Ön Türkler İlk Türk Dili Konuşanlar |
08-20-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ön Türkler İlk Türk Dili Konuşanlarİlk Türk dili konuşanlar Genel Kabul Gören Tez Son buzul çağı sonrasında Bering Boğazı çevresindeki buzulların erimesiyle kara bağlantısı ortadan kalkar Yaklaşık 10000 yıl önce son buzul çağı sona ermeye, eriyen buzulların suları alçalmış olan denizleri tekrar doldurmaya başlamıştır Bu zamana kadar varolmuş olan Asya - Amerika bağlantısı Beringiya da tekrar sular altında kalmış ve o zamana kadar iki kıta arasında gerçekleşen göçebe trafiğine son vermiştir Türklerin ataları, Batılı tarihçiler tarafından MÖ 2500 ile MÖ 1700 yılları arasındaki Afanasiyevo kültürü ile başlar ve MÖ 1700 ile MÖ 1200 yılları arasındaki Andronovo Kültürü ile devam eder Bu ırkın savaşçı ve göçebe kültüre sahip olduğu, MÖ 1700 yılları sonrasında kitleler halinde Altay Dağları ile Tanrı Dağları arasındaki bölgeye yayıldığı bilinmektedir Türklerin de en eski ataları aralarında bulunmuş olması gereken bu çekik gözlü ve brakisefal tipi insanlardan oluşan göçebe toplulukların o dönemdeki yaşam şekillerini, Sibirya ile Alaska yerlilerinin ortak noktalarını bularak, net bir şekilde ortaya koyabilmek mümkündür Elde edilen manzara iyi gelişmiş bir göçebe kültürünü göstermektedir Türklerin en eski ataları uzun süre böyle yaşamış, ve bu kültürü hayvan yetiştiriciliği ile geliştirmiştir MÖ450 yıllarına kadar Sibiryanın Tayga ikliminde ren geyiği yetiştiricileri olarak yaşadıkları kabul edilir MÖ450'den itibaren Moğolistan'a doğru hareket ettikleri ve orada bulunan Hint-Avrupa halklarını oradan kaçırdıkları, bölgede bulunan kafataslarının incelenmesi ile kanıtlanmıştır Jean-Paul Roux Türklerin Tarihi adlı kitabında Altay halklarının bu dönemdeki coğrafi dağılımlarını şöyle tarif etmektedir: Az çok güvenilir bir yer saptamasında bulunamadığımız en eski Orta Asya insan coğrafyası tablosu Ön-Tunguzları en doğu uç noktaya, yani bugünkü Mançurya'ya, Ön-Moğolları Doğu Moğolistan ile Batı Mancurya'ya yerleştirir Ön-Türkleriyse Moğolistan'ın büyük bir bölümüne ve Balkaş Gölü yönünde biraz daha batıya doğru yayarak yerleştirmektedir Bunun dışında kalan bütün bölgeler ile güneydeki ve batıdaki bozkırlar Hint-Avrupalıların ve paleo-Asyalıların bölgeleridir ve bu bölgelerde en küçük Altay yerleşimine henüz rastlanılmamıştır Sibirya'da zamanında Karasuk diye anılan (MÖ1200-700) ve Yukarı Yenisey kıyısında bulunan Minusinsk bölgesinde yapılan kazılarda çıkan brakisefal kafataslarında düzenli bir artış görülmüştür Bu, büyük bir olasılıkla Ön-Türklerin sonraki devirlerde buraya yerleşmesinden kaynaklanmaktadır Tagar çağındaysa (MÖ700-300) aynı durum Altay bölgesinde meydana gelmiştir Ve nihayet MÖ300 yılından sonra Güney Sibirya ile Altay sıradağlarının güneyinde brakisefallerde artış meydana gelmiştir Dolayısıyla Türklerin o güne kadar hep kuzeyde kalan atalarının miladın başlarında, önceleri yavaş yavaş, daha sonralarıysa birden kopup gelerek Balkaş Bozkırları ile Tien-Şan Dağlarının kuzey bölgelerine kadar eriştiklerini söyliyebiliriz Bu yeni gelenler, önlerine çıkan Hint-Avrupalıları kovmuşlar, onlara karışmışlar ya da onları etkileri altına alarak, kendi kültür ve dillerini benimsemelerini sağlamışlardır Büyük bir olasılıkla Kırgızlar da bu etkinin altında kalmıştır ve onlarla birlikte ilk defa (?) Hint-Avrupalı olan, en azından Mongoloyit olmayan bir halk da Türklerin arasına katılır (Sayfa 53/54) Ön-Türkler'in, kültürel açıdan MÖ'ki karanlık dönemleri açısından Afanasyevo kültürü, Anav Kültürü, Andronovo Kültürü, Karasuk kültürü, Tagar Kültürü, Kelteminar Kültürü gibi alanlardan etkilendikleri ve Türk kültürünün bu tarihi çevrelerden beslendiği ileri sürülmektedir Alternatif Tezler Kazım Mirşan'a göre Ön-Türkler Kazım Mirşan'ın tezlerine göre Türklerin alfabetik yazı kullandıklarını gösteren en temel kanıt 1970 yılında, Kazakistan'ın Alma-Ata (Almatı) şehrinde bulunan Altın elbiseli adam adıyla bilinen anıt mezardaki kanıtlardır Bu anıt mezar Alma-Ata'nın 50 km kadar kuzeyindeki Esik kasabasında bulunur Altın elbiseli adamın yanında kendisiyle birlikte mezara konulan gümüş kapın üzerindeki iki satırlık yazı Türkçe olarak Kazım Mirşan tarafından okunmuştur Kazak Tarihçi Prof Dr Olcas Süleymanof da aynı şekilde okumuştur Bu buluntu ışığında yapılan Sovyet ve Kazak araştırmaları sonucu altın elbiseli adamın MÖ500 yılından daha eski dönemde yaşamış olduğu sanılmaktadır Altın elbiseli adamla birlikte bulunan gümüş kaptaki yazı Ön-Türk alfabesi ile yazıldığı iddia edilir Öte yandan Kazım Mirşan gibi bazı araştırmacılar farklı bir Türk tarihyazımını ileri sürerler Kazım Mirşan ve onu takip eden araştırmacılar, kabul gören tezden tamamen farklı bir yazım ortaya koyarak, bugün kabul edilen İslamiyet öncesi dönem Türk tarihini kabul etmezler ve uydurma olduğunu ileri sürerler Türk Tarih Tezi'ne göre Ön-Türkler Bugün kabul edilen tezi farklı şekilde ortaya koymuşlardır 1930'larde geliştirilen bu teze göre, MÖ 12000 yıllarında Orta Asya'da bugünkü çöllerin bulunduğu yerlerde büyük bir deniz ve büyük adalar vardı Buralarda yaşayan Türkçe konuşan topluluklar yerleşik olarak tarım yapmakta ve teknolojik açıdan ileri düzeydeydi Zira, tarım ve ormancılık ile ilgili Türkçe terimler, göçebe ile ilgili terimlerden daha eskidir Sonraları meydana gelen büyük iklimsel değişiklik nedeniyle (küresel ısınma gibi) Orta Asyadaki büyük deniz kayboldu ve çevresinde yaşayan medeniyet geriledi Kıtlık yaşayan Türk grupları başka ülkelere göçtüler Birkısmı Mezopotamya'ya bir kısım grup Anadolu'ya, bir kısım grup İskandinavya'ya, bir kısım grup Yunanistan'a, bir kısmı İtalya'ya, bir kısmı Çin'e, bir kısmı Kore ve Japonya'ya, bir kısmı Sibirya'ya; bir kısmı da Bering Boğazı üzerinden Amerikaya göç etmiştir Bu teze göre Sümerler, Etrüksler, İskandinavyadaki Bazı halklar, Hititler, Frigler, Truvalılar Türktü Yunanlılar içinde Türkçe konuşan gruplar vardı Bu ülkelerdeki Türkler, yerli halk arasında eriyip yok olmuşlar, onlara yazıyı ve teknolojiyi öğretmişlerdir Orta Asya'da kalan halk, kurak iklime adapte olmuş ve göçebe kültüre geçmiştir Bilinen Türk tarihini yaratmışlardır Kaynak : Wikipedia |
|