai ve İzmir antik kentlerini ortaya çıkarmıştır Avrupa'da dört yabancı dilde (İngiliz, alman, Fransız ve İtalyan dillerinde) yüksek tirajlı eserleri yayınlanmıştır Orient und Okzident ktabının dört yabancı dildeki baskıları yüz elli bindir Ancient Civilizations and Ruins of Turkey adlı kitabı 8 baskı, Anadolu Uygarlıkları kitabı 5 baskı yapmıştır 1994 yılında Eski Çağ'da Ege ve İzmir eseri, 1995'de Hatti ve Hitit Uygarlıkları kitabı çıkmıştır
Avrupa'nın yedi akademisine üye olan Ekrem Akurgal'ın, Fransız Akademisi'nde Eskiçağ Bölümün'ndeki koltuğu yaşamı boyunca Akurgal adını taşıyacaktır
Akurgal Amerika'da Princeton(1961), Almanya'da Berlin (1971), Avusturya'da Viyana (1981) üniversitelerinde birer yıl konuk profösör olarak ders vermiştir
Bordeaux Üniversitesi (Fransa 1961), Atina Üniversitesi(Yunanistan 1988), Lecce Üniversitesi (İtalya 1990) ve Anadolu Üniversitesi (1990) kendisine Şeref doktoru sanını tevcih etmiştir
Ekrem Akurgal, Federal Almanya Büyük Liyakat Nişan Yıldızlı Rütbesi (1979), Goethe madalyası (1979), TC Kültür Bakanlığımızın Büyük Ödülü (1981), İtalyan Commandatore Nişanı (1978) ve Fransa Cumhurbaşkanı tarafından verien Legion d'Honneuer Officier rütbesi (1990) sahibidir
1960'lardan bu yana Akurgal İngiliz, Fransız, Alman, Yunan ve İspanyol televizyonlarında söyleşilerde bulunmuş ve belgesel programlarda yer almıştır
Akurgal, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde dekanlığı sırasında Türk Sanat Tarihi, Tiyatro ve Kütüphanecilik Bölümleri ile Epigrafi dalını kurmuş, fakültenin önündeki Sinan heykelini diktirmiştir
Ekrem Akurgal, Türkiye'deki Alman Kültür Merkezleri İstişare Kurulu'nun Genel Başkanlığı'nı (1974-1994), Türkiye-Yunanistan Dostluk Derneği'nin Başkanlığı'nı (1988-1995), Ege Kültür Vakfı'nın Başkanlığını (1991-1997) yapmıştır

Prof Dr Nimet Özgüç (15 Mart 1916, Adapazarı)


1940'ta Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya fakültesinde eğitimini tamamladı ve asistan oldu 1943'te doktorasını verdi, 1948'de doçentliğe, 1948'de de porfösörlüğe yükseldi 1984'de Ankara Üniversitesi'ndeki görevinden ayrıldıktan sonra da bilimsel çalışmalarını sürdürdü Arkeolog Tahsin Özgüç ile evlidir
1941'den sonra Samsun yöresindeki Dündartepe, Kavak-Kaledoruğu, Tekkeköy kazılarına katıldı 1947'de Elbistan yüzey araştırmasında ve Karahöyük kazısında çalıştı Sivas'ta Toprakkale ve Maltepe kazılarında çalıştı 1948'de başlayan ve günümüze dek süren, Kültepe kazılarında önemli katkıları bulundu Özellikle Kültepe mühür ve mühür baskılarını araştırdı 1962'de Niğde'de aksaray yakınlarındaki Acemhöyük'te başlattığı kazıyla çok önemli, bir Hitit merkezini ortaya çıkardı 1972-75 arasında Niğde yakınlarındaki Tepebağları Höyüğü'nde de bir kurtarma kazısı yaparak Demir Çağlardan Bİzans Dönemine değin buluntular veren bir yerleşim saptadı
1978'de Orta Doğu Teknik Üniversitesi Aşşağı Fırat Kurtarma Kazıları çerçevesinde Adıyaman Samsat Höyük'te kazı çalışmalarını üstlendi Önemli yapıtları arasında Karahöyük Hafriyatı, Kültepe Mühür Baskılarında Anadolu Grubu ve Kaniş Karumu 1b Katı Mühürleri ve Mühür Baskıları vardır

Prof Dr Tahsin Özgüç (1916 Kırcalı, Bulgaristan)

TÜrk Arkeolog 1940'ta Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü'nü bitirdi ve asistan oldu 1946'da doçentliğe, 1954'te profösörlüğe yükseldi 1968'de aynı fakültenin dekanlığına getirildi 1968-80 arasında da dört dönem Ankara Üniversitesi Rektörü olarak çalıştı Daha sonra Yüksek Öğretim Kurulu'nda da görev yaptı Arkeolog Nimet Özgüç ile evlidir
İlk kez 1945'te Ankara'da Anıtkabir alanı içinde yer alan tümülüs kazılarında Mahmut Akok'la birlikte çalıştı 1947'de Elbistan Ovasında araştırma yaptı Karahöyük'te başlattığı kazıyla Geç Hitit Dönemi'nden kalma bir kutsal alan saptadı 1948'de Kayseri yakınlarındaki Kültepe'de Kemal Balkan'la birlikte kazılara başladı
1957'de Erbağa Horoztepe'de yaptığı kurtarma kazılarında İÖ 2100'lere tarihlenen tunçtan mezar aramağanları ortaya çıkardı 1959-68 yılları arasında Erzincan yakınındaki Alıntepe adlı, İÖ 8 ve 7 yüzyıllara ait bir Urartu kalesinde kazı yaparak çok iyi durumda, surlarla çevrili bir kale, duvar resimleriyle bezeli bir saray-tapınak, sütunlu bir kabul salonu, mezar odaları, adak ve armağanlar ortaya çıkardı
1967'de Kayseri'nin kuzeydoğusundaki Kululu yerleşiminde de kazı yaptı ve Geç Hitit, Helenistik ve Roma yapı katları buldu Kululu'da Hiyeroglif yazılı anıtlarının yanı sıra kurşun rulo levhalar, küçük heykeller ve sfenksler gibi ilginç buluntular ortaya çıkarıldı
Özgüç, 1973'te Hitit tarihinin aydınlatılmasında önemli rol oynayan, Zile yakınlarındaki Maşat Höyük'te kazılara başladı Daha önce Ekrem Akurgal'ın kısa bir süre kazdığı bu höyükte ilk Tunç Çağından Demir çağına denk sürmüç bir yerleşme saptadı, önemli bulgular ele geçirdi Tük Tarih Kurumu üyesi olan Özgüç 1982'de bu kurumun başkanlığını yapmıştır Alman ve Amerikan arkeolojisi enstitülerinin ve İngiliz Akademisi'nin de üyesidir 1979'da AFC Büyük Liyakat Nişanıyla onurlandırılmıştır
Başlıca yapıtları arasında Kültepe Kazısı, Horoztepe , Kültepe-Kaniş, Asur Ticaret kolonilerinin Merkezinde yapılan Yeni Araştırmalar'ı sayabliriz

Jean-Fronçois Champollion (23 Aralık 1790, Figeac,Fransa - 4 Mart 1832, Paris, Fransa)

Fransız Tarihçi ve Dilbilimci Mısır Hiyeroglif yazsını çözmüştür Eski Mısır araştırmalarına bilimsel bir nitelik kazandırmıştır
Champollion daha 16 yaşındayken Latince ve Yunanca'nın yanı sıra altı eski doğu dilini de öğrendi Grenoble Akademisi'ne, Kopt dilinin Mısır'ın eski dili olduğunu öne süren, bugün yanlışlığı saptanmış bir bildiri sundu Paris'te gördüğü öğrenimimnin ardından, 19 yaşına Grenoble Lisesi'nde tarih öğretmenliğine başladı 1809-16 yılları arasında burada ders verdi, ayrıca hiyeroglif çözme çalışmalarıyla ilgilenmeye başladı İngiliz doğa bilimcisi Thomas Young, üzerinde yunan alfabesiyle yazılmış mısırca çevirilerin bulunduğu Rozetta Taş'nı çözmede önemli başarı sağlamıştı Onun ardından Champollion, hiyeroglif yazısını bütünüyle çözmeyi başardı 1821-22'de Rosetta taşı üstündeki hiyeroglif ve hiyerartik yazılarla ilgili makaleler yayınladı, ayrıca hiyerogliflerin yunan alfabesindeki karşılıklarının bir listesini çıkardı Hiyeroglif yazısında bazı işaretlerin alfabetik olduğunu, bazılarının hecelerle belirtildiğini, bazılarının ise daha önce dile getirilmiş bütün bir düşünce ya da nesneyi gösterdiğini ilk saptayan Champollion oldu Champollion'un başarıları bazı meslektaşlarının keskin ve çoğu kez kişisel eleştirilerine uğradı
1826'da Louvre Müzesi'nin Eski Mısır koleksiyonuna müdür olan Champollion, 1828'de Mısır'a arkeolojik bir araştırma, gezisi düzenledi 1831'de College de France'ta kendisi için özel olarak kurulan eski Mısır yapıtları kürsüsünde görev aldı Bir mısırca dilbilgisi kitabı ile mısırca sözlük hazırlayan Champollion'un öteki yapıtları arasında Eski Mısır Hiyeroglif Sisteminin El Kitabı, Mısır Panteonu ya da Eski Mısır Mitolojik Figürleri Koleksiyonu sayılabilir

Johann Joachim Winckelmann (9 Aralık 1717, Stendal, Prusya - 8 Haziran 1768, Trieste, İtalya)

Yetişme yıllarında eski Yunan kültüründen özellikle de Homeros'tan çok etkilendi1738'de Halle Üniversitesi'nde ilahiyat, 1741-42'de Jena Üniversitesi'nde tıp okudu 1748'de Dresden yakınlarındaki Nöthinitz'de Bünau kontunun kütüphanecisi olduğu sırada Yunan sanatını yakından tanıdı Yunan Resim ve Heykel Sanatındaki Yapıtların Taklit Edilmesi Üzerine Düşünceler adlı yapıtını da burada yazdı gene bu yıllarda Katolik mezhebine geçti ve Roma'ya yerleşerek, ilerde kardinal olacak Achinto'nun hizmetine girdi Daha sonra ilerleyerek Vtikan'da kütüphaneci, ardından eski yapıtlar sorumlusu oldu, en son olarakda büyük özel antik yapıt koleksiyonlarından birinin sahibi Kardinal Albani'nin sekreterliğine getirildi Görevleri ve güçlü koruyucusu sayesinde Roma'nın sanat hazinelerini yakından tanıma ve aralarında Avrupa soylularının da bulunduğu ziyaretçilere sanat danışmanlığı yaparak becerilerini geliştirme olanağı buldu Özel izinle sürdürülen kazıların ve ele geçen buluntuların gizli tutulduğu Pompei ve Herculaneum kentlerini gezdi
Wincklemann'ın 1764'te yayımlanan Antik Çağ Sanat Tarihi adlı kitabı Antik Çağ sanatının organik bir gelişme izleyerek büyüyüp olgunlaştıktan sonra gerilediğini ileri süren, bir halkın sanatını açıklamada iklim,özgürlük ve zanaat gibi kültürel ve teknik etmenleri göz önünde tutan ve ideal güzelliğe bir tanımlama getirmeye yönelen ilk çalışma oldu Antik Çağ Sanatını Phidias öncesi ya da Arkaik, Phidias ve Polykleytios gibi büyük heykelcilerin görkemli yapıtlarını verdiği İÖ 5 yüzyılı ve heykelci Praksiteles'in zarif üslubuyla etkinlik gösterdiği İÖ 4 yüzyılı içine alan Klasik, Yunan etkisi altındaki Helenistik ve Roma dönemleri olmak üzere bugün de kabul gören evrelere ayıran bu yapıtta Alman Edebiyat tarihi ve sanat eleştirisinin dönüm noktalarını oluşturdu Sanat tarihinin ayrı bir uzamanlık dalı, arkeolojinin de beşeri bilimlerin bir kolu olarak ele alınmasının Wincklemann'la başladığı söylenebilir
Wincklemann'ın gözlemleri Yunan sanatınının ruhuna uygun olmakla birlikte, hemen hepsi Helenistik Dönem yapıtlarına ya da Yunan yapıtlarının Roma döneminde yapılmış kopyalarına dayanıyordu Yunanistan'ı ziyaret etmesi için dostlarından sık sık davet aldı, ama çok istediği halde bu amacını gerçekleştiremeden öldü Yunan toprakları gibi Yunan sanatı da onun için görmekten çok düşünceyle ulaştığı bir ideal olarak kaldı
Wincklemann uzun süre İtalya'da yaşadıktan sonra 1768'de Dresden ve VViyana'ya gitti Roma'ya dönerken yolda Trieste'de kaldı Orada tanışıp dostluk kurduğu eski bir dolandırıcı ve muhabbet tellalı tarafından çalışma masasında bıçaklanarak öldürüldü
Wincklemann'ın dehası ve yazıları, kalsik sanata duyulan ilginin yeniden yaygınlaşması ve sanatta Yeni-Kalisk akımın başlamasında başka etmenlere kıyasla çok daha etkili olmuştur Wincklemann'ın en önemli iki çalışmasından biri olan Gedanken temelde Yunan estetiğinin felsefi bir tanımlamasıdır Geschichte ise, bugün artık aşılmış olsa da, bir bilim dalı olarak sanat tarihininin temellerinin atılmasında ve bu alanda bilimsel yöntemler geliştirilmesinde önemli rol ynamıştır

Osman Hamdi Bey (30 Aralık 1842, İstanbul - 24 Şubat 1910, İstanbul)

Büyük Figürlü Kompozisyonlarıyla Batılı Anlayışta resmin Türkiye'deki ilk temsizlicisi sayılan ressam, müzeci ve arkeolog
Sadrazam İbrahim Erdem Paşa'nın oğludur 1857'de hukuk öğrenimi için babası tarafından Paris'e gönderildi Ama bir süre sonra Paris Güzel Sanatlar Yüksek Okulu'nda resim derslerine katılmaya ve özel atölyelere devam etmeye başladı Bu arada arkeoloji derslerini de izledi Katıldığı 2 Paris Dünya Sergisi'nde gümüş madalya kazandı 1896'da İstanbul'a döndü, hemen ardından Vilayet-i Umur-ı Ecnebiye müdürü olarak Bağdat'a gönderildi Oradaki memuriyeti sırasında resim çalışmalarını sürdürdü 1871'de İstanbul'a döndü ve saraya Teşrifat-ı Hariciye müdür yardımcısı olarak atandı 1875'te Hariciye Umur-u Ecnebiye katip olarak atandı, 1876'da Abdülaziz'in tahtan indirilmesiyle bu görevden alındı 1877'de Altıncı Daire müdürlüğüne atandı 4 Eylül 1881'de Müze-i Hümayun müdürlüğüne atandı Bu tarihten sonra kültür ve sanat alanındaki çalışmaları yoğunlaştı Bu görevi sırasında Osmanlı toprakları içindeki taşınabilir bütün sanat ürünlerini, toplama, koruma ve sergileme düşüncesiyle çalıştı Çinili Köşk'te yer alan koleksiyon için 1891-1907 arasında mimar Alaxander Vallaury ile Arkeoloji Müzeleri binasını yaptırdı 1884'te yeni bir Asar-Atika Nizamnamesi'nin çıkarılmasına ön ayak oldu Müze müdürlüğü sırasında pek çok kazı başlattığı gibi, İskendder Lahti'nin çıkarıldığı 1887 Sayda kazısına kendisi de katıldı Arkeolog T Reinach ile birlikte Sayda kazısıyla ilgili öenmli bilgilerin bulunduğuNecropole Royale du Sidon ve heykelci Ervant Oskan'la birlikte Le Tumulus de Nemwoud Dagh adlı kitapları hazırladı Sanay-i Nefise Mekteb-i Alisi'nin (bugün Mimar Sinan Üniversitesi) açılması için büyük çaba harcadı 1882'de müdürlüğüne getirildiği bu okulun 1883'te eğitime başlamasını ve Avrupa sanat okulları niteliğinde çağdaş bir sanat kurumu olmasını sağladı

Alıntı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.