Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
balkanlar, tarih

Balkanlar Tarih

Eski 08-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Balkanlar Tarih




Tarih

Balkanlar tarihi

Balkanlar'ın tarih süreci (siyas)


Balkanlar, Cilalı Taş Devrinde Avrupa genelinden önce çiftçiliğin geliştiği bir bölgedir Burada gelişen çiftçilik faaliyetleri kuzeye ve Orta Avrupa'ya geçmiştir
Bölge, coğrafi konumu gereği birçok açıdan ikiliğin bulunduğu bir yer olmuştur Tarihte Latin dünyası ile Grek dünyası arasında, sonraları ikiye ayrılan Roma kültüründe Katoliklikle Ortodoksluk arasında paylaşılmıştır Bu devirden sonra bölgeye eklemlenen Müslümanlık da, Balkanlar'daki çok renkliliği şekillendirmiştir
Tarih boyunca Avrupa'nın hiçbir bölgesi Balkanlar kadar saldırı, istila ve işgale uğramamıştır Uzun tarihi boyunca sık sık, özellikle kuzeyden ve doğudan gelen değişik orduların saldırısına uğrayıp ele geçirilen bölge, küçüklü büyüklü birçok ulusun yaşam alanı olmuştur Balkanlar, Persler, Makedonlar, Romalılar, Bizanslılar, Hunlar, Avarlar, Bulgarlar, Sırplar, Türkler, Avusturyalılar ve daha başka uluslar tarafından uzun yıllar boyunca yönetildi Balkanlar'ın yerli halkı olan topluluklar kısa süreli dönemler hariç tarih boyunca hep başka milletlerin idaresi altında yaşadılar
Ortaçağ ve sonu
Eski devirlerde, bölgede kurulan güçlü bir devlet, dışarıdan gelen daha güçlü bir devletin saldırısı sonucu yıkılmış, bölgeyi egemenliği altına alan bu yeni devletin de, bölgedeki egemenliği uzun süreli olmamış ve dışarıdan gelen, kendisinden daha güçlü bir başka devletin saldırısı sonucu aynı akıbete uğramıştır
10 yüzyılda bölgenin büyük bir kısmını ele geçiren Büyük Bulgar İmparatorluğu, 1014 yılında "Bulgar Kasabı" olarak bilinen Bizans İmparatoru II Basileios tarafından yıkıldıktan sonra, bölgeye yerleşen Bizans İmparatorluğu, 14 yüzyılda, Stefan Duşan (1331-1355) dönemindeki Sırp saldırıları sonucu aynı akıbete uğramıştır Belgrad'dan Atina'ya kadar geniş bir alana yayılarak bölgede Doğu Roma'nın (Bizans) yerini alan kudretli Sırp İmparatorluğu ise; 14 yüzyılda doğudan gelen Osmanlı Devleti'nin saldırıları sonucu ortadan kaldırıldı Ortaçağ'ın son kısımları Doğu Roma Devleti, Sırp Krallığı ve Bulgar Krallığı'nın çekişmesine sahne olmuştur Bu üç devlet yapılanmasının dışında bölgede bulunan diğer halklar (çeşitli Türk boyları, Slav grupları vb), bu devletlerin egemenlikleri altında kalmışlardır
Osmanlı devriI Kosova Muharebesi'ndan(1389) bir sahne


14 yüzyıl ortalarında Müslüman Türklerin Çimpe Kalesi'ni alarak Rumeli'ye geçişi Balkanlar'ın tarihinde önemli bir dönüm noktası olmuştur Osmanlılar, Balkan Yarımadası'na ayak bastıklarında bölgede, kendilerine karşı gelebilecek ne güçlü bir siyas birlik ne de güçlü bir devlet bulunmaktaydı O dönem Balkanlar'ın en güçlü devleti olan Sırp İmparatorluğu bile Osmanlıların asker gücüne dayanamayarak 15 yüzyıl ortalarında çöktü
Osmanlı Türkleri, Trakya'ya ayak bastıktan sonra, 1361'de Edirne'yi ve 1363'te de Filibe'yi alarak bölgede ilerlemeye başlaması, aralarında çeşitli din, siyas, asker vb sorunlar olan Balkan halklarının (Bulgarlar, Sırplar, Arnavutlar, Bosnalılar, Eflaklılar, Boğdanlılar, Hırvatlar, Slovenler) bu sorunlarını bir kenara bırakıp yaklaşan "Türk" tehlikesine karşı birleşerek savunma ve saldırılar yapmalarına sebep oldu Bu seferlere, Balkan devletleri dışında zaman zaman, bölgenin hamiliği rolünü üstlenen Macar Krallığı doğrudan İngiltere, Fransa, Almanya, İspanya, İtalya, Lehistan ve İskoçya gibi çeşitli Avrupa ülkeleri de bir miktar asker göndererek dolaylı yönden iştirak ettiler
Haçlı Orduları ile Osmanlılar arasında 14 yüzyıl ortalarında Sırpsındığı Muharebesi (1364) ile başlayan çatışmalar I Kosova Muharebesi (1389), Niğbolu Muharebesi (1396), Varna Muharebesi (1444) ve son olarak da II Kosova Muharebesi (1448) ile 15 yüzyıl ortalarına kadar devam etti
II Kosova Muharebesi'nin kaybedilmesi Balkan uluslarının Osmanlılara karşı direnişinin kesin olarak sona ermesine neden oldu Bölge, bu savaştan 17 yüzyıl sonlarındaki II Viyana Kuşatması'na kadar, diğer dönemlere oranla göreceli de olsa sakin ve huzurlu bir dönem geçirdi Bunda o dönemki Osmanlı yöneticilerinin bölgeden yalnızca bir miktar vergi almayı yeterli görmesi ve halkın gelenek, görenek, inanç ve ibadet olarak ifade edebileceğimiz yaşam tarzına karışmaması önemli bir yere sahiptir Ayrıca, bundan önceki yerel yöneticilerin baskı, zulüm, adaletsizlik ve ağır vergileri altında ezilen bölge halkının Osmanlıların buraya getirdiği barış, huzur, adaleti ve oluşturdukları hoşgörü ortamını beğenmeleri ve benimsemeleri, yarımadada 15 yüzyıl ortalarından başlayıp 17 yüzyıl sonlarına kadar devam eden huzur ve sakinliği açıklamakta kullanılabilir
II Viyana Kuşatması'nda Osmanlı ordusunun uğradığı ağır yenilgi hem Osmanlı, hem Avrupalılar, hem de Balkan ulusları için önemli bir dönüm noktası oldu Avrupalılar artık, Osmanlı yenilmez korkunç bir güç olarak görmemeye başladılar Aralarında kutsal bir ittifak kurarak Osmanlılara karşı saldırıya geçtiler Avrupalı müttefiklerle Osmanlı Devleti arasındaki çok kanlı ve uzun savaşlar (1683-1699), Osmanlı Devleti'nin 1699 Karlofça Antlaşması'nı imzalayarak tarihinde ki ilk alehine olan antlaşmayı imzaladı
Karlofça Antlaşması sonrası Osmanlı Devleti'nden kopardığı toprak parçalarıyla Balkanlar'a komşu olan Avusturya ve Doğu Avrupa'da Deli Petro tarafından gerçekleştirilen reformlarla büyük bir güç olarak ortaya çıkan Rusya, 18yüzyıldan itibaren Balkanlar'daki halkları kendi çıkarları doğrultusunda ve Osmanlı Devleti'ni zayıflatmak amacıyla kışkırtmaya ve ayaklandırmaya başladılar 18 yüzyılda meydana gelen isyanlar 19 yüzyılda meydana gelen ayaklanmalara nazaran daha küçük çapta ve kısa süreli olmalarına rağmen, 18 yüzyıl isyanlarını, 19 yüzyılda meydana gelecek daha büyük çapta, uzun süreli ve sistematik ayaklanmalara hazırlık niteliğinde görülebilir
Osmanlı egemenliği sonları ve isyanlar19 yüzyıl sonunda Balkanlar


19 yüzyılı Osmanlı Devleti için ayaklanmalar yüzyılı olarak kabul edilebilir Özellikle Balkan topraklarında meydana gelen isyanlar, devletin günden güne zayıflamasına ve sonunda parçalanmaya kadar varan bir sürece götürmüştür 1789'da meydana gelen Fransız İhtilali Avrupa'da eşitlik, adalet, özgürlük, bağımsızlık, anayasacılık vb birçok yeni düşüncenin ortaya çıkmasına sebep oldu Ortaya çıkan bu yeni düşünceler kısa sürede, bütün dünyada olduğu gibi Balkanlar'da da hızla yayıldı
Yukarıda da belirtildiği gibi, 19 yüzyıldaki sistematik ayaklanmalardan önce 18 yüzyılda da Sırbistan, Karadağ, Bulgaristan gibi bazı Osmanlı Balkan eyaletlerinde daha çok, vergilerin toplanması ve birtakım ekonomik sebeplerden ötürü ufak çaplı köylü ayaklanmaları olmuştu Ancak ilk büyük ayaklanma 19 yüzyılın hemen başında Sırbistan'da patlak verdi
Sırpların isyanında; Fransız İhtilali'nin getirdiği milliyetçilik fikirlerinin yanı sıra, büyük devletlerin kışkırtmaları, Sırp topraklarının 18 yüzyıldaki Osmanlı-Avusturya Savaşları sebebiyle harabeye dönmesi, Osmanlı yönetiminin eski gücünde olmaması ve cazibesini yitirmesi, Yeniçeri ileri gelenlerinden bazılarının halka zulmetmesi gibi birtakım sebepler sayılabilir
Yeniçeriler 1801 yılında Sırbistan'da, Osmanlı padişahının temsilcisi olan Belgrad paşasını öldürdüler Bölgede kendilerine karşı koyacak bir güç olmayan yeniçeriler, adeta bölgeyi keyf bir asker yönetimle idare ediyorlardı Yeniçeriler, birtakım gerekçeler ileri sürerek 72 Sırp ileri gelenini idama mahküm ettiler Bu olay 1804 yılında Sırp halkının, bir domuz tüccarı olan Kara Yorgi'nin başkanlığında ayaklanarak tepki vermesine sebep oldu
Başlangıçta birtakım haksızlıklara karşı bir tepki olarak başlayan mücadelenin yönü, Sırp kuvvetlerinin İvankovaç Muharebesi, Mişar Muharebesi ve Deligrad Muharebesi'nde Osmanlı kuvvetlerini arka arkaya yenmesi üzerine Kara Yorgi tarafından bağımsızlık olarak değiştirildi 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı'nın tam bu döneme denk gelmesi de İsyanın bir türlü kontrol altına alınamamasına neden oldu Ancak Osmanlılar 1809'da yaklaşık 20000 kişilik bir kuvvetle tekrar Sırbistan'a girdi ve Çegar Muharebesi'nde Sırp ordusu isyanın başından beri ilk defa ciddi olarak yenilgiye uğratıldı Ancak Kara Yorgi Rusların da desteği ile isyanını 1812'ye kadar aralıklarla devam ettirdi 1812 Bükreş Antlaşması'nda Rusların da baskısıyla Sırplara birtakım haklar verildi Fakat bu verilen haklardan tatmin olmayan ve yukarıda da açıkladığımız gibi tam bağımsızlığı hedefleyen Kara Yorgi tekrar ayaklandı Tam bu sırada Napolyon'un Rusya Seferi'ni başlatmasından da faydalanan Osmanlı Devleti, Ruslardan yardım alma ümidi olmayan Sırplar üzerine bir ordu gönderdi Osmanlı kuvvetleri karşısında tutunamayan Kara Yorgi yenilerek Avusturya'ya kaçmak zorunda kaldı Bunun üzerine isyanın liderliğini 3 yıl sonra,1815'de Miloş Obrenoviç aldı Bu ayaklanmaya müdahale etmesi halinde Rusya'nın müdahalesinden çekinen Osmanlı Devleti, Miloş'la anlaşma yoluna gitti Onu Sırpların prensi olarak tanıdı ve Sırbistan'a kısm özerklik verdi
1817'ye gelindiğinde Sırp isyanı yatışmış gibi görünüyordu Ama kısa bir süre sonra bu sefer de, imparatorluk içerisindeki başka bir Ortodoks halk olan Rumlar, 1821'de Eflak'ta Aleksandr İpsilanti(Alexander Ypsilanti) başkanlığında ayaklandılar Rumların isyanlarını burada başlatmasının sebebi bölgenin Rusya yakın olması sebebiyle ruslardan da yardım alacaklarını ummaları ve ayrıca Eflak halkının da kendilerine destek vereceğini düşünmeleriydi Ancak Bab-ı Ali tarafından, uzun bir süreden beri bölgeye yönetici olarak atanan Fenerli Rum idarecilerin kötü yönetiminden çok çekmiş olan Eflaklılar'ın isyana destek vermemesi ve İpsilanti'nin çok güvendiği Rus yardımının da bir türlü gelmemesi nedeniyle ayaklanma kısa sürede bastırıldıBunun üzerine Avusturya'ya kaçan İpsilanti orada tutuklandıRomanya'daki ayaklanmanın başarısızlıkla sonuçlanması üzerine Rumlar bu sefer de Mora'da yeni bir isyan başlatarak bağımsız Yunan devletinin kurulduğunu ilan ettiler Ayaklanma kısa sürede Yunan anakarasının başka yerlerine ve Girit'e de sıçrayarak bölgedeki Türklere karşı bir katliama dönüştü Ayrıca, Osmanlı ordusunun kara ve deniz kuvvetlerinin isyanı bastıracak yeterliliğe sahip olmaması ayaklanmanın bir türlü kontrol altına alınamamasına sebep oluyordu Bunun üzerine Sultan II Mahmut, Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'ya İsyanı bastırması halinde Mora valiliği vaadinde bulunarak onun desteğini istedi Teklife olumlu yanıt verilmesinden sonra, Osmanlı birliklerinin de desteklediği Mısır kuvvetleri, kara ve denizden Mora yarımadasına, Yunanlara karşı saldırıya geçti Yunanları kısa sürede yenilgiye uğratan Mısır ordusu 1827'de Atina'yı ele geçirerek Yunan hükümetini ortadan kaldırdı Mısır ordusunun Atina'yı ele geçirip Mora'yı işgal etmesi, başta İngiltere olmak üzere Avrupa başkentlerinde ciddi bir endişeye sebep oldu Doğu Akdeniz'de, Osmanlı Devleti gibi güçsüz ve herdaim kontrol altında tutabilecekleri bir devletin yerine,ileride ciddi bir rakip olma ihtimali bulunan Mısır'ın bulunması Avrupalılar için kabul edilemez bir durumdu ve Yunan isyanına müdaheleleri için bu bile yeterli bir sebep sayıla bilirdi
Balkanlar'da 19 yüzyılda başlayan isyanlar, etnik karşıtlıklardan kaynaklı çatışmalar sonrasında patlak veren Balkan Savaşları, bölgedeki Osmanlı egemenliğini sarsmıştır I Balkan Savaşı'nda çok sayıda cephede, büyük birliklere karşı savaşmak zorunda kalan Osmanlı ordusu, birkaç savaş hariç, geri kalan bütün savaşlardan yenilgiyle ayrılmıştır Bu savaşlar sonrasında sınırları bugünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin batı sınırlarının bile gerisine gitmiştir Akabinde gerçekleşen II Balkan Savaşı'nda bir nebze dahi olsa toparlanan Osmanlı ordusu, kaybettiği küçük birkaç toprak parçasını ve Edirne'sini geri almıştır[46]
1878'de dağılmanın eşiğine gelen Osmanlı İmparatorluğu'nun kesin çöküşüne giden yolun dönüm noktası Balkan Harbi oldu Onun ardından başlayan I Dünya Savaşı bu süreci tamamladı Esasen Balkan Harbi, adeta Avrupa'daki karşıt ittifakların aralarındaki hesaplaşmaya ve paylaşım savaşına hazır olmak amacıyla ürettikleri modern *****ların denendiği "kostümlü" bir prova olmuştu I Dünya Savaşı'nın halledemediği sorunlar bir şekilde II Dünya Savaşı ile çözüldü Tüm bu süreçte 150000000'dan fazla insan yaşamını kaybetti[47]
I Dünya Savaşı'nda Balkanlar
1912-1913 Balkan Savaşları sonrasında Balkanlar'da yeni devletler tesis edilmeye başlanmıştır Tam da bu dönemde, 1914'te Saraybosna'da Avusturya Arşidükü Franz Ferdinand'ın öldürülmesi I Dünya Savaşı'nın patlamasında son sebep olmuştur Savaş sonrasında Balkanlar'da, Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı, Bulgaristan, Yunanistan ve (küçük kısmında) Türkiye devletleri mevcut idi Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı, bir zaman sonra Yugoslavya Krallığı halini almıştır
II Dünya Savaşı'nda Balkanlar
Balkanlar'da II Dünya Savaşı, İtalya'nın büyük İtalya topraklarını oluşturma fikri sonucunda giriştiği çalışmalarla başladı 1939'da Arnavutluk'u ele geçiren İtalya, 1940'ta Yunanistan'a yöneldi 28 Ekim 1940'ta Yunan-İtalyan Savaşı baş gösterdi Sonrasında 1941 yılında Almanya orduları, Yugoslavya topraklarına girdi
Soğuk Savaş döneminde Balkanlar
Soğuk savaş döneminde Balkanlar'daki ülkeler, Sovyetler destekli komünist yönetimlerin hakimiyetinde olmuştur
Bu dönemde Balkanlar'da komünist-sosyalist idareler altındaki ülkelerde milliyetçilik ortadan kalkmamıştı 1984 yılında Todor Jivkov'un idaresindeki komünist Bulgaristan'da Türkler üzerine çok sert asimilasyon ve caydırma politikaları uygulanmıştır O dönemde Bulgaristan nüfusunun çok ciddi bir bölümünü oluşturan Türklere, isim değiştirme, din değiştirme, zorunlu göç ettirme, işkence vb yöntemlerle asimilasyon politikalarına girişilmiştir Jivkov yönetimine karşı gelen Türkler, işlerini, eğitim haklarını ve hatta yaşamlarını kaybetmişlerdir Bu dönemde baskılardan kaçmak için çeşitli yollarla Türkiye'ye doğru milyonları oluşturan bir Türk göçü yaşanmıştır Diğer birçok Balkan ülkesinde olduğu gibi, Bulgaristan'da da camiler kapatılmış, İslam gereklerin yaşanmasına izin verilmemiştir 1989'da devletin ağır politikalarına karşı koyan Türkler içinde 300000'in çok üzerinde bir kesim ülkeden sürgün edilmiştir[48]
Soğuk Savaş döneminde Josip Broz Tito yönetimindeki Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti (1948) ve Arnavutluk (1961) devletleri Sovyetler Birliği ile ayrı düştü Bulgaristan ile birleşme fikirlerini geri çeviren Yugoslavya yönetimi, kısa bir zaman sonra kurulan Bağlantısızlar Hareketi'ne katılmıştır Arnavutluk ise Komünist Çin ile kurulan ilişkilerin de etkisiyle dünyadan soyutlanmış, içe kapanık bir ülke halini almıştır Bu dönemde Arnavutluk, Enver Hoca idaresinde katı bir rejim altında olmuştur
Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti de, Soğuk Savaş döneminde ciddi miktarda Türk nüfusu barındıran bir Balkan ülkesi idi Bu ülkede, özellikle Kosova Özerk Sosyalist Cumhuriyeti, Makedonya Sosyalist Cumhuriyeti ve Sırbistan Sosyalist Cumhuriyeti içindeki Sancak bölgesinde Türkler yaşamaktaydılar Ayrıca, Kosova Özerk Sosyalist Cumhuriyeti, Makedonya Sosyalist Cumhuriyeti'nde Arnavutlar da önemli bir nüfus oranına sahip idiler Sosyalist sistemle yönetilen Yugoslavya'da bu iki halk üzerinde çoklukla devletin özel bir dikkati olmuştur Devletin hakkaniyetle yönetildiği dönemde, dil, eğitim gibi hakları verilen bu halklar, ülkenin bütünlüğünde yer almışlardır 1990'larla beraber çatırdayıp çöküşe giden Yugoslavya sistemiyle beraber halkların da kısm tepkileri başlamıştır
Balkanlar'da her zaman komünizmin dışında kalan iki ülke Türkiye ve Yunanistan olmuştur
Yugoslavya'nın Dağılması

Yugoslavya'nın Dağılması

Yugoslavya'nın dağılış sürecini kronolojik sırayla gösteren harita

Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti Yugoslavya Federal Cumhuriyeti; Sırbistan ve Karadağ; Sırbistan Hırvatistan Slovenya Makedonya Bosna Hersek Karadağ Kosova



2 Temmuz 1990 İllirida Cumhuriyeti

25 Haziran 1991 Slovenya

25 Haziran 1991 Hırvatistan

8 Eylül 1991 Makedonya Cumhuriyeti

18 Kasım 1991 Hersek-Bosna Hırvat Cumhuriyeti (Dayton Anlaşması uyarınca yeniden düzenlenmiştir)

19 Aralık 1991 Krayina Sırp Cumhuriyeti (Fırtına Harekatı sonucunda yıkılmıştır)

28 Şubat 1992 Sırp Cumhuriyeti (Dayton Anlaşması uyarınca yeniden düzenlenmiştir)

6 Nisan 1992 Bosna-Hersek

27 Eylül 1993 Batı Bosna Özerk Bölgesi (Fırtına Harekatı sonucunda yıkılmıştır)

10 Haziran 1999 Birleşmiş Milletler "himayesi" altındaki Kosova (NATO'nun Yugoslavya'yı bombalaması sonucunda kurulmuştur)

3 Haziran 2006 Karadağ Cumhuriyeti

17 Şubat 2008 Kosova Cumhuriyeti]]
Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti'nin dağılma süreci öncelikle ekonomi-politik değişimin başlangıcı ile ilintilidir Özellikle Yugoslav resmi tezi olan Özyönetim ve bu sayede ileri bir aşamada gerçekleşmesi tasarlanan Marksizmin ön gördüğü "özgür üreticilerin birliği" fikri, ekonomik sistemin uluslar arası sermayeye açılması ile dengesini kaybetmiştir Yugoslav siyasi yapısının "Özyönetimci Sosyalizm"den "Pazar Sosyalizmi"ne kayışı, coğrafi esasa göre oluşturulmuş Yugoslav özyönetim modelinin neo-liberal politikalar ekseni ile dönüşüm sürecine girmesini ifade etmektedir Sosyalist federal yapının köşe taşları olan özyönetim birimleri, ekonomi-politik dönüşüm süreci ile birlikte otonom statülere açık özerk birimler durumuna gelmiştir[49][50]
Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti, 1990'ların başıyla beraber birçok iç çatışma ve tartışmalara sahne olmuştur Ülkenin federal yapısındaki dengesizleşme, bu ülkede kendi özerk cumhuriyetlerinde yaşayan halkların seslerini azar azar yükseltmelerine sebebiyet vermiştir Yugoslavya'nın olumsuz gidişi ve yükselen Sırp milliyetçiliği karşısında diğer halklarda kıpırdanmalar görülmüştür
Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti içinde özerk cumhuriyet liderleri ve yöneticileri arasındaki anlaşmazlıklar, çeşitli bölgelerde küçüklü büyüklü çatışma ve savaşların çıkmasına sebep olmuştur Bu çatışma ve savaşların sonrasında Federal Cumhuriyeti oluşturan Slovenya Sosyalist Cumhuriyeti; Hırvatistan Sosyalist Cumhuriyeti; Makedonya Sosyalist Cumhuriyeti ve Bosna-Hersek Sosyalist Cumhuriyeti (1991'den 1995 sürecine dek) bağlı oldukları Yugoslavya federasyon yapısından ayrılıp bağımsız devletler olmuşlardır Bu ilk ayrılma dalgasında en büyük acıyı nüfusunun büyük kısmı Müslüman olan Bosna-Hersek görmüştür Eski Yugoslavya Mill Ordusu'nun (JNA) teçhizatıyla donatılmış Sırbistan ordusu ve milis güçlerinin saldırıları ve bunların yanında küçük çaplı Hırvat saldırıları ile Bosna-Hersek, insanlık dışı olaylara sahne olmuştur
İlk kopuş dalgası sonrasında eski Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti küçülerek Sırbistan-Karadağ adıyla mevcudiyetini sürdürmüştür Yeni federasyon, Sırbistan ve Karadağ özerk cumhuriyetleri ve Sırbistan'a bağlı Kosova ve Voyvodina özerk bölgelerinin bütünlüğüyle oluşmuştur Söz konusu devlet de, 3 Haziran 2006'da Karadağ'ın referandum sonucunda bağımsızlık ilan etmesiyle dağılmıştır
Eski Yugoslavya topraklarındaki son parçalanma ise Kosova Cumhuriyeti'nin Sırbistan'dan kopması ile gerçekleşmiştir
Transdinyester Savaşı

Transdinyester Savaşı

Moldova ile Ukrayna arasında yer alan Transdinyester'in sınırları kırmızı ile gösterilmiştir

Balkanlar'ın bugünü
20 yüzyılda Balkanlar'daki devletlerin gelişimleri kısım kısım farklı bir süreç izlemiştir Yunanistan, 1952'den beri NATO'nun ve 1981'den beri de Avrupa Birliği'nin üyesidir Yunanistan ayrıca, Eurozone ve Batı Avrupa Birliği'nin de üyesidir Slovenya 2004'ten beri Avrupa Birliği'ne üyedirler Bulgaristan ve Romanya da 2007'de Avrupa Birliği bünyesine katılmışlardır Türkiye, 1963'te Avrupa Birliği üyeliği için başvurmuş, 2005'te de üyelik görüşmelerine başlama hakkı elde etmiştir Hırvatistan ve Makedonya, 2005 yılında Avrupa Birliği üyeliğine adaylık statüsü kazanmıştır Karadağ ve Sırbistan da Avrupa Birliği üyeliği konusunda girişimleri olan diğer Balkan ülkelerinden biridir
Genel olarak Balkanlar'da, devlet yönetimlerinin niyetleri Avrupa Birliği'nden yana imiş gibi görünmektedir
17 Ekim 2007 tarihinde Hırvatistan, 2008-2009 süreci için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine kabul edilmiştir
2004 yılında Bulgaristan, Romanya ve Slovenya devletleri NATO'ya üye olmuşlardır
2006 yılında Karadağ, Sırbistan-Karadağ federasyonundan ayrılmıştır Bu ayrılık, birçok dünya devletinde Balkanlar'da yeni siyas ve sosyal sıkıntıların sebebi olarak düşünülmüş olsa da herhangi bir sıkıntı yaratmamıştır
Kosova, 17 Şubat 2008 tarihinde tek taraflı olarak Sırbistan'dan bağımsızlığını ilan etmiştir
Arnavutluk ve Hırvatistan, 1 Nisan 2009 tarihinde NATO'ya katılmışlardır
Balkanlar'ın 19 yüzyıldaki son dalgalanmalar devrine girmesi, 1 ve 2 Balkan Savaşları'nı hazırlamış ve bu savaşlar sonucunda, Osmanlı Devleti'nin egemenliği ortadan kalkmış, Balkanlar için günümüze dek süren gelişmeler yaşanmıştır Bu süreçlerde en büyük zararlardan birini Balkan Türkleri yaşamışlardır Balkan Savaşları'nın üstünden daha 100 yıl geçmeden (2009), Balkanlar'daki Türk nüfusu çok ciddi bir kayba uğramış, Türkleri azınlık haline getiren süreçler yaşanmıştır Bugün Türkler Balkanlar'da (Türkiye toprakları hariç tutulursa); Sırbistan'da % 0,2; Kosova'da % 8-9'luk; Makedonya'da %11; Yunanistan'da (Batı Trakya ve Ege Adaları'nda) % 3-4; Bulgaristan'da % 20; Balkanlar'ın hemen yanındaki Romanya'da (Tatar Türkleriyle beraber) % 3 civarlarında bir nüfus oranlarındadırlar Osmanlı devrinde birçok bölgede nüfus oranı olarak üstün olan Türk nüfusu, 1912 yılı civarıyla beraber hızla Türkiye'ye akmıştırBosna Hersek, Osmanlı Devleti'nden 19 yüzyıl sonlarında ani bir ilhakla koparılıp Avusturya-Macaristan'a dahil edilmişti Bu süreçten günümüze dek Bosna Hersek ve Boşnaklar, oturmuş bir sisteme ve düzene sahip olamamışlardır Son Yugoslavya savaşındaki katliamların yaralarını bugün bile sarmaya çalışan ülke, yasal olarak iki; fiilen üç parçalı bir idar yapıdadır Boşnaklar, Sırplar ve Hırvatların kamplaşmasının artma ihtimali, ülkede yeni sıkıntıları doğurabilme potansiyeli taşımaktadırSırbistan, Yugoslavya kurulana dek, Osmanlı devrinden beri büyüyegelen bir yapı arz etmişti Yugoslavya'nın parçalanması ile yaşanan süreçler sonucunda kendi içinde yaşanan son çatışmalar ve savaşlarla şu an, en küçük sınırlarına yaklaşmıştır Kuzeyindeki Voyvodina adlı özerk bölge de bağımsızlığa kavuşur ise, Sırbistan tarihinin en küçük sınırlarına kavuşmuş olacaktır
Karadağ, Yugoslavya'nın parçalanması akabinde Sırbistan ile hareket etmişti Son süreçte bağımsızlığına kavuşarak yeni bir devlet oldu Halihazırda, ülke olarak oturma evresindedir
Son bağımsız ülke Kosova Cumhuriyeti, dünya siyaset arenasında lobiler arası çalışmalarla kalıcı bir konum elde etme çabasındadır Bu son süreçte Sırbistan ve onun ardındaki Ortodoks camia ile Batı dünyası ve Türkiye, iki ayrı kutup gibidirler
Yunanistan, kuzeybatı kısımlarındaki Arnavut azınlık ve kuzeydoğusuyla adalarındaki Türk azınlık ile, kuruluşundan itibaren mücadele içindedir Kuruluşundan itibaren Türkleri sürekli baskı altında tutmakta ve anayasal olarak da kabul etmemektedir (Türk yerine Müslüman Helen tabiri) Ülke, devlet politikaları ile ciddi ve hızlı bir asimilasyona zorlayarak veya yurt dışına göçe sebep ettirerek Yunanistan'daki Türk nüfusunun hızla azalmasına sebep olmuştur Ayrıca, eğitim hakkı konusunda da yaşanan sıkıntılarla, Yunanistan'daki Türklerin kültürel gelişkinlikleri, olması gereken düzeyin altındadır Aynı şekilde, Kuzeybatıda Arnavutluk sınırlarındaki Arnavut nüfusun hak taleplerine her yöntemle karşı gelmekte ve Yunanistan Arnavutlarını yok saymaktadır
Bulgaristan, 1980'lerde ülkede azımsanmayacak bir nüfus oranına sahip Türklerle şiddet, asimilasyon gibi yöntemlerle uğraşmış, bu nüfusun haklardan mahrumiyetine veya göç etmesine (Türkiye'ye) sebep olmuştur Avrupa Birliği tam üyeliği gibi 2000'li yılların süreciyle beraber, ülkedeki Türk nüfus biraz rahatlamış gibidir

Kaynak : Wikipedia

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.