Prof. Dr. Sinsi
|
Zile, Tokat Tarihçe
Tarihçe
M Ö 50 yıllarında yaşayan ve coğrafyanın piri sayılan Amasya'lı Strabon, bu şehrin Ninova Melikesi meşhur Semiramis tarafından M Ö 1600 yıllarında kurulduğunu kaydeder Bu tarihi kayda göre Zile'nin 7000 yıllık tarihi bir geçmişi bulunmaktadır Tarih boyunca çeşitli kültürlerin etkisi altında kalan Zile, son olarak Türklerin eline geçene kadar Hitit, Frig, Pers, Pontus, Roma ve Bizans kültürlerinin tesiri altında kalmıştır Zile'nin jeostratejik konumu sebebiyle, Zile'de kültürel ve siyasi bakımdan Latin, Rum, Pontus, Arap, Türk ve yerli halkları arasında hızlı ve canlı bir tarih yaşanmıştır XI y y 'da Danişment daha sonra Selçuklu Türklerinin, bilahere İlhanlıların, Ertana Oğullarının ve nihayet 1355'de Kadı Burhaneddin'in eline geçen Zile, 1397'de Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır Tarihi kral yolu üzerinde bulunan Zile'de tarihin en büyük muharebelerinden biri cereyan eder Roma diktatörlerinden Sezar, II Pharneke ile Zile ovasında M Ö 47 yılında yaptığı savaşı kazanır ve Roma'lı dostuna tarihteki en kısa mektubu veciz bir ifadeyle Zile'den gönderir VENI ' VIDI ' VICI (GELDIM ' GORDUM ' YENDİM) Zile ismi tarih boyunca çeşitli değişikliklere uğramıştır
Osmanlı İmparatorluğu'nun eyalet yönetiminde "Eyaleti Suğra" ya bağlı olan Zile, Geçmişi hakkındaki mevcut birçok kayıtların yanında, yapılan arkeolojik araştırmalar gösteriyor ki ilçe Tunç ve Demir Çağları'ndan beri iskana açıktır Amasyalı ünlü coğrafyacı - tarihçi STRABON'a göre Zile, NİNOVA (Asur Krallığı'nın başkenti) melikesi SEMİRAMİS tarafından kurulmuştur Semiramis, güzel bir cariye iken BELH şehrinin kuşatılması sırasında gösterdiği dirayet ve yiğitliği sonucunda, Asur Hükümdarı NİNUS' un takdirini kazanmış ve onunla evlenmiştir
M Ö 1916 yıllarında kocası NINUS'u zehirleyerek Asurların yönetimini ele geçirmiştir Bu hesaba göre Zile 7000 yıllık bir tarihi geçmişe sahiptir Zile kalesinin (Anadolu'da bilinen tek dolma kaledir) Roma kumandanı SULLA tarafından yaptırılmış olması veya burada AMANOS Mabedi'nin bulunması ve muhterem anlamına gelen SİLLA denmesinden dolayı, Zile'nin ismi zamanla ZELA - ZİLE şeklini almış olabilir Tarihçi CHARLES TEXIER'e göre, STRABON eserinde ZELA'dan bahseder Hüseyin Hüsamettin Efendi'nin Amasya Tarihi'nde bu yerleşim yerinin Togait Hükümdarı HARKAR HAN tarafından önemli bir yer haline getirildiği, muhterem anlamına gelen SILAY adının verildiği zamanla ZELA - ZİLE şekline dönüştüğü yazılıdır Ali Danişment Tarihi'nde, Mirkatel Cihad'da Zile'den "KIRKIRİYE" diye bahsediyor
Evliya Çelebi Seyahatnamesi'ne göre "1643" burada halı ve kilim dokumacılığının ileri gitmesinden dolayı şehrin bu adı aldığı belirtilmektedir Kısaca; Zile isminin nereden geldiği hakkında kesin bir hüküm vermek mümkün değildir Ancak, Amasyalı STRABON'un tarihçi ve coğrafyacı olması ve Zelitis - Zela ismini eserinde kullanması, bu kelimenin çok eskiden beri kullanıldığı izlenimini vermektedir Ayrıca, Zile'nin 29 km güney doğusundaki Maşat Höyük'de bulunan belgelerin incelenmesi sonucunda, Ord Prof Şevket Aziz KANSU ve aynı buluntulara dayanarak Şemsettin GÜNALTAY, Anadolu isimli eserinde Eti Medeniyeti'nin bugünkü Zile'ye kadar yayıldığından bahsetmektedirler Bu durumda Zile, Maşat Höyük kazılarında bulunan tabletlerden elde edilen bilgilere göre; Orta Anadolu'da başlayıp kuzey doğuda Yeşilırmak havzası boyunca sıralanmış Hitit yerleşim merkezlerinden biri olan "ANZILlA" olmalıdır
Zile hakkında NINOVA ve Asurlular döneminin sonu ile ilgili bilgiye sahip değiliz Yalnız M Ö 548 tarihinde Anadolu, dolayısıyla Zile Pers hakimiyeti altına girmiştir Persler Yeşilırmak havzasına çok önem verip, tarihi Kral Yolu'nu buradan geçirmişlerdir I DARİUS zamanında Anadolu'nun en büyük eyaleti olan Kapadokya ikiye bölünmüş ve Zile kuzeyindeki Pontus Kapadokyası içinde yer almıştır Persler Zile'de kendi Tanrıları Olan ANAİTİS "ANAHİTA" ANOS ve ANADATES'e ait bir ateş tapınağı inşa etmişlerdir
Bu mabet çevresinde her yıl son baharda yapılan geleneksel "SAKAİA" şenlikleri düzenlemeye başlanmıştır Büyük İskender'in Pers Hükümdarı DARIUS'u Granikos (BİGA) Çayı kenarında M Ö 334 tarihinde yenmesi ile Anadolu Makedonya İmparatorluğu'nun eline, dolayısıyla ilçe de İskender'in eline geçmiştir Büyük İskender'in M Ö 323'de Babil'de ölmesi üzerine kumandanları arasında çıkan harplerde General Ornets, Kapadokya'yı haliyle de Zile'yi idaresi altına almıştır Çıkan bir takım karışıklıklardan sonra Kapadokya bir müddet bağımsız kalmış, kısa bir süre sonra zamanın Pontus Kralı MİHRİDATE VII Kapadokya Kralı Arbaran VIII 'i mağlup ederek Kapadokya'yı eline geçirmiştir (Mihridat büyük lakabı ile anılır Çok bilgilidir Tarihçiler bunun 22 lisan bildiğinden bahsederler )
Bu olay üzerine Kapadokyalılar Roma'dan yardım istemişlerdir Roma'dan gelen SULLA komutasındaki kuvvetli bir ordu Mihridat'ı mağlup ederek Kapadokya'yı ele geçirmiştir Mihridat eniştesi Diyarbakır Kralı Tifran'dan yardım istemiştir SULLA'nın Roma'ya dönmesi, M Ö 78'de ölmesi üzerine Mihridat yeniden Romalılar'a savaş açmıştır M Ö 67 yılında Amiral TRİARİUS ile Mİhridates Zile'ye 5 km uzaklıktaki Skotios "bugün Altıağaç denilen mevkii" civarında karşı karşıya gelirler Ancak savaşın galibi uzun bir süre belli olmaz Triarius'un mağlup olması ile Mihridates'in Anadolu'da başlayan ikinci hakimiyeti de uzun sürmez Roma Kumandanı POMPEYUS "POMPEYS" güçlü Mihridates'i M Ö 67 tarihinde ağır bir şekilde yenerek, ordusunu tamamen yok edip, Pontus ülkesini işgal etmiştir Mihridates bunun üzerine M Ö 63 yılında intihar eder (İçtiği zehir etkisiz kaldığı için, kendisini bir askere öldürtür) Roma ile Pontus arasında yapılan ve yıllarca süren savaşlar sırasında asker ve sivil olmak üzere her iki taraftan on binlerce insanın ölmesi bölgenin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir
Mihridates'in ölümü üzerine yerine geçen oğlu II PHARNAKE "Farnas" Ro hakimiyetini kabul eder Bir müddet sonra Kayser'le Pompeis arasında çıkan ihtilaftan istifade ederek Roma'ya karşı ayaklanır Bunun üzerine Roma diktatörlerinden YUL ÇESAR "Jül Sezar" orduları ile Suriye üzerinden Anadolu'ya oradan da Zile'ye gelir PHARNAKE daha önce babasının Amiral Triarius'u yendiği yer olan bugünkü Altıağaç denilen yerde Jül Sezar ve ordusu ile karşılaşır (Zile'ye 5 km mesafedeki Yünlü Köyü'nün karşı yamaçları veya yayla yolu ile Yünlü Köyü arasındaki bir yer olmalıdır)
Çok çetin ve kanlı bir savaş olur Sezar'ın ordusu büyük zayiat verirse de sonuçta II Pharnake ağır bir yenilgiye uğrar Zafer Sezar'ındır Sezar uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra, 5 saat gibi kısa bir süre içerisinde elde ettiği zaferin sevincini Zile'den Roma'ya bildirir Zile'de ilahi törene nail olan Sezar'ın, kısa ama anlamı büyük olan bu mektubundaki "VENİ - VİDİ - VİCİ" "GELDİM - GÖRDÜM - YENDİM" sözlerini silindirik mermer bir taşa yazdırır Yakın zamana kadar Zile Kalesi'nde olduğu bilinen bu taşın, çalınması neticesinde nereye götürüldüğü bilinmemektedir
M Ö 44 yılında Sezar'ın ölümünden sonra Pontus Kralı SENA kısa bir müddet için Zile'ye hakim olmuşsa da Zile ve çevresi yeniden Romalılar'ın eline geçmiş ve uzun yıllar Roma'nın eyalet merkezi olmuştur M S 241 yılında Sasani Hükümdarı ARDA ŞIRINOĞLU ŞAPUR Romalılar'a harp açmış, Urfa civarında Valeryus'u yenerek Kilikya "Adana" Kapadokya ve Arap Yarımadası'nın büyük bir kısmına sahip olmuştur
Bizans ile İran "Sasaniler" arasında zaman zaman el değiştiren yöre sonuçta 1071 yılına kadar Bizanslılar'ın elinde kalmıştır İstanbul'u almak maksadıyla Hicri 34 yılında "Hicri 47 yılında, H 52, H 97, H 121, H 159, H 171 " yıllarında yola çıkan İslam Orduları Anadolu'dan geçerken, genelde Zile, Amasya ve Çorum yolunu izlemişler, geçici de olsa birçok yeri ele geçirmişlerdir Bu arada birkaç defa müslümanların hakimiyetine geçen Zile, bu orduların çekilmesi ile yeniden Bizansların eline geçmiştir
İlçede ve çevresinde bilinen birçok yatırların bu orduların ve Danişmentlilerin mücahit ve kumandanlarına ait oldukları sanılmaktadır İlçe 1071 yılında (Seyid)Melik Ahmet Danişment Gazi tarafından Bizanslılar'dan alınmış, bu tarihten günümüze kadar da Türk yurdu sınırları içinde kalmıştır İlim ve medeniyete çok büyük hizmetleri olan Danişmentliler'in ilçemizde izleri halen devam etmektedir Danişment eserlerinin çoğunluğu kaybolmuş olmakla birlikte ilim irfan sahibi olan, yıllarca zaviye ve medreselerde hizmet veren Danişment Hükümdarı Melik Ahmet Gazi'nin şeyhülislamı olan, bugün halk arasında Davunlu Dede olarak bilinen zatın mezarı Alaca Mescit Bala Mahallesi Sakarya Caddesİ üzerinde bulunmaktadır Ayrıca halk arasında Minareyi Kebir Mahallesi'ndeki Dürmelik Sokağı'nın adının Danişment Gazi ile ilgili olduğu söylenmektedir
1174 yılında Anadolu Selçukluları'ndan İzzettin II Kılıçaslan Sivas ve çevresini zaptederek Türk-Danişment Devleti'ne son vermiştir Bu tarihten itibaren Zile Selçuklular'ın eline geçmiştir II Kılıçaslan, sağlığında memleketi oğulları arasında pay etmiş, fakat Tokat hükümdarı olan Süleyman kardeşlerini mağlup ederek Anadolu birliğini sağlamıştır Şairleri, edipleri ve bilim adamlarını koruyan bu zat zamanında, Zile'de bir çok ilmi eser meydana getirilmiş, mevcut medreselere ilaveler yapılmıştır
Zile, Orta Karadeniz Bölgesi'nde Tokat il merkezine 67 km uzaklıkta olup, Anadolu'nun en eski yerleşim merkezlerinden biridir M Ö 50'li yıllarda yaşayan ve coğrafyanın pri sayılan Amasyalı Strabon; bu şehrin Ninova Melikesi Semiramis tarafından M Ö 1600 yıllarında kurulduğunu kaydeder Bu tarih kayda göre Zile'nin 6000 yıllık bir geçmişi bulunmaktadır
M S XI yy 'da Danişmend, daha sonra Selçuklu Türkleri'nin, bilahare İlhanlılar'ın, Ertanoğulları'nın ve nihayet 1335'te Kadı Burhanettin'in eline geçen Zile, 1397' de Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır
3600 yıllık uzun geçmişi içinde Hitit, Frig, Pers, Pontus, Roma ve Bizans kültürlerinin tesiri altında kalan Zile'de bugün çeşitli devirlere ait olmak üzere Hititler'e, Selçuklular'a, Frigler'e, Persler'e, Romalılar'a, İlhanlılar'a, Danişmendliler'e, Ertanlılar'a ve Osmanlılar'a ait tarihi eserleri görmek mümkündür
Tarihi eserler içinde Zile Kalesi, kalenin doğu yünündeki kayaların oyulmasıyla yapılan ve Roma döneminden kaldığı anlaşılan amfitiyatro, kalenin kuzey doğu tarafında bulunan Kaya Mezarı, Çay Pınarı, İmam Melikiddin Türbesi, Şeyh Musa Fakih Türbesi, Ulu Cami, Elbaşı Camii, Çifte Hamam, Maşat Höyük, Namlı Hisar Kale, Anzavur Mağaraları, Hacı Boz Köprüsü, Koç Taşı ve Kuruçay'daki Manastır Harabeleri görülmeye değer yerler arasındadır
Zile ismi tarih boyunca Zela, Zelitis, Zelid, Anzila, Gırgıriye (Karkariye), Zeyli, Silas olarak çeşitli değişikliklere uğramıştır
1872 yılında kaza merkezi, 1923 mülk ve idar taksimatında Tokat iline bağlı ilçe statüsüne kavuşan Zile, 1855 ve 1922 yıllarında iki büyük yangın geçirmiştir Düz bir ova üzerinde kurulmuş olan Zile'nin hemen önünde Yeşilırmak'ın bir kolu olan Hoton Deresi geçmektedir
Zile'nin jeostratejik konumu sebebiyle, Zile'de kültürel ve siyas bakımdan Latin, Rum, Pontus, Arap, Türk ve yerli halkları arasında hızlı ve canlı bir tarih yaşanmıştır XI y y 'da Danişment daha sonra Selçuklu Türkleri'nin, bilahare İlhanlılar'ın, Ertana Oğulları'nın ve nihayet 1355'de Kadı Burhaneddin'in eline geçen Zile, 1397'de Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır
Evliya Çelebi bu yöreyi gezip gördükten sonra meşhur Seyahatname'sine şunları kaydeder "Bu havası hoş şehrin dört tarafında bahçe ve bostanlar içinde sular akar Bu bahçelerde bülbüllerin ötüşü, insan ruhuna sefa verir Meyveleri lezzetli olup, her tarafa hediye olarak göderilir Her bağında, birer köşk, havuz, fiskiyeler ve çeşitli meyveler bulunur Halkı zevk ehlidir Gariplere dostturlar, kin tutmaz, hile bilmez, deryadil, haluk, selim ve halim insanlardır Herkese iyi zanda bulunurlar İyi geçinirler Hayırlı yapılar yaptırmaya hevesleri çoktur Cami, saray, köşk ve imaretleri o kadar metin ve güzel olur ki, buralara girenler hayran olurlar Şehir genişlik ve ucuzluk bir yer olup dünya yüzünde eşi yok gibidir Yılın her zamanında halkının nimetleri boldur Hacı Bektaş Veli'nin hayırlı ve bereketli dualarıyla bu eski tarih şehir, ALİMLER KONAĞI - FAZILLAR YURDU ve ŞAİRLER YATAĞIDIR"
Kaynak : Wikipedia
|